Sureler
Mealler
No Meal                    
1 Bu, daha önce aranızda antlaşma yaptığınız ortak koşanlara bir uyarıdır.
2 Yer yüzünde dört ay (savaşın yasak olduğu aylarda) dolaşın. Bilin ki (budan sonra başınıza geleceklerde) Allah'ı engelleyecek hiçbir gücünüz yok. Şüphesiz Allah, gerçekleri inkar edenleri alçaltacaktır.
3 (Aynı zamanda) Bu sözler büyük hac gününde, Allah'ın ve Elçisinin insanlara duyurusudur. Şunu iyi bilin ki Allah ve Elçisi müşriklerden tamamen uzaktır. Eğer tövbe edip de Allah'a ortak koşmaktan vazgeçerseniz sizin için hayırlı olur. Yok eğer, ortak koşmaya devam ederseniz, bundan böyle Allah'ın sizi cezalandırmasına engel olamazsınız. İnkar edenleri acıklı bir azapla müjdele.
4 Ancak, Allah'a şirk koşanlarla antlaşma yapmışsanız, onlarda bu antlaşmalara uyuyorlar ve sizinle savaşanlara arka çıkıp yardım etmiyorlarsa, sizde antlaşma şartlarını yerine getirin ve süresine uyun. Allah korunanları sever.
5 Savaşmanın yasak olduğu aylar sona erdiğinde, (sizinle savaş halinde olan) Allah'a ortak koşanları nerde yakalarsanız öldürün, onları yakalayın, kuşatıp etkisiz hale getirin ve onları (harekat alanlarını daraltmak ve engellemek amacıyla) her taraflarından gözetin. Allah'a ortak koşmaktan vazgeçip, namazlarını kılıp, zekatlarını verirlerse, artık onları kendi hallerine bırakın. Ebetteki Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.
6 Allah'a ortak koşanlardan herhangi birisi, senden yardım (sığınma) dilerse, ona yardım et ki, belki Allah'ın sözlerini işitir de (İslam'a ısınır) teslim olur. Onu kendi yurduna emniyetli bir şekilde ulaştır. (Onların Allah'a ortak koşmaları) Gerçekleri bilmeyen bir toplum olmalarından dolayı olabilir.
7 Allah'a ortak koşanların, Mescid-i Haram yanında sizinle yaptıkları sözleşmeden başka, Allah ve elçisinin yanında nasıl bir sözleşmeleri olabilir ki? Onlar size doğru ve düzgün davranırlarsa, sizde onlara doğru ve dürüst davranın. Şüphesiz Allah sakınıp korunanları sever.
8 Halbuki onlar size galip gelselerdi, size karşı ne akrabalık sorumluluklarını, nede sizi korumayı düşünüp gözetmeyeceklerdi. (Siz galipsiniz diye) Kalpleri size karşı oldukları halde, dilleriyle sizi razı etmeye çalışıyorlar. Onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
9 Allah'ın ayetlerini az bir ücret karşılığında satmışlar, sonrada Allah'ın yolundan insanları alıkoymuşlardı. Onların yaptıkları şeyler ne kadar kötü.
10 Onlar, inananlar için ne akrabalık bağını, nede koruma görevini gözetirler. İşte onlar haddi aşan kimselerdir.
11 Yinede tövbe ederler, namazı kılarlar ve zekatlarını verirlerse, artık böyle yapanlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir toplum için ayetleri böyle açıklıyoruz.
12 Sizinle yaptıkları antlaşmalara uyacaklarına dair yeminlerini bozarlarda, dininizi karalarlarsa, onların yeminleri düşmüştür (geçersizdir). Sizde, bu şekilde davranan inkarcı topluluklarla savaşın ki, belki yaptıklarından vazgeçerler.
13 Yeminlerini bozmuş ve elçiyi (Mekke den) çıkarmak için mücadele eden ve size saldırıyı ilk defa başlatanlarla savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan mı korkuyorsunuz? Eğer inanıyorsanız Allah, korkulmaya daha layık olandır.
14 Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları alçaltsın ve size, onlara karşı yardım etsin, aynı zamanda inanan bir topluluğun kalplerini ferahlatsın.
15 Sonra sizin kalplerinizdeki kini ve öfkeyi yok etsin. Allah, tövbe etmeyi dileyen kimsenin tövbesini kabul eder. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilen ve ona göre hüküm verendir.
16 Allah sizden kendi yolunda kimlerin (samimi olarak) savaştığını ve Allah'ın, elçisinin ve inananlardan başkasının yardımlarını talep etmeyenleri bilmeden, terk edileceğinizi mi zannediyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
17 Kendi inkarlarına kendileri şahit oldukları halde, Allah'ın mescitlerinin (onarılması veya) yapılması, ortak koşanların işi değildir. Ortak koşanların yaptıklarının hepsi boşa gitmiş olup, ayrıca onlar, ateşin içinde sürekli olarak kalacaklardır.
18 Allah'ın mescitlerini yapma (onarma) işi, Allah'a ve ahiret gününe inananların, namaz kılanların, zekat verenlerin ve yalnızca Allah'a saygı duyup korkanların işidir. Onların, Allah'ın doğru yolunu takip etmeleri umulur.
19 Siz, hacda su dağıtma ve Mescid-i Haramın onarılmasını, Allah'a ve ahiret gününe inanmakla, Allah yolunda mücadele etmekle bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah'ın yanında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
20 İman edenlerin, hicret edenlerin ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanların, Allah katında dereceleri çok büyüktür. İşte onlar gerçekten kurtuluşa kavuşanlardır.
21 Rableri onlara, kendinden bir merhamet ve hoşnutluğu, ayrıca onlar için, içinde bol nimetler olan cennetleri müjdeliyor.
22 O cennetlerde sürekli kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah'ın katında büyük karşılıklar (ecir) var.
23 Ey İman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz inkar etmeyi iman etmekten daha çok seviyorlarsa onları asla kendinize yardımcı (veli) edinmeyin. Kim onları veli edinirse, böyle yapanlar zalimlerdir.
24 Deki "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kendi mensubu olduğunuz toplumunuz, biriktirmek için çaba gösterdiğiniz mallar, zarara uğramasından korktuğunuz ticaret ve içinde oturmaya razı olduğunuz mekanlar, size Allah dan, onun elçisinden ve Allah'ın yolunda mücadele etmekten daha sevimli geliyorsa, Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Elbetteki Allah, yoldan çıkmış bir toplumu doğru yola ulaştırmaz.
25 Pek çok yerlerde Allah size yardım etmişti. Huneyn gününde savaşa kalabalık olarak gitmeniz hoşunuza gitmişti. Fakat kalabalık olmanız size hiçbir şekilde fayda sağlamamış,.hatta yer yüzü bütün genişliğine rağmen dar gelmiş ve arkanıza dönüp kaçmıştınız.
26 Daha sonra Allah, elçisine ve inananlara bir sükunet vermiş ve sizin göremediğiniz bir ordu indirmiş ve gerçekleri inkar edenlere azap etmişti. Bu azap, onların inkar etmelerinin karşılığıdır.
27 Sonra Allah dilediği kimseye azap etmekten vazgeçer. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
28 Ey İman edenler! Müşrikler (Allah'a ortak koşmakla) kendilerini kirletmişlerdir. Bu yıldan sonra onları Mescid-i Harama yaklaştırmayın. Eğer (Kabeyi ziyaret edenlerin bıraktıkları paralardan dolayı) fakir kalmaktan korkarsanız, Allah sizi dilerse, lütfuyla zengin eder. Allah şüphesiz her şeyi bilen ve hükmünü ona göre verendir.
29 Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyenlerle, Allah ve O nun elçisinin haram ettiklerini yasaklamayanlarla, kendilerine kitap verilenlerden, doğru ve gerçek olan Allah'ın dinini din olarak kabul etmeyenlerle, kendi elleriyle size boyun eğerek, cizye verinceye kadar savaşın.
30 Yahudiler dediler ki "Üzeyr Allah'ın oğludur." Hıristiyanlarda "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu sözler, daha önceki inkarcıların uydurdukları sözler olup, onlardan duyduklarının aynısını ağızlarıyla söylüyorlar. Allah onların canlarını alsın, nasılda uyduruyorlar.
31 Onlar hahamlarını ve rahiplerini ve Meryem'in oğlu Mesih'i Allah dan başka rabler edindiler. Halbuki onlara, kendisinden başka ilah olmayan, tek bir ilaha kulluk etmeleri emredilmişti. O (Allah), onların koştukları düzmece ilahlardan uzaktır.
32 Allah'ın nuru olarak, indirdiği kitabın yol gösterici özelliğini, dilleriyle uydurdukları yalanlarla, insanlar üzerindeki etkisini kaldırmaya çalışıyorlar. Ama doğruları kabul etmeyenler istemeseler de Allah, yol gösteren ve insanları aydınlatıcı nuru olan kitabın indirilmesini tamamlayacaktır.
33 Elçisini, en doğru yola götüren kitap ve kendisine ait hak din ile gönderen O dur. Allah'a ortak koşanların hoşlarına gitmese de, batıl olan dinlerini ortadan kaldırıp, onların yerine geçmesi için (nurunu göndermiştir).
34 Ey İman edenler! Yahudi hahamlarından ve Hıristiyan rahiplerinden pek çoğu, insanların mallarını batıl yollarla yemek için ve insanları hak olan Allah'ın dininden uzaklaştırmak için çalışıyorlar. Altını ve gümüşü biriktirip, onu Allah yolunda harcamıyorlar. Onları acıklı bir azapla müjdele.
35 O gün, (dünyada biriktirdikleri altın ve gümüşler) cehennem ateşinde kızdırılıp, onların alınlarına, yüzlerine ve sırtlarına basılacak ve "Bunlar, kendiniz için biriktirdiğiniz hazine, biriktirdiklerinizin azabını tadın" denilecek.
36 Allah kitabında belirttiği gibi, gökleri ve yeri yarattığı günden beri, Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bu on iki aylardan dört ay, haram aylardır. İşte gerçek dosdoğru din budur ve sakın ola ki (haram aylarda) yanlışlıklar yapıp ta nefislerinize haksızlık yapmayın. Allah'a ortak koşanlar sizinle toplu olarak nasıl savaşıyorlarsa, sizde topluca Allah'a ortak koşanlarla savaşın. Bilin ki Allah sakınıp korunanlarla beraberdir.
37 (Haram ayları işlerine geldiği gibi) Uzatmak veya öne almak, inkarcılıkta daha da aşırı gitmektir. Bu uygulama ile doğruları inkar edenler, Allah'ın haram ettiklerini meşrulaştırmak için, bir yıl haram aylardaki yasakları helal, diğer yılda helal saydıklarını haram ederek, insanları saptırmak için kafalarını karıştırıyorlar. Yaptıkları kötülükler onlara süslü gösterildi. Allah inkarcı toplulukları doğru yola eriştirmez.
38 Ey İman edenler! Size ne oluyor ki, Allah yolunda savaşmak için, "Haydi yürüyün" denildiğinde, bulunduğunuz yerde ağırlaşıp kaldınız. Yoksa ahiret hayatına karşılık, dünya hayatına razı mı oldunuz? Dünya hayatındaki elde ettikleriniz, ahiret hayatında elde edeceklerinize göre çok azdır.
