Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 96
106. Haklı kimselerin taleplerine verdiğin olumsuz cevaptan dolayı Allah’tan bağışlanma dile. Allah dua ve niyazda bulunanları affeder, tevbe edip kendisine boyun eğenlere karşı da merhametlidir.
107. Kendilerine, birbirlerine hıyânet edenler, haksızlık edenler adına savunma yapma. Allah hâinliği, haksızlığı alışkanlık haline getirmiş, bilerek günah işlemekte ısrar edenleri, zarara girenleri sevmez.
108. Münâfıklar, insanlardan çekinerek yaptıklarını gizlerler, Allah’tan gizlemezler, gizleyemezler. Onlar geceleyin, onun razı olmayacağı sözü tasarlarlarken, Allah onların konuştuklarını işitiyor. Allah onların işledikleri amelleri, ilmiyle kudretiyle abluka altına almıştır.
109. Bakın ey mü’minler, siz, dünya hayatında münafıklar adına savunma yapıyorsunuz. Peki, kıyamet günü, Allah’ın huzurunda onlar adına kim savunma yapacak? Yahut yanlarında bulunarak onları kim himaye edecek?
110. Kim bilinçli olarak bir kusur işler, yahut kendine haksızlık eder, sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı, çok bağışlayıcı, çok merhametli bulur.
111. Kim bile bile bir günah işlerse, onu ancak kendi aleyhine işleyip sırtına yüklenmiş olur. Allah herşeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır.
112. Kim de bir hata veya bile bile bir günah işler, sonra suçsuz birinin üstüne atarsa, muhakkak ki büyük bir iftirada bulunmuş, bilerek apaçık bir günah işlemiş olur.
113. Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmanın dalâleti, helâki tercihinin önünü açabilirlerdi. Onlar yalnızca kendilerini, birbirlerini başına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, helâki tercihlerine imkân sağlayabilirler. Sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı, Kur’ân’ı, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfu büyüktür.