Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 8
49. Hem hatırlayın ki, sizi Firavun oligarşisinden kurtarmıştık; sizi (en ağır inşaat, taşımacılık ve tarla işlerinde çalıştırmak suretiyle) pek kötü işkencelere uğratıyor, erkek çocuklarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı (kendi maksatları istikametinde kullanmak ve yerli Kıptilerle evlenme mecburiyetinde bırakarak nüfusunuzu azaltmak için) sağ bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden (bir yanda Din’de ve Şeriatı fıtriyede gösterdiğiniz ihmalle birlikte günah ve hatalarınızın neticesi olarak ceza, öte yanda, sonuçta önemli bir hayra kapı aralayabilecek) çok büyük bir belâ (imtihan ve tecrübe) vardı.
50. (Mısır’da yıllarca süren mücadelelerin ardından emrimiz ve yol göstermemizle oradan çıkma teşebbüsünde bulunduğunuz anda denizin kenarına gelmiş ve Firavun, ordusuyla tam arkanızdan yetişmişken) denizi sizin için yarıp sizi kurtarmış ve Firavun oligarşisini boğmuştuk; (Allah’ın, hiçbir katkınız bulunmayan tam bir inayeti olarak onlar boğulurken) siz sadece seyrediyordunuz.
51. (Ve bir dönem geldi. Hani o zaman) Musa ile (toplam) kırk gece için sözleşmiştik. (O, bu sürenin ilk otuz gecesinde Turi Sina’da kalırken, içinde nur, hidayet, rahmet ve bütün meselelerin çözümü bulunan Tevrat’ı levhalar halinde kendisine vermiştik.) Bu arada siz, onun ardından o buzağı heykelini ilâh edinmiştiniz; (bu şekilde şirke düşmekle) kendi kendinize zulmediyordunuz.
52. Bu yaptığınızdan sonra bile, artık (bunca inayet ve nimetimizi idrakle) şükreder, (Tevhid’e bağlanarak bir daha şirke girmez ve Tevhid’in gereklerini yerine getirir)siniz diye, (şirk koşma en büyük günahlardan biri olmasına rağmen tevbe ve kefaretlerinizi kabul ederek) sizi bir defa daha affettik.
53. Yine hatırlayın ki, artık tam olarak yolunuzu bulur ve istikametinizi korursunuz diye Musa’ya, (buzağıyı ilâh edinmeniz üzerine elinden bıraktığı) Kitabı ve onu uygulama ilim, firaset, dirayet ve ölçülerini (Furkan) verdik.
54. Hani bir zaman da Musa halkına demişti: “Ey halkım! Buzağıyı (ilâh) edinmekle kendi kendinize zulmettiniz. Ortaklar edinmekten mutlak manâda uzak Yaratıcınız’a hemen tevbe edin ve Allah yolunda kendinizi öldürerek bu büyük zulüm ve günahtan arının. Ortaklar edinmekten mutlak manâda uzak Yaratıcınız katında sizin için hayırlı olan budur.” (Öyle yaptınız,) O da tevbelerinizi kabul buyurdu. Hiç şüphesiz O, Tevvâb (kullarının tevbesine mağfiret ve fazladan mükâfatla karşılık veren)dir; Rahîm (inanmış ve Kendisi’ne yönelmiş kullarına hususî rahmet ve merhameti pek bol olan)dır.
55. Buna rağmen (ve bunca yıldır bizzat müşahede ve tecrübe ettiğiniz Rab’bin apaçık âyetlerine, alâmetlerine rağmen) yine bir zaman, “Ey Musa! (Bize getirdiğin hükümlerin doğru ve Allah’tan olup olmadığı konusunda) Allah’ı gözlerimizle açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayacağız!” dediniz. Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmış gibi bir sarsıntı, bir şok tutmuştu da, yere yığılmış, öylece bakıp duruyordunuz.
56. Bu ölümden hiç farksız haliniz ve kalbî, manevî ölümünüzün ardından (Allah) sizi ikinci bir defa hayata mazhar kıldı ki, artık şükredesiniz (iman, ibadet ve hayat adına O’nun bütün hükümlerini tutup hayatınıza hayat kılasınız).
57. (Çölde, güneş altında evsizbarksız, hattâ çadırsız yaşamanız mümkün değilken) üzerinizde bulutu gölge yaptık ve (yiyecek hiçbir şeyiniz yokken) lütf u nimet olarak size kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. “Size rızık olarak ne lûtfetmişsek onların pak, hoş ve sağlığa zararsız olanlarından yiyin.” Buna rağmen (yine haddi aşıyor, zahmetsiz ayaklarına gelen bu yiyecekler konusunda bile hükümleri dinlemiyor ve böyle yapmakla da) Bize zulmetmiyor, kendi kendilerine zulmediyorlardı.