39 Eğer savaş için çıkmazsanız, Allah da size acıklı bir azap ile azap eder. Sonra da sizi, sizden başka bir toplumla değiştirir. Siz de elçiye hiçbir zarar veremezsiniz Allah her şeye güç yetirendir.
40 Eğer Allah'ın elçisine siz yardım etmezseniz, şüphesiz inkar edenler elçiyi (Mekke den) çıkardıklarında, mağarada ikincinin ikincisi arkadaşına "Üzülme, Allah bizimle beraber" dediğinde Allah, korkan arkadaşını sakinleştirmiş ve onların görmediği bir ordu indirerek onlara yardım etmişti. Böylece Allah'ın kelimeleri çok yüce olduğu için, Allah inkar edenlerin sözlerini alçaltmıştır. Allah en güçlü olan ve her şeye hükmünü geçirendir.
41 (Savaş için çıkmanız) İster hafif gelsin, ister ağır gelsin, mutlaka çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla savaşın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
42 Eğer bu savaşta bol kazanç ve kolay bir sefer olsaydı, elbetteki sana katılacaklardı. Bu kazanç onlara çok uzak bir ihtimal geldi. Eğer güçleri yetse, seninle birlikte çıkacaklarına dair yemin ederek, kendi kendilerini helak edeceklerdi. Allah biliyor ki, şüphesiz onlar yalan söylüyorlar.
43 Allah seni bağışlasın, sana kimlerin doğru söylediğini, kimlerinde sana yalan söylediğinin açığa çıkarıp öğrenmeden, onlara niçin izin verdin?
44 Allah'a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda savaşmak için senden izin istemezler. Allah sakınıp korunanları bilendir.
45 Ancak, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, kalplerinde şüphe olanlar senden izin isterler. Ayrıca onlar, kendi içlerindeki şüphelerden dolayı da tereddüt içerisindedirler.
46 Eğer onlar savaşa çıkmak isteseydiler, hazırlık yaparlardı. Ancak Allah onların savaş için evden çıkışlarını beğenmeyip onları engelledi ve onlara "Evlerde oturanlarla beraber oturun" denildi.
47 Onlar sizin içinizde savaşa çıkmış olsalardı, yalnızca size külfet olacak ve aranızda ikilik çıkarmak isteyeceklerdir ki, içinizde onları dinleyip uyacak kimseler var. Allah haksızlık yapanları en iyi bilendir.
48 Önceden de bozgunculuk (fitne) çıkarmak istemişlerdi, Ancak, onların hoşuna gitmese de, Allah dan gerçekler gelip, doğrular açıkça ortaya çıkıncaya kadar, senin aleyhinde pek çok işler çevirmişlerdi.
49 Onların içinden "Bana izin ver, beni savaşla sınama" diyenler var. Böyle bir şey istemekle bir çelişki (fitne) içine düşmüyorlar mı? Elbette ki cehennem, gerçeklere karşı çıkanları çepeçevre kuşatacaktır.
50 Sana bir iyilik isabet ederse, bu onları çok üzer. Eğer senin başına kötü bir şey gelirse, "Biz önceden tedbirimizi aldık" diyerek, (onun için kötülük başımıza gelmedi diye) sevinerek çekip giderler.
51 Deki "Bizim başımıza gelen, yalnızca Allah'ın bizim için planladığından başka bir şey değildir. O dur bizim sığındığımız tek merci." İnananlar yalnızca Allah'a güvenip dayansınlar."
52 Deki "Siz bize Allah dan iki güzellikten biri olanın, başımıza gelmesini mi bekliyorsunuz. Bizde, sizin başınıza gelecek azabın Allah'ın katından mı, yoksa bizim ellerimizle olacağını, beklemekteyiz. Siz bekleyip görün, bizde bekleyip göreceğiz."
53 Deki "İnsanlara ister gönüllü, isterseniz gönülsüz yardım edin, sizler yoldan çıkmış bir topluluk olduğunuz için, yardımlarınız asla kabul edilmeyecektir."
54 Onların insanlara yapmış oldukları yardımların kabul edilmesine engel olan şey, Allah'ı ve Elçisini kabul etmemeleri, sonra namaza istemeye istemeye gelmeleri ve insanlara yaptıkları yardımları gönülsüz yapmalarındandır.
55 Sakın ola ki onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah istiyor ki, bu dünya hayatında onlara, kendi malları ve evlatları ile azap etsin ve inkarları ile birlikte yok olup gitsinler.
56 Kesinlikle sizin tarafınızda olmadıkları halde, sizin tarafınızda olduklarına dair Allah'a yemin ediyorlar. Ancak onlar, gerçekten (sizden) çok farklı bir toplum.
57 Eğer onlar sığınacak bir yer, yahut bir mağara, veyahut da girebilecekleri bir delik bulsalar, koşa koşa oralara girerlerdi.
58 Onların içinde senin sadakaları dağıtmandan rahatsız olup, seni çekiştirenler var. Eğer sadakalardan onlara da verirsen, ondan hoşnut olurlar. Yok eğer vermezsen, birden bire çılgına dönerler.
59 "Allah bize yeter, Allah bize lütfundan ve O nun elçisi de (adil bir şekilde) verecek. Biz yalnızca Allah'a yöneliriz" diyerek, keşke Allah ve elçisinin verdiklerine razı olsalardı.
60 Ancak sadakalar fakirlerin, çalışamayacak durumda olanların, sadakaları toplamakla görevlendirilen memurların, kalpleri Allah'ın dinine ısındırılanların, kölelerin kölelikten kurtulması için, borçlarını ödeyemeyecek duruma gelenlerin, Allah yolunda savaşmak için ve yolda kalmışların hakkıdır. Allah her şeyi bilen ve hükmünü ona göre verendir.
61 Onların içinden "Elçi her sözü dinliyor" diyerek Peygambere eziyet edenler var. Sizin için en hayırlı kulak (dinleyen), Allah'a ve O na inananlara inanmaktır. Bu şekilde yapmak içinizden iman edenler için bir rahmettir. Ama Allah'ın elçisine eziyet edenler için de, acıklı bir azap vardır.
62 Sizleri memnun etmek için Allah adına yemin ediyorlar. Halbuki, iman etmiş olsalardı, Allah ve O nun elçisi razı edilmeye daha layıktı.
63 Onlar bilmiyorlar mı? O (Allah), Allah ve elçisi ile uğraşan kimseyi, içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi ile cezalandıracaktır. Bu ceza büyük bir aşağılanmadır.
64 İki yüzlü davrananlar kendilerine, kalplerinde olanları onlara haber verecek bir sure indirilmesini bekliyorlar. Deki "Siz alay edin bakalım, elbetteki Allah beklediğinizi başınıza getirecek."
65 Eğer onlara sormuş olsan, şöyle derler "Biz oyalanıp oyun oynuyorduk." Onlara deki "Hayır hayır siz, yalnızca Allah, O nun indirdiği ayetler ve elçisiyle alay ediyordunuz."
66 Siz şimdi, Allah kalplerinizdekini açığa vurdu diye kendinizi temize mi çıkarıyorsunuz? (Bunun için) Özür beyan etmeyin, siz açıkça imanınızdan sonra inkar ettiniz. Eğer sizden bir kısmınızı bağışlasak da, işledikleri günahlardan dolayı yinede bir kısmını azaba uğratırız.
67 İki yüzlü erkekler ile iki yüzlü kadınlar birbirleriyle anlaşırlar. Birbirlerine kötülük yapmayı emreder ve başkalarına iyilik yapmayı da yasaklarlar. Aynı zamanda elleri de çok sıkıdırlar. Onlar, Allah'ı unutmuşlar, Allah da onları unutmuştur. Şüphesiz, iki yüzlü davrananların tümü, yoldan çıkmış kimselerdir.
68 Allah iki yüzlü davranan erkeklere, iki yüzlü davranan kadınlara ve doğruları inkar edenlere, içlerinde sürekli kalacakları cehennem ateşini vaat etmiştir. O ateş onlara yeter ve Allah onlara lanet etmiş olup, onlar için kalıcıcı bir azap vardır.
69 Sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlatça sizden daha zengin olanlar, paylarına düştüğü kadarını geçimlik olarak elde ettiler. Sizden öncekilerin paylarına düşeni elde ettikleri gibi, sizde kendi payınıza düşen kadarını geçimlik olarak elde ettiniz. Sonra faydasız şeylerle uğraşanlar gibi, sizde boş ve faydasız şeylerle vakit geçirdiniz. İşte böyle yapanların dünya hayatında yaptıkları, hem bu dünyada, hemde ahirette boşa gitmiştir. Ziyana uğrayanlar işte bunlardır.
70 Onlardan önce yaşamış olan Nuh kavminin, Ad, Semud, İbrahim'in kavminin, Medyen halkının ve daha nice yerle bir olmuş toplumların haberleri onlara gelmedi mi? Onların arasından Allah'ın seçtiği elçiler, onlara açık deliller getirmişti. Allah onlara zulmetmemiş, ancak onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
71 İnanan erkeklerle inanan kadınlar, birbirlerinin yardımcılarıdır. Aralarında iyiliği emrederler ve kötü olan şeyleri de yasaklarlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah'a ve O nun elçisine itaat ederler. Allah'ın merhamet edeceği kimseler işte onlardır. Elbetteki Allah her şeye güç yetiren ve her şeyin hükmünü verendir.
72 Allah, inanan erkeklerle inanan kadınlara, içlerinde sürekli kalacakları, altlarından ırmakların aktığı cennetleri vaat etmiş, o cennetler içerisinde tertemiz evler, nimet bahçeleri ve hepsinden daha büyüğü, Allah'ın onlardan hoşnutluğu var. İşte en büyük kurtuluş odur.
73 Ey Haberci (Nebi)! Hakikati inkar edenler ve iki yüzlü davrananlarla mücadele et ve (sakın ola, taviz vermeden) onlara sert davran. (Hesap gününde) Onların sığınacağı yer cehennemdir. Orası ne kötü bir yer.
74 Konuştukları şeyler, kesinlikle Allah'ın emirlerini inkar etmek olduğu halde, söyledikleri şeyler için, söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Aynı zamanda onlar İslam'a girdikten sonrada, İslam'ın emrettiklerini kabul etmemişlerdi. Sonrada elde edemedikleri şeyleri elde etmek ve Allah'ın lütfundan ve elçisisin verdiklerine karşılık, yalnızca intikam almak için uğraştılar. Yinede onlar, bu tutumlarından vazgeçerlerse (tövbe ederlerse) onlar için hayırlı olur. Yok eğer aynı şekilde ikiyüzlü davranmaya devam ederlerse, Allah onlara hem bu dünyada ve hemde ahirette acıklı bir azap ile azap eder. Sonra yer yüzünde onları Allah'a karşı koruyacak ne bir koruyucuları ve nede bir yardımcıları bulunur.
