Sureler
Mealler
Sonraki
Necm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Tur'a andolsun.
2 Satır (satır) yazılı Kitab'a.
3 Yayılmış ince deride-sayfada.
4 Ma'mur eve (Ka'be'ye).
5 Yükseltilmiş tavana (göğün en uç sınırlarına).
6 Mescur (kabarıp tutuşan-hapsedilip dolan) denize.
7 Muhakkak ki Rabbinin azabı kesin olarak vuku bulacak-gerçekleşecektir.
8 Onu uzaklaştırıp-engel olacak (hiçbir şey) yoktur.
9 O gün gök sarsıldıkça sallanıp-çalkalanır.
10 Ve dağlar seyir (hareket) halinde yürür.
11 İşte o gün yalanlayanların vay haline.
12 Ki onlar (daldıkları) batıl içinde oynayıp-oyalananlardır.
13 Cehennem ateşine sürüklenerek atılacakları gün,
14 (Onlara denilir ki) "İşte sizin yalanlamakta olduğunuz ateş budur."
15 (Ayetlerimize dediğiniz gibi) bu da bir büyü müdür yoksa (bir büyü de) siz mi görmüyorsunuz?
16 Girin oraya. Artık ister sabredip-dayanın, ister sabretmeyin. Sizin için (ikisi de) birdir. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
17 Hiç şüphesiz muttakiler (korkup-sakınanlar) cennetlerde ve nimetler içindedirler.
18 Rablerinin kendilerine verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
19 (Onlara) "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin için" (denilir).
20 Özenle dizilmiş tahtlar-sedirler üzerinde yaslanıp-dayanırlar. Ve Biz onları iri-güzel gözlü hurilerle evlendirdik.
21 İman edenler ve soyları da imanda kendilerine tabi olanlar (var ya), Biz onların soylarını da (salih amelleriyle) kendilerine katıp-eklemişiz. Onların (tabi olanların) amellerinden de hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandıklarına karşılık bir rehindir.
22 Onlara iştah duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik.
23 Orada öyle bir kadeh (dolaştırıp) kapışırlar ki, orada (o mecliste) ne 'boş ve saçma bir söz', ne de bir günaha sokma yoktur.
24 Kendileri için (görevlendirilmiş) gılmanlar-gençler, onların etrafında dönüp dolaşırlar. Sanki onlar sedefinde saklı inci gibi (tertemiz, pırıl pırıl).
25 Ve birbirlerine dönüp sorarlar.
26 Derler ki "Gerçekten biz bundan önce ailemiz içinde (akibetimizden) endişe edip-korkanlardık."
27 Allah bize lutufta bulundu ve bizi 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azabdan korudu.
28 Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıp-dua ederdik. Çünkü Berr (iyiliği ve lutfu bol), Rahim (rahmetiyle esirgeyici) olan O'dur.
29 O halde sen öğüt verip-hatırlat. Çünkü Rabbinin nimetiyle sen ne bir kahinsin, ne de bir deli.
30 Yoksa onlar (senin için) "Bir şairdir, biz onun zamanın felaketlerine uğramasını bekleyip-gözlüyoruz" mu diyorlar?
31 De ki "Siz gözleyip-bekleyin. Çünkü ben de sizinle birlikte gözleyip-bekleyenlerdenim."
32 Yoksa bunu kendilerine akılları mı emretmektedir? Yoksa onlar (akletmeyen) azgın bir kavim midir?
33 Yoksa "Onu kendisi uydurup-söyledi" mi diyorlar? Hayır, onlar iman etmiyorlar.
34 Eğer (bu iddialarında doğru söyleyenlerden) sadıklardan iseler onun benzeri bir söz getirsinler.
35 Yoksa onlar hiçbir şey (yokken ve yaratıcı) olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa (yoktan) yaratıcılar kendileri mi?
36 Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar (bunları hiç akletmedikleri için gerçeğe) yaklaşıp-ulaşamazlar.
37 Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da (bunlara) hakim-sahip olanlar kendileri midir?
38 Yoksa onların (göğe yükselecekleri) merdivenleri mi var (ki), orada (yüce makamlarda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse dinleyenleri açık bir sultan (güçlü delil) getirsin.
39 Yoksa kızlar O'nundur da erkek çocuklar sizin mi?
40 Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
41 Yoksa gayb onların yanında da, onlar mı (ne olup-biteceğini) yazıyorlar?
42 Yoksa (Bize karşı) hileli bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat hileli-düzene düşecek olanlar küfredenlerdir.
43 Yoksa onların Allah'dan başka bir ilahları mı var? Allah (sübhandır), onların şirk koşmakta olduklarından münezzehtir-yücedir.
44 Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler "Üst üste yığılmış buluttur" derler.
45 Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.
