Sureler
Mealler
Önceki
Kaf Suresi
Sonraki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Savurup tozutan rüzgarlara andolsun!
2 Ağır yük taşıyan(bulut)lara...
3 Kolayca akıp giden(gemi)lere...
4 İşleri taksim edenlere...
5 Size vaat edilen elbette doğrudur.
6 Ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.
7 Güzel yolları olan göğe andolsun
8 Ki siz ihtilaflı görüşler içindesiniz.
9 Ondan çevrilen çevrilir.
10 Kahrolsun yalancılar
11 Ki onlar, gafilce sapıklık içinde yüzmektedirler.
12 -Ceza günü ne zaman diye sorarlar?
13 O gün, onların ateşte yakılacakları gündür.
14 -Tadın azabınızı. Bu acele gelmesini istediğiniz şeydir.
15 Korunanlar, cennetlerde ve pınarlardadır.
16 Rab’lerinin kendilerine verdiklerini almışlardır, çünkü onlar bundan önce iyi kimseler idiler.
17 Geceleri az uyuyorlardı.
18 Seherleri de onlar mağfiret diliyorlardı.
19 Onların mallarında isteyen ihtiyaç sahipleri için de bir hak vardı.
20 Yeryüzünde gerçekten iman edecekler için ayetler vardır.
21 Kendi içinizde de, görmüyor musunuz?
22 Gökte de sizin rızkınız ve size vaat edilen şeyler vardır.
23 Göğün ve yerin Rabb’ine andolsun ki, size vaat edilenler, tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.
24 İbrahim’in değerli/şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25 Hani O’nun yanına girmişler: “Selam” demişlerdi. O da: -Selam ey yabancılar!” demişti.
26 Ailesinin yanına gidip, besili bir dana getirmişti.
27 Bunu onların önüne koydu ve: -Yemez misiniz? dedi.
28 Onlardan dolayı içine bir korku düştü. -Korkma, dediler. Ona bilgin bir erkek çocuğu müjdelediler.
29 Karısı bir çığlık içinde çıka gelip, (elleriyle) yüzüne vurarak: -Ben, kısır bir kocakarıyım, dedi.
30 Dediler ki: -Rabbin böyle buyurdu. Muhakkak ki O, hakimdir, alimdir.
31 -Sizin asıl göreviniz nedir, ey elçiler? dedi.
32 -Biz, günahkar bir topluma gönderildik, dediler.
33 Onların üzerlerine balçıktan yapılmış taşlar atacağız.
34 Rabbinin katında haddi aşanlar için damgalanmış...
35 Orada olan müminleri de çıkarmıştık.
36 Zaten orada, müslüman olan bir evden başkasını da bulamadık.
37 Orada, acı azaptan korkan kimseler için bir işaret bıraktık.
38 Apaçık bir belge ile Firavun’a gönderdiğimiz Musa’da da vardır.
39 Firavun, askerlerine güvenerek yüz çevirmiş ve: -Bu ya bir sihirbaz veya bir delidir, demişti.
40 Biz de onu ve askerlerini yakalamış ve denize atmıştık. O pişman olmuştu.
41 Âd’da da vardır. Onların üzerine ölüm rüzgarı göndermiştik.
42 Dokunduğu her şeyi çürük kemik gibi yapmıştı.
43 Semud da öyle... onlara: -Vakit gelene kadar yaşayın denilmişti.
44 Rab’lerinin emrinden çıkmışlar, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpmıştı.
45 Ne ayakta durmaya güçleri yetmiş, ne de yardım edilenler olmuşlardı.
46 Daha da önce Nuh’un kavmi... Onlarda yoldan çıkmış bir toplum idi.
47 Göğü ellerimizle bina ettik. Çünkü biz, çok güçlüyüz.
48 Yeryüzünü de yayıp döşedik. Ne güzel döşedik.
49 Öğüt alasınız diye her şeyden çift çift yarattık.
50 Öyleyse ALLAH'a kaçınız. Ben, O'nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcıyım.
51 Allah ile beraber başkasını ilah edinmeyin. Ben, ondan size apaçık uyarıcıyım!
52 İşte, böyle... Onlardan öncekilere de bir elçi gelmedi ki ona sihirbaz veya mecnun dememiş olsunlar.
53 Bunu birbirlerine mi tavsiye ettiler? Hayır, onlar, taşkın bir toplum idiler.
54 -Onlardan yüz çevir, bundan dolayı kınanacak değilsin.
55 Öğüt ver, çünkü öğüt inananlara fayda verir.
56 Cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.
57 Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum.
58 Şüphesiz rızıklandırıcı olan, çetin kuvvet sahibi Allah’tır.
59 Zalimlik edenlerin de (kendilerinden önceki) arkadaşlarının günahları gibi günahları vardır. Acele etmesinler.
60 Kendilerine vaat edilen günlerden dolayı kafirlerin vay haline!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ 1
فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ 2
فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ 3
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ 4
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ 5
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ 6
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ 7
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ 8
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ 9
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ 10
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ 11
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ 12
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ 13
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ 14
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 15
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ 16
كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ 17
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ 18
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ 19
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ 20
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ 21
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ 22
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟ 23
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ 24
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ 25
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ 26
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ 27
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ 28
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ 29
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ 30
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ 31
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ 32
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ 33
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ 34
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ 35
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ 36
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ 37
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ 38
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ 39
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ 40
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ 41
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ 42
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ 43
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ 44
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ 45
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ۟ 46
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ 47
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ 48
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ 49
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ 50
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ 51
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ 52
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ 53
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ 54
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ 55
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ 56
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ 57
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُوالْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ 58
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ 59
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ 60
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ
Savurup tozutan rüzgarlara andolsun!