75 Onların içinden, eğer Allah lütfu ile onlara (dünyalık) verirse, elçinin getirdiği dini kabullenip tasdik edeceklerine ve emredilen doğru işlerin hepsini yapacaklarına dair, Allah'la antlaşma yapanlar vardı.
76 Allah da onlara lütfundan verince, verdiklerine sıkı sıkı sarılıp cimrilik ettiler ve antlaşmaları arkalarına atıp yüz çevirdiler.
77 Yaptıkları antlaşmaları yalanlayarak Allah'a karşı çıkmaları sebebiyle, Allah da onların kalplerine, O na kavuşuncaya kadar ikilik (nifak) soktu.
78 Onlar bilmiyorlar mı ki? Allah gizledikleri sırların tümünü ve gizli gizli bir araya gelip hazırladıkları komploların hepsini da biliyor. Şüphesiz Allah bilinmeyenleri en iyi bilendir.
79 İnananlardan yalnızca "Sadaka verin" emrine gönülden itaat edenleri ve Allah için samimi gayretten başka bir çaba sarf etmeyenleri çekiştirip, sonrada alay edenler var ya, Allah da onlarla alay etmiş ve onlar için de ayrıca, acıklı bir azap hazırlamıştır.
80 Onlar için istersen bağışlanma dile, istersen bağışlanma dileme, hatta yetmiş defa da onların bağışlanmalarını dilesen, asla Allah onları bağışlamayacak. Çünkü onlar Allah ve elçisini inkar ettiler. Allah, yoldan çıkmış bir topluluğu asla doğru yola iletmez.
81 (Savaşa gitmemek için) Yemin edenler, savaşa giden Allah'ın elçisinin arkasından (gitmeyip) oturduklarına sevindiler. Onlar malları ve canları ile Allah yolunda mücadele etmekten hoşlanmadılar. Sonra insanlara "Bu sıcakta savaş için çıkmayın" dediler. Eğer anlayabilirlerse! Onlara deki "Cehennem sıcağı bundan daha şiddetlidir."
82 Onlar az gülsünler, kazandıklar şeylerin cezasına karşılık çok ağlasınlar.
83 Allah, onlardan bir gurubu sana gönderince, seninle beraber savaşa gitmek için izin isterlerse onlara deki "Benimle birlikte asla savaşa çıkmayacak ve benimle birlikte asla düşmanla savaşamayacaksınız. Çünkü ilk defasında benimle birlikte çıkmayıp oturmaya razı olmuştunuz. Şimdi de arkada kalanlarla beraber oturun."
84 Eğer onlar ölürlerse, ebedi olarak onların (cenaze) namazlarını kılma ve kabirlerinin başında (bağışlanmaları için) durma. Zira onlar Allah ve elçisini inkar etmişler, sonrada yoldan çıkmış günahkarlar olarak ölmüşlerdir.
85 Onların mallarının ve evlatlarının çokluğu senin hoşuna gitmesin. Allah dünyada onlara azap etmeyi ve canlarının inkar etmiş olarak yok olmasını diliyor.
86 Allah'a inanmaları ve Allah yolunda savaşmaları için bir sure indirildiğinde, gerçekten savaşabilecek güçte oldukları halde senden, "Bırak bizi, oturanlarla beraber oturalım" diyerek izin isteyenler var.
87 Onlar geride kalanlarla birlikte oturmaya razı oldular. Bundan dolayı Allah onların kalplerini kapattı. Artık doğruları anlamaya yanaşmazlar.
88 Ancak, elçi ve onunla birlikte iman edenler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşırlar. Onlar için güzel karşılıklar olduğu gibi, kurtuluşa erenlerde onlardır.
89 Allah onlar için, içlerinde sürekli olarak kalacakları, altlarından ırmakların aktığı nefis bahçeler hazırlamıştır. Gerçekten büyük kurtuluş budur.
90 Allah'ı ve elçisini yalanlayıp oturanlar olduğu gibi, bedevi araplardan savaşa gitmemek için özür beyan edip, izin istemeye gelenler var. Gerçekten onların içinden inkar edenlere acıklı bir azap isabet edecek.
91 Savaşa gidemeyecek kadar zayıf olanlar, hasta olanlar ve sarf edecek hiçbir şey bulamayanlar, samimi davrandıkları müddetçe onlar için sorumluluk yok. İyilik yapmak isteyenler için yollar tükenmez. Allah bağışlayan ve acıyandır.
92 Birde, kendilerinin savaşa gitmeye vasıtaları olmadığı için, onları savaşa götürmen için gelen fakirler var ya, onlara "Sizi savaşa götürecek imkanımız yok, geriye dönün" dediğinde, savaşa gidemeyecek vasıtaları olmama üzüntüsünden gözleri yaşlarla dolar.
93 Ancak zengin ve güçlü oldukları halde, senden izin isteyerek geride kalanlarla birlikte oturmaya razı olanlar için yol (sorumluluk) vardır. Böylelerinin Allah kalplerini kapatmış, bundan sonra sorumluluklarını bilmezler.
94 Savaştan döndükten sonra, size mazeretler uyduruyorlar. Onlara deki "Bize mazeret uydurmayın, size kesinlikle inanmayacağız. Çünkü Allah, sizin durumunuzu bize bildirdi. Allah yaptıklarınızı görecek ve elçisi de (Allah'ın ona haber vermesiyle) görecek, sonra gizli ve aşikar her şeyi bilen Allah'a döndürüleceksiniz ve yaptıklarınızın hepsini size tek tek haber verecek.
95 Siz savaştan döndükten sonra, onların mazeretlerini kabul etmeyip onlardan yüz çevireceksiniz diye, bütün güçleri ile Allah'a yemin edecekler. Onlardan yüz çevirin, çünkü onlar pisliktir. Kazandıklarının karşılığında kalacakları yer cehennemdir.
96 Onlardan razı olmanız için, durmadan size Allah adına yemin edecekler. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah yoldan çıkmış bir topluluktan elbetteki razı olmaz.
97 Bedevi araplar inkar ve iki yüzlü davranma konusunda daha şiddetlidirler. Çünkü onlar Allah'ın elçisine indirdiklerini bilmediklerinden, (İslam'a) karşı cephe alıyorlar. Allah şüphesiz ki her şeyi bilen ve ona göre hüküm verendir.
98 Ve yine bedevi araplardan infak ettikleri her şeyin kendileri için bir yük olduğunu kabul edenler var. Bulunduğunuz durumdan kötü duruma düşmenizi bekliyorlar. Ancak onlar kötü duruma düşecekler. Allah her şeyi işten ve bilendir.
99 Birde, bedevi araplar içinde Allah'a ve ahiret gününe inananlar var. Allah için harcadıkları her şey, onları Allah'a yakınlaştıracak ve elçinin yardımını elde edecekler. Bu şekildeki davranış, yakınlaşmanın sebebi değil mi? Allah da onları rahmeti içine koyacak. Allah elbetteki bağışlayıcı ve merhametlidir.
100 Hicret edenlerden ve onlara yardım eden Medineliler den iyi ve güzel işlerde onlara tabi olanların, öncülükte liderlik yapanlar ve önderlikte yarışanlardan Allah razı olmuş, onlarda Allah dan razı olmuşlardır. Rableri onlar için, içinde sürekli kalacakları altlarından ırmakların aktığı bahçeleri hazırlamıştır. İşte, en büyük kurtuluş budur.
101 Çevrenizde olan Bedevi Araplardan iki yüzlü davrananlarla, Medineliler den de ikiyüzlülüğü alışkanlık haline getirenler var, ama siz iki yüzlülerin kimler olduğunu asla bilemezssin, ancak onları biz biliyoruz. Onlara iki defa azap edeceğiz ve sonrada büyük bir azaba döndürülecekler.
102 Birde, günahlarının farkında olduğu halde, iyi ve doğru olan yapılması gerekli şeylerle, kötü ve çirkin yapılmaması gerekenleri birbirine karıştıranlar var. Allah'ın, onların tövbelerini kabul etmesi umulur. Muhakkak ki Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
103 Onların mallarından sadakalarını al ki, bunlarla (sadakalarla) onları temizlemiş ve arındırmış olursun. Onlara dua et, zira senin onlar için dua etmen onları rahatlatır. Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.
104 Onlar bilmiyorlar mı? Allah kullarının tövbelerini kabul edendir ve sadakaları da kabul eden O dur. Şüphesiz ki Allah tövbeleri kabul eden ve merhamet edendir.
105 Deki "(istediğiniz) şeyleri yapın. Sonra yaptığınız her şeyi Allah görecek, elçisi ve inananlar da görecek. Daha sonra da gizli ve açık olan her şeyi bilen Allah'a döndürüleceksiniz. Yaptığınız her şey size haber verilecek.
106 Allah'ın emrine (savaşın çağrısına) uymayan diğerlerine gelince, ya Allah onlara azap edecek, yada onların pişmanlıklarını kabul edip bağışlayacak. Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü verendir.
107 Gerçekleri inkar etmek, inananların arasını ayırmak ve daha önce Allah ve Elçisi ile savaşmış kimselerin inananları gözetlemeleri için, zararlı bir mescit kuranlar var ya, (size, bu mescidin edinilme sebebi için) "Bizim, yalnızca güzel bir şey yapmaktan başka amacımız yok" diye yemin edecekler. Fakat onlar şüphe yok ki yalan söyleyenlerdir.
108 O Mescid de hiçbir zaman namaz kılma. Ancak yapılış amacı yalnızca Allah'a ibadet edilmesi ve Allah dan korunma bilincini kazandırmak için tesis edilmiş, ilk yapılan mescit, namaz kılmaya daha layık değilmi? Sonra bu mescide gelenlerin amacı yalnızca kendilerini kötülüklerden temizlemeyi, arınmayı sevmeleridir. Allah temizlenenleri sever.
109 Allah dan korunmak ve O nun rızasını kazanmak için yapılmış bir mescit mi daha hayırlı? Yoksa kaygan bir uçurum kenarına bina edilmiş ve kullananı cehenneme kaydıran bir mescit mi daha hayırlıdır? Allah haksızlık yapan toplumları doğru yola iletmez.
110 Kalplerinde şüphe olduğu halde, bu tür yapıları yapanların yaptığı her şey onların kalplerini paralamaktan başka bir şey değildir. Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü verendir.
111 Allah, kendine inananların canlarını ve mallarını, onlara cennetler vaat ederek satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar. Öldürür veya öldürülseler dahi Tevrat'ta, İncil de ve Kur'an da onlar için cennet, vaat edilmiş olan bir haktır. Allah dan daha çok vaadini yerine getiren kim vardır. O halde, Allah la yaptığınız alış veriş için sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.
112 Allah'a tövbe edip yönelenler, kulluk edenler, O nu övgü ile yüceltenler, O nun rızası için seyahat edenler, saygı ile önünde eğilip secde edenler, insanlara iyilikleri emredip, kötülükleri yasaklayanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları koruyup aşmayanlar (gerçek inanmış kimselerdir). İnananları müjdele.
113 Bir peygamber ve inananlar için, yakın akrabaları da olsa, inandığı ve yaptıklarından dolayı, onların cehenneme girecekleri kesin ve açıkça belli olduktan sonra, onlar için Rablerinden bağışlanma dilemeleri mümkün değildir.
