Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Beklenen olay gerçekleştiği zaman;
2 Onun gerçekleştiğini yalanlayacak kimse yoktur.
3 Alçaltıcıdır, yükselticidir.
4 Yeryüzü sarsıldıkça sarsıldığı;
5 Dağlar serpildikçe serpildiği,
6 Derken, toz duman halinde savrulduğu zaman,
7 Sizler üç sınıf olmuşsunuzdur.
8 Sağin arkadaşları! Nedir o, sağın arkadaşları?
9 Solun arkadaşları! Nedir o, solun arkadaşları?
10 Ve yarışıp ileri geçenler de öncülerdir!
11 Işte onlar, yakınlaştırılmış olanlardır.
12 Nimetlerle donatılmış mutluluk cennetlerinde;
13 Bir bölümü evvelkilerdendir,
14 Bir bölümü de sonrakilerden.
15 Mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,
16 Onların üzerinde karşılıklı olarak yaslanırlar.
17 Çevrelerinde sürekli hizmete adanmış hizmetçiler dolaşırlar;
18 Testilerle, ibriklerle ve bir kaynaktan doldurulmuş kâselerle...
19 Ondan başları ağrımaz ve akılları gitmez.
20 Beğenip seçtikleri meyveler.
21 Canlarının çektiği kuş eti.
22 Ve en güzel gözlü eşler;
23 Sedefte gizlenmiş inciler gibi!
24 Yapmış olduklarına bir karşılık olarak!
25 Orada duymazlar; ne boş, ne de günaha yol açan bir söz!
26 Dedikleri yalnızca: “Selâm, selâm!”dır.
27 Kitabi sağından verilenler; nedir o, kitabı sağından verilenler?
28 Dikensiz meyve dolu kiraz ağaçları arasında,
29 Dalları sarkmış dizili muzlar arasında,
30 Yayılıp uzamış gölgeler altında,
31 Çağlayarak akan su kenarında
32 Ve daha pek çok meyVeler arasında;
33 Ne koparılıp tükenmiş, Ne de yasaklanmış.
34 Yükseltilmiş döşeklerle!
35 Gerçek şu ki, Biz onları yeniden yarattık.
36 Onları gençleştirdik,
37 Eşlerine tutkun, hepsi aynı yaşta.
38 Kitabı sağından verilenler için!
39 Bir bölümü öncekilerdendir,
40 Bir bölümü de sonrakilerden.
41 Kitabi solundan verilenler; nedir o kitabı solundan verilenler?
42 Hücrelere işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içindedirler.
43 Kapkara bir dumanın gölgesinde,
44 Ne serindir, Ne de ferahlatıcı!
45 Çünkü onlar, bundan önce varlıkla şımarmış olanlardı.
46 Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.
47 Ve diyorlardı ki: “Biz ölüp de toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi diriltilecek mişiz?!
48 Önceki atalarımız da mı?!..”
49 De ki: “Şüphesiz öncekiler de sonrakiler de.
50 Belli bir günün belirli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır.”
51 Sonra siz ey yalancı sapıklar!
52 Elbette zakkum olan ağaçtan yiyeceksiniz.
53 Böylece karınları ondan dolduracaksınız.
54 Onun üzerine de kaynar sudan içeceksiniz;
55 Üstelik susuzluk çılgınlığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz!
56 Hesap gününde onların ağırlanışı işte böyledir!
57 Sizi biz yarattık, tasdik etmeniz gerekmez mi?
58 Ana rahmindeki nutfeyi hiç düşündünüz mü?
59 Onu siz mi yaratıyorsunuz? Yoksa yaratan Biz miyiz?
60 Ölümlü varlıklar olarak sizi yarattık, şu işleri yapmaktan Bizi alıkoyacak kimse yoktur;
61 Sizin benzerlerinizi değiştirip getirmemiz ve bilmediğiniz bir şekilde sizi yeniden inşa etmemiz hususunda.
62 Ant olsun siz, ilkin nasıl varedildiğinizi/yaratıldığınızı biliyorsunuz. Öyleyse düşünüp öğüt almanız gerekmez mi?
63 Ektiğinizi gördünüz mü:
64 Onu siz mi bitiriyorsunuz? Yoksa bitirenler Biz miyiz?
65 Dileseydik onu kupkuru bir çöp yapardık, siz de şaşırıp kalırdınız:
66 “biz ağır bir borç altına girdik,
67 Ama şimdi mahrum edilenleriz!” (diye sızlanırdınız).
68 Içtiğiniz suya baktınız mı iyice?
69 Onu buluttan siz mi indirdiniz? Yoksa indirenler Biz miyiz?
70 Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
71 Tutuşturup yaktığınız ateşi gördünüz mü?
72 Onun ağacını siz mi yarattınız? Yoksa yaratan Biz miyiz?
73 Onu bir hatırlatma ve gelip geçenlere/ihtiyacı olanlara bir fayda kıldık.
74 Öyleyse büyük Rabbinin ismini yücelt!
