Sureler
Mealler
Önceki
Kaf Suresi
Sonraki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Estikçe esenlere.
2 Yağmur yüklü bulutları taşıyanlara.
3 Kolaylıkla giden (gemi)lere.
4 İşleri taksim edip dağıtanlara yenim olsun ki.
5 Size vaat olunan (o kıyamet saati) kesinlikle doğrudur.
6 Mutlaka Din (borçların ödeneceği hesap) günü gerçekleşecektir.
7 Yol yol olmuş yıldızlara sahip gökyüzüne and olsun ki.
8 Siz insanlar farklı sözlerle kendinizi ifade edersiniz.
9 Aldatılan kişi Kur'an dan döndürülüyor.
10 Yok olası nefislerinin arzularından vazgeçmeyenler.
11 İşte onlar şaşkınlık içine gömülmüşler.
12 "Din günü (hesap verme günü) ne zaman" diye sorarlar.
13 Onlar o din gününde, ateşe götürülürler.
14 "Daha önce acele olarak istediğiniz ve dünyada iken denendiğiniz bu azabı tadın" (denilir).
15 Elbette ki Allah dan korunanlar cennetin içerisinde ve pınarların başlarındadırlar.
16 Rablerinin kendilerine verdiklerini (ikramları) alırlar. Cennete girmeden önce dünyada iken onlar güzel işler yapmışlardı.
17 Onlar gecenin az bir kısmında kalkıp Rablerini anarlar.
18 Seher vakitlerinde bağışlanma dilerler.
19 Sahip oldukları mallarında, isteyenlerin ve fakir bırakılanların hakları olduğunu bilirler.
20 İkna olmak isteyenler için, yeryüzünde Rabbinin pek çok ayetleri var.
21 Bakmıyorlar mı? Kendi nefislerinde de ibret alınacak işaretler var.
22 Sizin rızkınız ve size vaat edilen (azap, kıyamet saati) gökten (Rabbinizden) gelecektir.
23 Gökyüzünün ve yerin Rabbine yemin olsun ki, şu anda konuştuklarınızın benzerini, mutlaka hesap gününde konuşup, cevap vereceksiniz.
24 Sana İbrahim'in ikramlarda bulunduğu misafirlerinin haberi geldi mi?
25 Onlar İbrahim'in yanına girdiklerinde "Selam" demişler ve İbrahim de onlara "Selam size ey tanınmayan kişiler!" demişti.
26 Hemen ailesinin yanına dönüp ve (pişirilmiş) yağlı bir buzağı ile geri gelmişti.
27 Önlerine koyup "Yemez misiniz?"demiş.
28 Sonra içinden bir korku hissetmişti. Misafirler "Korkma" dediler. Sonra İbrahim'e bilgin bir çocuğu olacağı müjdesini verdiler.
29 İbrahim'in karısı çığlık atarak, yüzüne vura vura "(Benim gibi) İhtiyar yaşlı birinin mi? dedi.
30 Misafirler "Rabbin böyle söyledi. Elbette ki her şeyin hükmünü veren ve her şeyi bilen O dur" dediler.
31 İbrahim "Ey elçiler! Sizin durumunuz (geliş amacınız) nedir?" dedi.
32 Onlar "Biz suçlu bir topluluk için gönderildik."
33 "O günahkar topluluğun üzerine, toprakta bulunan taşları atmak için (gönderildik)."
34 "Rabbinin katında belirlenmiş, haddi aşanları cezalandırmak için."
35 "Sonra, o suçlu toplum içerisindeki inanmış olanları içlerinden çıkarmak için gönderildik."
36 "Biz o toplum içerisinde yalnızca bir evden başka, Allah'a teslim olmuş kimseleri bulamadık" dediler.
37 Daha sonra gelecek olan Allah dan korkanlar için, onlara verdiğimiz can yakıcı azabı, alınacak bir ibret olarak bıraktık.
38 Musa'yı Firavuna sağlam delillerle gönderdiğimizde de alınacak ibretler var.
39 Firavun, gönderdiğimiz sağlam yaptırımlardan (ikna edici ayetlerden) yüz çevirerek Musa ya "Sihirbaz veya delirmiş" dedi.
40 Sonra, bizde Firavun'u ve ordusunu yakaladık ve zavallı, acınacak bir halde denizin içine atıp boğduk.
41 Ad topluluğuna, her şeyi silip süpüren rüzgarı göndermemizde de, alınacak ibretler var.
42 O rüzgar, üzerine geldiği her şeyi biçilmiş ot gibi, ayakta bırakmadı.
43 Semud kavmine "Belirlenmiş bir vakte kadar yeryüzünde yaşayın" denildiği zaman da, bir işaret var.
44 Rablerinin emirlerine isyan ettiler. Sonra onlar bakıp dururken, güçlü bir ses dalgası onları yakaladı.
45 (Onları yakalayan azaptan dolayı) Ayakta durmaya güçleri yetmediği gibi, birbirlerine yardım bile edemediler.