114 İbrahim babası için, ona daha önce "Senin için Rabbim den bağışlanmanı dileyeceğim" diye söz verdiğinden, bağışlanmasını diledi. Ancak babasının kesinlikle Allah'ın düşmanı olduğu açığa çıktığında, artık ondan uzaklaştı. İbrahim çok ince ve yumuşak huylu birisi idi.
115 Allah bir topluma doğru yolu gösterdikten sonra, onların açıkça sakınıp korunmaları gereken şeyleri bildirmedikçe, asla o toplumu saptırmaz. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
116 Allah, göklerde ve yerde olanların kendisine ait olduğu tek İlah dır. Hayat verip yaşatanda O dur, öldürende O dur. Sizin için ondan başka ne bir koruyanınız, nede bir yardımcınız vardır.
117 Allah, peygamberin, Allah için hicret edenlerin ve zor anlarında onlardan bir gurubunun neredeyse kalplerinin kayacağ, Allah'ın elçisine tabi olmuş ensar'ın da tövbelerini de kabul etti. Sonra da onlara (ensara) azap etmekten vaz geçti. Çünkü O, onlara çok şefkatli ve merhametli olandır.
118 İhtilaf eden üç gurubun (Allah tövbelerini de kabul etti). Savaş esnasında yer yüzü bütün genişliğine rağmen onların üzerine dar gelmişti ve canlar iyice daralmış, yalnızca Allah dan başka sığınacak yer kalmadığını öğrenmişlerdi. Sonra Allah, onların içlerine düşen sıkıntıdan dolayı yaptıkları tövbelerini kabul etti. Muhakkak ki Allah tövbeleri kabul eden ve merhametli olandır.
119 Ey İman edenler Allah dan korunun ve doğru iş yapanlarla beraber olun.
120 Medine halkı ve onların yakın çevresinde yaşayan bedevi Araplar için, Allah'ın elçisinin gerisinde kalmaları ve kendi nefislerini Allah elçisinin önünde tutup gözetmeleri doğru değildir. Onlar için Allah yolunda savaşırken başlarına gelen susuzluk, yorgunluk ve açlık da olsa durum aynı. Düşmanı öfkelendirecek bir adım atsalar ve düşmana karşı bir başarı da elde etseler dahi, Allah'ın elçisinin önüne geçip nefislerini gözetmezler. Ancak işlemiş oldukları veya yaptıkları bu doğru işler, kendilerinin hanesine elbetteki yazılmıştır. Allah iyi ve güzel davranışlarda bulunanların yaptıklarını zayi etmez.
121 Allah için, az veya çok, ne kadar harcarlarsa harcasınlar ve ne kadar yol kat ederlerse etsinler, Allah, yaptıklarının daha güzeli ile karşılayıp, mükafat vermesi için, hepsi onların lehine yazılmaktadır.
122 İnananların hepsinin birden savaş için çıkmalarına gerek yoktur. Onlardan herkesin savaşa gitmeyip, içlerinden bir gurubun Allah'ın dinini iyi ve doğru anlayıp (eğitimini yaparak), savaştan dönenleri uyarmaları gerekir ki, uyarıyı belki dikkate alırlar.
123 Ey iman edenler! Sizi kendi kontrolları altına almak isteyen inkarcılarla savaşın ki, sizi sert ve haşin bulsunlar. Bilin ki Allah korunanları en iyi bilendir.
124 Ne zaman bir sure indirilse, hemen onlardan birileri "Bu sure ile hanginizin imanı arttı" diye konuşurlar. Elbetteki bu inen sure Allah'a iman edenlerin imanlarını artırmış ve inişinden de sevinç duymuşlardır.
125 İnen sureler, ancak kalplerinde hastalık bulunanların hastalıklarına hastalık katar ve bu inkar etmiş halleriyle ölüp giderler.
126 Onlar başlarına gelenleri görmüyorlar mı? Her yıl, bir veya iki defe akıllarını başlarına getirecek belalarla deneniyorlar. Fakat bunlardan sonra Allah'a yönelip, ne tövbe ediyorlar, nede düşünüp ders alıyorlar.
127 Ne vakit bir sure indirilse birbirlerine bakıyorlar. "Sizi herhangi birisi görüyor mu?" diyerek çekip giderler. Allah onların kalplerini, bu inen sureleri anlamaktan uzaklaştırıyor, çünkü onlar anlamak istemeyen bir topluluk.
128 Kendi içinizden değerli bir Elçi size geldi. Çektiğiniz sıkıntılar ona ağır gelir ve inananlara karşı çok düşkün, şefkatli ve merhametlidir.
129 Eğer (İnananlara bu derece düşkün olan bu elçiden) yüz çevirirlerse, onlara deki "Kendisinden başka ilah olmayan Allah bana yeter. Ben güvenip, O na teslim oldum. Büyük arşın sahibi de O dur."
                    Arapça No
بَرَٓاءَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۜ 1
فَس۪يحُوا فِي الْاَرْضِ اَرْبَعَةَ اَشْهُرٍ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مُخْزِي الْكَافِر۪ينَ 2
وَاَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْاَكْبَرِ اَنَّ اللّٰهَ بَر۪ٓيءٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ وَرَسُولُهُۜ فَاِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ 3
اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْـٔاً وَلَمْ يُظَاهِرُوا عَلَيْكُمْ اَحَداً فَاَتِمُّٓوا اِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ اِلٰى مُدَّتِهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ 4
فَاِذَا انْسَلَخَ الْاَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍۚ فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَخَلُّوا سَب۪يلَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 5
وَاِنْ اَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ اسْتَجَارَكَ فَاَجِرْهُ حَتّٰى يَسْمَعَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ اَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ۟ 6
كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِك۪ينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ رَسُولِه۪ٓ اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۚ فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَق۪يمُوا لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ 7
كَيْفَ وَاِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا ف۪يكُمْ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ يُرْضُونَكُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبٰى قُلُوبُهُمْۚ وَاَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَۚ 8
اِشْتَرَوْا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 9
لَا يَرْقُبُونَ ف۪ي مُؤْمِنٍ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ 10
فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ 11
وَاِنْ نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ فَقَاتِلُٓوا اَئِمَّةَ الْكُفْرِۙ اِنَّهُمْ لَٓا اَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ 12
اَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِاِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَؤُ۫كُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۜ اَتَخْشَوْنَهُمْۚ فَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشَوْهُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 13
قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ 14
وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 15
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلَا رَسُولِه۪ وَلَا الْمُؤْمِن۪ينَ وَل۪يجَةًۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟ 16
مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ 17
اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ 18
اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَٓاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَجَاهَدَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۢ 19
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ 20
يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ ف۪يهَا نَع۪يمٌ مُق۪يمٌۙ 21
خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ 22
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُٓوا اٰبَٓاءَكُمْ وَاِخْوَانَكُمْ اَوْلِيَٓاءَ اِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الْا۪يمَانِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ 23
قُلْ اِنْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْ وَاِخْوَانُكُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ وَعَش۪يرَتُكُمْ وَاَمْوَالٌۨ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَـهَٓا اَحَبَّ اِلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَجِهَادٍ ف۪ي سَب۪يلِه۪ فَتَرَبَّصُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟ 24
لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَـثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـٔاً وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ 25
ثُمَّ اَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَنْزَلَ جُنُوداً لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ 26
ثُمَّ يَتُوبُ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 27
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هٰذَاۚ وَاِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْن۪يكُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ٓ اِنْ شَٓاءَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 28
قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟ 29
وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ 30
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهاً وَاحِداًۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ 31
يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ 32
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۙ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ 33
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يراً مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ 34
يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ 35
اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَٓا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا ف۪يهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَٓافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَٓافَّةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ 36
اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟ 37
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ 38
اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 39
اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 40
اِنْفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ 41
لَوْ كَانَ عَرَضاً قَر۪يباً وَسَفَراً قَاصِداً لَاتَّـبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟ 42
عَفَا اللّٰهُ عَنْكَۚ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِب۪ينَ 43
لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ 44
اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ 45
وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ 46
لَوْ خَرَجُوا ف۪يكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالاً وَلَا۬اَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَۚ وَف۪يكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ 47
لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْاُمُورَ حَتّٰى جَٓاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ اَمْرُ اللّٰهِ وَهُمْ كَارِهُونَ 48
وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ ل۪ي وَلَا تَفْتِنّ۪يۜ اَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَ 49
اِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۚ وَاِنْ تُصِبْكَ مُص۪يبَةٌ يَقُولُوا قَدْ اَخَذْنَٓا اَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ 50
قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 51
قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ 52
قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعاً اَوْ كَرْهاً لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْماً فَاسِق۪ينَ 53
وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ 54
فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ 55
وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ 56
لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلاً لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ 57
وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِۚ فَاِنْ اُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَاِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَٓا اِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ 58
وَلَوْ اَنَّهُمْ رَضُوا مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ سَيُؤْت۪ينَا اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ وَرَسُولُهُٓۙ اِنَّٓا اِلَى اللّٰهِ رَاغِبُونَ۟ 59
اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَـرَٓاءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 60
وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 61
يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْۚ وَاللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اَحَقُّ اَنْ يُرْضُوهُ اِنْ كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ 62
اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِداً ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْخِزْيُ الْعَظ۪يمُ 63
يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ اَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلِ اسْتَهْزِؤُ۫اۚ اِنَّ اللّٰهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ 64
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُۜ قُلْ اَبِاللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ وَرَسُولِه۪ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُ۫نَ 65
لَا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْۜ اِنْ نَعْفُ عَنْ طَٓائِفَةٍ مِنْكُمْ نُعَذِّبْ طَٓائِفَةً بِاَنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ۟ 66
اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ اَيْدِيَهُمْۜ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمْۜ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ 67
وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ هِيَ حَسْبُهُمْۚ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌۙ 68
كَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَاَكْثَرَ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۜ فَاسْتَمْتَعُوا بِخَلَاقِهِمْ فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِخَلَاقِكُمْ كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ بِخَلَاقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَالَّذ۪ي خَاضُواۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ 69
اَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَاُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ اِبْرٰه۪يمَ وَاَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِۜ اَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۚ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ 70
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 71
وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ 72
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْۜ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ 73
يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ مَا قَالُواۜ وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُواۚ وَمَا نَقَمُٓوا اِلَّٓا اَنْ اَغْنٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَاِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْراً لَهُمْۚ وَاِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ عَذَاباً اَل۪يماً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَمَا لَهُمْ فِي الْاَرْضِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ 74
وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللّٰهَ لَئِنْ اٰتٰينَا مِنْ فَضْلِه۪ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ 75
فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ بَخِلُوا بِه۪ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ 76
فَاَعْقَبَهُمْ نِفَاقاً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلٰى يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ بِمَٓا اَخْلَفُوا اللّٰهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ 77
اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ عَلَّامُ الْغُيُوبِۚ 78