46 O gün hileli-düzenleri kendilerine hiçbir şekilde fayda sağlamayacak ve onlar yardım da görmeyeceklerdir.
47 Muhakkak ki zulmedenlere bundan önce de bir azab vardır. Fakat onların çoğu bilmezler.
48 Rabbinin hükmüne sabret. Şüphesiz ki sen gözümüz önündesin. Ve kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et,
49 Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالطُّورِۙ 1
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍۙ 2
ف۪ي رَقٍّ مَنْشُورٍۙ 3
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ 4
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِۙ 5
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ 6
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِـعٌۙ 7
مَا لَهُ مِنْ دَافِـعٍۙ 8
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَٓاءُ مَوْراًۙ 9
وَتَس۪يرُ الْجِبَالُ سَيْراًۜ 10
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ 11
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي خَوْضٍ يَلْعَبُونَۢ 12
يَوْمَ يُدَعُّونَ اِلٰى نَارِ جَهَنَّمَ دَعاًّۜ 13
هٰذِهِ النَّارُ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ 14
اَفَسِحْرٌ هٰذَٓا اَمْ اَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ 15
اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 16
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَع۪يمٍۙ 17
فَاكِه۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۚ وَوَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ 18
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ 19
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍۚ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍ 20
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ 21
وَاَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ 22
يَتَنَازَعُونَ ف۪يهَا كَأْساً لَا لَغْوٌ ف۪يهَا وَلَا تَأْث۪يمٌ 23
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ۬ مَكْنُونٌ 24
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 25
قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا قَبْلُ ف۪ٓي اَهْلِنَا مُشْفِق۪ينَ 26
فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَوَقٰينَا عَذَابَ السَّمُومِ 27
اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّح۪يمُ۟ 28
فَذَكِّرْ فَمَٓا اَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍۜ 29
اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِه۪ رَيْبَ الْمَنُونِ 30
قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّص۪ينَۜ 31
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ 32
اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَۚ 33
فَلْيَأْتُوا بِحَد۪يثٍ مِثْلِه۪ٓ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَۜ 34
اَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُونَۜ 35
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَۜ 36
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَۜ 37
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ ف۪يهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۜ 38
اَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَـكُمُ الْبَنُونَۜ 39
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۜ 40
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَۜ 41
اَمْ يُر۪يدُونَ كَيْداًۜ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَك۪يدُونَۜ 42
اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ 43
وَاِنْ يَرَوْا كِسْفاً مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطاً يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ 44
فَذَرْهُمْ حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي ف۪يهِ يُصْعَقُونَۙ 45
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۜ 46
وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَاباً دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 47
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ 48
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ 49
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالطُّورِۙ
Tur'a andolsun.
1
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍۙ
Satır (satır) yazılı Kitab'a.
2
ف۪ي رَقٍّ مَنْشُورٍۙ
Yayılmış ince deride-sayfada.
3
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ
Ma'mur eve (Ka'be'ye).
4
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِۙ
Yükseltilmiş tavana (göğün en uç sınırlarına).
5
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ
Mescur (kabarıp tutuşan-hapsedilip dolan) denize.
6
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِـعٌۙ
Muhakkak ki Rabbinin azabı kesin olarak vuku bulacak-gerçekleşecektir.
7
مَا لَهُ مِنْ دَافِـعٍۙ
Onu uzaklaştırıp-engel olacak (hiçbir şey) yoktur.
8
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَٓاءُ مَوْراًۙ
O gün gök sarsıldıkça sallanıp-çalkalanır.
9
وَتَس۪يرُ الْجِبَالُ سَيْراًۜ
Ve dağlar seyir (hareket) halinde yürür.
10
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ
İşte o gün yalanlayanların vay haline.
11
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي خَوْضٍ يَلْعَبُونَۢ
Ki onlar (daldıkları) batıl içinde oynayıp-oyalananlardır.
12
يَوْمَ يُدَعُّونَ اِلٰى نَارِ جَهَنَّمَ دَعاًّۜ
Cehennem ateşine sürüklenerek atılacakları gün,
13
هٰذِهِ النَّارُ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
(Onlara denilir ki) "İşte sizin yalanlamakta olduğunuz ateş budur."
14
اَفَسِحْرٌ هٰذَٓا اَمْ اَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ
(Ayetlerimize dediğiniz gibi) bu da bir büyü müdür yoksa (bir büyü de) siz mi görmüyorsunuz?
15
اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Girin oraya. Artık ister sabredip-dayanın, ister sabretmeyin. Sizin için (ikisi de) birdir. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
16
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَع۪يمٍۙ
Hiç şüphesiz muttakiler (korkup-sakınanlar) cennetlerde ve nimetler içindedirler.
17
فَاكِه۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۚ وَوَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ
Rablerinin kendilerine verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
18
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ
(Onlara) "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin için" (denilir).