46 Daha önceki Nuh kavmine gelince! Onlarda yoldan çıkmış bir topluluktu.
47 Biz her şeyi kuşatıcı olarak, gökyüzünü bir güçle bina ettik.
48 Yeryüzünü de kalacak bir yer yaptık. O yeryüzü kalacaklar için ne güzel bir yer.
49 Biz yeryüzünde her şeyi çift olarak yarattık ki, belki düşünürsünüz.
50 Allah'a (emirlerini yerine getirmek için) koşun. Ben sizin için yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.
51 Allah ile beraber başka bir ilah da edinmeyin. Bundan dolayı ben, sizin için açıkça bir uyarıcıyım.
52 Böylece, onlardan önce gelen elçilerin getirdiklerinin karşılığında söyledikleri, yalnızca "Sihirbaz veya delirmiş" demeleri olmuştur.
53 Sizde birbirinize, elçiye onların söylediklerini mi söyleyeceksiniz? Hayır böyle söyleyenler, azgın topluluklardır.
54 Sen bu sözleri söyleyenlerden yüz çevir. Zira sen, (onların azgınlıklarından dolayı) kınanacak değilsin.
55 Sen yalnızca öğüt ver. Senin vereceğin öğüt inananlara fayda verir.
56 Bilinmeyen ve bilinen her şeyi, bana kulluk etsinler diye yarattım.
57 Ben onlardan herhangi bir rızık istemediğim gibi, beni doyurmalarını da istemiyorum.
58 Elbette ki Allah, her şeyin rızkını veren güç ve kuvvet sahibi olan O dur.
59 Şüphesiz ki, haksızlık yapanların işledikleri suç, kendileri gibi zulmedenlerin yaptıkları suçun aynısıdır. O halde benden (bu suçların karşılığını) acilen istemesinler.
60 Kendilerine vaat edilen hesap gününden dolayı, gerçekleri inkar edenlerin vay hallerine.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ 1
فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ 2
فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ 3
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ 4
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ 5
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ 6
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ 7
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ 8
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ 9
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ 10
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ 11
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ 12
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ 13
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ 14
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 15
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ 16
كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ 17
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ 18
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ 19
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ 20
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ 21
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ 22
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟ 23
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ 24
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ 25
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ 26
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ 27
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ 28
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ 29
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ 30
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ 31
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ 32
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ 33
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ 34
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ 35
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ 36
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ 37
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ 38
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ 39
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ 40
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ 41
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ 42
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ 43
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ 44
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ 45
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ۟ 46
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ 47
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ 48
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ 49
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ 50
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ 51
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ 52
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ 53
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ 54
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ 55
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ 56
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ 57
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُوالْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ 58
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ 59
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ 60
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ
Estikçe esenlere.
1
فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ
Yağmur yüklü bulutları taşıyanlara.
2
فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ
Kolaylıkla giden (gemi)lere.
3
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ
İşleri taksim edip dağıtanlara yenim olsun ki.
4
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ
Size vaat olunan (o kıyamet saati) kesinlikle doğrudur.
5
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ
Mutlaka Din (borçların ödeneceği hesap) günü gerçekleşecektir.
6
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ
Yol yol olmuş yıldızlara sahip gökyüzüne and olsun ki.
7
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ
Siz insanlar farklı sözlerle kendinizi ifade edersiniz.
8
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ
Aldatılan kişi Kur'an dan döndürülüyor.
9
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ
Yok olası nefislerinin arzularından vazgeçmeyenler.
10
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ
İşte onlar şaşkınlık içine gömülmüşler.
11
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ
"Din günü (hesap verme günü) ne zaman" diye sorarlar.
12
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ
Onlar o din gününde, ateşe götürülürler.
13
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ
"Daha önce acele olarak istediğiniz ve dünyada iken denendiğiniz bu azabı tadın" (denilir).
14
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Elbette ki Allah dan korunanlar cennetin içerisinde ve pınarların başlarındadırlar.
15
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ
Rablerinin kendilerine verdiklerini (ikramları) alırlar. Cennete girmeden önce dünyada iken onlar güzel işler yapmışlardı.
16
كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
Onlar gecenin az bir kısmında kalkıp Rablerini anarlar.
17
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Seher vakitlerinde bağışlanma dilerler.
18
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Sahip oldukları mallarında, isteyenlerin ve fakir bırakılanların hakları olduğunu bilirler.
19
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ
İkna olmak isteyenler için, yeryüzünde Rabbinin pek çok ayetleri var.
20
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ
Bakmıyorlar mı? Kendi nefislerinde de ibret alınacak işaretler var.
21
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Sizin rızkınız ve size vaat edilen (azap, kıyamet saati) gökten (Rabbinizden) gelecektir.
22
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟
Gökyüzünün ve yerin Rabbine yemin olsun ki, şu anda konuştuklarınızın benzerini, mutlaka hesap gününde konuşup, cevap vereceksiniz.
23
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ
Sana İbrahim'in ikramlarda bulunduğu misafirlerinin haberi geldi mi?
