Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 330
91. Namusunu koruyan, beline sahip olan Meryem’i an. Rahmetimizle var ettiğimiz düzenin bir bölümü olan ruhumuzdan nûrânî dalgalar halinde Îsâ’nın bütün hücrelerine ruh yayarak hayat verdik, onu bilinçlendirdik. Meryem’i ve oğlunu âlemlere, insanlara, cinlere ve meleklere kudretimizi gösteren bir mûcize olarak ortaya koyduk.
92. Bir tek ümmet, yalnızca bu sizin üm-metinizdir. Bir tek din, zamanla değişmeyen tabiî hukuk kurallarını içeren din, yalnızca bu sizin dininiz, bu sizin şeriatınız İslâm’dır. Ben de sizin Rabbinizim. O halde beni ilâh tanıyın, candan müslüman olarak bana teslim olun, saygıyla bana kulluk ve ibadet edin, benim şeriatıma bağlanın, bana boyun eğin.
93. İnsanlar, aralarındaki, düzenlerini, işlerini, birliklerini, güçlerini, yönetimlerini, ekonomilerini ve dinlerini parçaladılar. Hepsi bizim huzurumuza gelip hesap verecekler.
94. Kim mü’min olarak, gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarından ve İslâmî düzenden sorumlu olduğu kısmını hayata geçirir, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün kendisini ilgilendiren alanda bollaşmasını sağlarsa, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olursa, cârî-kalıcı hayırlardan-sâlih amellerden imkânları dâhilindekini işlerse, gayretinin, çalışmasının, hâlis niyetinin, emeğinin karşılığı inkâr edilmeyecektir. Biz şüphesiz onun lehine bunları kaydediyoruz.
95. Günahları sebebiyle helâk ettiğimiz bir memleket halkının dünyaya tekrar dön-memeleri, tevbeye fırsatlarının olmaması kesin, diriltilmemeleri, huzurumuzda hesaba çekilmemeleri imkânsızdır.
96. Onlar her dere ve tepeden akın edip çıkan Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddinin, yollarının açıldığı zamana, kıyametin kopacağı âna kadar berzah âleminde kalırlar.
97. Gerçek vaat, tehdit, ölüm ve Kıyamet yaklaştığında, işte o zaman kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin gözleri belerir. 'Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz bu durumdan habersizmişiz. Hayır, hayır, biz inkârda, isyanda, şirkte ısrar eden zâlim kimselermişiz.' derler.
98. Siz ve Allah’ı bırakıp, kulları durumundaki taptıklarınız Cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.
99. Onlar tanrı olsalardı, oraya girmezlerdi. Halbuki hepsi orada ebedî kalacaklar.
100. Orada onlar inlerler, hiçbir şey de duymazlar, duyma organlarını kullanamazlar, hiçbir şeyden haberleri olmaz.
101. Amelleri sebebiyle tarafımızdan, kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlar, işte onlar, cehennemden uzak tutulurlar.