Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 246
87. (Bir defa daha oğullarını uğurladı ve) “Ey oğullarım!” dedi: “Bütün melekelerinizi kullanarak Yusuf ve kardeşi hakkında bilgi edinmeye çalışın. Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyin. Şurası bir gerçek ki, O’na inanmayan kâfirler güruhu dışında hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.”
88. Varıp, yine Yusuf’un huzuruna girdiler ve “Ey vezir,” dediler, “bizi de, evimizi de gerçekten darlık ve kıtlık vurdu; ama az bir meblâğla gelebildik; fakat sen elimizdekine bakmadan yine bize dolu dolu ver, sadakan olsun! Hiç kuşkusuz Allah, fazladan iyilikte bulunanları bol bol mükâfatlandırır.”
89. Yusuf ise, “Hani o bilmezlik vaktinizde Yusuf’a ve kardeşine yaptıklarınızın farkındasınız değil mi?” deyiverdi.
90. “Yoksa sen, evet sen, Yusuf musun?” diye haykırıştılar. “Ben Yusuf’um, bu da kardeşim!” diye cevap verdi Yusuf: “Allah, bizi lütfuna mazhar etti. Doğrusu şu ki, kim O’na karşı derin saygı duyar, O’na karşı gelmekten sakınır ve O’na itaatla birlikte başına gelenlere de sabrederse, hiç şüphesiz Allah, böyle iyiliğe adanmış ve O’nu görürcesine davranan kimselerin mükâfatını asla zayi etmez.”
91. “Allah’a yemin olsun ki, gerçekten Allah seni bize tercih etti; biz, başka değil, ancak bir yanlış içinde idik.”
92. Yusuf, hemen söze girdi: “Hayır! Bugün size hiçbir kınama yok! (Ben hakkımı çoktan helâl ettim;) Allah da sizi affetsin. Çünkü O, bütün merhamet edenlerin üstünde mutlak merhamet sahibidir.
93. Şimdi, bu gömleğimle gidin ve onu babamın yüzüne sürün, gözü açılacaktır. Sonra da, bütün ailelerinizi toplayıp birlikte bana gelin!”
94. Kafile yola çıktı. O anda babaları çevresindekilere, “Doğrusu ben Yusuf’un kokusunu alıyorum; sakın bana, sen bunamışsın falan demeye kalkmayın!” dedi.
95. Fakat yanındakiler, “Vallahi,” dediler, “sen halâ o eski saflık ve şaşkınlığında devam etmektesin.”