Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 468
8. "Rabbimiz. . . Onları, kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine dâhil et. . . Onların atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden saflığa erenleri de. . . Muhakkak ki sen, evet sen Aziyz'sin, Hakiym'sin. "
9. "Onları benlikten - bedensellikten kaynaklanan kötü davranışlardan koru. . . Kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten o süreçte ona rahmet etmişsindir. . . İşte bu büyük kurtuluşun ta kendisidir!"
10. Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenlere: "Allâh'ın şiddetli öfkesi, sizin kendinize kızgınlığınızdan daha büyüktür. . . Hani siz imana çağrılıyordunuz da, inkâr ile reddediyordunuz!" diye nida olunur.
11. Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün (bedenden ayrılma ile yaşanan ve mahşerde benliksizlik yaşamı {ferd olarak gelirler âyetindeki olay}) ve iki kere(sinde) de dirilttin (yeni bir benlikle bâ's ettin) de kendimizdeki eksiklikleri itiraf ettik! (Bu durumdan) bir çıkış yolu var mı?"
12. İçinde bulunduğunuz hâlin sebebi şudur: Allâh, TEK'liğine davet ettiğinde (vehmettiğiniz - varsandığınız benliğinizden arınmayı teklif ettiğinde), küfür (inkâr) ettiniz! Eğer (teklif edilen) O'na şirk anlayışı olsa, iman ederdiniz. . . Hüküm, Alîy, Kebiyr olan (açığa çıkan kuvvelerinin hükmediciliğini reddedemeyeceğiniz) Allâh'ındır!
13. "HÛ" ki, işaretlerini size gösteriyor ve semâdan (bilincinize) sizin için bir rızık (hakikatine dair ilim) indiriyor. . . (Bunun ne demek olduğunu hakikatine) yönelenden başkası hatırlayıp üzerinde derin düşünemez!
14. Öyle ise hakikat bilgisini inkâr edenler kerih görse de, Din'i O'na has kılarak Allâh'a yönel!
15. Refi'üd Derecât'tır (dereceleri yükseltendir), Zül-Arş'tır (Arş sahibidir). . . Gerçeğin kavranması süreci (nedeniyle) uyarmak için, kullarından dilediğine hükmünden ruhu (Esmâ'sının anlamını fark etmeyi şuuruna) ilka eder!
16. Bu süreçte onlar her yönleriyle ortaya çıkarlar! Onlar hiçbir şeyi Allâh'a gizleyemezler. . . "Yaşanan süreçte (Allâh'a göre 'AN' vardır, tek bir süreç) Mülk kiminmiş?". . . "Vahid, Kahhar olan (Tek ve mutlak hükmü zaman mekân kavramsız olarak yerine gelen) Allâh'ındır!"