Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 325
36. O küfürde diretenler, seni gördükleri zaman seninle alay ediyor, “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan adam?” diyor (ve sahte ilâhlarına söz edilmesine tahammül gösteremiyorlar). Ama (kendilerini yaratıp besleyen, merhametle sarıp sarmalayan) Rahmân’ın anılmasına dayanamıyor, O’nun Kitabını inkâr ediyor (ve bunu bir suç olarak görmüyorlar).
37. İnsan, acelecilik karakteriyle yaratılmış (gibi acelecilik gösterir). (O bakımdan, “Kendisiyle tehdit edildiğimiz şu azap ne zaman?” diye alaylı alaylı soruyorlar.) Şu anda onu Ben’den hemen istemeyin, nasıl olsa yakında size o azabı göstereceğim.
38. Ama onlar yine de, “Bu tehdidin vakti ne zaman? Doğru sözlüyseniz, (gösterin artık şu azabı!)” diye söylenmekten geri durmuyorlar.
39. O küfürde ısrar edenler, Ateş’i yüzlerinden de sırtlarından da savamayacakları, üstelik ondan kurtulma adına hiçbir yardım da görmeyecekleri zamanı keşke bir bilselerdi!
40. Azap, başlarında ansızın patlayıp onları öyle bir şaşırtacak ki, yerlerinde mıhlayacak. Artık ne onu savmaya güçleri yetecek, ne de kendilerine ondan kurtulma adına bir süre tanınacaktır.
41. (Ey Rasûlüm!) Şurası bir gerçek ki, senden önce de nice rasûllerle alay edildi. Fakat alay konusu yaptıkları hakikatler, kendisine karşı uyarılıp da istihza ile karşıladıkları azap, maskaralıkla Rasûlleri küçük düşürmeye çalışanların üzerine çöküp, onları mahvetti.
42. De ki: “Eğer gece veya gündüz size azap göndermek istese, sizi o Rahmân’a karşı kim koruyabilir? Bu apaçık gerçek ortada iken, O’na yönelecekleri yerde Rabbilerinin kitabından yüz çeviriyorlar.
43. Ne o, yoksa akılları sıra Biz’den başka kendilerini savunup koruyacak ilâhları mı var? İlâhlaştırdıkları o varlıkların bizzat kendilerine bile yardımları olmadığı gibi, Biz’den de görecekleri hiçbir dostluk, hiçbir yakınlık yoktur.
44. Gerçek şu ki, Biz o müşriklere de, babalarına da geçimlikler verdik; öyle ki, başlarına bir şey gelmeden uzun asırlar emniyet içinde yaşadılar. (Şu anda kendilerini aldatan da bu.) Ama Bizim (ilim, irade ve kudretimizle) yerde tasarrufta bulunup, onu etrafından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Böyle iken, onlar nasıl galip olabilir?