Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 203
100. Muhacirlerden ve Ensar’dan (İslâm’a girmede ve Allah yolunda hizmette) ilk dereceleri kazananlarla, Allah’ı görüyormuşçasına, hiç değilse, Allah’ın kendilerini gördüğünün şuuru içinde onlara tâbi olanlar var ya: Allah onlardan razı, onlar da Allahtan razıdırlar; ve Allah, onlar için içlerinde ebedî kalmak üzere her tarafında ırmaklar çağlayan cennetler hazırlamıştır. İşte budur çok büyük kazanç, çok büyük başarı.
101. Çevrenizdeki göçebe çöl halkı içinde münafıklar vardır; Medine ahalisi içinde de, hem de nifakta uzmanlaşmış öyle münafıklar var ki, (ey Rasûlüm, Biz sana bildirmezsek) sen onları bilemezsin. Onların tamamını ve ne türde münafık olduklarını ancak Biz biliriz. Onları (hem dünyada hem kabirde olmak üzere) çifte cezaya çarptıracağız; sonra da müthiş bir azaba itileceklerdir.
102. Bir başka grup daha var ki, günahlarını itiraf ettiler. Onlar, yaptıkları iyi ve yerinde işlerle kötü işleri birbirine karıştırıp kâh sevap, kâh günah kazandılar. Umulur ki Allah, onların tevbelerini kabul buyurur. Hiç şüphesiz Allah, günahları çok bağışlayandır; (bilhassa tevbe ile Kendisine yönelen kullarına karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
103. Onların (zekâta tâbi ve kendisinden sadaka verilebilecek bütün) mallarından farz olan zekâtı, ayrıca sadakayı, bir de kefaret olarak ve Allah yolunda hizmetler için kendi arzularıyla verdiklerini al ki, bununla onları arındırasın ve iyiliklerinin bereketlenmesine, samimiyet ve ihlâsta derece kazanmalarına sebep olasın. Ayrıca, onlar hakkında dua et. Hiç şüphesiz senin duan, onlar için bir huzur ve tatmin vesilesidir. Allah, (her sözü) hakkıyla işitendir; (her şeyi, bu arada kullarının hallerini ve ihtiyaçlarını) hakkıyla bilendir.
104. Bilmezler mi ki Allah, kullarından gerçek manâda yapılmış tevbeyi ve onların Allah yolunda içtenlikle yaptıkları bütün harcamaları kabul eder ve Allah, Tevvâb (kullarının tevbesine sadece mağrifetle değil, fazladan mükâfatla karşılık veren)dir; Rahîm (bilhassa tevbe ile Kendisine yönelen mü’min kullarına karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
105. De ki: “Çalışın; yaptıklarınızı Allah da, O’nun Rasûlü de, mü’minler de görecektir. Neticede, gaybı da şahadeti de (duyu ötesini de, duyuların algı sahasına gireni de) bilen (Allah’ın) huzuruna iade edileceksiniz. O da, bütün yaptıklarınızı tek tek size bildirecek ve karşılığını verecektir.
106. Daha başkaları da var ki, durumları Allah’ın haklarında vereceği hükme kalmıştır; O, onları ister cezalandırır, isterse tevbeye muvaffak kılar ve affeder. Allah, her şeyi, (bu arada kimin cezaya müstahak, kimin affa lâyık olduğunu) hakkıyla bilen ve her yaptığı ilme dayanandır; her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.