Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 99
128. Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden, evlilik vazifelerini yerine getirmemesinden veya bütün bütün kendisinden yüz çevirip uzaklaşmasından haklı olarak endişe duyuyorsa, bu takdirde bir yolunu bulup, aralarında yeniden anlaşma ve sulh yoluna gitmelerinde üzerlerine bir vebal yoktur. Sulh, gerçekten hayırlı olandır. (Şurası bir gerçek ki,) nefisler, kendilerine düşkün ve hep bencilliğe ve kendi menfaatlerine eğilimlidir. Bu bakımdan (ey erkekler), eğer Allah’ı görüyormuşçasına, en azından O’ nun sizi sürekli gördüğünün şuuru içinde hep iyiliği seçer ve (bilhassa kadınların hakkını gözetmede) takva yolunu tercih ederseniz, bilin ki hiç şüphesiz Allah, her ne yaparsanız yapın ondan mutlaka haberdardır.
129. Gerçekleştirme konusunda ne kadar hırs gösterseniz de, kadınlar arasında (sevgi, hissî alâka gibi bütünüyle irade altına girmeyen hususlarda) adaleti sağlamaya muvaffak olmanız mümkün değildir. Bununla birlikte, birinden büsbütün yüz çevirip de onu sanki kocasızmış gibi ortada bırakmayın. Eşlerinizle münasebetlerinizde hep sulh yörüngeli davranır, onların aralarında çıkan anlaşmazlıkları sürekli güzellikle ve adaletle halleder ve daima takva yolunu tercih ederseniz, bilin ki Allah, (elde olmadan işlenen, elde olarak işlense bile kendilerinden tevbe edilen hata ve günahları) pek çok bağışlayandır; (bilhassa mü’min ve müttakî kullarına karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
130. (Aralarını düzeltme adına ortaya konan her türlü gayrete rağmen) eşler, (evliliği daha fazla devam ettiremeyeceklerine inanıp) ayrılacak olurlarsa, (fakir ve kimsesiz kalırız endişesine kapılmasınlar). Allah, her birine o çok geniş, her varlığı kapsayan lütf u kereminden bir kapı açar ve birini diğerine muhtaç etmez. Allah, lütf u keremiyle her varlığı kucaklayan, kullarına olabildiğince genişlik gösterendir; her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.
131. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bu bakımdan, sizden önce kendilerine Kitap verilenlere ve elbette size de, “Allah’a karşı gelmekten sakının ve O’nunla münasebetlerinizde takva dairesi içinde hareket edip O’nun koruması altına girin!” diye emrettik. Buna rağmen, eğer O’nu tanımaz ve O’na karşı nankör kesilirseniz bilin ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır: (ne O’nu tanıyıp O’na şükretmeniz O’na bir şey katar, ne de O’nu tanımayıp O’na karşı nankör kesilmeniz O’ndan bir şey eksiltir. Çünkü) Allah, mutlak servet sahibi, (dolayısıyla kullarının iman ve şükründen) mutlak müstağnîdir; (bütün ihtiyaçlarınızı gideren ve rızkınızı veren Rabbiniz olarak) hakkıyla hamde lâyıktır.
132. Evet, Allah’ındır göklerde ne varsa ve yerde ne varsa. Kendisine dayanılıp güvenilecek ve bütün işlerin havale edileceği (vekil) olarak Allah kâfidir.
133. Eğer O dilerse, ey insanlar, hepinizi ortadan kaldırır ve yerinize başkalarını getirir. Bunu yapmaya Allah’ın kudreti elbette yeter.
134. Kim dünya nimet ve mutluluğunu istiyorsa bilsin ki, dünyanın da Âhiret’in de nimet ve mutluluğu Allah katındadır. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, her şeyi hakkıyla görendir: (her sözü işitir, her yapılanı görür ve hepsini kaydeder).