Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 243
64. Ya'kub: “Daha önce kardeşiniz Yûsuf'u size nasıl emanet ettiysem, onu da aynı şekilde size emanet edeyim öyle mi? Oysa Allah koruyup gözetici olarak, sizden elbette daha iyi, daha üstündür. Çünkü O, acıyıp merhamet edenlerin en yücesidir.”
65. Ve neden sonra yüklerini açtıklarında, takas için götürdükleri sermayelerin de kendilerine, iade edilmiş olduğunu gördüler. “Ey babamız!” dediler. “Başka ne isteyebiliriz ki? İşte kendi mallarımız, olduğu gibi bize iade edilmiş. Eğer Bünyamin'in bizimle gelmesine izin verirsen, bu mallarla ailemize yeniden zahîre getirebilir, kardeşimizi de iyi koruyup gözetir ve böylece, bir deve yükü zahîre fazladan elde etmiş oluruz. Bu seferki alıp getirdiğimiz pek az sayılır, bize yetmez.”
66. Ya'kub: “Hepiniz ölümle kuşatılıp kıstırılmadıkça, onu bana geri getireceğinize dair bana Allah huzurunda yeminle söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim!” dedi. Hepsi birden, yeminle söz verdiklerinde Ya'kub: “Allah bu dediklerimize karşı vekildir!” diyerek razı oldu.
67. Ve şöyle dedi: “Ey oğullarım! Mısır'a bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Bununla beraber, sizden Allah'ın takdirini çevirecek de değilim. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben O'na güvenip dayandım. Güvenip dayanmak isteyenler de, ancak O'na güvenip dayansınlar!” dedi.
68. Onlar Yûsuf'un bulunduğu şehre, her ne kadar babalarının emrettiği şekle uygun olarak girdilerse de, babalarının bu tedbiri, Allah'ın takdirine karşı onlara bir yararı olmadı. Yalnızca, Ya'kub'un oğullarını korumak yönünde duyduğu arzunun bir ifadesiydi bu. Çünkü o, kendisine öğrettiklerimiz sayesinde, her zaman Allah'ın hükmünün geçerli olduğuna dair, yeterli bir bilgiye sahipti. Ama insanların çoğu bunu böyle bilmezler.
69. Tüm kardeşleri Yûsuf'un yanına vardıklarında, kardeşi Bünyamin'i bağrına bastı da, ona gizlice: “Ben senin kardeşinim, artık onların geçmişte hakkımızda yapmış olduklarına karşı üzülme!” dedi.