Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 303
84. Onu arzda yerleştirdik ve Ona her yolu (dilediğine ulaşmasını) kolaylaştırdık.
85. O da bir yolu kullandı.
86. Tâ Güneş'in battığı yere ulaştığında, onu koyu bir karanlık suda batarken buldu. . . (Bir de) o bölgede bir toplum buldu! Dedik: "Ey Zül-Karneyn! İster (onlara) azap edersin; ister haklarında bir güzellik oluşturursun. "
87. (Zül-Karneyn) dedi ki: "Zulmedene azap edeceğiz. . . Sonra Rabbine döndürülecek; böylece (Rabbi) ona tarifi mümkün olmayan bir azap yaşatacak. "
88. Fakat kim (hakikate) iman eder ve imanının gereğini uygularsa; karşılığı onun için en güzelidir. . . Ona kolaylaştırma yolundaki hükmümüzü uygularız.
89. Sonra (Zül-Karneyn diğer) bir yolu kullandı.
90. Tâ Güneş'in başlangıcının olduğu yere geldi (kuzeyde Güneş'in batmadan en alt noktadan tekrar yükseldiği bölge). Onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için ona (Güneş'e) karşı bir örtü oluşturmamıştık (Güneş hiç kaybolmuyordu).
91. İşte böyle. . . Biz Onu, ondaki ile ihâta etmiştik.
92. Sonra (Zül-Karneyn) bir yolu daha kullandı.
93. Nihayet iki sed (set, dağ) arasına ulaştı. . . Orada neredeyse -hiçbir- uyarıyı değerlendirmeyecek hâlde bir kavim buldu.
94. Dediler: "Ey Zül-Karneyn! Şüphesiz ki yecüc ve mecüc Arz'da bozgunculuk yapmaktadırlar! Bizimle onlar arasına bir set oluşturman için, sana bir ücret ödeyelim mi?"
95. (Zül-Karneyn) dedi ki: "Rabbimin bende açığa çıkardıkları daha hayırlıdır. . . Gücünüzle bana yardım edin de, sizinle onlar arasına büyük bir set oluşturayım. "
96. Bana demir kütleleri getirin. . . Nihayet iki taraf arasını eşitleyince: "Nefhedin = körükleyin" dedi. . . Tâ ki onu (demiri) kor hâline getirince, "Getirin bana, üzerine eritilmiş bakır dökeyim" dedi.
97. Artık onu, ne aşmaya muktedir olabildiler ve ne de delebildiler!