Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 476
78. Senden önce de birçok rasûl gönderdik. Onların bazısından sana bahsettik, bazısından ise bahsetmedik. Hiçbir rasûl, Allah’ın izni olmadan bir mucize göstermez. Allah’ın emri gelince de hak ve adaletle hükmolunur ve Allah’a şirk koşma gibi bâtıl yollar icat edenler ve hakkı iptale çalışanlar hüsrana uğrarlar.
79. Allah’tır ki, bazılarını binek hayvanı olarak kullanabilesiniz diye sizin için ehlî büyükbaş hayvanlar var etti –onlardan yiyecek de elde edersiniz,
80. Ve sizin için onlarda daha başka menfaatler de vardır– ve içinizde hissettiğiniz bir ihtiyacı onlarla gideresiniz diye. (Karada) onlarla ve (denizde) gemilerle seyahat eder, yüklerinizi taşırsınız.
81. Allah, (varlık, birlik ve kudretinin, Ulûhiyet ve Rububiyet’inin) apaçık delillerini size sürekli olarak göstermektedir. Böyle iken, Allah’a ait delillerden hangisini inkâr edebilirsiniz?
82. Yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki, onlardan önce yaşayıp da, (Allah’ın âyetlerini, O’na ait delilleri inkâr edenlerin) âkıbetlerinin nasıl olduğunu görsün ve ibret alsınlar? Onlar, bunlardan sayıca daha üstün, gerek kuvvet, gerekse toprağı işleyip ülkeyi imar etme ve yeryüzünde daha çok iz ve eser bırakma yönünden daha ileride idiler. Ama bütün kazanç ve başarıları, (başlarında patlayan İlâhî ceza karşısında) kendilerine hiçbir fayda vermedi.
83. Kendilerine gönderilen rasûller onlara apaçık delillerle geldiler. Ne var ki onlar, (dünya hayatı ve onu yaşamanın vasıtaları konusunda) sahip bulundukları bilgi ile şımarıp, (kendilerine yapılan İlâhî ceza tehdidiyle alay ettiler). Fakat alay konusu yaptıkları (ceza), onları çepeçevre kuşatıverdi.
84. Başlarında patlayan çok şiddetli cezamızı görür görmez, “Sadece Allah’a inandık ve şu ana kadar O’na ortak tanıdığımız başka bütün varlıkları ise ret ve inkâr ettik!” diye çığrıştılar.
85. Ne var ki, ancak baskın gelen şiddetli cezamızı gördükleri zaman ikrar ettikleri bu iman kendilerine fayda vermedi. Allah’ın kulları hakkında geçerli âdet ve icraatı hep böyle olagelmiştir. Ve kâfirler, işte böyle bir durumda hüsrana uğradılar.