Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 455
27. Göğü, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları ve imkânları, biz boş yere yaratmadık. O, inkârda ısrar edenlerin düşünce ve inancıdır. Onun için, vay kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden ateşe girecek kâfirlerin haline!
28. Yoksa iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere, yeryüzünde, ülkede bozgunculuk yapanlar gibi mi, muamele yapacağız? Yahut, Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlere azgın günahkârlara davrandığımız gibi mi davranacağız?
29. Bu, sana indirdiğimiz Kur’ân, hayrı öğreten, insanlara faydalı mübarek bir kitaptır. Akıl ve vicdan sahipleri âyetlerini ciddi ciddi düşünüp, kendilerine neler kazandırabileceğini hesap etsinler, öğüt alsınlar diye indirdik.
30. Biz Dâvûd’a Süleyman’ı ihsan ettik. Süleyman ne güzel, bizi ilâh tanıyan, candan müslüman, saygılı bir kuldu. Sesli zikir ve tesbih ile Allah’a yönelirdi.
31. Hani akşama doğru, kendisine, bir ayağını tırnağının üzerine, diğerlerini normal basarak duran cins yarış atları gösterilmişti.
32. Süleyman: 'Ben hayırlı mal, hayırda kullanılacak mal sevgisini, at sevgisini Rabbimin kitabındaki emrinden, emrine bağlılığımdan dolayı benimsedim' dedi. Nihayet eğitim alanındaki atlar toz duman içinde gözden kayboldu.
33. Süleyman : 'Onları tekrar yanıma getirin' diye emretti. Atlar gelince onların bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.
34. Andolsun, Süleyman’ı da ağır bir imtihandan geçirdik. Onu tahtının üstüne adeta ceset halinde bıraktık. Sonra tevbe ile önceki haline döndü.
35. 'Rabbim, beni koruma kalkanına al, bağışla. Bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık, bir devlet hibe et. Sen yalnız sen, en çok bağışlayansın.' dedi.
36. Bunun üzerine, biz rüzgârı onun faydalanması için koyduğumuz kurala boyun eğdirdik. Onun yaptığı plan dahilinde, ulaşması gereken hedefe doğru kolayca akar giderdi.
37. Şeytanları, her tür bina ustalarını ve dalgıçlarını onun hizmetine verdik.
38. Demir halkalarla, zincirlerle bağlı diğer yaratıkları da onun hizmetine verdik.
39. İşte bunlar bizim ihsanımız. Artık ister başkalarına ikram et. İster elinde tut. Bunun hesabı sana sorulmayacak.
40. Onun, bizim katımızda, yakınlığı, büyük bir değeri ve cennette güzel bir makamı var.
41. Bizi ilâh tanıyan, candan müslüman, saygılı kulumuz Eyyûb’u da hatırlayarak insanlara anlat. 'Zahmet ve acı vererek şeytan bana dokundu, beni hastalandırdı' diye Rabbine niyaz etti, seslendi.
42. Biz ona: 'Ayağını yere vur. İşte, yıkanılıp şifa bulunacak, içilecek soğuk bir su.' dedik.