Sureler
Mealler
Önceki
Kaf Suresi
Sonraki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Zirveye tırmananlar
2 Yük altına girenler
3 Kolayca yol bulanlar
4 ve işi paylaştıranlar hakkı için,[*]
5 Size vadedilen doğrudur;
6 hesap günü gerçekleşecektir.
7 Yörüngelerle dolu gök hakkı için,
8 siz gerçekten çelişkili söylemler içindesiniz.
9 Hesap verme inancından çevrilebilen çevriliyor.
10 Kurgularını gerçek gibi sunanlar kahrolsunlar.
11 Onlar duygularına hakim olamayarak yanlış yapanlardır[*].
12 Hesap verme günü ne zaman diye sorarlar.
13 Sordukları, kendilerinin ateşte yanacakları gündür!
14 O gün onlara; “Yaktığınız ateşin tadına varın; bir an önce gelmesini istediğiniz işte bu” denecek.
15 Kendini bozmamış olanlar[*] ise bahçelerde ve pınar başlarında olurlar,
16 Rablerinin (Sahiplerinin) ikramını alırlar. Onlar daha önce iyi davranan kimselerdi.
17 Geceleri az uyurlar.
18 Seher vakitlerinde bağışlanma dilerler.
19 Mallarından, isteyenlere ve yoksullara pay ayırırlar.
20 Kesin bilgi sahibi olmak isteyenler için yeryüzünde belgeler var!
21 Kendinizde de var; gözlemlemiyor musunuz?
22 Rızkınız göklerde; size söz verilenler de oradadır.
23 Göğün ve yerin Rabbinin (Sahibinin) hakkı için o (söz verilen şey), aranızdaki konuşmalar kadar gerçektir.
24 İbrahim’in ikramını gören konukların bilgisi sana ulaştı değil mi?
25 Hani yanına girmiş, “Selam!” demişlerdi. O (İbrahim): “Size de selam, tuhaf bir topluluksunuz” demişti.
26 Sezdirmeden hane halkına yönelmiş; besili bir buzağı (pişirtip) getirmişti.
27 Önlerine koydu; “Yemez misiniz?” dedi.
28 Hallerinden içine korku düştü. “Korkma” dediler ve ona, bilgili bir oğul müjdesi verdiler.
29 Eşi çığlık atarak döndü ve ellerini yüzüne vurarak: “Kocamış kısır bir kadından mı?” dedi.
30 “Aynen öyle; bunu Rabbin (Sahibin) söyledi” dediler. “O, doğru kararlar veren ve her şeyi bilendir”
31 İbrahim: “Elçiler! Asıl göreviniz nedir?” diye sordu.
32 “Günahkar bir topluluğa gönderildik” dediler.
33 “Üzerlerine (pişmiş) balçıktan taş yağdırmak için görevlendirildik.”
34 "Rabbin (Sahibin) katında damgalanmış, aşırı davrananlara özel taşlar..."
35 Orada inananlardan kim varsa dışarı çıkardık...
36 Bir ev dışında Allah’a tam teslim olmuş (müslüman) kimse bulamadık.
37 Üzüntü verici azaptan korkanlar için orada bir belge (ayet) de bıraktık.
38 Bir de Musa var. Onu açık bir delil (mucize) ile Firavun’a elçi gönderdik.
39 Firavun ve çevresi ona yakınlık göstermedi: “Ya büyücü, ya da cinlerin etkisine girmiş biri” dediler.
40 Nihayet Firavunu tuttuk, ordusuyla birlikte denizin içinde darmadağınık ettik. O sırada o, kendini kınıyordu.
41 Ad Kavmi hakkında da bilgin var. Hani üzerlerine köklerini kurutan bir rüzgar göndermiştik.
42 Üstünden geçtiği hiç bir şeyi bırakmıyor, kül gibi savuruyordu.
