Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 o vakıa (kıyamet) bir koptu mu,
2 onun oluşuna yalan diyen dil olmaz.
3 İndirir, bindirir.
4 Yer şiddetle sarsıldığı.
5 dağlar serpildikçe serpildiği,
6 hepsi dağılıp toz duman haline geldiği,
7 siz de üç sınıf olduğunuz zaman,
8 ki, sağda sağın adamları, ne mutludur onlar!
9 Solda solun adamları, ne mutsuzdur onlar!
10 önde, en öne geçenler, işte o ileride olanlar!
11 (11-12) Naim cennetlerinde (Allah'a) yakın olanlardır.
12 (11-12) Naim cennetlerinde (Allah'a) yakın olanlardır.
13 Çoğu öncekilerden,
14 biraz da sonrakilerden,
15 cevherlerle işlenmiş tahtlar üstünde,
16 karşı karşıya kurulmuşlar.
17 Etraflarında taze kalan küpeli genç hizmetçiler dolaşırlar.
18 Main'den doldurulmuş küpler, ibrikler ve kadehlere,
19 bu içkiden ne başları ağrıtılır ne de içtiklerini tüketirler.
20 Meyve beğendiklerinden,
21 kuş eti istediklerinden,
22 iri gözlü huriler,
23 saklı inciler gibi,
24 işledikleri amellere mükafat için.
25 Orada ne boş bir laf işitirler, ne de günaha sokan bir söz.
26 Tek işittikleri söz: «Selam, selam!»
27 Sağın adamları ise, ne sağın adamları!
28 Dalbastı kirazlar,
29 salkım muzlar içinde,
30 uzamış bir gölge,
31 çağlayan bir su,
32 bir çok meyve,
33 (ki) bunlar ne eksilir, ne de yasaklanırlar,
34 yüksek döşekler (üstündedirler).
35 Biz onları yeniden inşa etmişizdir,
36 onları bakire kılmışızdır,
37 kocalarını çok seven aynı yaşta,
38 sağın adamları için.
39 Bir çoğu önceki (ümmet)lerden,
40 bir çoğu da sonrakilerdendir.
41 Solun adamları ise, ne solun adamları!
42 İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
43 kapkara boğucu dumandan bir gölge,
44 ne serin, ne de rahatlatıcı!
45 Çünkü onlar bundan önce varlık içinde keyiflerine düşkün şımarık müsriflerdi.
46 Büyük günahda ısrar ediyorlardı;
47 ve diyorlardı ki: «Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, gerçekten biz mi bir daha diriltileceğiz?
48 Önceki atalarımız da mı?»
49 De ki: «Muhakkak. Öncekilerin ve sonrakilerin tümü,
50 belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır!»
51 Sonra siz, ey sapık inkarcılar,
52 mutlaka bir ağaçtan, zakkumdan yersiniz,
53 karınlarınızı onunla doldurursunuz,
54 üstüne de kaynar su içersiniz,
55 susuzluk illetine tutulmuş kanmak bilmeyen develerin içişi gibi içersiniz.
56 İşte ceza gününde onların konuklukları (ağırlanışları) böyledir!
57 Sizi Biz yarattık, hala tasdik etmeyecek misiniz?
58 Şimdi gördünüz mü o döktüğünüz meniyi?
59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan Biz miyiz?
60 Aranızda ölümü Biz takdir ettik ve Bizim önümüze geçilmez.
61 Kılıklarınızı değiştirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışta var etmek üzereyiz.
62 Muhakkak ilk yaratılışı biliyorsunuz. O halde düşünsenize!
63 Şimdi gördünüz mü o ektiğiniz tohumu?
64 Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?
65 Dilesek onları elbette bir çöpe çevirirdik de ağzınızda şöyle geveler dururdunuz:
66 «Muhakkak biz çok ziyandayız.
67 doğrusu büsbütün mahrum olduk!»
68 şimdi gördünüz mü o içtiğiniz suyu?
69 Buluttan onu siz mi indiriyordunuz. yoksa Biz miyiz indiren?
70 Dileseydik onu acı bir çorak yapardık. O halde şükretseniz ya!
71 Bir de o çaktığınız ateşi gördünüz mü?
72 Onun ağacını siz mi inşa ettiniz, yoksa Biz miyiz inşa eden?
73 Biz onu hem bir ihtar, hem de alandaki muhtaçlara (çöl yolcularına) faydalı kıldık;
74 O halde Rabbini o büyük adıyla tesbih et!
75 Artık yok, yıldızların yerlerine yemin ederim;
76 bilseniz o, gerçekten çok büyük bir yemindir.
