Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Kıyamet olayı olduğu zaman.
2 O kıyamet saati meydana geldiğinde, onu yalanlayan hiç bir kimse çıkmaz.
3 (O olay kimini) Alçaltır, (kimini de) yükseltir.
4 Yeryüzü sarsıldıkça sarsıldığı zaman.
5 Dağlar parça parça olup.
6 Un ufak haline gelip dağıldığı (yok olduğu) zaman.
7 Siz (o hesap gününde) üç guruba ayrılacaksınız.
8 Mutlu olanlar. O gün ne kadarda mutlular.
9 Mutsuz olanlar. (O gün) Ne kadar mutsuzlar.
10 (Hayırlı işlerde) Hep önde gidip yarışanlar (var ya).
11 İşte onlar (cennete) yaklaştırılmış olanlardır.
12 Tükenmez nimetlerin olduğu cennetlere.
13 Bir kısmı önceki yaşamış topluluklardan.
14 Daha az kısmı da, sonraki topluluklardan.
15 (Onlar için) Hazırlanmış koltuklara.
16 Karşılıklı olarak uzanmışlar.
17 Ölümsüz çocuk hizmetçiler onların çevrelerinde.
18 Ellerindeki bardaklarla, sürahilerle ve pınarlardan doldurulmuş kaselerle dolaşır dururlar.
19 İçtiklerinden dolayı ne başları döndürülür, nede sarhoş olurlar.
20 Kendilerinin seçtikleri meyveler.
21 Canlarının çektiği kuş etleri.
22 Hoş bakışlı hizmetçiler ki.
23 Saklı inciler gibi güzel (yardımcılar var).
24 (Bunlar) Yaptıklarının karşılığında verilen mükafaatlar.
25 Orada asla boş ve yanlış çirkin sözler duymazlar.
26 Yalnızca "Selam ile güvenlik içinde olun" sözlerini işitirler.
27 Mutluluğu hak edenler. Mutluluğu hak edenler ne kadar mutludurlar.
28 (Onlar) Dikensiz ağaçlar.
29 Dizi dizi muz ağaçları.
30 Uzatılmış gölgeler.
31 Fışkırtılmış sular.
32 Pek çok meyvelerin olduğu, nimetler içindedirler.
33 Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan nimetler.
34 Yükseltilmiş yataklar üzerindeler.
35 Bu nimetleri biz yarattık.
36 Daha önce hiçbir kimsenin elinin değmediği.
37 Bakanların özenip, arzu ettiği nimetler.
38 Bunların tümü cennette mutluluğu hak edenler içindir.
39 Onların bir kısmı önceki topluluklardan.
40 Bir kısmıda sonraki topluluklardan.
41 (Kıyamet günü) Mutsuzluğu hak edenler. Onlar (orada) ne kadar mutsuzlar.
42 Yakıcı alevler ve onları bağrına basan bir ateşin içinde.
43 Simsiyah, yakıcı bir dumanın gölgesinde.
44 Orada serinlemek yok ve asla rahatlatıcı bir ikramda yok.
45 Onlar dünyada iken kendilerini seçilmiş, ayrıcalıklı görenler olup.
46 Büyük günahları yapmakta pervasızca ısrar ediyorlardı.
47 "Biz toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, diriltilecek miyiz?"
48 Önceki atalarımızda mı? derlerdi.
