Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 167
138. İsrail evlâtlarını denizden geçirdik. Derken yolları, günün belli vakitlerini kendilerine has birtakım putlara ibadete ayırıp onlara tapan bir topluluğa uğradı. “Musa!” dediler: “Nasıl şunların birtakım ilâhları varsa bizim için de öyle bir ilâh tayin et.” Musa, “Şurası bir gerçek ki,” diye cevap verdi: “siz, hep böyle cehalet içinde gidip gelen bir topluluksunuz.
139. “İmrendiğiniz şu kimselerin din diye içine düştükleri şey bir helâkten ibarettir ve ibadet kasdıyla işleyegeldikleri bütün ameller de boştur, manâsızdır.”
140. Musa, şöyle devam etti: “O size, (lütuf buyurduğu iman ve gerçek Din sayesinde) bütün diğer milletler üzerinde bir mevki vermişken, ben tutup sizin için Allah’tan başka bir ilâh arayışına mı girecekmişim?”
141. (Ey İsrail Oğulları!) Hem düşünün ki, sizi (en ağır inşaat, taşımacılık ve tarla işlerinde çalıştırmak suretiyle) size en kötü işkenceleri yapan Firavun oligarşisinden kurtardık; ayrıca, erkek çocuklarınızı öldürüyor, kadınlarınızı ise (kendi maksatları istikametinde kullanmak ve yerli Kıptilerle evlenme mecburiyetinde bırakarak nüfusunuzu azaltmak için) sağ bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden, (bir yandan dinde ve Şeriatı fıtriyede gösterdiğiniz ihmalle birlikte günah ve hatalarınızın neticesi olarak ceza, öte yanda, sonuçta önemli bir hayra kapı aralayabilecek) çok büyük bir belâ (imtihan ve tecrübe) vardı.
142. Musa ile, (hayatınızda uygulanmak üzere Tevrat’a nail olabilmeniz maksadıyla) otuz gece için sözleşmiş ve sonra ona on gece daha ilâve etmiştik; böylece ibadetle huzurunda kalması için Rabbisinin O’na ayırdığı süre kırk geceye tamamlanmıştı. Musa, (huzurumuza kabul için kavminden ayrılmadan önce) kardeşi Harun’a şu talimatı verdi: “Kavmim içinde vekilim olarak kal ve daima ıslahçı olup onları güzelce yönet; sakın ha, bozguncuların yoluna uyma!”
143. Derken Musa, tayin ettiğimiz vakitte geldi ve Rabbisi onunla konuştu. (Rabbisiyle konuşmaya mazhar olmanın yakınlığı içinde kendinden geçen Musa, O’nu görme aşk, şevk ve cezbesi içinde,) “Rabbim, Kendini bana göster de Sana bakayım!” dedi. Allah, buyurdu: “Beni (dünyada böyle çıplak gözle) asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde olduğu gibi kalırsa o zaman sen de Beni görebilirsin.” Derken Rabbisi, dağa göre bir tecelli ile tecellide bulunuverdi ve onu paramparça etti; Musa da, (yıldırım çarpmışçasına) cansız gibi düşüp bayıldı. Ne zaman ki kendine geldi ve, “Sen’i tesbih ederim ya Rabbi: her türlü noksanlıktan, yaratılmışa ait her türlü hususiyetten mutlak manâda uzaksın Sen. Bir an için Sen’i görme isteğimden dolayı Sana tevbe ettim ve ben, bu hususta herkesten önde Sana iman ediyorum!” dedi.