75 Hayir, yıldızların yerlerine yemin ederim!
76 Şüphesiz bu çok büyük bir yemindir, şâyet bilseniz!
77 Doğrusu bu Kur’anı Kerim çok yüce bir Kur’an’dır,
78 (Allah katında) saklı/korunmuş bir Kitap’tadır.
79 Ona (Allah katındaki korunmuş Kitaba/Kur’an’a) ancak, temiz olanlar (melekler) dokunabilmiştir.
80 O (kur’an), Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
81 Şimdi siz, bu sözleri (ayetleri) küçümsüyor
82 Ve rızkınızı (yiyecek ve içeceklerinizi) yalanlıyor musunuz?
83 Ama can boğaza dayandığı zaman,
84 O zaman siz sadece bakıp durursunuz!
85 O anda, Biz ona (çıkacak can’a) sizden daha yakınız, fakat siz (Bizi) görmezsiniz.
86 Peki öyleyse, eğer (Bize) bağımlı olmadığınızı düşünüyorsanız,
87 Sözünüzde doğrular iseniz onu (can’ı) geri çevirsenize!
88 Ona (ölecek kişiye) gelince, eğer o yaklaştırılanlardan ise;
89 Ona bir rahatlık, güzel bir koku ve nimet cenneti vardır.
90 Eğer sağın halkından/erdemlilerden/salihlerden ise,
91 O zaman; “Selâm sana, sağın halkından Olan!”
92 Eğer sapık yalanlayıcılardan ise;
93 Kaynar sudan bir ağırlama
94 Ve çılgın ateşe atılma vardır!
95 Hiç şüphesiz, işte bu kesin gerçektir!
96 Öyleyse, büyük Rabbinin ismini ulula/tesbih et/yücelt!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ 2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ 3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ 4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ 5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ 6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ 7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ 8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ 9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ 10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ 11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ 15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ 16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ 17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ 19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ 20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ 22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ 23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ 25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً 26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ 27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ 28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ 29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ 30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ 31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ 32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ 33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ 34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ 35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ 36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ 37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟ 38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ 41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ 42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ 43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ 44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ 45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ 46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ 48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ 49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ 50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ 51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ 52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ 53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ 54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ 55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ 56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ 57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ 58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ 59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ 60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ 61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ 62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ 63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ 64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ 65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ 66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ 67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ 68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ 69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ 70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ 71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ 72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ 73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ 74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ 75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ 76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ 77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ 78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ 79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ 81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ 82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ 83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ 84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ 85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ 86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ 88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ 89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ 90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ 91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ 92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ 93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ 94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ 95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 96
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
Beklenen olay gerçekleştiği zaman;
1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ
Onun gerçekleştiğini yalanlayacak kimse yoktur.
2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ
Alçaltıcıdır, yükselticidir.
3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ
Yeryüzü sarsıldıkça sarsıldığı;
4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ
Dağlar serpildikçe serpildiği,
5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ
Derken, toz duman halinde savrulduğu zaman,
6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ
Sizler üç sınıf olmuşsunuzdur.
7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
Sağin arkadaşları! Nedir o, sağın arkadaşları?
8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
Solun arkadaşları! Nedir o, solun arkadaşları?
9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ
Ve yarışıp ileri geçenler de öncülerdir!
10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ
Işte onlar, yakınlaştırılmış olanlardır.
11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Nimetlerle donatılmış mutluluk cennetlerinde;
12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Bir bölümü evvelkilerdendir,
13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Bir bölümü de sonrakilerden.
14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ
Mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,
15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ
Onların üzerinde karşılıklı olarak yaslanırlar.
16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ
Çevrelerinde sürekli hizmete adanmış hizmetçiler dolaşırlar;
17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Testilerle, ibriklerle ve bir kaynaktan doldurulmuş kâselerle...
18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ
Ondan başları ağrımaz ve akılları gitmez.
19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ
Beğenip seçtikleri meyveler.
20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
Canlarının çektiği kuş eti.
21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ
Ve en güzel gözlü eşler;
22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ
Sedefte gizlenmiş inciler gibi!
23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Yapmış olduklarına bir karşılık olarak!
24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ
Orada duymazlar; ne boş, ne de günaha yol açan bir söz!
25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً
Dedikleri yalnızca: “Selâm, selâm!”dır.
26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ
Kitabi sağından verilenler; nedir o, kitabı sağından verilenler?
27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ
Dikensiz meyve dolu kiraz ağaçları arasında,
28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ
Dalları sarkmış dizili muzlar arasında,
29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ
Yayılıp uzamış gölgeler altında,
30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ
Çağlayarak akan su kenarında
31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ
Ve daha pek çok meyVeler arasında;
32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ
Ne koparılıp tükenmiş, Ne de yasaklanmış.
33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ
Yükseltilmiş döşeklerle!
34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ
Gerçek şu ki, Biz onları yeniden yarattık.