49 Deki "Evet, önceki ve sonrakilerin hepside diriltilecekler."
50 Allah'ın bilgisinde olan, belirlenmiş bir vakitte bir araya getirilmiş olacaklar.
51 Sonra Ey sapkınlar! Sizler, kesinlikle doğruları yalanlamaktasınız.
52 Elbetteki onlar, cehennemin içindeki ağaçtan, zakkum ağacından yiyecekler.
53 O ağacın meyveleri ile karınlarını dolduracaklar.
54 Sonra yediklerinin üzerine kaynar sulardan içecekler.
55 Susuz hayvanların içtikleri gibi içecekler.
56 Bunlar o kıyamet günü karşılaşacakları şeylerdir.
57 Sizi biz yaratıyoruz. Bunları kabul etmeniz gerekmiyor mu?
58 Nelerden mahrum olduğunuzu görmüyor musunuz?
59 O mahrum olduklarınızı siz mi yaratıyorsunuz, yoksa biz mi yaratıcılarız.
60 Aranızda ölümü planlayan biziz. Bu konuda bize engel olacak yoktur.
61 Sizi, benzerlerinizle değiştirmemize ve sizi bilmediğiniz, yeni varlıklar halinde yaratmamıza da mani olacak yoktur.
62 İlk yaratılışı kesinlikle bilmişsinizdir. Hatırlamanız gerekmiyor mu?
63 Sizler tarlalardan topladıklarınıza bakmıyor musunuz?
64 Onları siz mi yetiştiriyorsunuz, yoksa biz mi yetiştiricileriz?
65 Biz dilersek, o yetiştirdiklerimizi kupkuru bir ot haline getiririz ve sizde şaşıp kalırsınız da.
66 "Bize ağır bir ceza yüklendi" dersiniz.
67 Hayır, "Biz mahrum bırakılanlardanız" deyin.
68 Siz içtiğiniz suya bakmıyor musunuz?
69 O suyu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz, yoksa biz mi indiricileriz?
70 Biz isteseydik o suyu içilemez hale (acı,tuzlu) getirirdik. Şükretmeniz gerekmiyor mu?
71 Peki, tutuşturduğunuz ateşe bakmıyor musunuz?
72 Tutuşturduğunuz odunun ağacını siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu biz mi yaratıcılarız?
73 Biz onu (ateşi) bir öğüt ve yolcular için ısınma aracı kıldık.
74 Yüce Rabbinin ismini noksan sıfatlardan tenzih et.
75 Gökteki yıldızların yerlerine yemin olsun ki.
76 Eğer bilirseniz, bu büyük bir yemindir.
77 Şüphesiz ki O değerli bir Kur'an dır.
78 (Aslı) Korunmuş bir kitapta yazılıdır.
79 O saklı kitaba, Rableri tarafından temizlenmiş olanlardan başkası dokunamaz.
80 (O kitap) Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
81 Peki! Siz şimdi (Allah'a ait) bu sözleri önemsemiyor musunuz?
82 Şurası kesindir ki, (Allah'ın ayetlerini) yalanlamayı, yeme içme gibi, adet haline getirdiniz.
83 Can boğaza (ölüm) geldiğinde.
84 O zaman bakınıp durursunuz.
85 O durumda, o nefse biz sizden daha yakınız. Ancak siz görmüyorsunuz.
86 Eğer siz hesap gününün olamadığını kabul ediyorsanız.
87 Ve doğrulardan iseniz, çıkmakta olan o canı geri döndürün.
88 Şayet canı çıkan o kimse, yakınlaştırılanlardan ise.
89 O zaman o kimse, kurtuluş, sevinç ve cennet nimetlerinin içindedir.
90 O canı çıkan kimse mutlu olacaklardan ise.
91 "Sen cennete gireceklerden olduğun için "Sana selam olsun" denir.
92 Eğer o canı çıkan, sapıklık içinde yalanlayanlardan ise.
93 O kimse için, içerisine gireni sarmalayan.
94 Gireni kucaklayan ateşin içine atılmak var.
95 (Size anlatılan) Bu haberler, olmasında şüphe olmayan, kesin gerçeklerdir.
96 O halde, yüce Rabbinin adını bütün noksan sıfatlardan arındır.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ 2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ 3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ 4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ 5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ 6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ 7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ 8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ 9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ 10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ 11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ 15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ 16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ 17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ 19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ 20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ 22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ 23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ 25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً 26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ 27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ 28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ 29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ 30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ 31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ 32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ 33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ 34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ 35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ 36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ 37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟ 38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ 41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ 42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ 43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ 44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ 45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ 46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ 48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ 49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ 50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ 51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ 52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ 53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ 54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ 55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ 56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ 57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ 58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ 59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ 60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ 61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ 62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ 63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ 64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ 65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ 66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ 67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ 68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ 69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ 70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ 71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ 72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ 73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ 74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ 75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ 76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ 77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ 78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ 79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ 81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ 82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ 83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ 84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ 85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ 86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ 88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ 89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ 90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ 91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ 92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ 93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ 94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ 95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 96
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
Kıyamet olayı olduğu zaman.