اَلَّذ۪ينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّع۪ينَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ اِلَّا جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْۜ سَخِرَ اللّٰهُ مِنْهُمْۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 79
اِسْتَغْفِرْ لَهُمْ اَوْ لَا تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ اِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْع۪ينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟ 80
فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَراًّۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ 81
فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ 82
فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَداً وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُواًّۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ 83
وَلَا تُصَلِّ عَلٰٓى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَداً وَلَا تَقُمْ عَلٰى قَبْرِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ 84
وَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَاَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ 85
وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ 86
رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِـعَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ 87
لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 88
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ 89
وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 90
لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ 91
وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَناً اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ 92
اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 93
يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 94
سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ 95
يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ 96
اَلْاَعْرَابُ اَشَدُّ كُفْراً وَنِفَاقاً وَاَجْدَرُ اَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 97
وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَماً وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَٓائِرَۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ 98
وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللّٰهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِۜ اَلَٓا اِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْۜ سَيُدْخِلُهُمُ اللّٰهُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 99
وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 100
وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ 101
وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحاً وَاٰخَرَ سَيِّئاًۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 102
خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ 103
اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ 104
وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ 105
وَاٰخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِاَمْرِ اللّٰهِ اِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَاِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 106
وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِداً ضِرَاراً وَكُفْراً وَتَفْر۪يقاً بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَاداً لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ 107
لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَداًۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ 108
اَفَمَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ اَمْ مَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِه۪ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ 109
لَا يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذ۪ي بَنَوْا ر۪يبَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلَّٓا اَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟ 110
اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 111
اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ 112
مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِك۪ينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬ل۪ي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ 113
وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَـهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُۜ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَاَوَّاهٌ حَل۪يمٌ 114
وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضِلَّ قَوْماً بَعْدَ اِذْ هَدٰيهُمْ حَتّٰى يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 115
اِنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ 116
لَقَدْ تَابَ اللّٰهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ ف۪ي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَز۪يغُ قُلُوبُ فَر۪يقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّهُ بِهِمْ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ 117
وَعَلَى الثَّلٰثَةِ الَّذ۪ينَ خُلِّفُواۜ حَتّٰٓى اِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ اَنْفُسُهُمْ وَظَنُّٓوا اَنْ لَا مَلْجَأَ مِنَ اللّٰهِ اِلَّٓا اِلَيْهِۜ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ۟ 118
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ 119
مَا كَانَ لِاَهْلِ الْمَد۪ينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ اَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِاَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِه۪ۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ لَا يُص۪يبُهُمْ ظَمَاٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَطَؤُ۫نَ مَوْطِئاً يَغ۪يظُ الْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلاً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِه۪ عَمَلٌ صَالِحٌۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَۙ 120
وَلَا يُنْفِقُونَ نَفَقَةً صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً وَلَا يَقْطَعُونَ وَادِياً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 121
وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَٓافَّةًۜ فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَٓائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدّ۪ينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُٓوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ۟ 122
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا ف۪يكُمْ غِلْظَةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ 123
وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّـكُمْ زَادَتْهُ هٰذِه۪ٓ ا۪يمَاناًۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ ا۪يمَاناً وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ 124
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْساً اِلٰى رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا وَهُمْ كَافِرُونَ 125
اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ 126
وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍۜ هَلْ يَرٰيكُمْ مِنْ اَحَدٍ ثُمَّ انْصَرَفُواۜ صَرَفَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ 127
لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ 128
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ 129
                    Ayet No
بَرَٓاءَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۜ
Bu, daha önce aranızda antlaşma yaptığınız ortak koşanlara bir uyarıdır.
1
فَس۪يحُوا فِي الْاَرْضِ اَرْبَعَةَ اَشْهُرٍ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مُخْزِي الْكَافِر۪ينَ
Yer yüzünde dört ay (savaşın yasak olduğu aylarda) dolaşın. Bilin ki (budan sonra başınıza geleceklerde) Allah'ı engelleyecek hiçbir gücünüz yok. Şüphesiz Allah, gerçekleri inkar edenleri alçaltacaktır.
2
وَاَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْاَكْبَرِ اَنَّ اللّٰهَ بَر۪ٓيءٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ وَرَسُولُهُۜ فَاِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ
(Aynı zamanda) Bu sözler büyük hac gününde, Allah'ın ve Elçisinin insanlara duyurusudur. Şunu iyi bilin ki Allah ve Elçisi müşriklerden tamamen uzaktır. Eğer tövbe edip de Allah'a ortak koşmaktan vazgeçerseniz sizin için hayırlı olur. Yok eğer, ortak koşmaya devam ederseniz, bundan böyle Allah'ın sizi cezalandırmasına engel olamazsınız. İnkar edenleri acıklı bir azapla müjdele.
3
اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْـٔاً وَلَمْ يُظَاهِرُوا عَلَيْكُمْ اَحَداً فَاَتِمُّٓوا اِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ اِلٰى مُدَّتِهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ
Ancak, Allah'a şirk koşanlarla antlaşma yapmışsanız, onlarda bu antlaşmalara uyuyorlar ve sizinle savaşanlara arka çıkıp yardım etmiyorlarsa, sizde antlaşma şartlarını yerine getirin ve süresine uyun. Allah korunanları sever.
4
فَاِذَا انْسَلَخَ الْاَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍۚ فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَخَلُّوا سَب۪يلَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Savaşmanın yasak olduğu aylar sona erdiğinde, (sizinle savaş halinde olan) Allah'a ortak koşanları nerde yakalarsanız öldürün, onları yakalayın, kuşatıp etkisiz hale getirin ve onları (harekat alanlarını daraltmak ve engellemek amacıyla) her taraflarından gözetin. Allah'a ortak koşmaktan vazgeçip, namazlarını kılıp, zekatlarını verirlerse, artık onları kendi hallerine bırakın. Ebetteki Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.
5
وَاِنْ اَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ اسْتَجَارَكَ فَاَجِرْهُ حَتّٰى يَسْمَعَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ اَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ۟
Allah'a ortak koşanlardan herhangi birisi, senden yardım (sığınma) dilerse, ona yardım et ki, belki Allah'ın sözlerini işitir de (İslam'a ısınır) teslim olur. Onu kendi yurduna emniyetli bir şekilde ulaştır. (Onların Allah'a ortak koşmaları) Gerçekleri bilmeyen bir toplum olmalarından dolayı olabilir.
6
كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِك۪ينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ رَسُولِه۪ٓ اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۚ فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَق۪يمُوا لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ
Allah'a ortak koşanların, Mescid-i Haram yanında sizinle yaptıkları sözleşmeden başka, Allah ve elçisinin yanında nasıl bir sözleşmeleri olabilir ki? Onlar size doğru ve düzgün davranırlarsa, sizde onlara doğru ve dürüst davranın. Şüphesiz Allah sakınıp korunanları sever.
7
كَيْفَ وَاِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا ف۪يكُمْ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ يُرْضُونَكُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبٰى قُلُوبُهُمْۚ وَاَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَۚ
Halbuki onlar size galip gelselerdi, size karşı ne akrabalık sorumluluklarını, nede sizi korumayı düşünüp gözetmeyeceklerdi. (Siz galipsiniz diye) Kalpleri size karşı oldukları halde, dilleriyle sizi razı etmeye çalışıyorlar. Onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
8
اِشْتَرَوْا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Allah'ın ayetlerini az bir ücret karşılığında satmışlar, sonrada Allah'ın yolundan insanları alıkoymuşlardı. Onların yaptıkları şeyler ne kadar kötü.
9
لَا يَرْقُبُونَ ف۪ي مُؤْمِنٍ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ
Onlar, inananlar için ne akrabalık bağını, nede koruma görevini gözetirler. İşte onlar haddi aşan kimselerdir.
10
فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Yinede tövbe ederler, namazı kılarlar ve zekatlarını verirlerse, artık böyle yapanlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir toplum için ayetleri böyle açıklıyoruz.
11
وَاِنْ نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ فَقَاتِلُٓوا اَئِمَّةَ الْكُفْرِۙ اِنَّهُمْ لَٓا اَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ
Sizinle yaptıkları antlaşmalara uyacaklarına dair yeminlerini bozarlarda, dininizi karalarlarsa, onların yeminleri düşmüştür (geçersizdir). Sizde, bu şekilde davranan inkarcı topluluklarla savaşın ki, belki yaptıklarından vazgeçerler.
12
اَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِاِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَؤُ۫كُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۜ اَتَخْشَوْنَهُمْۚ فَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشَوْهُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Yeminlerini bozmuş ve elçiyi (Mekke den) çıkarmak için mücadele eden ve size saldırıyı ilk defa başlatanlarla savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan mı korkuyorsunuz? Eğer inanıyorsanız Allah, korkulmaya daha layık olandır.
13
قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ
Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları alçaltsın ve size, onlara karşı yardım etsin, aynı zamanda inanan bir topluluğun kalplerini ferahlatsın.
14
وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Sonra sizin kalplerinizdeki kini ve öfkeyi yok etsin. Allah, tövbe etmeyi dileyen kimsenin tövbesini kabul eder. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilen ve ona göre hüküm verendir.
15
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلَا رَسُولِه۪ وَلَا الْمُؤْمِن۪ينَ وَل۪يجَةًۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟
Allah sizden kendi yolunda kimlerin (samimi olarak) savaştığını ve Allah'ın, elçisinin ve inananlardan başkasının yardımlarını talep etmeyenleri bilmeden, terk edileceğinizi mi zannediyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
16
مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ
Kendi inkarlarına kendileri şahit oldukları halde, Allah'ın mescitlerinin (onarılması veya) yapılması, ortak koşanların işi değildir. Ortak koşanların yaptıklarının hepsi boşa gitmiş olup, ayrıca onlar, ateşin içinde sürekli olarak kalacaklardır.
17
اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ
Allah'ın mescitlerini yapma (onarma) işi, Allah'a ve ahiret gününe inananların, namaz kılanların, zekat verenlerin ve yalnızca Allah'a saygı duyup korkanların işidir. Onların, Allah'ın doğru yolunu takip etmeleri umulur.
18
اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَٓاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَجَاهَدَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۢ
Siz, hacda su dağıtma ve Mescid-i Haramın onarılmasını, Allah'a ve ahiret gününe inanmakla, Allah yolunda mücadele etmekle bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah'ın yanında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
19
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ
İman edenlerin, hicret edenlerin ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanların, Allah katında dereceleri çok büyüktür. İşte onlar gerçekten kurtuluşa kavuşanlardır.
20
يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ ف۪يهَا نَع۪يمٌ مُق۪يمٌۙ
Rableri onlara, kendinden bir merhamet ve hoşnutluğu, ayrıca onlar için, içinde bol nimetler olan cennetleri müjdeliyor.
21
خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ
O cennetlerde sürekli kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah'ın katında büyük karşılıklar (ecir) var.