1
فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ
Ağır yük taşıyan(bulut)lara...
2
فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ
Kolayca akıp giden(gemi)lere...
3
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ
İşleri taksim edenlere...
4
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ
Size vaat edilen elbette doğrudur.
5
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ
Ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.
6
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ
Güzel yolları olan göğe andolsun
7
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ
Ki siz ihtilaflı görüşler içindesiniz.
8
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ
Ondan çevrilen çevrilir.
9
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ
Kahrolsun yalancılar
10
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ
Ki onlar, gafilce sapıklık içinde yüzmektedirler.
11
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ
-Ceza günü ne zaman diye sorarlar?
12
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ
O gün, onların ateşte yakılacakları gündür.
13
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ
-Tadın azabınızı. Bu acele gelmesini istediğiniz şeydir.
14
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Korunanlar, cennetlerde ve pınarlardadır.
15
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ
Rab’lerinin kendilerine verdiklerini almışlardır, çünkü onlar bundan önce iyi kimseler idiler.
16
كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
Geceleri az uyuyorlardı.
17
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Seherleri de onlar mağfiret diliyorlardı.
18
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Onların mallarında isteyen ihtiyaç sahipleri için de bir hak vardı.
19
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ
Yeryüzünde gerçekten iman edecekler için ayetler vardır.
20
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ
Kendi içinizde de, görmüyor musunuz?
21
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Gökte de sizin rızkınız ve size vaat edilen şeyler vardır.
22
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟
Göğün ve yerin Rabb’ine andolsun ki, size vaat edilenler, tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.
23
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ
İbrahim’in değerli/şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
24
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Hani O’nun yanına girmişler: “Selam” demişlerdi. O da: -Selam ey yabancılar!” demişti.
25
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ
Ailesinin yanına gidip, besili bir dana getirmişti.
26
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ
Bunu onların önüne koydu ve: -Yemez misiniz? dedi.
27
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Onlardan dolayı içine bir korku düştü. -Korkma, dediler. Ona bilgin bir erkek çocuğu müjdelediler.
28
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ
Karısı bir çığlık içinde çıka gelip, (elleriyle) yüzüne vurarak: -Ben, kısır bir kocakarıyım, dedi.
29
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ
Dediler ki: -Rabbin böyle buyurdu. Muhakkak ki O, hakimdir, alimdir.
30
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
-Sizin asıl göreviniz nedir, ey elçiler? dedi.
31
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
-Biz, günahkar bir topluma gönderildik, dediler.
32
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ
Onların üzerlerine balçıktan yapılmış taşlar atacağız.
33
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ
Rabbinin katında haddi aşanlar için damgalanmış...
34
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
Orada olan müminleri de çıkarmıştık.
35
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ
Zaten orada, müslüman olan bir evden başkasını da bulamadık.
36
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ
Orada, acı azaptan korkan kimseler için bir işaret bıraktık.
37
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ
Apaçık bir belge ile Firavun’a gönderdiğimiz Musa’da da vardır.
38
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ
Firavun, askerlerine güvenerek yüz çevirmiş ve: -Bu ya bir sihirbaz veya bir delidir, demişti.
39
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ
Biz de onu ve askerlerini yakalamış ve denize atmıştık. O pişman olmuştu.
40
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ
Âd’da da vardır. Onların üzerine ölüm rüzgarı göndermiştik.
41
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ
Dokunduğu her şeyi çürük kemik gibi yapmıştı.
42
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ
Semud da öyle... onlara: -Vakit gelene kadar yaşayın denilmişti.
43
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Rab’lerinin emrinden çıkmışlar, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpmıştı.
44
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ
Ne ayakta durmaya güçleri yetmiş, ne de yardım edilenler olmuşlardı.
45
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ۟
Daha da önce Nuh’un kavmi... Onlarda yoldan çıkmış bir toplum idi.
46
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ
Göğü ellerimizle bina ettik. Çünkü biz, çok güçlüyüz.
47
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ
Yeryüzünü de yayıp döşedik. Ne güzel döşedik.
48
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Öğüt alasınız diye her şeyden çift çift yarattık.
49
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ
Öyleyse ALLAH'a kaçınız. Ben, O'nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcıyım.
50
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ
Allah ile beraber başkasını ilah edinmeyin. Ben, ondan size apaçık uyarıcıyım!
51
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ
İşte, böyle... Onlardan öncekilere de bir elçi gelmedi ki ona sihirbaz veya mecnun dememiş olsunlar.
52
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Bunu birbirlerine mi tavsiye ettiler? Hayır, onlar, taşkın bir toplum idiler.
53
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ
-Onlardan yüz çevir, bundan dolayı kınanacak değilsin.
54
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ
Öğüt ver, çünkü öğüt inananlara fayda verir.
55
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.
56
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ
Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum.
57
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُوالْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ
Şüphesiz rızıklandırıcı olan, çetin kuvvet sahibi Allah’tır.
58
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Zalimlik edenlerin de (kendilerinden önceki) arkadaşlarının günahları gibi günahları vardır. Acele etmesinler.
59
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ
Kendilerine vaat edilen günlerden dolayı kafirlerin vay haline!
60

Sureler

Mealler
Kaf Suresi
Önceki
Tûr Suresi
Sonraki