1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ
O kıyamet saati meydana geldiğinde, onu yalanlayan hiç bir kimse çıkmaz.
2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ
(O olay kimini) Alçaltır, (kimini de) yükseltir.
3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ
Yeryüzü sarsıldıkça sarsıldığı zaman.
4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ
Dağlar parça parça olup.
5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ
Un ufak haline gelip dağıldığı (yok olduğu) zaman.
6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ
Siz (o hesap gününde) üç guruba ayrılacaksınız.
7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
Mutlu olanlar. O gün ne kadarda mutlular.
8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
Mutsuz olanlar. (O gün) Ne kadar mutsuzlar.
9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ
(Hayırlı işlerde) Hep önde gidip yarışanlar (var ya).
10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ
İşte onlar (cennete) yaklaştırılmış olanlardır.
11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Tükenmez nimetlerin olduğu cennetlere.
12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Bir kısmı önceki yaşamış topluluklardan.
13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Daha az kısmı da, sonraki topluluklardan.
14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ
(Onlar için) Hazırlanmış koltuklara.
15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ
Karşılıklı olarak uzanmışlar.
16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ
Ölümsüz çocuk hizmetçiler onların çevrelerinde.
17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Ellerindeki bardaklarla, sürahilerle ve pınarlardan doldurulmuş kaselerle dolaşır dururlar.
18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ
İçtiklerinden dolayı ne başları döndürülür, nede sarhoş olurlar.
19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ
Kendilerinin seçtikleri meyveler.
20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
Canlarının çektiği kuş etleri.
21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ
Hoş bakışlı hizmetçiler ki.
22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ
Saklı inciler gibi güzel (yardımcılar var).
23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
(Bunlar) Yaptıklarının karşılığında verilen mükafaatlar.
24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ
Orada asla boş ve yanlış çirkin sözler duymazlar.
25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً
Yalnızca "Selam ile güvenlik içinde olun" sözlerini işitirler.
26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ
Mutluluğu hak edenler. Mutluluğu hak edenler ne kadar mutludurlar.
27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ
(Onlar) Dikensiz ağaçlar.
28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ
Dizi dizi muz ağaçları.
29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ
Uzatılmış gölgeler.
30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ
Fışkırtılmış sular.
31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ
Pek çok meyvelerin olduğu, nimetler içindedirler.
32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ
Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan nimetler.
33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ
Yükseltilmiş yataklar üzerindeler.
34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ
Bu nimetleri biz yarattık.
35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ
Daha önce hiçbir kimsenin elinin değmediği.
36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ
Bakanların özenip, arzu ettiği nimetler.
37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟
Bunların tümü cennette mutluluğu hak edenler içindir.
38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Onların bir kısmı önceki topluluklardan.
39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Bir kısmıda sonraki topluluklardan.
40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ
(Kıyamet günü) Mutsuzluğu hak edenler. Onlar (orada) ne kadar mutsuzlar.
41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ
Yakıcı alevler ve onları bağrına basan bir ateşin içinde.
42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ
Simsiyah, yakıcı bir dumanın gölgesinde.
43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ
Orada serinlemek yok ve asla rahatlatıcı bir ikramda yok.
44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ
Onlar dünyada iken kendilerini seçilmiş, ayrıcalıklı görenler olup.
45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ
Büyük günahları yapmakta pervasızca ısrar ediyorlardı.
46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
"Biz toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, diriltilecek miyiz?"
47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ
Önceki atalarımızda mı? derlerdi.
48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ
Deki "Evet, önceki ve sonrakilerin hepside diriltilecekler."
49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
Allah'ın bilgisinde olan, belirlenmiş bir vakitte bir araya getirilmiş olacaklar.
50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ
Sonra Ey sapkınlar! Sizler, kesinlikle doğruları yalanlamaktasınız.
51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ
Elbetteki onlar, cehennemin içindeki ağaçtan, zakkum ağacından yiyecekler.
