Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 580
26. Gecenin bir kısmında O'na secde et, gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih et!
27. Şüphesiz şu insanlar dünyayı severler, ağır bir günü kulak ardı ederler.
28. Onları biz yarattık, onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde yerlerine benzerlerini getiririz.
29. (29-31) Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık, dileyen Rabbine bir yol tutar. Zaten siz ancak Rabbinizin dilediğini dilersiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir; hikmet sahibidir. Allah, dileyeni rahmetine dahil eder. Zâlimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır. [702]
30. (29-31) Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık, dileyen Rabbine bir yol tutar. Zaten siz ancak Rabbinizin dilediğini dilersiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir; hikmet sahibidir. Allah, dileyeni rahmetine dahil eder. Zâlimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır. [702]
31. (29-31) Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık, dileyen Rabbine bir yol tutar. Zaten siz ancak Rabbinizin dilediğini dilersiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir; hikmet sahibidir. Allah, dileyeni rahmetine dahil eder. Zâlimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır. [702]
1. (1-7) Birbiri ardınca gönderilenlere, görevlerine koştukça koşanlara, iyiden iyiye yayanlara, hak ile bâtılı ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara, özür veya uyarıda bulunanlara yemin olsun ki, size verilen söz mutlaka gerçekleşecektir. [703] [704]
2. (1-7) Birbiri ardınca gönderilenlere, görevlerine koştukça koşanlara, iyiden iyiye yayanlara, hak ile bâtılı ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara, özür veya uyarıda bulunanlara yemin olsun ki, size verilen söz mutlaka gerçekleşecektir. [703] [704]
3. (1-7) Birbiri ardınca gönderilenlere, görevlerine koştukça koşanlara, iyiden iyiye yayanlara, hak ile bâtılı ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara, özür veya uyarıda bulunanlara yemin olsun ki, size verilen söz mutlaka gerçekleşecektir. [703] [704]
4. (1-7) Birbiri ardınca gönderilenlere, görevlerine koştukça koşanlara, iyiden iyiye yayanlara, hak ile bâtılı ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara, özür veya uyarıda bulunanlara yemin olsun ki, size verilen söz mutlaka gerçekleşecektir. [703] [704]
5. (1-7) Birbiri ardınca gönderilenlere, görevlerine koştukça koşanlara, iyiden iyiye yayanlara, hak ile bâtılı ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara, özür veya uyarıda bulunanlara yemin olsun ki, size verilen söz mutlaka gerçekleşecektir. [703] [704]
6. (1-7) Birbiri ardınca gönderilenlere, görevlerine koştukça koşanlara, iyiden iyiye yayanlara, hak ile bâtılı ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara, özür veya uyarıda bulunanlara yemin olsun ki, size verilen söz mutlaka gerçekleşecektir. [703] [704]
7. (1-7) Birbiri ardınca gönderilenlere, görevlerine koştukça koşanlara, iyiden iyiye yayanlara, hak ile bâtılı ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara, özür veya uyarıda bulunanlara yemin olsun ki, size verilen söz mutlaka gerçekleşecektir. [703] [704]
8. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
9. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
10. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
11. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
12. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
13. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
14. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
15. (8-15) Yıldızlar silindiği zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere vakit bildirildiği zaman; ertelendikleri gün için; yani hüküm günü için, -ki hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?- Yalanlayanların vay haline o gün!
16. (16-17) Biz, öncekileri helâk etmedik mi? Sonra da, peşlerinden gelenleri onların ardına takacağız.
17. (16-17) Biz, öncekileri helâk etmedik mi? Sonra da, peşlerinden gelenleri onların ardına takacağız.
18. İşte biz, suçlulara böyle yaparız. [705]
19. O gün, geçmişten ders almayan yalancıların vay haline!