Sureler
Mealler
Sonraki
Necm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 O Tur'a (Tur - Sinâ Dağı'nda Musa'nın karşılaştığı hakikate),
2 Satır satır yazılmış (tüm detayları ihtiva eden) BİLGİ'ye!
3 Menşur (açığa çıkmış) rakk'ta (algılanır fiiller boyutunda).
4 Beyt-i Mamûr'a (Zâtî ilimle meydana gelmiş Esmâ mertebesi, Hakikat-i Muhammedî - mükemmel imar edilmiş ev - Allâh Esmâ'sından kaynaklanan halife özelliğini yaşamakta olan insan şuuru);
5 Ref'olunmuş (Fiiller mertebesinin fevki olan ilim) tavana,
6 Kabarıp taşan (ilim - dalga {wave}) okyanusuna!
7 Muhakkak ki Rabbinin azabı elbette gerçekleşecek olgudur!
8 Onu geri çevirecek güç yoktur!
9 O süreçte semâ (bilinç) allak bullak (şaşkın) olur!
10 Dağlar (benlikler) yürür gider! (Rabbin Bakıy'dir!)
11 O süreci yalanlayanların vay hâline!
12 Ki onlar (o yalanlayanlar şimdi) daldıkları (dünyalarındaki hayalî değerler) içinde oynamaktadırlar!
13 O süreçte Cehennem Nârı'na karşı konulmaz şekilde sürüklenecekler!
14 "İşte bu, kendisini tekzip ettiğiniz o Nâr!" (denilir).
15 "Bu bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz?"
16 "Yaşayın ateşte! Artık ister sabredin ister sabretmeyin; size fark etmez! Siz yaptıklarınızın sonuçlarını yaşamaktasınız!"
17 Muhakkak ki korunmuşlar, cennetler ve nimetler içindedirler.
18 Rablerinin kendilerinde açığa çıkardığı ile keyiflidirler! Rableri (Varlıklarını meydana getiren Esmâ özellikleri), onları Cahîm (cehennem)'in azabından korumuştur.
19 "Yaptığınız fiillerin sonucu olarak oluşanları afiyetle yeyin, için!"
20 Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslananlar olarak. . . Onları (bilinçleri) Hur-i Iyn (her şeyi net, akı ak karayı kara gören özelliğe sahip bedenler) ile eşleştirdik. (Dişi huri kızı diye yorumlanan bu anlatımlar tümüyle diğer cennet yaşamı anlatımları gibi bir temsilî, sembolik anlatımdır. {"Meselül cennetilletiy" = CENNETİN TEMSİL (misal - benzetme) yollu anlatımı} 13. Ra'd: 35 ve 47. Muhammed: 15. . . {Sahih Hadis: Allâh buyurur ki; Sâlih kullarım için, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir aklın kavramadığı şeyler hazırladım! Buharî, Müslim ve Tırmızî} A. H. )
21 İman edenler ve imanlı olarak kendilerine tâbi olan zürriyetleri var ya; onlara kendilerinden gelenleri de ekledik! Onların kazançlarından hiçbir şeyi de eksiltmedik. . . Her kişi yaptığının getirisine bağlıdır!
22 Onlara temenni ettikleri meyve (marifet türleri) ve etten (özelliklerini açığa çıkaracakları bedensel özelliklerden) bol bol verdik.
23 Onda, sarhoşlatıp ne düşünüp söylediğini bilmez hâle getirmeyen içkiler kapışırlar!
24 Çevrelerinde gençlik dolu hizmetliler (enerjik kuvveler) koşuşur ki, sanki onlar saklı inci!
25 Birbirlerine dönüp geçmiş hâllerini konuşurlar.
26 Dediler ki: "Doğrusu biz daha önce ehlimiz içinde (korkudan) titreyenler idik. "
27 "Allâh bize lütfetti ve bizi (cehennem ateşi) Semum'un (insan bedeninin gözeneklerinden geçen zehirleyici dumansız ateş; mikrodalga radyasyon) azabından korudu!"
28 "Muhakkak ki biz bundan önce de O'na yöneliyorduk! Muhakkak ki O, Berr'dir, Rahıym'dir. "
29 (Rasûlüm) sen hatırlat! Rabbinin nimeti olarak, sen ne bir kâhin olarak açığa çıkarıldın ve ne de cin etkisi altında olan kişi!