52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ
O ağacın meyveleri ile karınlarını dolduracaklar.
53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ
Sonra yediklerinin üzerine kaynar sulardan içecekler.
54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ
Susuz hayvanların içtikleri gibi içecekler.
55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ
Bunlar o kıyamet günü karşılaşacakları şeylerdir.
56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟
Sizi biz yaratıyoruz. Bunları kabul etmeniz gerekmiyor mu?
57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ
Nelerden mahrum olduğunuzu görmüyor musunuz?
58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
O mahrum olduklarınızı siz mi yaratıyorsunuz, yoksa biz mi yaratıcılarız.
59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ
Aranızda ölümü planlayan biziz. Bu konuda bize engel olacak yoktur.
60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ
Sizi, benzerlerinizle değiştirmemize ve sizi bilmediğiniz, yeni varlıklar halinde yaratmamıza da mani olacak yoktur.
61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
İlk yaratılışı kesinlikle bilmişsinizdir. Hatırlamanız gerekmiyor mu?
62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ
Sizler tarlalardan topladıklarınıza bakmıyor musunuz?
63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
Onları siz mi yetiştiriyorsunuz, yoksa biz mi yetiştiricileriz?
64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Biz dilersek, o yetiştirdiklerimizi kupkuru bir ot haline getiririz ve sizde şaşıp kalırsınız da.
65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ
"Bize ağır bir ceza yüklendi" dersiniz.
66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Hayır, "Biz mahrum bırakılanlardanız" deyin.
67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ
Siz içtiğiniz suya bakmıyor musunuz?
68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ
O suyu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz, yoksa biz mi indiricileriz?
69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Biz isteseydik o suyu içilemez hale (acı,tuzlu) getirirdik. Şükretmeniz gerekmiyor mu?
70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ
Peki, tutuşturduğunuz ateşe bakmıyor musunuz?
71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ
Tutuşturduğunuz odunun ağacını siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu biz mi yaratıcılarız?
72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ
Biz onu (ateşi) bir öğüt ve yolcular için ısınma aracı kıldık.
73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟
Yüce Rabbinin ismini noksan sıfatlardan tenzih et.
74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ
Gökteki yıldızların yerlerine yemin olsun ki.
75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ
Eğer bilirseniz, bu büyük bir yemindir.
76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ
Şüphesiz ki O değerli bir Kur'an dır.
77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ
(Aslı) Korunmuş bir kitapta yazılıdır.
78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ
O saklı kitaba, Rableri tarafından temizlenmiş olanlardan başkası dokunamaz.
79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
(O kitap) Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ
Peki! Siz şimdi (Allah'a ait) bu sözleri önemsemiyor musunuz?
81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Şurası kesindir ki, (Allah'ın ayetlerini) yalanlamayı, yeme içme gibi, adet haline getirdiniz.
82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ
Can boğaza (ölüm) geldiğinde.
83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ
O zaman bakınıp durursunuz.
84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ
O durumda, o nefse biz sizden daha yakınız. Ancak siz görmüyorsunuz.
85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ
Eğer siz hesap gününün olamadığını kabul ediyorsanız.
86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Ve doğrulardan iseniz, çıkmakta olan o canı geri döndürün.
87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Şayet canı çıkan o kimse, yakınlaştırılanlardan ise.
88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ
O zaman o kimse, kurtuluş, sevinç ve cennet nimetlerinin içindedir.
89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ
O canı çıkan kimse mutlu olacaklardan ise.
90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
"Sen cennete gireceklerden olduğun için "Sana selam olsun" denir.
91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ
Eğer o canı çıkan, sapıklık içinde yalanlayanlardan ise.
92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ
O kimse için, içerisine gireni sarmalayan.
93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ
Gireni kucaklayan ateşin içine atılmak var.
94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ
(Size anlatılan) Bu haberler, olmasında şüphe olmayan, kesin gerçeklerdir.
95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
O halde, yüce Rabbinin adını bütün noksan sıfatlardan arındır.
96

Sureler

Mealler
Hadid Suresi
Sonraki