Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 206
118. (Tebuk seferinden) geri kalan ve haklarındaki hüküm ertelenen o üç kişiye de (yine rahmetiyle muamelede bulundu): Onlar, (suçluluk duygusuyla öylesine bunaldılar ki,) yer bütün genişliğine rağmen kendilerine dar geliyor, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkıyor ve Allah’tan, yine bizzat O’na sığınmaktan başka hiçbir kurtuluş yolu olmadığına iyice inanmış bulunuyorlardı. Bunun üzerine Allah, onları tevbeye muvaffak kıldı ve onlar da içten tevbe ettiler. Hiç şüphesiz Allah, O’dur Tevvâb (kullarının tevbesine sadece mağrifetle değil, fazladan mükâfatla karşılık veren); Rahîm (bilhassa tevbe ile Kendisine yönelen mü’min kullarına karşı hususî rahmet ve merhameti pek bol olan).
119. Ey iman edenler! Allah’a karşı saygılı olun, O’na itaatsizlikten sakının ve özüsözü doğru ve Allah’la aralarındaki ahde sadık insanlarla beraber bulunun.
120. Ne Medine (ve şehirler) halkının, ne de etraflarındaki çöl ve köyler halkının Allah Rasûlü’ne muhalefet edip O’nun peşinden gitmemeleri ve O’na gereken ihtimamı göstermeyip, kendi canlarının ve başlarının derdine düşmeleri olacak şey değildir. Değildir, çünkü (O’nun getirdiği Din’e bağlılıkla) Allah yolunda herhangi bir susuzluğa, yorgunluğa ve açlığa maruz kalmış, bir yere ayak basıp kâfirleri öfkeye sevketmiş ve düşman karşısında herhangi bir başarı elde etmiş olmasınlar ki, bundan dolayı kendilerine makbul bir iş sevabı yazılmamış bulunsun. Şurası bir gerçek ki Allah, iyiliği şiar edinmiş ve Allah’ı görmeseler de, O’nun kendilerini gördüğünün şuuru içinde davrananların mükâfatını zayi etmez.
121. Aynı şekilde, Allah yolunda mallarından az veya çok harcama yapmış ve (yine Allah yolunda sefer veya seyahatte iken) herhangi bir vadiden geçmiş olmasınlar ki, bu amelleri, işleyegeldikleri her işin karşılığını Allah’ın onlara en güzeliyle vermesi için hesaplarına sevap olarak kaydedilmemiş bulunsun.
122. Her şeye rağmen, mü’minlerin savaş için topyekün sefere çıkmaları uygun değildir. İçlerindeki her bir kabile veya topluluktan geride kalacak bir cemaatin seferber olup, Din’i ruhuna tam manâsıyla nüfuz ederek iyice öğrenmesi ve sefere çıkanlar geri döndüklerinde, (yapabilecekleri muhtemel hatalar ve sergileyebilecekleri yanlış tavırlardan) kaçınmaları konusunda onları uyarması gerekmez mi?