19
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍۚ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍ
Özenle dizilmiş tahtlar-sedirler üzerinde yaslanıp-dayanırlar. Ve Biz onları iri-güzel gözlü hurilerle evlendirdik.
20
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ
İman edenler ve soyları da imanda kendilerine tabi olanlar (var ya), Biz onların soylarını da (salih amelleriyle) kendilerine katıp-eklemişiz. Onların (tabi olanların) amellerinden de hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandıklarına karşılık bir rehindir.
21
وَاَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Onlara iştah duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik.
22
يَتَنَازَعُونَ ف۪يهَا كَأْساً لَا لَغْوٌ ف۪يهَا وَلَا تَأْث۪يمٌ
Orada öyle bir kadeh (dolaştırıp) kapışırlar ki, orada (o mecliste) ne 'boş ve saçma bir söz', ne de bir günaha sokma yoktur.
23
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ۬ مَكْنُونٌ
Kendileri için (görevlendirilmiş) gılmanlar-gençler, onların etrafında dönüp dolaşırlar. Sanki onlar sedefinde saklı inci gibi (tertemiz, pırıl pırıl).
24
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Ve birbirlerine dönüp sorarlar.
25
قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا قَبْلُ ف۪ٓي اَهْلِنَا مُشْفِق۪ينَ
Derler ki "Gerçekten biz bundan önce ailemiz içinde (akibetimizden) endişe edip-korkanlardık."
26
فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَوَقٰينَا عَذَابَ السَّمُومِ
Allah bize lutufta bulundu ve bizi 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azabdan korudu.
27
اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّح۪يمُ۟
Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıp-dua ederdik. Çünkü Berr (iyiliği ve lutfu bol), Rahim (rahmetiyle esirgeyici) olan O'dur.
28
فَذَكِّرْ فَمَٓا اَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍۜ
O halde sen öğüt verip-hatırlat. Çünkü Rabbinin nimetiyle sen ne bir kahinsin, ne de bir deli.
29
اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِه۪ رَيْبَ الْمَنُونِ
Yoksa onlar (senin için) "Bir şairdir, biz onun zamanın felaketlerine uğramasını bekleyip-gözlüyoruz" mu diyorlar?
30
قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّص۪ينَۜ
De ki "Siz gözleyip-bekleyin. Çünkü ben de sizinle birlikte gözleyip-bekleyenlerdenim."
31
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ
Yoksa bunu kendilerine akılları mı emretmektedir? Yoksa onlar (akletmeyen) azgın bir kavim midir?
32
اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَۚ
Yoksa "Onu kendisi uydurup-söyledi" mi diyorlar? Hayır, onlar iman etmiyorlar.
33
فَلْيَأْتُوا بِحَد۪يثٍ مِثْلِه۪ٓ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَۜ
Eğer (bu iddialarında doğru söyleyenlerden) sadıklardan iseler onun benzeri bir söz getirsinler.
34
اَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُونَۜ
Yoksa onlar hiçbir şey (yokken ve yaratıcı) olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa (yoktan) yaratıcılar kendileri mi?
35
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَۜ
Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar (bunları hiç akletmedikleri için gerçeğe) yaklaşıp-ulaşamazlar.
36
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَۜ
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da (bunlara) hakim-sahip olanlar kendileri midir?
37
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ ف۪يهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۜ
Yoksa onların (göğe yükselecekleri) merdivenleri mi var (ki), orada (yüce makamlarda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse dinleyenleri açık bir sultan (güçlü delil) getirsin.
38
اَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَـكُمُ الْبَنُونَۜ
Yoksa kızlar O'nundur da erkek çocuklar sizin mi?
39
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۜ
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
40
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَۜ
Yoksa gayb onların yanında da, onlar mı (ne olup-biteceğini) yazıyorlar?
41
اَمْ يُر۪يدُونَ كَيْداًۜ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَك۪يدُونَۜ
Yoksa (Bize karşı) hileli bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat hileli-düzene düşecek olanlar küfredenlerdir.
42
اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Yoksa onların Allah'dan başka bir ilahları mı var? Allah (sübhandır), onların şirk koşmakta olduklarından münezzehtir-yücedir.
43
وَاِنْ يَرَوْا كِسْفاً مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطاً يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ
Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler "Üst üste yığılmış buluttur" derler.
44
فَذَرْهُمْ حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي ف۪يهِ يُصْعَقُونَۙ
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.
45
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۜ
O gün hileli-düzenleri kendilerine hiçbir şekilde fayda sağlamayacak ve onlar yardım da görmeyeceklerdir.
46
وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَاباً دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Muhakkak ki zulmedenlere bundan önce de bir azab vardır. Fakat onların çoğu bilmezler.
47
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ
Rabbinin hükmüne sabret. Şüphesiz ki sen gözümüz önündesin. Ve kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et,
48
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ
Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et.
49

Sureler

Mealler
Necm Suresi
Sonraki