Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 126
109. Allah Rasulleri toplayıp: 'Kendilerine görevle gönderildiğiniz kavimler, milletler tarafından, davetlerinize nasıl icabet edildiği konusunda ne diyorsunuz?' buyurduğu gün, 'Bizim hiçbir bilgimiz yok. Şüphesiz duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini bilen ancak Sensin, Sen' diyeceklerdir.
110. Allah o zaman: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, senin ve annenin üzerindeki nimetlerimi hatırlayarak şükret. Hani seni, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile desteklemiştim. Beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfınla konuşuyordun. Sonra okuma yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, hekimliği, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim bilgim planım dahilinde, benim irademle emsalsiz güzellikte çamurdan bir kuş planlayıp şekillendirebiliyor, ona üflüyordun. Benim bilgim dahilinde, benim irademle o bir kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alaca hastalığına yakalananı iyileştirebiliyordun. Ölülere benim bilgim dahilinde, benim irademle hayat verebiliyordun. Hani İsrâiloğulları’nın seni öldürmelerine engel olmuş, seni korumuştum. Kendilerine apaçık âyetler, mûcizeler getirdiğin zaman, içlerinden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler, 'Bu açıkça, aklı etki altına alan bir sihir, bir aldatmacadır' demişlerdi.
111. Hani temiz giyimli, iyi niyetli istikamet sahibi olanlara, havârilere: 'Bana ve Rasulüme iman edin' diye ilham etmiştim. Onlar: 'İman ettik. Bizim İslâm’ı yaşayan müslümanlar olduğumuza, İslâm dininde sebat edeceğimize şâhit ol' demişlerdi.
112. Hani temiz giyimli, iyi niyetli istikamet sahibi olanlar, havâriler: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, Rabbin bize gökten mükellef bir sofra indirebilir mi? dediler. Îsâ: 'Eğer gerçekten mü’minseniz, Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun' dedi.
113. Onlar: 'O mükellef sofradan yemek istiyoruz. Aklımız yatsın, kalplerimiz huzura kavuşsun, bize doğru söylediğini bilelim, o sofrayı bizzat gören şâhitler olalım istiyoruz' dediler.