43 Semud topluluğu da öyle. Onlara: “Bir süre oyalanın” denmişti.
44 Rablerinin (Sahiplerinin) emrinden uzaklaşıp büyüklenmişlerdi. Sonra göz göre göre onları yıldırımlar çarpmıştı.
45 Yerlerinden kalkamadılar, kimseden de yardım görmediler.
46 Daha önce Nuh’un toplumuna da (yardım edilmedi). Onlar da yoldan çıkmış bir topluma dönüşmüşlerdi.
47 Göğü ellerimizle bina gibi yaptık. Biz bunu yapacak güçteyiz.
48 Yeryüzünü de dayayıp döşedik. Onu ne güzel beşik yaptık[*].
49 Yarattığımız her şeyi iki eş olarak yarattık; belki bilginizi kullanırsınız.
50 “Öyleyse Allah’a (yoluna) koşun. Ben O’nun size gönderdiği doğruları açıklayan bir uyarıcıyım.
51 “Allah’ın yanına başka ilah katmayın. Ben O’nun size gönderdiği doğruları açıklayan bir uyarıcıyım.”
52 Hep öyle oldu; daha önce de hangi elçi gelse, ya büyücü ya da cinlerin etkisine girmiş dediler.
53 Ağız birliği mi yapıyorlar? Aslında, onlar azgınlar topluluğudur.
54 Artık onlarla ilgilenme; sen bundan dolayı kınanacak değilsin.
55 Yalnızca (Kuran’dan) bilgi ver. Çünkü o bilgi inananlar için yararlı olur.
56 Cinleri ve insanları, kulluğu sadece bana yapsınlar diye yarattım.
57 Onlardan ne bir nimet beklerim ne de beni doyurmalarını isterim.
58 Bütün nimetleri veren Allah’tır. O çok güçlüdür; sapasağlamdır.
59 Yanlış yapanların cezası (aynı suçu işleyen) arkadaşlarının cezasına denk ceza olacaktır ; acele etmesinler.
60 Ayetleri görmezlikten gelenlerin (kafirlerin), tehdit edildikleri gün gelince çekecekleri var.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ 1
فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ 2
فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ 3
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ 4
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ 5
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ 6
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ 7
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ 8
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ 9
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ 10
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ 11
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ 12
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ 13
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ 14
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 15
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ 16
كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ 17
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ 18
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ 19
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ 20
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ 21
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ 22
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟ 23
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ 24
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ 25
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ 26
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ 27
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ 28
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ 29
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ 30
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ 31
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ 32
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ 33
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ 34
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ 35
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ 36
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ 37
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ 38
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ 39
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ 40
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ 41
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ 42
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ 43
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ 44
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ 45
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ۟ 46
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ 47
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ 48
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ 49
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ 50
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ 51
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ 52
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ 53
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ 54
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ 55
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ 56
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ 57
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُوالْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ 58
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ 59
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ 60
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ
Zirveye tırmananlar
1
فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ
Yük altına girenler
2
فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ
Kolayca yol bulanlar
3
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ
ve işi paylaştıranlar hakkı için,[*]
4
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ
Size vadedilen doğrudur;
5
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ
hesap günü gerçekleşecektir.
6
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ
Yörüngelerle dolu gök hakkı için,
7
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ
siz gerçekten çelişkili söylemler içindesiniz.
8
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ
Hesap verme inancından çevrilebilen çevriliyor.
9
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ
Kurgularını gerçek gibi sunanlar kahrolsunlar.
10
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ
Onlar duygularına hakim olamayarak yanlış yapanlardır[*].
11
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ
Hesap verme günü ne zaman diye sorarlar.
12
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ
Sordukları, kendilerinin ateşte yanacakları gündür!
13
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ
O gün onlara; “Yaktığınız ateşin tadına varın; bir an önce gelmesini istediğiniz işte bu” denecek.
14
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Kendini bozmamış olanlar[*] ise bahçelerde ve pınar başlarında olurlar,
15
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ
Rablerinin (Sahiplerinin) ikramını alırlar. Onlar daha önce iyi davranan kimselerdi.
16
كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
Geceleri az uyurlar.
17
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Seher vakitlerinde bağışlanma dilerler.
18
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Mallarından, isteyenlere ve yoksullara pay ayırırlar.
19
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ
Kesin bilgi sahibi olmak isteyenler için yeryüzünde belgeler var!
20
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ
Kendinizde de var; gözlemlemiyor musunuz?
21
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Rızkınız göklerde; size söz verilenler de oradadır.
22
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟
Göğün ve yerin Rabbinin (Sahibinin) hakkı için o (söz verilen şey), aranızdaki konuşmalar kadar gerçektir.
23
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ
İbrahim’in ikramını gören konukların bilgisi sana ulaştı değil mi?
24
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Hani yanına girmiş, “Selam!” demişlerdi. O (İbrahim): “Size de selam, tuhaf bir topluluksunuz” demişti.