24
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Onlar İbrahim'in yanına girdiklerinde "Selam" demişler ve İbrahim de onlara "Selam size ey tanınmayan kişiler!" demişti.
25
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ
Hemen ailesinin yanına dönüp ve (pişirilmiş) yağlı bir buzağı ile geri gelmişti.
26
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ
Önlerine koyup "Yemez misiniz?"demiş.
27
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Sonra içinden bir korku hissetmişti. Misafirler "Korkma" dediler. Sonra İbrahim'e bilgin bir çocuğu olacağı müjdesini verdiler.
28
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ
İbrahim'in karısı çığlık atarak, yüzüne vura vura "(Benim gibi) İhtiyar yaşlı birinin mi? dedi.
29
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ
Misafirler "Rabbin böyle söyledi. Elbette ki her şeyin hükmünü veren ve her şeyi bilen O dur" dediler.
30
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
İbrahim "Ey elçiler! Sizin durumunuz (geliş amacınız) nedir?" dedi.
31
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
Onlar "Biz suçlu bir topluluk için gönderildik."
32
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ
"O günahkar topluluğun üzerine, toprakta bulunan taşları atmak için (gönderildik)."
33
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ
"Rabbinin katında belirlenmiş, haddi aşanları cezalandırmak için."
34
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
"Sonra, o suçlu toplum içerisindeki inanmış olanları içlerinden çıkarmak için gönderildik."
35
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ
"Biz o toplum içerisinde yalnızca bir evden başka, Allah'a teslim olmuş kimseleri bulamadık" dediler.
36
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ
Daha sonra gelecek olan Allah dan korkanlar için, onlara verdiğimiz can yakıcı azabı, alınacak bir ibret olarak bıraktık.
37
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ
Musa'yı Firavuna sağlam delillerle gönderdiğimizde de alınacak ibretler var.
38
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ
Firavun, gönderdiğimiz sağlam yaptırımlardan (ikna edici ayetlerden) yüz çevirerek Musa ya "Sihirbaz veya delirmiş" dedi.
39
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ
Sonra, bizde Firavun'u ve ordusunu yakaladık ve zavallı, acınacak bir halde denizin içine atıp boğduk.
40
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ
Ad topluluğuna, her şeyi silip süpüren rüzgarı göndermemizde de, alınacak ibretler var.
41
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ
O rüzgar, üzerine geldiği her şeyi biçilmiş ot gibi, ayakta bırakmadı.
42
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ
Semud kavmine "Belirlenmiş bir vakte kadar yeryüzünde yaşayın" denildiği zaman da, bir işaret var.
43
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Rablerinin emirlerine isyan ettiler. Sonra onlar bakıp dururken, güçlü bir ses dalgası onları yakaladı.
44
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ
(Onları yakalayan azaptan dolayı) Ayakta durmaya güçleri yetmediği gibi, birbirlerine yardım bile edemediler.
45
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ۟
Daha önceki Nuh kavmine gelince! Onlarda yoldan çıkmış bir topluluktu.
46
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ
Biz her şeyi kuşatıcı olarak, gökyüzünü bir güçle bina ettik.
47
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ
Yeryüzünü de kalacak bir yer yaptık. O yeryüzü kalacaklar için ne güzel bir yer.
48
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Biz yeryüzünde her şeyi çift olarak yarattık ki, belki düşünürsünüz.
49
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ
Allah'a (emirlerini yerine getirmek için) koşun. Ben sizin için yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.
50
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ
Allah ile beraber başka bir ilah da edinmeyin. Bundan dolayı ben, sizin için açıkça bir uyarıcıyım.
51
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ
Böylece, onlardan önce gelen elçilerin getirdiklerinin karşılığında söyledikleri, yalnızca "Sihirbaz veya delirmiş" demeleri olmuştur.
52
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Sizde birbirinize, elçiye onların söylediklerini mi söyleyeceksiniz? Hayır böyle söyleyenler, azgın topluluklardır.
53
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ
Sen bu sözleri söyleyenlerden yüz çevir. Zira sen, (onların azgınlıklarından dolayı) kınanacak değilsin.
54
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ
Sen yalnızca öğüt ver. Senin vereceğin öğüt inananlara fayda verir.
55
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Bilinmeyen ve bilinen her şeyi, bana kulluk etsinler diye yarattım.
56
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ
Ben onlardan herhangi bir rızık istemediğim gibi, beni doyurmalarını da istemiyorum.
57
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُوالْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ
Elbette ki Allah, her şeyin rızkını veren güç ve kuvvet sahibi olan O dur.
58
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Şüphesiz ki, haksızlık yapanların işledikleri suç, kendileri gibi zulmedenlerin yaptıkları suçun aynısıdır. O halde benden (bu suçların karşılığını) acilen istemesinler.
59
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ
Kendilerine vaat edilen hesap gününden dolayı, gerçekleri inkar edenlerin vay hallerine.
60

Sureler

Mealler
Kaf Suresi
Önceki
Tûr Suresi
Sonraki