77 Ki bu, hakikaten çok değerli bir Kur'an'dır.
78 Korunan bir Kitapta;
79 ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez;
80 Alemlerin Rabbi tarafından indirilmedir!
81 Şimdi bu kelama siz yağ mı süreceksiniz?
82 Ve rızkınızı tekzibiniz (nasibinizi yalanlamanızdan ibaret) mi kılacaksınız?
83 O halde can boğaza geldiği vakit,
84 ki o zaman bakar durursunuz,
85 Biz ise ona sizden daha yakınızdır, fakat siz göremezsiniz!
86 (86-87) Haydi, eğer dine boyun eğmeyecek, ceza çekmeyecek iseniz, çevirsenize o canı geri, iddianızda doğru iseniz!
87 (86-87) Haydi, eğer dine boyun eğmeyecek, ceza çekmeyecek iseniz, çevirsenize o canı geri, iddianızda doğru iseniz!
88 Ama o (can çekişen kişi) Allah'a yakın olanlardan ise,
89 (ona) ravh (rahmet, ferahlık, daimi bir hayat), güzel bir rızık ve Naim cenneti vardır.
90 Eğer sağın adamlarından ise,
91 artık selam sana, sağın adamlarından.
92 Ama o yalanlayan sapıklardan ise,
93 muhakkak konukluğu kaynar su
94 ve yaslanacağı cehennemdir!
95 Kesin gerçek budur işte!
96 Haydi Rabbini büyük ismiyle tesbih et!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ 2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ 3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ 4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ 5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ 6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ 7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ 8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ 9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ 10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ 11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ 15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ 16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ 17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ 19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ 20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ 22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ 23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ 25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً 26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ 27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ 28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ 29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ 30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ 31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ 32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ 33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ 34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ 35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ 36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ 37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟ 38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ 41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ 42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ 43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ 44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ 45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ 46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ 48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ 49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ 50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ 51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ 52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ 53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ 54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ 55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ 56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ 57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ 58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ 59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ 60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ 61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ 62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ 63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ 64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ 65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ 66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ 67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ 68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ 69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ 70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ 71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ 72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ 73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ 74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ 75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ 76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ 77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ 78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ 79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ 81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ 82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ 83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ 84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ 85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ 86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ 88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ 89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ 90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ 91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ 92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ 93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ 94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ 95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 96
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
o vakıa (kıyamet) bir koptu mu,
1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ
onun oluşuna yalan diyen dil olmaz.
2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ
İndirir, bindirir.
3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ
Yer şiddetle sarsıldığı.
4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ
dağlar serpildikçe serpildiği,
5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ
hepsi dağılıp toz duman haline geldiği,
6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ
siz de üç sınıf olduğunuz zaman,
7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
ki, sağda sağın adamları, ne mutludur onlar!
8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
Solda solun adamları, ne mutsuzdur onlar!
9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ
önde, en öne geçenler, işte o ileride olanlar!
10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ
(11-12) Naim cennetlerinde (Allah'a) yakın olanlardır.
11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
(11-12) Naim cennetlerinde (Allah'a) yakın olanlardır.
12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Çoğu öncekilerden,
13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
biraz da sonrakilerden,
14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ
cevherlerle işlenmiş tahtlar üstünde,
15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ
karşı karşıya kurulmuşlar.
16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ
Etraflarında taze kalan küpeli genç hizmetçiler dolaşırlar.
17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Main'den doldurulmuş küpler, ibrikler ve kadehlere,
18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ
bu içkiden ne başları ağrıtılır ne de içtiklerini tüketirler.
19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ
Meyve beğendiklerinden,
20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
kuş eti istediklerinden,
21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ
iri gözlü huriler,
22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ
saklı inciler gibi,
23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
işledikleri amellere mükafat için.
24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ
Orada ne boş bir laf işitirler, ne de günaha sokan bir söz.
25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً
Tek işittikleri söz: «Selam, selam!»
26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ
Sağın adamları ise, ne sağın adamları!
27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ
Dalbastı kirazlar,
28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ
salkım muzlar içinde,
29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ
uzamış bir gölge,
30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ
çağlayan bir su,
31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ
bir çok meyve,
32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ
(ki) bunlar ne eksilir, ne de yasaklanırlar,
33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ
yüksek döşekler (üstündedirler).
