Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 449
77. Hem onun soyunu (yeryüzünde) baki kalanlar kıldık.
78. Sonra gelenler içinde Onun (şerefli ismini) bıraktık.
79. Âlemler (Dünya milletleri) içinde Nuh'a selâm olsun.
80. Şüphesiz ki biz, iyiliği, yararlı işleri huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız.
81. Çünkü O, gerçekten bizim mü'min kullarımızdan idi.
82. Sonra (inkâr içinde kalan) diğerlerini (tufanda) boğduk.
83. Şüphesiz ki Nuh'un açmış olduğu yolda yürüyenlerden biri de İbrahim'di.
84. Hani O, Rabbına arınmış, esenliğe ermiş bir gönül ile geldi.
85. Hani babasına ve kendi milletine, «nelere tapıyorsunuz ?» dedi.
86. Allah'ı bırakıp birtakım sahte ilâhları mı arzuluyorsunuz ?
87. O takdirde âlemlerin Rabbını ne sanıyorsunuz?
88. (88-89) Sonra yıldızlara manalı bakış baktı ve (putlardan nefret ettiğini imâ ederek) «doğrusu ben hastayım» dedi.
89. (88-89) Sonra yıldızlara manalı bakış baktı ve (putlardan nefret ettiğini imâ ederek) «doğrusu ben hastayım» dedi.
90. Bunun üzerine milleti, ona arkalarını dönüp ayrıldılar.
91. Sonra İbrâhim gizlice onların tanrılarına yönelip yaklaştı ve, «yemek yemez misiniz ?»
92. «Neden konuşmuyorsunuz ?» dedi.
93. Sonra üzerlerine yürüdü ve sağ eliyle vurup kırdı.
94. Az sonra milleti birbirine girerek İbrahim'e doğru geldiler.
95. İbrâhim onlara:«Yontup şekillendirdiğiniz şeylere mi tapıyorsunuz ?
96. Sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır,» dedi.
97. Onlar, «bunun için bir bina yapın da (içine odun yakın ve) kendisini o Cehennem gibi ateşe atın» dediler.
98. Böylece Ona bir tuzak kurmayı plânladılar. Biz de onları alaşağı edip daha da alçalttık.
99. Ve İbrâhim, şüphesiz ben Rabbıma gidiyorum, O bana doğru yolu gösterir, dedi.
100. Ey Rabbim! Bana iyi-yararlı kişilerden olacak (bir evlâd) bağışla, diye duâ etti.
101. Biz de O'nu çok sabırlı, zarif ve yumuşak huylu bir oğul ile müjdeledik.
102. Çocuk Onun yanında yürüyüp konuşabilme cağına gelince, İbrâhim ona şöyle dedi: Oğulcağızım ! Doğrusu ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, bu hususta görüşün ne ? O da : Babacığım ! Sen emredildiğini yap. Beni —İnşaallah— sabredenlerden bulacaksın, dedi.