Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 361
12. Bu Ateş onları daha uzaktan görünce, onun öfkeyle nasıl gürlediğini ve nasıl korkunç homurtular çıkardığını işitirler.
13. Elleri boyunlarına kelepçelenmiş, ayakları bukağılı ve zincirlerle birbirlerine bağlanmış olarak Cehennem’in daracık bir yerine tıkılınca, (bir daha dirilmemecesine yok olup gitmek için) dövünür ve çığrışır dururlar.
14. Kendilerine, “(Ebediyen yok olup gitmek için) bugün bir kere dövünüp çığrışmayın, (isterseniz) defalarca dövünüp çığrışın, bakalım faydası olacak mı?” denir.
15. De ki: “Şimdi söyleyin bakalım: böyle bir sonuç mu hayırlı ve tercihe değer, yoksa kalbleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olan ve O’na karşı gelmekten, dolayısıyla O’nun azabından sakınanlara va’d olunan ebedîlik Cenneti mi?” O Cennet, onlar için (sürprizlerle yüklü) bir mükâfat ve nihaî konaklama yeridir.
16. Orada ne dilerlerse onu hazır bulacak ve ebedî kalacaklardır. Bu, Rabbinin yerine getirmeyi üzerine aldığı bir va’ddir.
17. Allah, o müşriklerle birlikte, onların Allah’tan başka taptıkları (melekler, peygamberler ve daha başka şahısları) bir araya topladığı gün o tapılanlara, “Benim şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa onlar kendileri mi yoldan çıkıp gittiler?” der.
18. “Her türlü şirkten Sen’i tenzih ederiz ya Rab!” diye cevap verirler, “(tapınmak ve işlerini havale etmek için bizi bey ve efendi tanısınlar diye) Sen’den başka dostlar edinmek bize yakışmazdı. Gerçek şu ki, Sen onlara ve atalarına fazl u kereminden bol bol geçimlikler verdin; nihayet onlar Sen’i hatırlamayı unuttular ve Kitabına uymadılar. Bozuk bir topluluktu onlar ve helâke müstahak oldular.”
19. “İşte,” buyurur Allah, (“işlerinizi gördürmek için Benimla aranızda aracı olurlar, başınız sıkıştığında yardım ederler diye ilâhlaştırıp taptıklarınız!) Haklarındaki iddialarınızı yüzünüze çarptılar. Artık ne azabı savabilecek, ne de herhangi bir yerden yardım temin edebilecek durumdasınız.” (Ey insanlar!) Bilin ki, içinizden kim (Allah’a şirk koşma) zulmünü işlerse, ona büyük bir azap tattıracağız.
20. (Ey Rasûlüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün rasûller de yemek yer ve (ihtiyaçlarını temin için) çarşıpazarda dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizi birbirinizle imtihan ediyoruz: bakalım (hüküm ve icraatımız karşısında) gerekli sabrı gösterecek misiniz? Rabbin, her şeyi hakkıyla görmektedir.