Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 175
188. De ki: “Ben, Allah dilemedikçe, (O müsaade edip yolumu açmadıkça, gerekli gücü ve vasıtayı nasip etmedikçe) kendi adıma yarayışlı veya yarayışsız hiçbir şeye muvaffak olamam. Eğer mutlak manâda gaybı, (dolayısıyla gelecekte ne olacağını) da bilmiş olsaydım, (hiç zarar etmeden) sürekli kârda olurdum; hem (ona göre tedbirimi alırdım da,) bana ne bir zarar dokunurdu, ne de başıma bir kötülük gelirdi. Ben sadece, inanmaya açık bir topluluk için onları (her türlü dalâlet yollarına ve bu yolların sonuçlarına karşı) uyarıcı, (iman ve salih amelin karşılığında ise Allah’ın af, rahmet ve mükâfatını) müjdeleyiciyim.
189. O Allah ki, sizi tek bir nefisten yarattı ve onunla aynı tür ve mahiyetten de kendisiyle ünsiyet etsin diye eşini var etti. Derken, bu ikisi bir araya gelip de erkek eşini bürüyünce, kadın belli belirsiz hafif bir yük yüklenir ve onu bir zaman taşır. Nihayet taşıdığı yük ağırlaşınca, eşler birlikte, bir endişe ve telaşla Rabbileri olan Allah’a yönelme gereği duyar ve “Eğer bize sağlıklı, eli ayağı yerinde bir çocuk verirsen, andolsun biz de karşılığında şükredenlerden oluruz!” diye içten içe yalvarmaya dururlar.
190. Nihayet Allah onlara diledikleri gibi sağlıklı, eliayağı yerinde bir çocuk verir (ve bu şekilde birbirini takiben nesiller meydana gelir). Ama annebabalar, Allah’ın kendilerine verdiği bu nesiller sebebiyle, (onları tabiata ve sebeplere havale etme veya onlardaki güzellik ve başarıları ya bizzat kendilerinden veya çocukların kendilerinden bilme, ya da onlardan dolayı Allah’ı unutup, kendilerini tamamen onlara hasretme gibi yollarla) Allah’a ortaklar koşarlar. Oysa Allah, Kendisine ortak koşanların ortak koşmasından da, koştukları ortaklardan da mutlak manâda aşkındır, nihayet derecede uzaktır.
191. Bir şey yaratmak şöyle dursun, bizzat kendileri yaratılmış bulunan varlıkları mı O’na ortak tanıyorlar?
192. Ve onlara hiçbir yardımı olmayan, bırakın onlara yardım etmeyi, kendilerine bile yardımı dokunmayan varlıkları mı?
193. (Ey müşrikler! O varlıklar nasıl ilâh ve Allah’a ortak olabilirler ki, bırakın hidayet etmeyi, dualara cevap vermeyi, onları ilâh edinip Allah’a ortak tanıyan) siz, onları iyi bir yola, hayırlı bir maksada çağıracak olsanız, bu çağrınıza bile cevap veremezler. Onlara ister böyle bir davette bulunmuşsunuz, ister bütün bütün sükût durmuşsunuz, hiç farketmez.
194. Allah’tan başka kendilerine yönelip yalvardığınız, dua ve ibadet ettiğiniz ne ve kim varsa hepsi sizin gibi yaratılmış kullardır. Siz (başka türlü düşünüyor, başka türlü itikad ediyorsanız ve bu düşünce ve itikadınızda) samimi iseniz, haydi onlara yalvarıp dua edin de, size cevap versinler!
195. Nasıl cevap versinler ki, onların yürümek için ayakları mı var? Yoksa tutmak için elleri mi var? Veya görmek için gözleri mi var? Yahut işitmek için kulakları mı var? (Ey Rasûlüm! Onlara) de ki: “Haydi, Allah’a ortak tanıdığınız ne varsa çağırın, onlara yalvarın, sonra da bana karşı istediğiniz tuzağı kurun ve elinizden geliyorsa bir an bile göz açtırmayın.