Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 119
65. Ne olurdu, Kitap Ehli gerektiği gibi iman etmiş ve Allah’a tam bir saygı içinde O’nun yasaklarından sakınarak koruması altına girmiş olsalardı, (–Hiç olmazsa şimdi yapsalar!–) o takdirde hiç şüphesiz işledikleri günahları(n küçüklerini de) siler ve yine hiç şüphesiz onları nimetler yurdu cennetlere yerleştirirdik.
66. Ne olurdu, (zamanında) Tevrat’ı, bilâhare (Tevrat’taki hükümlerde yaptığı bazı değişikliklerle) İncil’i ve kendilerine Rabbilerinden indirilen diğer Kitapları bütün hükümleriyle ve hakkıyla uygulamış, (dolayısıyla son olarak Kur’ân’a da inanıp bağlanmış) olsalardı (–Hiç olmazsa bundan sonra böyle yapsalar!–) o takdirde hiç şüphesiz, (yukarıdan yağacak ve yerden fışkıracak nimet ve bereketler sebebiyle) başlarının üzerinden ve ayaklarının altından bol bol yerlerdi. Her şeye rağmen, içlerinde ölçülü ve dengeli davranıp mutedil yolda giden bir zümre de vardır; fakat çoğunluğa gelince: işleyip durdukları şeyler ne de kötü!
67. Ey (şanı çok yüce, o en büyük) Rasûl! Rabbinden sana her ne indirilmişse onu eksiksiz tebliğ et! Eğer böyle yapmazsan risalet (elçilik) vazifeni yerine getirmemiş olursun. Allah, seni bütün insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu (senin aleyhindeki) hedeflerine ulaştırmaz.
68. De ki: “Ey Kitap Ehli! (Her birinin geçerli olduğu zaman itibariyle ve halâ ihtiva ettikleri nesholmamış gerçekleriyle) Tevrat’a, İncil’e ve Rabbinizden size indirilen bütün diğer Kitap ve Sahifelere, (dolayısıyla şimdi de artık bana ve Kur’ân’a) gerektiği gibi inanıp hükümlerini uygulamadıkça Allah katında hiçbir değeriniz olmadığı gibi, Din adına da sağlam hiçbir dayanağınız yok demektir. Fakat (ey Rasûlüm,) Rabbinden sana indirilen (bu Kur’ân), onlardan pek çoğunun ancak azgınlık ve küfrünü arttırmaktadır. Ama bundan dolayı sen, o kâfirler topluluğu için üzülüp gam çekme!
69. İster (Müslüman bilinip, Kur’ân’a ve Allah Rasûlü’ne) iman ikrarında bulunanlardan olsun, isterse Yahudi olanlar, Sâbiîler, Hıristiyanlar (ve daha başka insanlardan) olsun, (mesele asla bir isim meselesi ve kuru bir iddiadan ibaret değildir). Her kim gerçekten Allah’a ve Âhiret Günü’ne iman eder ve imanlarının gerektirdiği istikamette sağlam, doğru, yerinde ve ıslaha yönelik işler yaparsa, (yardımımı, desteğimi hep yanlarında bulacakları için) onlar hakkında (özellikle Âhiret’te) korkmalarını gerektiren bir şey olmayacak ve herhangi bir şekilde üzülmeyeceklerdir de.
70. Andolsun, İsrail Oğulları’ndan (bu iman ve salih amel esası üzere) sağlam söz almış ve kendilerine pek çok rasûller göndermiştik. Ama ne zaman onlara nefislerinin hoşlanmayacağı, heva ve heveslerine hizmet etmeyecek mesaj ve hükümlerle bir rasûl gelmişse, (o rasûllerden) kimisini yalanlıyor, kimisini de öldürüyorlardı.