30 Yoksa: "Bir şairdir. . . Bekleyelim bakalım zaman içinde ne olur sonu" mu diyorlar!
31 De ki: "Bekleyin bakalım! Muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"
32 Onlara bunu akılları mı emrediyor; yoksa onlar küstah bir toplum mu?
33 Yoksa "Onu uyduruyor" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmiyorlar!
34 Eğer sözlerinde sadıklarsa Onun benzeri bir söz getirsinler!
35 Yoksa onlar hiçbir etki olmadan mı yaratıldılar? Yoksa onlar mı yaratanlar?
36 Yoksa semâları ve arzı onlar mı yarattılar? Hayır, onlar yakîn sahibi değildirler.
37 Yoksa Rabbinin hazineleri onların indînde mi? Yoksa onlar mı her şeye hükmedenler?
38 Yoksa onların tırmanıp (ilâhî sırları) dinledikleri bir merdiveni mi var? (Eğer öyleyse) onların dinleyenleri apaçık bir karşı konulmaz delil getirsinler.
39 Yoksa kız çocuklar O'na ait de oğullar sizin mi?
40 Yoksa onlardan bir karşılık istiyorsun da, (bu yüzden) ağır bir borç yükü altına mı girmişler?
41 Yoksa gayb onların indînde de, (ne olacağını) onlar mı yazıyorlar?
42 Yoksa tuzak kurmak mı diliyorlar? O hakikat bilgisini inkâr edenler tuzağa düşenlerin ta kendileridir!
43 Yoksa onların Allâh'ın gayrı tanrıları mı var? Subhan'dır Allâh, ortak koştuklarından!
44 Eğer semâdan düşen bir parça görseler: "Üst üste yığılmış bulutlar" derler.
45 Bırak onları, dehşeti yaşayacakları (ölüm) günlerine kavuşuncaya kadar!
46 O gün ne tuzakları onlardan bir şey defeder ve ne de onlara yardım eden olur!
47 Muhakkak ki o zâlim olanlara oradakinden önce de bir azap vardır! Ne var ki onların çoğunluğu bilmezler.
48 Rabbinin hükmüne sabret! Muhakkak ki sen gözetimimizlesin! (Gece) kalktığında Rabbinin Hamdi olarak tespih et. . .
49 Gecenin bir kısmında ve yıldızlar kaybolurken de (Rabbinin Hamdi olarak) O'nu tespih et!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالطُّورِۙ 1
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍۙ 2
ف۪ي رَقٍّ مَنْشُورٍۙ 3
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ 4
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِۙ 5
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ 6
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِـعٌۙ 7
مَا لَهُ مِنْ دَافِـعٍۙ 8
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَٓاءُ مَوْراًۙ 9
وَتَس۪يرُ الْجِبَالُ سَيْراًۜ 10
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ 11
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي خَوْضٍ يَلْعَبُونَۢ 12
يَوْمَ يُدَعُّونَ اِلٰى نَارِ جَهَنَّمَ دَعاًّۜ 13
هٰذِهِ النَّارُ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ 14
اَفَسِحْرٌ هٰذَٓا اَمْ اَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ 15
اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 16
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَع۪يمٍۙ 17
فَاكِه۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۚ وَوَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ 18
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ 19
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍۚ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍ 20
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ 21
وَاَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ 22
يَتَنَازَعُونَ ف۪يهَا كَأْساً لَا لَغْوٌ ف۪يهَا وَلَا تَأْث۪يمٌ 23
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ۬ مَكْنُونٌ 24
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 25
قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا قَبْلُ ف۪ٓي اَهْلِنَا مُشْفِق۪ينَ 26
فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَوَقٰينَا عَذَابَ السَّمُومِ 27
اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّح۪يمُ۟ 28
فَذَكِّرْ فَمَٓا اَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍۜ 29
اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِه۪ رَيْبَ الْمَنُونِ 30
قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّص۪ينَۜ 31
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ 32
اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَۚ 33
فَلْيَأْتُوا بِحَد۪يثٍ مِثْلِه۪ٓ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَۜ 34
اَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُونَۜ 35
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَۜ 36
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَۜ 37
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ ف۪يهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۜ 38
اَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَـكُمُ الْبَنُونَۜ 39
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۜ 40
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَۜ 41
اَمْ يُر۪يدُونَ كَيْداًۜ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَك۪يدُونَۜ 42
اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ 43
وَاِنْ يَرَوْا كِسْفاً مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطاً يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ 44
فَذَرْهُمْ حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي ف۪يهِ يُصْعَقُونَۙ 45
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۜ 46
وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَاباً دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 47
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ 48
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ 49
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالطُّورِۙ
O Tur'a (Tur - Sinâ Dağı'nda Musa'nın karşılaştığı hakikate),
1
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍۙ
Satır satır yazılmış (tüm detayları ihtiva eden) BİLGİ'ye!
