Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 195
48. Bundan önce de aranızda fitne çıkarmaya yeltenmişler ve (ey Rasûlüm,) nice planlar içine girip, senin için türlü türlü entrikalar çevirmişlerdi. Ama onlar hiçbir zaman hoşlanmasalar da, hak gelip yerine oturdu ve Allah neye hükmettiyse o oldu.
49. İçlerinde, “Bana izin ver de şu sefere katılmayayım; gel benim başıma bir belâ, bir fitne açma!” diyenler de var. Oysa fitnenin, belânın tam içine düşmüş durumdalar. Hiç şüphesiz Cehennem, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
50. Bir iyilikle karşılaşsan, bu onları üzer; bir musibete maruz kalsan, bu defa kendi akıllarını beğenmişlik içinde, “İyi ki biz tedbirimizi önceden almıştık!” der ve çalımlı çalımlı döner giderler.
51. De ki: “Allah hakkımızda ne yazmış, ne takdir buyurmuşsa başımıza ancak o gelir. O, bizim Mevlâmızdır, Sahibimizdir. Yalnızca Allah’a dayanıp güvensin mü’minler.”
52. (Münafıklara da şunu) söyle: “Sizin bizim hakkımızda beklediğiniz musibet, (ancak zafer veya şehitlik, dolayısıyla Cennet ve Hak’kın rızası gibi) iki güzel neticeden başka ne şekilde tecelli edebilir ki? Ama bizim açımızdan sizin düçar olacağınız âkıbet ise, Allah’ın sizi ya bizzat Kendi katından veya bizim ellerimizle (nasıl, ne zaman ve ne şekilde geleceği belli olmayan) bir azaba uğratmasıdır.” O halde bekleyin siz, biz de sizinle beraber beklemekteyiz.”
53. (Rasûlüm, o gönülsüz teberrularına mukabil) şöyle de: “Malınızdan şu sefer münasebetiyle ister içinizden gelerek verin isterse hoşlanmaya hoşlanmaya verin, yaptığınız harcama Allah katında hiçbir zaman kabul görmeyecektir. Gerçek şu ki siz, hak yoldan uzak fasıklar güruhusunuz.”
54. Teberrularının kabul edilmemesine sebep şudur: Allah’a ve Rasûlü’ne karşı inkâr ve nankörlük içindedirler; inanmadıkları için namaza üşene üşene gelirler ve yardımda bulunurken de hoşlanmaya hoşlanmaya verirler.