25
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ
Sezdirmeden hane halkına yönelmiş; besili bir buzağı (pişirtip) getirmişti.
26
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ
Önlerine koydu; “Yemez misiniz?” dedi.
27
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Hallerinden içine korku düştü. “Korkma” dediler ve ona, bilgili bir oğul müjdesi verdiler.
28
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ
Eşi çığlık atarak döndü ve ellerini yüzüne vurarak: “Kocamış kısır bir kadından mı?” dedi.
29
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ
“Aynen öyle; bunu Rabbin (Sahibin) söyledi” dediler. “O, doğru kararlar veren ve her şeyi bilendir”
30
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
İbrahim: “Elçiler! Asıl göreviniz nedir?” diye sordu.
31
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
“Günahkar bir topluluğa gönderildik” dediler.
32
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ
“Üzerlerine (pişmiş) balçıktan taş yağdırmak için görevlendirildik.”
33
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ
"Rabbin (Sahibin) katında damgalanmış, aşırı davrananlara özel taşlar..."
34
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
Orada inananlardan kim varsa dışarı çıkardık...
35
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ
Bir ev dışında Allah’a tam teslim olmuş (müslüman) kimse bulamadık.
36
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ
Üzüntü verici azaptan korkanlar için orada bir belge (ayet) de bıraktık.
37
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ
Bir de Musa var. Onu açık bir delil (mucize) ile Firavun’a elçi gönderdik.
38
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ
Firavun ve çevresi ona yakınlık göstermedi: “Ya büyücü, ya da cinlerin etkisine girmiş biri” dediler.
39
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ
Nihayet Firavunu tuttuk, ordusuyla birlikte denizin içinde darmadağınık ettik. O sırada o, kendini kınıyordu.
40
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ
Ad Kavmi hakkında da bilgin var. Hani üzerlerine köklerini kurutan bir rüzgar göndermiştik.
41
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ
Üstünden geçtiği hiç bir şeyi bırakmıyor, kül gibi savuruyordu.
42
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ
Semud topluluğu da öyle. Onlara: “Bir süre oyalanın” denmişti.
43
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Rablerinin (Sahiplerinin) emrinden uzaklaşıp büyüklenmişlerdi. Sonra göz göre göre onları yıldırımlar çarpmıştı.
44
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ
Yerlerinden kalkamadılar, kimseden de yardım görmediler.
45
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ۟
Daha önce Nuh’un toplumuna da (yardım edilmedi). Onlar da yoldan çıkmış bir topluma dönüşmüşlerdi.
46
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ
Göğü ellerimizle bina gibi yaptık. Biz bunu yapacak güçteyiz.
47
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ
Yeryüzünü de dayayıp döşedik. Onu ne güzel beşik yaptık[*].
48
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Yarattığımız her şeyi iki eş olarak yarattık; belki bilginizi kullanırsınız.
49
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ
“Öyleyse Allah’a (yoluna) koşun. Ben O’nun size gönderdiği doğruları açıklayan bir uyarıcıyım.
50
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ
“Allah’ın yanına başka ilah katmayın. Ben O’nun size gönderdiği doğruları açıklayan bir uyarıcıyım.”
51
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ
Hep öyle oldu; daha önce de hangi elçi gelse, ya büyücü ya da cinlerin etkisine girmiş dediler.
52
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Ağız birliği mi yapıyorlar? Aslında, onlar azgınlar topluluğudur.
53
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ
Artık onlarla ilgilenme; sen bundan dolayı kınanacak değilsin.
54
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ
Yalnızca (Kuran’dan) bilgi ver. Çünkü o bilgi inananlar için yararlı olur.
55
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Cinleri ve insanları, kulluğu sadece bana yapsınlar diye yarattım.
56
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ
Onlardan ne bir nimet beklerim ne de beni doyurmalarını isterim.
57
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُوالْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ
Bütün nimetleri veren Allah’tır. O çok güçlüdür; sapasağlamdır.
58
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Yanlış yapanların cezası (aynı suçu işleyen) arkadaşlarının cezasına denk ceza olacaktır ; acele etmesinler.
59
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ
Ayetleri görmezlikten gelenlerin (kafirlerin), tehdit edildikleri gün gelince çekecekleri var.
60

Sureler

Mealler
Kaf Suresi
Önceki
Tûr Suresi
Sonraki