2
ف۪ي رَقٍّ مَنْشُورٍۙ
Menşur (açığa çıkmış) rakk'ta (algılanır fiiller boyutunda).
3
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ
Beyt-i Mamûr'a (Zâtî ilimle meydana gelmiş Esmâ mertebesi, Hakikat-i Muhammedî - mükemmel imar edilmiş ev - Allâh Esmâ'sından kaynaklanan halife özelliğini yaşamakta olan insan şuuru);
4
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِۙ
Ref'olunmuş (Fiiller mertebesinin fevki olan ilim) tavana,
5
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ
Kabarıp taşan (ilim - dalga {wave}) okyanusuna!
6
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِـعٌۙ
Muhakkak ki Rabbinin azabı elbette gerçekleşecek olgudur!
7
مَا لَهُ مِنْ دَافِـعٍۙ
Onu geri çevirecek güç yoktur!
8
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَٓاءُ مَوْراًۙ
O süreçte semâ (bilinç) allak bullak (şaşkın) olur!
9
وَتَس۪يرُ الْجِبَالُ سَيْراًۜ
Dağlar (benlikler) yürür gider! (Rabbin Bakıy'dir!)
10
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ
O süreci yalanlayanların vay hâline!
11
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي خَوْضٍ يَلْعَبُونَۢ
Ki onlar (o yalanlayanlar şimdi) daldıkları (dünyalarındaki hayalî değerler) içinde oynamaktadırlar!
12
يَوْمَ يُدَعُّونَ اِلٰى نَارِ جَهَنَّمَ دَعاًّۜ
O süreçte Cehennem Nârı'na karşı konulmaz şekilde sürüklenecekler!
13
هٰذِهِ النَّارُ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
"İşte bu, kendisini tekzip ettiğiniz o Nâr!" (denilir).
14
اَفَسِحْرٌ هٰذَٓا اَمْ اَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ
"Bu bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz?"
15
اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
"Yaşayın ateşte! Artık ister sabredin ister sabretmeyin; size fark etmez! Siz yaptıklarınızın sonuçlarını yaşamaktasınız!"
16
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَع۪يمٍۙ
Muhakkak ki korunmuşlar, cennetler ve nimetler içindedirler.
17
فَاكِه۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۚ وَوَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ
Rablerinin kendilerinde açığa çıkardığı ile keyiflidirler! Rableri (Varlıklarını meydana getiren Esmâ özellikleri), onları Cahîm (cehennem)'in azabından korumuştur.
18
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ
"Yaptığınız fiillerin sonucu olarak oluşanları afiyetle yeyin, için!"
19
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍۚ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍ
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslananlar olarak. . . Onları (bilinçleri) Hur-i Iyn (her şeyi net, akı ak karayı kara gören özelliğe sahip bedenler) ile eşleştirdik. (Dişi huri kızı diye yorumlanan bu anlatımlar tümüyle diğer cennet yaşamı anlatımları gibi bir temsilî, sembolik anlatımdır. {"Meselül cennetilletiy" = CENNETİN TEMSİL (misal - benzetme) yollu anlatımı} 13. Ra'd: 35 ve 47. Muhammed: 15. . . {Sahih Hadis: Allâh buyurur ki; Sâlih kullarım için, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir aklın kavramadığı şeyler hazırladım! Buharî, Müslim ve Tırmızî} A. H. )
20
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ
İman edenler ve imanlı olarak kendilerine tâbi olan zürriyetleri var ya; onlara kendilerinden gelenleri de ekledik! Onların kazançlarından hiçbir şeyi de eksiltmedik. . . Her kişi yaptığının getirisine bağlıdır!
21
وَاَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Onlara temenni ettikleri meyve (marifet türleri) ve etten (özelliklerini açığa çıkaracakları bedensel özelliklerden) bol bol verdik.
22
يَتَنَازَعُونَ ف۪يهَا كَأْساً لَا لَغْوٌ ف۪يهَا وَلَا تَأْث۪يمٌ
Onda, sarhoşlatıp ne düşünüp söylediğini bilmez hâle getirmeyen içkiler kapışırlar!
