Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 397
7. İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlerin, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanların, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanların, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlerin kusurlarını sileceğiz, bağışlayacağız. Onları, işlemeye devam ettikleri amellerin, elbette daha güzelini, daha değerlisini ölçü alarak mükâfatlandıracağız.
8. Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tekrar tekrar tavsiye ettik, emrettik. Eğer onlar seni, lehinde ilmî bir delil olmayan bir şeyi, ilâhlığımda, otoritemde, mülkümde, tasarruflarımda bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara boyun eğme. Hesap vermek üzere benim huzuruma getirileceksiniz. Ben de sizi, işlediğiniz amelleri birer birer ortaya koyarak hesaba çekeceğim.
9. İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri; elbette dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi mü’minler, sâlihler zümresine katacağız.
10. İnsanlardan, sözde: 'Allah’a iman ettik' diyen bazıları, Allah’ın dini uğrunda, eziyete maruz kaldığı zaman, insanların işkencesini, baskısını, zulmünü, Allah’ın azâbına denk tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım, bir zafer gelecek olsa: 'Doğrusu, biz de sizinle beraberdik' derler. İyi de, insanların gönüllerindekini en iyi bilen Allah değil midir?
11. Allah, elbette kendisine gönülden iman edenleri de bilir; müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıkları, ikiyüzlüleri de bilir.
12. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar, iman edenlere: 'Bizim yolumuzu, bizim hayat tarzımızı benimseyin, sizin günahlarınızı biz yüklenelim.' derler. Halbuki onlar, hiçbir şekilde, mü’minlerin günahlarını yüklenecek değiller. Belli ki onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
13. Elbette kendi ağır yüklerini, veballerini yüklenecekler. Kendi ağır yükleriyle beraber hak yoldan sapmalarına sebep oldukları insanların daha nice ağır yüklerini taşıyacaklar. Kıyamet günü uydurup durdukları yalanlardan sorguya çekilecekler.
14. Andolsun ki, biz Nûh’u kavmine özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. O, bin yıldan, elli yıl eksik bir süre onların arasında yaşadı. Sonunda, onlar inkâr, isyan, baskı ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyerek zulümlerini sürdürürken, şirk içinde yaşarken suikast planları hazırlarlarken, tûfan onların işini bitirdi.