22
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُٓوا اٰبَٓاءَكُمْ وَاِخْوَانَكُمْ اَوْلِيَٓاءَ اِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الْا۪يمَانِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ey İman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz inkar etmeyi iman etmekten daha çok seviyorlarsa onları asla kendinize yardımcı (veli) edinmeyin. Kim onları veli edinirse, böyle yapanlar zalimlerdir.
23
قُلْ اِنْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْ وَاِخْوَانُكُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ وَعَش۪يرَتُكُمْ وَاَمْوَالٌۨ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَـهَٓا اَحَبَّ اِلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَجِهَادٍ ف۪ي سَب۪يلِه۪ فَتَرَبَّصُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟
Deki "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kendi mensubu olduğunuz toplumunuz, biriktirmek için çaba gösterdiğiniz mallar, zarara uğramasından korktuğunuz ticaret ve içinde oturmaya razı olduğunuz mekanlar, size Allah dan, onun elçisinden ve Allah'ın yolunda mücadele etmekten daha sevimli geliyorsa, Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Elbetteki Allah, yoldan çıkmış bir toplumu doğru yola ulaştırmaz.
24
لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَـثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـٔاً وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ
Pek çok yerlerde Allah size yardım etmişti. Huneyn gününde savaşa kalabalık olarak gitmeniz hoşunuza gitmişti. Fakat kalabalık olmanız size hiçbir şekilde fayda sağlamamış,.hatta yer yüzü bütün genişliğine rağmen dar gelmiş ve arkanıza dönüp kaçmıştınız.
25
ثُمَّ اَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَنْزَلَ جُنُوداً لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ
Daha sonra Allah, elçisine ve inananlara bir sükunet vermiş ve sizin göremediğiniz bir ordu indirmiş ve gerçekleri inkar edenlere azap etmişti. Bu azap, onların inkar etmelerinin karşılığıdır.
26
ثُمَّ يَتُوبُ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Sonra Allah dilediği kimseye azap etmekten vazgeçer. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
27
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هٰذَاۚ وَاِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْن۪يكُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ٓ اِنْ شَٓاءَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Ey İman edenler! Müşrikler (Allah'a ortak koşmakla) kendilerini kirletmişlerdir. Bu yıldan sonra onları Mescid-i Harama yaklaştırmayın. Eğer (Kabeyi ziyaret edenlerin bıraktıkları paralardan dolayı) fakir kalmaktan korkarsanız, Allah sizi dilerse, lütfuyla zengin eder. Allah şüphesiz her şeyi bilen ve hükmünü ona göre verendir.
28
قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟
Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyenlerle, Allah ve O nun elçisinin haram ettiklerini yasaklamayanlarla, kendilerine kitap verilenlerden, doğru ve gerçek olan Allah'ın dinini din olarak kabul etmeyenlerle, kendi elleriyle size boyun eğerek, cizye verinceye kadar savaşın.
29
وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
Yahudiler dediler ki "Üzeyr Allah'ın oğludur." Hıristiyanlarda "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu sözler, daha önceki inkarcıların uydurdukları sözler olup, onlardan duyduklarının aynısını ağızlarıyla söylüyorlar. Allah onların canlarını alsın, nasılda uyduruyorlar.
30
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهاً وَاحِداًۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Onlar hahamlarını ve rahiplerini ve Meryem'in oğlu Mesih'i Allah dan başka rabler edindiler. Halbuki onlara, kendisinden başka ilah olmayan, tek bir ilaha kulluk etmeleri emredilmişti. O (Allah), onların koştukları düzmece ilahlardan uzaktır.
31
يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Allah'ın nuru olarak, indirdiği kitabın yol gösterici özelliğini, dilleriyle uydurdukları yalanlarla, insanlar üzerindeki etkisini kaldırmaya çalışıyorlar. Ama doğruları kabul etmeyenler istemeseler de Allah, yol gösteren ve insanları aydınlatıcı nuru olan kitabın indirilmesini tamamlayacaktır.
32
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۙ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
Elçisini, en doğru yola götüren kitap ve kendisine ait hak din ile gönderen O dur. Allah'a ortak koşanların hoşlarına gitmese de, batıl olan dinlerini ortadan kaldırıp, onların yerine geçmesi için (nurunu göndermiştir).
33
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يراً مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ
Ey İman edenler! Yahudi hahamlarından ve Hıristiyan rahiplerinden pek çoğu, insanların mallarını batıl yollarla yemek için ve insanları hak olan Allah'ın dininden uzaklaştırmak için çalışıyorlar. Altını ve gümüşü biriktirip, onu Allah yolunda harcamıyorlar. Onları acıklı bir azapla müjdele.
34
يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ
O gün, (dünyada biriktirdikleri altın ve gümüşler) cehennem ateşinde kızdırılıp, onların alınlarına, yüzlerine ve sırtlarına basılacak ve "Bunlar, kendiniz için biriktirdiğiniz hazine, biriktirdiklerinizin azabını tadın" denilecek.
35
اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَٓا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا ف۪يهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَٓافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَٓافَّةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ
Allah kitabında belirttiği gibi, gökleri ve yeri yarattığı günden beri, Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bu on iki aylardan dört ay, haram aylardır. İşte gerçek dosdoğru din budur ve sakın ola ki (haram aylarda) yanlışlıklar yapıp ta nefislerinize haksızlık yapmayın. Allah'a ortak koşanlar sizinle toplu olarak nasıl savaşıyorlarsa, sizde topluca Allah'a ortak koşanlarla savaşın. Bilin ki Allah sakınıp korunanlarla beraberdir.
36
اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟
(Haram ayları işlerine geldiği gibi) Uzatmak veya öne almak, inkarcılıkta daha da aşırı gitmektir. Bu uygulama ile doğruları inkar edenler, Allah'ın haram ettiklerini meşrulaştırmak için, bir yıl haram aylardaki yasakları helal, diğer yılda helal saydıklarını haram ederek, insanları saptırmak için kafalarını karıştırıyorlar. Yaptıkları kötülükler onlara süslü gösterildi. Allah inkarcı toplulukları doğru yola eriştirmez.
37
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ
Ey İman edenler! Size ne oluyor ki, Allah yolunda savaşmak için, "Haydi yürüyün" denildiğinde, bulunduğunuz yerde ağırlaşıp kaldınız. Yoksa ahiret hayatına karşılık, dünya hayatına razı mı oldunuz? Dünya hayatındaki elde ettikleriniz, ahiret hayatında elde edeceklerinize göre çok azdır.
38
اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Eğer savaş için çıkmazsanız, Allah da size acıklı bir azap ile azap eder. Sonra da sizi, sizden başka bir toplumla değiştirir. Siz de elçiye hiçbir zarar veremezsiniz Allah her şeye güç yetirendir.
39
اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Eğer Allah'ın elçisine siz yardım etmezseniz, şüphesiz inkar edenler elçiyi (Mekke den) çıkardıklarında, mağarada ikincinin ikincisi arkadaşına "Üzülme, Allah bizimle beraber" dediğinde Allah, korkan arkadaşını sakinleştirmiş ve onların görmediği bir ordu indirerek onlara yardım etmişti. Böylece Allah'ın kelimeleri çok yüce olduğu için, Allah inkar edenlerin sözlerini alçaltmıştır. Allah en güçlü olan ve her şeye hükmünü geçirendir.
40
اِنْفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
(Savaş için çıkmanız) İster hafif gelsin, ister ağır gelsin, mutlaka çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla savaşın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
41
لَوْ كَانَ عَرَضاً قَر۪يباً وَسَفَراً قَاصِداً لَاتَّـبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟
Eğer bu savaşta bol kazanç ve kolay bir sefer olsaydı, elbetteki sana katılacaklardı. Bu kazanç onlara çok uzak bir ihtimal geldi. Eğer güçleri yetse, seninle birlikte çıkacaklarına dair yemin ederek, kendi kendilerini helak edeceklerdi. Allah biliyor ki, şüphesiz onlar yalan söylüyorlar.
42
عَفَا اللّٰهُ عَنْكَۚ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِب۪ينَ
Allah seni bağışlasın, sana kimlerin doğru söylediğini, kimlerinde sana yalan söylediğinin açığa çıkarıp öğrenmeden, onlara niçin izin verdin?
43
لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ
Allah'a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda savaşmak için senden izin istemezler. Allah sakınıp korunanları bilendir.
44
اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ
Ancak, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, kalplerinde şüphe olanlar senden izin isterler. Ayrıca onlar, kendi içlerindeki şüphelerden dolayı da tereddüt içerisindedirler.
45
وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ
Eğer onlar savaşa çıkmak isteseydiler, hazırlık yaparlardı. Ancak Allah onların savaş için evden çıkışlarını beğenmeyip onları engelledi ve onlara "Evlerde oturanlarla beraber oturun" denildi.
46
لَوْ خَرَجُوا ف۪يكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالاً وَلَا۬اَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَۚ وَف۪يكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ
Onlar sizin içinizde savaşa çıkmış olsalardı, yalnızca size külfet olacak ve aranızda ikilik çıkarmak isteyeceklerdir ki, içinizde onları dinleyip uyacak kimseler var. Allah haksızlık yapanları en iyi bilendir.
47
لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْاُمُورَ حَتّٰى جَٓاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ اَمْرُ اللّٰهِ وَهُمْ كَارِهُونَ
Önceden de bozgunculuk (fitne) çıkarmak istemişlerdi, Ancak, onların hoşuna gitmese de, Allah dan gerçekler gelip, doğrular açıkça ortaya çıkıncaya kadar, senin aleyhinde pek çok işler çevirmişlerdi.
48
وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ ل۪ي وَلَا تَفْتِنّ۪يۜ اَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَ
Onların içinden "Bana izin ver, beni savaşla sınama" diyenler var. Böyle bir şey istemekle bir çelişki (fitne) içine düşmüyorlar mı? Elbette ki cehennem, gerçeklere karşı çıkanları çepeçevre kuşatacaktır.
49
اِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۚ وَاِنْ تُصِبْكَ مُص۪يبَةٌ يَقُولُوا قَدْ اَخَذْنَٓا اَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ
Sana bir iyilik isabet ederse, bu onları çok üzer. Eğer senin başına kötü bir şey gelirse, "Biz önceden tedbirimizi aldık" diyerek, (onun için kötülük başımıza gelmedi diye) sevinerek çekip giderler.
50
قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Deki "Bizim başımıza gelen, yalnızca Allah'ın bizim için planladığından başka bir şey değildir. O dur bizim sığındığımız tek merci." İnananlar yalnızca Allah'a güvenip dayansınlar."
51
قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ
Deki "Siz bize Allah dan iki güzellikten biri olanın, başımıza gelmesini mi bekliyorsunuz. Bizde, sizin başınıza gelecek azabın Allah'ın katından mı, yoksa bizim ellerimizle olacağını, beklemekteyiz. Siz bekleyip görün, bizde bekleyip göreceğiz."
52
قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعاً اَوْ كَرْهاً لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْماً فَاسِق۪ينَ
Deki "İnsanlara ister gönüllü, isterseniz gönülsüz yardım edin, sizler yoldan çıkmış bir topluluk olduğunuz için, yardımlarınız asla kabul edilmeyecektir."