23
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ۬ مَكْنُونٌ
Çevrelerinde gençlik dolu hizmetliler (enerjik kuvveler) koşuşur ki, sanki onlar saklı inci!
24
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Birbirlerine dönüp geçmiş hâllerini konuşurlar.
25
قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا قَبْلُ ف۪ٓي اَهْلِنَا مُشْفِق۪ينَ
Dediler ki: "Doğrusu biz daha önce ehlimiz içinde (korkudan) titreyenler idik. "
26
فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَوَقٰينَا عَذَابَ السَّمُومِ
"Allâh bize lütfetti ve bizi (cehennem ateşi) Semum'un (insan bedeninin gözeneklerinden geçen zehirleyici dumansız ateş; mikrodalga radyasyon) azabından korudu!"
27
اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّح۪يمُ۟
"Muhakkak ki biz bundan önce de O'na yöneliyorduk! Muhakkak ki O, Berr'dir, Rahıym'dir. "
28
فَذَكِّرْ فَمَٓا اَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍۜ
(Rasûlüm) sen hatırlat! Rabbinin nimeti olarak, sen ne bir kâhin olarak açığa çıkarıldın ve ne de cin etkisi altında olan kişi!
29
اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِه۪ رَيْبَ الْمَنُونِ
Yoksa: "Bir şairdir. . . Bekleyelim bakalım zaman içinde ne olur sonu" mu diyorlar!
30
قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّص۪ينَۜ
De ki: "Bekleyin bakalım! Muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"
31
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ
Onlara bunu akılları mı emrediyor; yoksa onlar küstah bir toplum mu?
32
اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَۚ
Yoksa "Onu uyduruyor" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmiyorlar!
33
فَلْيَأْتُوا بِحَد۪يثٍ مِثْلِه۪ٓ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَۜ
Eğer sözlerinde sadıklarsa Onun benzeri bir söz getirsinler!
34
اَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُونَۜ
Yoksa onlar hiçbir etki olmadan mı yaratıldılar? Yoksa onlar mı yaratanlar?
35
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَۜ
Yoksa semâları ve arzı onlar mı yarattılar? Hayır, onlar yakîn sahibi değildirler.
36
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَۜ
Yoksa Rabbinin hazineleri onların indînde mi? Yoksa onlar mı her şeye hükmedenler?
37
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ ف۪يهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۜ
Yoksa onların tırmanıp (ilâhî sırları) dinledikleri bir merdiveni mi var? (Eğer öyleyse) onların dinleyenleri apaçık bir karşı konulmaz delil getirsinler.
38
اَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَـكُمُ الْبَنُونَۜ
Yoksa kız çocuklar O'na ait de oğullar sizin mi?
39
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۜ
Yoksa onlardan bir karşılık istiyorsun da, (bu yüzden) ağır bir borç yükü altına mı girmişler?
40
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَۜ
Yoksa gayb onların indînde de, (ne olacağını) onlar mı yazıyorlar?
41
اَمْ يُر۪يدُونَ كَيْداًۜ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَك۪يدُونَۜ
Yoksa tuzak kurmak mı diliyorlar? O hakikat bilgisini inkâr edenler tuzağa düşenlerin ta kendileridir!
42
اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Yoksa onların Allâh'ın gayrı tanrıları mı var? Subhan'dır Allâh, ortak koştuklarından!
43
وَاِنْ يَرَوْا كِسْفاً مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطاً يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ
Eğer semâdan düşen bir parça görseler: "Üst üste yığılmış bulutlar" derler.
44
فَذَرْهُمْ حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي ف۪يهِ يُصْعَقُونَۙ
Bırak onları, dehşeti yaşayacakları (ölüm) günlerine kavuşuncaya kadar!
45
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۜ
O gün ne tuzakları onlardan bir şey defeder ve ne de onlara yardım eden olur!
46
وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَاباً دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Muhakkak ki o zâlim olanlara oradakinden önce de bir azap vardır! Ne var ki onların çoğunluğu bilmezler.
47
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ
Rabbinin hükmüne sabret! Muhakkak ki sen gözetimimizlesin! (Gece) kalktığında Rabbinin Hamdi olarak tespih et. . .
48
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ
Gecenin bir kısmında ve yıldızlar kaybolurken de (Rabbinin Hamdi olarak) O'nu tespih et!
49

Sureler

Mealler
Necm Suresi
Sonraki