Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 138
82. İman edip, imanlarına en büyük zulüm olan şirki hiçbir şekliyle bulaştırmayanlar: işte onların hakkıdır emniyet ve onlardır her bakımdan hidayet üzere (doğru yolda) olanlar.
83. Bütün bunlar, halkı karşısında İbrahim’e verdiğimiz delillerdi. Kimi dilersek onu mertebe mertebe yükseltiriz. Muhakkak ki senin Rabbin, her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır; her şeyi (ve elbette kimin neye liyakati olduğunu) hakkıyla bilendir.
84. Daha sonra İbrahim’e İshak’ı (ve torunu) Yakub’u ihsan ettik. Onların her birini her bakımdan doğru yola erdirdik (ve peygamberlikle serfiraz kıldık). Daha önce Nuh’u da her bakımdan doğru yola erdirmiş (ve peygamberlikle serfiraz kılmıştık); ve İbrahim’in soyundan Davud, Süleyman, Eyyûb, Yusuf, Musa ve Harun’u da. Biz, Allah’ı görüyormuşçasına, en azından O’nun kendilerini sürekli gördüğünün şuuru içinde davrananları işte böyle mükâfatlandırırız.
85. Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas’ı da aynı nimetle nimetlendirdik. Onların hepsi, (inanç, düşünce, söz ve davranışları itibariyle bütünüyle doğru yolda, sağlam, bozgunculuktan uzak, ıslah ve tamir gayesi güden ve her yaptığını kusursuz yapan) salihlerdendi.
86. Aynı şekilde İsmail, Elyesa, Yunus ve Lût’u da. Onların her birini yaşadıkları dönemin insanlarından üstün kıldık.
88. Bu, Allah’ın takdir ve vaz buyurduğu hidayet (gerçek doğru yoldur) ki, Allah ona kullarından kimi dilerse onu iletir. Eğer onlar da Allah’a şirk koşmuş olsalardı, bu takdirde, işledikleri onca güzel amel, elde ettikleri onca kazanç heder olup gitmişti.
89. Bu seçkin zatlar, (bazılarına) Kitap (bazılarına Sahifeler verdiğimiz, bazılarını da bir önceki Kitab’a vâris kıldığımız, ayrıca hepsine) hüküm (manevî ve misyonları çerçevesinde maddî sahada hakimiyet, her meselede doğru ve yerinde karar verebilme, doğru ile yanlışı ayırt edebilme kabiliyeti, anlayış gücü, Allah’ın hükümlerini uygulama yetkisi) ve peygamberlik bahşettiğimiz şahsiyetlerdir. Bu bakımdan (ey Rasûlüm,) eğer şu inkârcılar sana da verdiğimiz bu şeyleri kabûl etmiyorlarsa, şüphe edilmesin ki onları kendisine emanet ettiğimiz bir topluluk her zaman için bulunacaktır ve o topluluk asla bunları inkâr eden değildir.
90. Bu seçkin zatlar, Allah’ın her bakımdan doğru yola erdirdiği kimselerdir ve (ey Rasûlüm), sen de (Allah’ın onları kendisine ilettiği) aynı doğru yolu takip et ve de ki: “Ben, (risalet vazifemi yerine getirme) karşılığında sizden hiçbir karşılık beklemiyorum. Bu Kitabı tebliğ etmekteki maksadım, akıl sahibi bütün varlıklar için bir hatırlatma ve bir öğütten ibarettir.”