53
وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ
Onların insanlara yapmış oldukları yardımların kabul edilmesine engel olan şey, Allah'ı ve Elçisini kabul etmemeleri, sonra namaza istemeye istemeye gelmeleri ve insanlara yaptıkları yardımları gönülsüz yapmalarındandır.
54
فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ
Sakın ola ki onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah istiyor ki, bu dünya hayatında onlara, kendi malları ve evlatları ile azap etsin ve inkarları ile birlikte yok olup gitsinler.
55
وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ
Kesinlikle sizin tarafınızda olmadıkları halde, sizin tarafınızda olduklarına dair Allah'a yemin ediyorlar. Ancak onlar, gerçekten (sizden) çok farklı bir toplum.
56
لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلاً لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ
Eğer onlar sığınacak bir yer, yahut bir mağara, veyahut da girebilecekleri bir delik bulsalar, koşa koşa oralara girerlerdi.
57
وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِۚ فَاِنْ اُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَاِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَٓا اِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ
Onların içinde senin sadakaları dağıtmandan rahatsız olup, seni çekiştirenler var. Eğer sadakalardan onlara da verirsen, ondan hoşnut olurlar. Yok eğer vermezsen, birden bire çılgına dönerler.
58
وَلَوْ اَنَّهُمْ رَضُوا مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ سَيُؤْت۪ينَا اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ وَرَسُولُهُٓۙ اِنَّٓا اِلَى اللّٰهِ رَاغِبُونَ۟
"Allah bize yeter, Allah bize lütfundan ve O nun elçisi de (adil bir şekilde) verecek. Biz yalnızca Allah'a yöneliriz" diyerek, keşke Allah ve elçisinin verdiklerine razı olsalardı.
59
اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَـرَٓاءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Ancak sadakalar fakirlerin, çalışamayacak durumda olanların, sadakaları toplamakla görevlendirilen memurların, kalpleri Allah'ın dinine ısındırılanların, kölelerin kölelikten kurtulması için, borçlarını ödeyemeyecek duruma gelenlerin, Allah yolunda savaşmak için ve yolda kalmışların hakkıdır. Allah her şeyi bilen ve hükmünü ona göre verendir.
60
وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Onların içinden "Elçi her sözü dinliyor" diyerek Peygambere eziyet edenler var. Sizin için en hayırlı kulak (dinleyen), Allah'a ve O na inananlara inanmaktır. Bu şekilde yapmak içinizden iman edenler için bir rahmettir. Ama Allah'ın elçisine eziyet edenler için de, acıklı bir azap vardır.
61
يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْۚ وَاللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اَحَقُّ اَنْ يُرْضُوهُ اِنْ كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ
Sizleri memnun etmek için Allah adına yemin ediyorlar. Halbuki, iman etmiş olsalardı, Allah ve O nun elçisi razı edilmeye daha layıktı.
62
اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِداً ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْخِزْيُ الْعَظ۪يمُ
Onlar bilmiyorlar mı? O (Allah), Allah ve elçisi ile uğraşan kimseyi, içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi ile cezalandıracaktır. Bu ceza büyük bir aşağılanmadır.
63
يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ اَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلِ اسْتَهْزِؤُ۫اۚ اِنَّ اللّٰهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ
İki yüzlü davrananlar kendilerine, kalplerinde olanları onlara haber verecek bir sure indirilmesini bekliyorlar. Deki "Siz alay edin bakalım, elbetteki Allah beklediğinizi başınıza getirecek."
64
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُۜ قُلْ اَبِاللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ وَرَسُولِه۪ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُ۫نَ
Eğer onlara sormuş olsan, şöyle derler "Biz oyalanıp oyun oynuyorduk." Onlara deki "Hayır hayır siz, yalnızca Allah, O nun indirdiği ayetler ve elçisiyle alay ediyordunuz."
65
لَا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْۜ اِنْ نَعْفُ عَنْ طَٓائِفَةٍ مِنْكُمْ نُعَذِّبْ طَٓائِفَةً بِاَنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ۟
Siz şimdi, Allah kalplerinizdekini açığa vurdu diye kendinizi temize mi çıkarıyorsunuz? (Bunun için) Özür beyan etmeyin, siz açıkça imanınızdan sonra inkar ettiniz. Eğer sizden bir kısmınızı bağışlasak da, işledikleri günahlardan dolayı yinede bir kısmını azaba uğratırız.
66
اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ اَيْدِيَهُمْۜ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمْۜ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
İki yüzlü erkekler ile iki yüzlü kadınlar birbirleriyle anlaşırlar. Birbirlerine kötülük yapmayı emreder ve başkalarına iyilik yapmayı da yasaklarlar. Aynı zamanda elleri de çok sıkıdırlar. Onlar, Allah'ı unutmuşlar, Allah da onları unutmuştur. Şüphesiz, iki yüzlü davrananların tümü, yoldan çıkmış kimselerdir.
67
وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ هِيَ حَسْبُهُمْۚ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌۙ
Allah iki yüzlü davranan erkeklere, iki yüzlü davranan kadınlara ve doğruları inkar edenlere, içlerinde sürekli kalacakları cehennem ateşini vaat etmiştir. O ateş onlara yeter ve Allah onlara lanet etmiş olup, onlar için kalıcıcı bir azap vardır.
68
كَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَاَكْثَرَ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۜ فَاسْتَمْتَعُوا بِخَلَاقِهِمْ فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِخَلَاقِكُمْ كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ بِخَلَاقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَالَّذ۪ي خَاضُواۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlatça sizden daha zengin olanlar, paylarına düştüğü kadarını geçimlik olarak elde ettiler. Sizden öncekilerin paylarına düşeni elde ettikleri gibi, sizde kendi payınıza düşen kadarını geçimlik olarak elde ettiniz. Sonra faydasız şeylerle uğraşanlar gibi, sizde boş ve faydasız şeylerle vakit geçirdiniz. İşte böyle yapanların dünya hayatında yaptıkları, hem bu dünyada, hemde ahirette boşa gitmiştir. Ziyana uğrayanlar işte bunlardır.
69
اَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَاُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ اِبْرٰه۪يمَ وَاَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِۜ اَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۚ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Onlardan önce yaşamış olan Nuh kavminin, Ad, Semud, İbrahim'in kavminin, Medyen halkının ve daha nice yerle bir olmuş toplumların haberleri onlara gelmedi mi? Onların arasından Allah'ın seçtiği elçiler, onlara açık deliller getirmişti. Allah onlara zulmetmemiş, ancak onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
70
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
İnanan erkeklerle inanan kadınlar, birbirlerinin yardımcılarıdır. Aralarında iyiliği emrederler ve kötü olan şeyleri de yasaklarlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah'a ve O nun elçisine itaat ederler. Allah'ın merhamet edeceği kimseler işte onlardır. Elbetteki Allah her şeye güç yetiren ve her şeyin hükmünü verendir.
71
وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟
Allah, inanan erkeklerle inanan kadınlara, içlerinde sürekli kalacakları, altlarından ırmakların aktığı cennetleri vaat etmiş, o cennetler içerisinde tertemiz evler, nimet bahçeleri ve hepsinden daha büyüğü, Allah'ın onlardan hoşnutluğu var. İşte en büyük kurtuluş odur.
72
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْۜ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Ey Haberci (Nebi)! Hakikati inkar edenler ve iki yüzlü davrananlarla mücadele et ve (sakın ola, taviz vermeden) onlara sert davran. (Hesap gününde) Onların sığınacağı yer cehennemdir. Orası ne kötü bir yer.
73
يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ مَا قَالُواۜ وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُواۚ وَمَا نَقَمُٓوا اِلَّٓا اَنْ اَغْنٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَاِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْراً لَهُمْۚ وَاِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ عَذَاباً اَل۪يماً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَمَا لَهُمْ فِي الْاَرْضِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ
Konuştukları şeyler, kesinlikle Allah'ın emirlerini inkar etmek olduğu halde, söyledikleri şeyler için, söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Aynı zamanda onlar İslam'a girdikten sonrada, İslam'ın emrettiklerini kabul etmemişlerdi. Sonrada elde edemedikleri şeyleri elde etmek ve Allah'ın lütfundan ve elçisisin verdiklerine karşılık, yalnızca intikam almak için uğraştılar. Yinede onlar, bu tutumlarından vazgeçerlerse (tövbe ederlerse) onlar için hayırlı olur. Yok eğer aynı şekilde ikiyüzlü davranmaya devam ederlerse, Allah onlara hem bu dünyada ve hemde ahirette acıklı bir azap ile azap eder. Sonra yer yüzünde onları Allah'a karşı koruyacak ne bir koruyucuları ve nede bir yardımcıları bulunur.
74
وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللّٰهَ لَئِنْ اٰتٰينَا مِنْ فَضْلِه۪ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Onların içinden, eğer Allah lütfu ile onlara (dünyalık) verirse, elçinin getirdiği dini kabullenip tasdik edeceklerine ve emredilen doğru işlerin hepsini yapacaklarına dair, Allah'la antlaşma yapanlar vardı.
75
فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ بَخِلُوا بِه۪ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ
Allah da onlara lütfundan verince, verdiklerine sıkı sıkı sarılıp cimrilik ettiler ve antlaşmaları arkalarına atıp yüz çevirdiler.
76
فَاَعْقَبَهُمْ نِفَاقاً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلٰى يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ بِمَٓا اَخْلَفُوا اللّٰهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ
Yaptıkları antlaşmaları yalanlayarak Allah'a karşı çıkmaları sebebiyle, Allah da onların kalplerine, O na kavuşuncaya kadar ikilik (nifak) soktu.
77
اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ عَلَّامُ الْغُيُوبِۚ
Onlar bilmiyorlar mı ki? Allah gizledikleri sırların tümünü ve gizli gizli bir araya gelip hazırladıkları komploların hepsini da biliyor. Şüphesiz Allah bilinmeyenleri en iyi bilendir.
78
اَلَّذ۪ينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّع۪ينَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ اِلَّا جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْۜ سَخِرَ اللّٰهُ مِنْهُمْۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
İnananlardan yalnızca "Sadaka verin" emrine gönülden itaat edenleri ve Allah için samimi gayretten başka bir çaba sarf etmeyenleri çekiştirip, sonrada alay edenler var ya, Allah da onlarla alay etmiş ve onlar için de ayrıca, acıklı bir azap hazırlamıştır.
79
اِسْتَغْفِرْ لَهُمْ اَوْ لَا تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ اِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْع۪ينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟
Onlar için istersen bağışlanma dile, istersen bağışlanma dileme, hatta yetmiş defa da onların bağışlanmalarını dilesen, asla Allah onları bağışlamayacak. Çünkü onlar Allah ve elçisini inkar ettiler. Allah, yoldan çıkmış bir topluluğu asla doğru yola iletmez.
