Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 535
17. Çevrelerinde ebedî gençlikleriyle hizmetliler. . .
18. Kaynağında dolmuş ibrikler, sürahiler ve kâselerle. . .
19. Ne başları ağrır ondan ne de şuurları bulanır!
20. Tercih edecekleri meyve;
21. Canlarının çektiği kuş eti;
22. Ve Hur-i Iyn (net görüşlü {biyolojik gözün sınırlamalarıyla kayıtlı olmayan} eşler {birkaç beden}; şuur yapı olan "insan"ın özelliklerini yaşatacak, eşi olan bedenler. Tek bilincin tasarrufundaki birden çok bedenle yaşama süreci. A. H. ).
23. Saklı (sedefte büyümüş) incilerin misali gibi (Esmâ hakikatinden oluşmuş ve o özelliklerin açığa çıkışı olan insan şuurundan var olmuş Allâh yaratısı bedenler).
24. Yaptıklarının cezası (sonucu)!
25. Orada ne boş laf duyarlar ve ne de suç kavramı!
26. Sadece "Selâm, Selâm" denilir (Selâm isminin işaret ettiği özellik daim olsun; anlamında).
27. Ashab-ı Yemîn (sağcılar, iman edenler) ne ashab-ı yemîndir!
28. Meyveleriyle sidre ağacı içinde,
29. Meyveleri istiflenmiş muz ağacı. . .
30. Yayılmış (sonsuz) gölgede,
31. Çağlayarak dökülüp akan bir suda,
32. Pek çok meyve (türü) içinde,
33. (Ki o meyveler) ne tükenir ve ne de yasaklanır!
34. Yüceltilmiş sedirler içinde(dirler).
35. Muhakkak ki biz onları (şuurun eşi olan bedenleri yeni) bir inşa edişle inşa ettik.
36. Onları daha önce hiç kullanılmamış türden oluşturduk!
37. (Ki o daha önce hiç görülmemiş - kullanılmamış türden bedenler) eşlerine âşık (dünyaya birbirine düşman olarak inen, insanı maddeye yönelttiren hayvani beden karşıtı olarak, insan şuuruna sahip bilince, özelliklerini itirazsız yaşatan. A. H. ) ve yaşıtlardır (bilinçle birlikte var olmuştur)!
38. (Bunlar) ashab-ı yemîn (saîd olanlar) içindir.
39. (Ashab-ı yemîn'in) bir kısmı evvelkilerdendir.
40. Bir kısmı da sonrakilerdendir.
41. Ashab-ı Şimal (şakî olanlar; hakikati inkâr edip kozalı yaşayanlar), ne ashab-ı şimaldir!
42. Semum (zehirleyici ateş, radyasyon) ve hamim (yakan su; gerçek dışı bilgi ve şartlanmalar) içinde,
43. Simsiyah dumandan bir gölge (Hakikatindeki kuvveleri göremez, yaşayamaz bir hâl) içinde,
44. (Ki o gölge) ne serindir ve ne de kerîm (cömertçe getirisi olan)!
45. Muhakkak ki onlar bundan önce, dünyevî - şehvanî zevklerin bolluğu içinde şımarandılar!
46. O büyük suçta (Hakikatlerini inkâr ederek onu yaşama yolunda çalışma yapmamakta) ısrar ederlerdi.
47. "Ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, gerçekten yeni bir bedenle yaşama devam edecek miyiz = bâ's olunacak mıyız?" derlerdi.
48. "Evvelki atalarımız da mı?" derlerdi.
49. De ki: "Muhakkak ki evvelkiler de sonrakiler de,"
50. "Bilinen bir sürecin buluşma vaktinde elbette toplanacaklardır!"