Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 219
89. Allah, (Musa ve Harun’a) şöyle buyurdu: “Duanız kabul edilmiştir; (şu kadar ki, isteklerinizin gerçekleşmesi sebepler planında davranışlarınıza bağlı olduğundan), siz de hiçbir sapma göstermeden üzerinize düşeni yerine getirin ve ilimle alâkası olmayıp, cahilce hareket edenlerin yollarına tâbi olmayın.”
90. Derken, İsrail Oğulları’nı denizden geçirdik; o esnada Firavun ve ordusu tam bir hak tanımazlık, taşkınlık ve düşmanlık içinde peşlerinden geliyordu. (Musa ve yanındaki mü’minler için açılan yoldan denize girdiklerinde sular birden üzerlerine kapanıp da) kendisini yutma noktasına gelince Firavun, “İnandım ki, İsrail Oğulları’nın inandığından başka ilâh yoktur ve O’na tam teslim olmuş (Müslüman)lardanım!” dedi.
91. Şimdi mi? Şurası bir gerçek ki, bundan önce hep isyan içinde yaşadın ve bozgunculardan biriydin.
92. Ama bugün, (ebedî hayatın adına hiç faydası olmayacak şu yeis halindeki imanına mükâfat olarak) seni bedeninle kurtaracak ve vücudunu (bu denizde çürümeye bırakmayıp) dışarı çıkaracağız ki, senden sonra gelecekler için bir ibret, bir delil olsun. Doğrusu, insanlardan pek çoğu âyetlerimize, ibret kaynağı delillerimize kayıtsızdır.
93. İsrail Oğulları’nı, kendilerine (dünyada) va’dedilen her şeyi rahatlıkla bulabilecekleri mübarek bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz, helâl ve sağlıklı rızıklar lütfettik. Fakat, hem de kendilerine (doğrunun, gitmeleri gereken yolun ve ne yaparlarsa ne ile karşılaşacaklarının) bilgisi geldikten sonra (aralarındaki rekabet ve hasetten kaynaklanan tecavüzler sebebiyle) ihtilâflara düştüler. Elbette Rabbin, ihtilâf edip geldikleri hususlarda aralarında Kıyamet Günü hükmünü verecektir.
94. Sana (Musa ve Firavun’la ilgili olarak) indirdiğimiz bütün bu bilgilerin gerçekliği konusunda farzı muhal şüphe duyacak olursan, senden önce (gelip kendilerine Kitap verilmiş olan ve o) Kitab’ı okuyanlara sor; (şüphesi olanlar da, aynı şekilde sorsunlar). Hiç şüphesiz Rabbinden sana gerçeğin ta kendisi gelmiştir; dolayısıyla nasıl bundan senin şüphen yoksa, (herhangi bir kimsenin şüphe duymasına da mahal yoktur).
95. Elbette Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan olmayacaksın (ve başkaları da olmamalı. Sen, yolunun doğruluğuna olan sarsılmaz inancın ve Allah’a mutlak itimat ve tevekkülünle vazifene devam et); aksi bir tutum, (dünya da Âhiret’te de) kaybedenlerden olmaya sebeptir.
96. (İnkârda ısrarlarından dolayı) haklarında Rabbinin verdiği azap hüküm kesinleşmiş olanlar iman etmezler,
97. Onlara her türlü delil ve mucize de gelmiş olsa bile. Meğer ki, o pek acı azabı görmüş olsunlar.