34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ
Biz onları yeniden inşa etmişizdir,
35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ
onları bakire kılmışızdır,
36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ
kocalarını çok seven aynı yaşta,
37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟
sağın adamları için.
38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Bir çoğu önceki (ümmet)lerden,
39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
bir çoğu da sonrakilerdendir.
40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ
Solun adamları ise, ne solun adamları!
41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ
kapkara boğucu dumandan bir gölge,
43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ
ne serin, ne de rahatlatıcı!
44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde keyiflerine düşkün şımarık müsriflerdi.
45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ
Büyük günahda ısrar ediyorlardı;
46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
ve diyorlardı ki: «Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, gerçekten biz mi bir daha diriltileceğiz?
47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ
Önceki atalarımız da mı?»
48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ
De ki: «Muhakkak. Öncekilerin ve sonrakilerin tümü,
49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır!»
50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ
Sonra siz, ey sapık inkarcılar,
51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ
mutlaka bir ağaçtan, zakkumdan yersiniz,
52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ
karınlarınızı onunla doldurursunuz,
53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ
üstüne de kaynar su içersiniz,
54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ
susuzluk illetine tutulmuş kanmak bilmeyen develerin içişi gibi içersiniz.
55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ
İşte ceza gününde onların konuklukları (ağırlanışları) böyledir!
56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟
Sizi Biz yarattık, hala tasdik etmeyecek misiniz?
57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ
Şimdi gördünüz mü o döktüğünüz meniyi?
58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan Biz miyiz?
59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ
Aranızda ölümü Biz takdir ettik ve Bizim önümüze geçilmez.
60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ
Kılıklarınızı değiştirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışta var etmek üzereyiz.
61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
Muhakkak ilk yaratılışı biliyorsunuz. O halde düşünsenize!
62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ
Şimdi gördünüz mü o ektiğiniz tohumu?
63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?
64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Dilesek onları elbette bir çöpe çevirirdik de ağzınızda şöyle geveler dururdunuz:
65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ
«Muhakkak biz çok ziyandayız.
66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
doğrusu büsbütün mahrum olduk!»
67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ
şimdi gördünüz mü o içtiğiniz suyu?
68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ
Buluttan onu siz mi indiriyordunuz. yoksa Biz miyiz indiren?
69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Dileseydik onu acı bir çorak yapardık. O halde şükretseniz ya!
70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ
Bir de o çaktığınız ateşi gördünüz mü?
71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ
Onun ağacını siz mi inşa ettiniz, yoksa Biz miyiz inşa eden?
72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ
Biz onu hem bir ihtar, hem de alandaki muhtaçlara (çöl yolcularına) faydalı kıldık;
73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟
O halde Rabbini o büyük adıyla tesbih et!
74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ
Artık yok, yıldızların yerlerine yemin ederim;
75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ
bilseniz o, gerçekten çok büyük bir yemindir.
76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ
Ki bu, hakikaten çok değerli bir Kur'an'dır.
77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ
Korunan bir Kitapta;
78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ
ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez;
79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Alemlerin Rabbi tarafından indirilmedir!
80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ
Şimdi bu kelama siz yağ mı süreceksiniz?
81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Ve rızkınızı tekzibiniz (nasibinizi yalanlamanızdan ibaret) mi kılacaksınız?
82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ
O halde can boğaza geldiği vakit,
83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ
ki o zaman bakar durursunuz,
84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ
Biz ise ona sizden daha yakınızdır, fakat siz göremezsiniz!
85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ
(86-87) Haydi, eğer dine boyun eğmeyecek, ceza çekmeyecek iseniz, çevirsenize o canı geri, iddianızda doğru iseniz!
86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
(86-87) Haydi, eğer dine boyun eğmeyecek, ceza çekmeyecek iseniz, çevirsenize o canı geri, iddianızda doğru iseniz!
87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Ama o (can çekişen kişi) Allah'a yakın olanlardan ise,
88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ
(ona) ravh (rahmet, ferahlık, daimi bir hayat), güzel bir rızık ve Naim cenneti vardır.
89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ
Eğer sağın adamlarından ise,
90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
artık selam sana, sağın adamlarından.
91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ
Ama o yalanlayan sapıklardan ise,
92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ
muhakkak konukluğu kaynar su
93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ
ve yaslanacağı cehennemdir!
94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ
Kesin gerçek budur işte!
95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
Haydi Rabbini büyük ismiyle tesbih et!
96

Sureler

Mealler
Hadid Suresi
Sonraki