35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ
Onları gençleştirdik,
36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ
Eşlerine tutkun, hepsi aynı yaşta.
37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟
Kitabı sağından verilenler için!
38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Bir bölümü öncekilerdendir,
39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Bir bölümü de sonrakilerden.
40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ
Kitabi solundan verilenler; nedir o kitabı solundan verilenler?
41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ
Hücrelere işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içindedirler.
42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ
Kapkara bir dumanın gölgesinde,
43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ
Ne serindir, Ne de ferahlatıcı!
44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ
Çünkü onlar, bundan önce varlıkla şımarmış olanlardı.
45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ
Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.
46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
Ve diyorlardı ki: “Biz ölüp de toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi diriltilecek mişiz?!
47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ
Önceki atalarımız da mı?!..”
48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ
De ki: “Şüphesiz öncekiler de sonrakiler de.
49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
Belli bir günün belirli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır.”
50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ
Sonra siz ey yalancı sapıklar!
51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ
Elbette zakkum olan ağaçtan yiyeceksiniz.
52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ
Böylece karınları ondan dolduracaksınız.
53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ
Onun üzerine de kaynar sudan içeceksiniz;
54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ
Üstelik susuzluk çılgınlığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz!
55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ
Hesap gününde onların ağırlanışı işte böyledir!
56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟
Sizi biz yarattık, tasdik etmeniz gerekmez mi?
57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ
Ana rahmindeki nutfeyi hiç düşündünüz mü?
58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
Onu siz mi yaratıyorsunuz? Yoksa yaratan Biz miyiz?
59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ
Ölümlü varlıklar olarak sizi yarattık, şu işleri yapmaktan Bizi alıkoyacak kimse yoktur;
60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ
Sizin benzerlerinizi değiştirip getirmemiz ve bilmediğiniz bir şekilde sizi yeniden inşa etmemiz hususunda.
61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
Ant olsun siz, ilkin nasıl varedildiğinizi/yaratıldığınızı biliyorsunuz. Öyleyse düşünüp öğüt almanız gerekmez mi?
62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ
Ektiğinizi gördünüz mü:
63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
Onu siz mi bitiriyorsunuz? Yoksa bitirenler Biz miyiz?
64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Dileseydik onu kupkuru bir çöp yapardık, siz de şaşırıp kalırdınız:
65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ
“biz ağır bir borç altına girdik,
66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Ama şimdi mahrum edilenleriz!” (diye sızlanırdınız).
67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ
Içtiğiniz suya baktınız mı iyice?
68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ
Onu buluttan siz mi indirdiniz? Yoksa indirenler Biz miyiz?
69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ
Tutuşturup yaktığınız ateşi gördünüz mü?
71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ
Onun ağacını siz mi yarattınız? Yoksa yaratan Biz miyiz?
72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ
Onu bir hatırlatma ve gelip geçenlere/ihtiyacı olanlara bir fayda kıldık.
73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟
Öyleyse büyük Rabbinin ismini yücelt!
74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ
Hayir, yıldızların yerlerine yemin ederim!
75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ
Şüphesiz bu çok büyük bir yemindir, şâyet bilseniz!
76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ
Doğrusu bu Kur’anı Kerim çok yüce bir Kur’an’dır,
77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ
(Allah katında) saklı/korunmuş bir Kitap’tadır.
78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ
Ona (Allah katındaki korunmuş Kitaba/Kur’an’a) ancak, temiz olanlar (melekler) dokunabilmiştir.
79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
O (kur’an), Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ
Şimdi siz, bu sözleri (ayetleri) küçümsüyor
81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Ve rızkınızı (yiyecek ve içeceklerinizi) yalanlıyor musunuz?
82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ
Ama can boğaza dayandığı zaman,
83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ
O zaman siz sadece bakıp durursunuz!
84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ
O anda, Biz ona (çıkacak can’a) sizden daha yakınız, fakat siz (Bizi) görmezsiniz.
85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ
Peki öyleyse, eğer (Bize) bağımlı olmadığınızı düşünüyorsanız,
86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Sözünüzde doğrular iseniz onu (can’ı) geri çevirsenize!
87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Ona (ölecek kişiye) gelince, eğer o yaklaştırılanlardan ise;
88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ
Ona bir rahatlık, güzel bir koku ve nimet cenneti vardır.
89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ
Eğer sağın halkından/erdemlilerden/salihlerden ise,
90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
O zaman; “Selâm sana, sağın halkından Olan!”
91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ
Eğer sapık yalanlayıcılardan ise;
92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ
Kaynar sudan bir ağırlama
93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ
Ve çılgın ateşe atılma vardır!
94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ
Hiç şüphesiz, işte bu kesin gerçektir!
95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
Öyleyse, büyük Rabbinin ismini ulula/tesbih et/yücelt!
96

Sureler

Mealler
Hadid Suresi
Sonraki