|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ Andolsun bu beldeye |
1 |
|
وَاَنْتَ حِلٌّ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ Ki sen bu beldede oturmaktasın. |
2 |
|
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَۙ Ve and olsun baba ve çocuğuna. |
3 |
|
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ي كَبَدٍۜ Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık. |
4 |
|
اَيَحْسَبُ اَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ اَحَدٌۢ İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor? |
5 |
|
يَقُولُ اَهْلَكْتُ مَالاً لُبَداًۜ Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor. |
6 |
|
اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor? |
7 |
|
اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ Biz ona iki göz vermedik mi? |
8 |
|
وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِۙ Bir dil ve iki dudak? |
9 |
|
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ Ona iki yolu gösterdik. |
10 |
|
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَۘ Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi. |
11 |
|
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir? |
12 |
|
فَكُّ رَقَبَةٍۙ Köle azat etmek, |
13 |
|
اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir, |
14 |
|
يَت۪يماً ذَا مَقْرَبَةٍۙ Yakınlığı olan bir yetime, |
15 |
|
اَوْ مِسْك۪يناً ذَا مَتْرَبَةٍۜ Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula. |
16 |
|
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır. |
17 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir. |
18 |
|
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا هُمْ اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler. |
19 |
|
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır. |
20 |