Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 392
51. Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca ulaştırdık (vahiylerimizi aralıksız gönderdik).
52. Kendilerine bu (Kur'an)dan önce de kitap vermiş bulunduğumuz kimseler(den bir çoğu) buna da inanırlar.
53. Kur'an kendilerine okunduğu zaman: “Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz ondan önce de Müslümandık” derler.
54. İşte onlara, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları iki kez verilecektir.
55. Onlar ki, boş ve anlamsız sözler işittikleri zaman ondan hemen yüz çevirip: “Bizim yaptıklarımızın hesabını biz vereceğiz, sizin yaptıklarınızın hesabını da siz vereceksiniz. Size selam olsun. Biz, (doğru ile yanlışı ayırt edemeyen) cahillerle arkadaşlık etmeyiz” derler.
56. Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi (iyi niyet ve gayretine göre) doğru yola eriştirir. O, doğru yola erişecek olanları daha iyi bilir.
57. (Onlar:) “Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız” dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her türlü ürünün toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu (verilen bu nimetin kıymetini) bilmezler.
58. Oysa biz, varlık ve refahtan ötürü şımarıp azmış nice toplumları helak ettik. İşte, onların yaşadıkları yerler! Onlardan sonra oralarda pek az insanın dışında kimse yerleşmedi. Onların tamamına biz varis olduk (çünkü herkes göçüp gittikten sonra, ebediyen kalacak olan yalnızca biziz).
59. Senin Rabbin, memleketlerin ana merkezlerine, ayetlerimizi onlara okuyacak bir elçi göndermedikçe o memleketleri helâk etmez. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz.