Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 169
150. Mûsâ öfkeli ve üzüntülü bir halde kavmine döndüğünde: 'Ben gittikten sonra bana ne kötü bir halef oldunuz! Rabbinizin planının, programının gerçekleşmesini beklememeniz, bu aceleniz niye?' dedi. Elindeki kutsal kitap sayfaları olan levhaları yere attı. Kardeşi Hârûn’un başından tutarak kendine doğru çekmeye başladı. Hârûn: 'Ey anamın oğlu, inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle yaparak düşmanları sevindirme. Beni de, bu, isyanda inkârda ısrar eden zâlim kavimle bir tutma' dedi.
151. Mûsâ: 'Rabbim, beni ve kardeşimi koruma kalkanına al, bağışla. Bizi rahmetine, nimetlerine ve ikramına mazhar et. Sen merhametlilerin en merhametlisisin' dedi.
152. Buzağı heykelini put haline getirenler, Rablerinin gazabına ve dünya hayatında zillete dûçar olacaklardı. İşte biz iftira edenleri, yalan uyduranları böyle cezalandırırız.
153. Kötülükler yapanlar, günahlar işleyenler, arkasından günah işlemekten vazgeçerek tevbe edip Allah’a itaate yönelerek iman edenler bilsinler ki, Rabbin bundan sonra elbette kullarını koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.
154. Mûsâ’nın öfkesi geçince, kutsal kitap sayfaları olan levhaları aldı. Levhalar’daki yazıda, Rablerinin azâbından dehşete düşenler, korkanlar için, hak yolu aydınlatan bilgiler ve rahmet konuları vardı.
155. Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte kavminden ehil ve güvenilir yetmiş erkeği, en hayırlılarını temsilci seçti. Onları şiddetli bir gürleme halinde âni bir sarsıntı yakalayınca Mûsâ: 'Ey Rabbim, sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradenin tecellisine uygun olsaydı, onları da, beni de, daha önce helâk ederdin. İçimizden bir takım beyinsizlerin işlediği günahlar yüzünden hepimizi mi helâk edeceksin? Bu yalnızca, senin imtihanındır. Bununla sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradenin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselerin hak yoldan uzaklaşıp dalâleti tercihlerine özgürlük tanırsın. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradenin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri hidayete de erdirirsin. Sen bizim velîmizsin, emrinde olduğumuz otorite, işlerimizi havale ettiğimiz hâmimizsin. Bizi koruma kalkanına al, bağışla. Bize merhamet et, sen koruma kalkanına alanların, bağışlayanların en hayırlısısın.' dedi.