80
فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَراًّۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ
(Savaşa gitmemek için) Yemin edenler, savaşa giden Allah'ın elçisinin arkasından (gitmeyip) oturduklarına sevindiler. Onlar malları ve canları ile Allah yolunda mücadele etmekten hoşlanmadılar. Sonra insanlara "Bu sıcakta savaş için çıkmayın" dediler. Eğer anlayabilirlerse! Onlara deki "Cehennem sıcağı bundan daha şiddetlidir."
81
فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Onlar az gülsünler, kazandıklar şeylerin cezasına karşılık çok ağlasınlar.
82
فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَداً وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُواًّۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ
Allah, onlardan bir gurubu sana gönderince, seninle beraber savaşa gitmek için izin isterlerse onlara deki "Benimle birlikte asla savaşa çıkmayacak ve benimle birlikte asla düşmanla savaşamayacaksınız. Çünkü ilk defasında benimle birlikte çıkmayıp oturmaya razı olmuştunuz. Şimdi de arkada kalanlarla beraber oturun."
83
وَلَا تُصَلِّ عَلٰٓى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَداً وَلَا تَقُمْ عَلٰى قَبْرِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ
Eğer onlar ölürlerse, ebedi olarak onların (cenaze) namazlarını kılma ve kabirlerinin başında (bağışlanmaları için) durma. Zira onlar Allah ve elçisini inkar etmişler, sonrada yoldan çıkmış günahkarlar olarak ölmüşlerdir.
84
وَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَاَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ
Onların mallarının ve evlatlarının çokluğu senin hoşuna gitmesin. Allah dünyada onlara azap etmeyi ve canlarının inkar etmiş olarak yok olmasını diliyor.
85
وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ
Allah'a inanmaları ve Allah yolunda savaşmaları için bir sure indirildiğinde, gerçekten savaşabilecek güçte oldukları halde senden, "Bırak bizi, oturanlarla beraber oturalım" diyerek izin isteyenler var.
86
رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِـعَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ
Onlar geride kalanlarla birlikte oturmaya razı oldular. Bundan dolayı Allah onların kalplerini kapattı. Artık doğruları anlamaya yanaşmazlar.
87
لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Ancak, elçi ve onunla birlikte iman edenler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşırlar. Onlar için güzel karşılıklar olduğu gibi, kurtuluşa erenlerde onlardır.
88
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟
Allah onlar için, içlerinde sürekli olarak kalacakları, altlarından ırmakların aktığı nefis bahçeler hazırlamıştır. Gerçekten büyük kurtuluş budur.
89
وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Allah'ı ve elçisini yalanlayıp oturanlar olduğu gibi, bedevi araplardan savaşa gitmemek için özür beyan edip, izin istemeye gelenler var. Gerçekten onların içinden inkar edenlere acıklı bir azap isabet edecek.
90
لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ
Savaşa gidemeyecek kadar zayıf olanlar, hasta olanlar ve sarf edecek hiçbir şey bulamayanlar, samimi davrandıkları müddetçe onlar için sorumluluk yok. İyilik yapmak isteyenler için yollar tükenmez. Allah bağışlayan ve acıyandır.
91
وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَناً اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ
Birde, kendilerinin savaşa gitmeye vasıtaları olmadığı için, onları savaşa götürmen için gelen fakirler var ya, onlara "Sizi savaşa götürecek imkanımız yok, geriye dönün" dediğinde, savaşa gidemeyecek vasıtaları olmama üzüntüsünden gözleri yaşlarla dolar.
92
اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Ancak zengin ve güçlü oldukları halde, senden izin isteyerek geride kalanlarla birlikte oturmaya razı olanlar için yol (sorumluluk) vardır. Böylelerinin Allah kalplerini kapatmış, bundan sonra sorumluluklarını bilmezler.
93
يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Savaştan döndükten sonra, size mazeretler uyduruyorlar. Onlara deki "Bize mazeret uydurmayın, size kesinlikle inanmayacağız. Çünkü Allah, sizin durumunuzu bize bildirdi. Allah yaptıklarınızı görecek ve elçisi de (Allah'ın ona haber vermesiyle) görecek, sonra gizli ve aşikar her şeyi bilen Allah'a döndürüleceksiniz ve yaptıklarınızın hepsini size tek tek haber verecek.
94
سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Siz savaştan döndükten sonra, onların mazeretlerini kabul etmeyip onlardan yüz çevireceksiniz diye, bütün güçleri ile Allah'a yemin edecekler. Onlardan yüz çevirin, çünkü onlar pisliktir. Kazandıklarının karşılığında kalacakları yer cehennemdir.
95
يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ
Onlardan razı olmanız için, durmadan size Allah adına yemin edecekler. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah yoldan çıkmış bir topluluktan elbetteki razı olmaz.
96
اَلْاَعْرَابُ اَشَدُّ كُفْراً وَنِفَاقاً وَاَجْدَرُ اَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Bedevi araplar inkar ve iki yüzlü davranma konusunda daha şiddetlidirler. Çünkü onlar Allah'ın elçisine indirdiklerini bilmediklerinden, (İslam'a) karşı cephe alıyorlar. Allah şüphesiz ki her şeyi bilen ve ona göre hüküm verendir.
97
وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَماً وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَٓائِرَۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Ve yine bedevi araplardan infak ettikleri her şeyin kendileri için bir yük olduğunu kabul edenler var. Bulunduğunuz durumdan kötü duruma düşmenizi bekliyorlar. Ancak onlar kötü duruma düşecekler. Allah her şeyi işten ve bilendir.
98
وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللّٰهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِۜ اَلَٓا اِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْۜ سَيُدْخِلُهُمُ اللّٰهُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Birde, bedevi araplar içinde Allah'a ve ahiret gününe inananlar var. Allah için harcadıkları her şey, onları Allah'a yakınlaştıracak ve elçinin yardımını elde edecekler. Bu şekildeki davranış, yakınlaşmanın sebebi değil mi? Allah da onları rahmeti içine koyacak. Allah elbetteki bağışlayıcı ve merhametlidir.
99
وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Hicret edenlerden ve onlara yardım eden Medineliler den iyi ve güzel işlerde onlara tabi olanların, öncülükte liderlik yapanlar ve önderlikte yarışanlardan Allah razı olmuş, onlarda Allah dan razı olmuşlardır. Rableri onlar için, içinde sürekli kalacakları altlarından ırmakların aktığı bahçeleri hazırlamıştır. İşte, en büyük kurtuluş budur.
100
وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ
Çevrenizde olan Bedevi Araplardan iki yüzlü davrananlarla, Medineliler den de ikiyüzlülüğü alışkanlık haline getirenler var, ama siz iki yüzlülerin kimler olduğunu asla bilemezssin, ancak onları biz biliyoruz. Onlara iki defa azap edeceğiz ve sonrada büyük bir azaba döndürülecekler.
101
وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحاً وَاٰخَرَ سَيِّئاًۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Birde, günahlarının farkında olduğu halde, iyi ve doğru olan yapılması gerekli şeylerle, kötü ve çirkin yapılmaması gerekenleri birbirine karıştıranlar var. Allah'ın, onların tövbelerini kabul etmesi umulur. Muhakkak ki Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
102
خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Onların mallarından sadakalarını al ki, bunlarla (sadakalarla) onları temizlemiş ve arındırmış olursun. Onlara dua et, zira senin onlar için dua etmen onları rahatlatır. Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.
103
اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
Onlar bilmiyorlar mı? Allah kullarının tövbelerini kabul edendir ve sadakaları da kabul eden O dur. Şüphesiz ki Allah tövbeleri kabul eden ve merhamet edendir.
104
وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ
Deki "(istediğiniz) şeyleri yapın. Sonra yaptığınız her şeyi Allah görecek, elçisi ve inananlar da görecek. Daha sonra da gizli ve açık olan her şeyi bilen Allah'a döndürüleceksiniz. Yaptığınız her şey size haber verilecek.
105
وَاٰخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِاَمْرِ اللّٰهِ اِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَاِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Allah'ın emrine (savaşın çağrısına) uymayan diğerlerine gelince, ya Allah onlara azap edecek, yada onların pişmanlıklarını kabul edip bağışlayacak. Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü verendir.
106
وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِداً ضِرَاراً وَكُفْراً وَتَفْر۪يقاً بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَاداً لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Gerçekleri inkar etmek, inananların arasını ayırmak ve daha önce Allah ve Elçisi ile savaşmış kimselerin inananları gözetlemeleri için, zararlı bir mescit kuranlar var ya, (size, bu mescidin edinilme sebebi için) "Bizim, yalnızca güzel bir şey yapmaktan başka amacımız yok" diye yemin edecekler. Fakat onlar şüphe yok ki yalan söyleyenlerdir.
107
لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَداًۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ
O Mescid de hiçbir zaman namaz kılma. Ancak yapılış amacı yalnızca Allah'a ibadet edilmesi ve Allah dan korunma bilincini kazandırmak için tesis edilmiş, ilk yapılan mescit, namaz kılmaya daha layık değilmi? Sonra bu mescide gelenlerin amacı yalnızca kendilerini kötülüklerden temizlemeyi, arınmayı sevmeleridir. Allah temizlenenleri sever.
108
اَفَمَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ اَمْ مَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِه۪ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Allah dan korunmak ve O nun rızasını kazanmak için yapılmış bir mescit mi daha hayırlı? Yoksa kaygan bir uçurum kenarına bina edilmiş ve kullananı cehenneme kaydıran bir mescit mi daha hayırlıdır? Allah haksızlık yapan toplumları doğru yola iletmez.
109
لَا يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذ۪ي بَنَوْا ر۪يبَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلَّٓا اَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟
Kalplerinde şüphe olduğu halde, bu tür yapıları yapanların yaptığı her şey onların kalplerini paralamaktan başka bir şey değildir. Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü verendir.
110
اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Allah, kendine inananların canlarını ve mallarını, onlara cennetler vaat ederek satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar. Öldürür veya öldürülseler dahi Tevrat'ta, İncil de ve Kur'an da onlar için cennet, vaat edilmiş olan bir haktır. Allah dan daha çok vaadini yerine getiren kim vardır. O halde, Allah la yaptığınız alış veriş için sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.
111
اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ
Allah'a tövbe edip yönelenler, kulluk edenler, O nu övgü ile yüceltenler, O nun rızası için seyahat edenler, saygı ile önünde eğilip secde edenler, insanlara iyilikleri emredip, kötülükleri yasaklayanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları koruyup aşmayanlar (gerçek inanmış kimselerdir). İnananları müjdele.
112
مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِك۪ينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬ل۪ي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ
Bir peygamber ve inananlar için, yakın akrabaları da olsa, inandığı ve yaptıklarından dolayı, onların cehenneme girecekleri kesin ve açıkça belli olduktan sonra, onlar için Rablerinden bağışlanma dilemeleri mümkün değildir.
113
وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَـهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُۜ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَاَوَّاهٌ حَل۪يمٌ
İbrahim babası için, ona daha önce "Senin için Rabbim den bağışlanmanı dileyeceğim" diye söz verdiğinden, bağışlanmasını diledi. Ancak babasının kesinlikle Allah'ın düşmanı olduğu açığa çıktığında, artık ondan uzaklaştı. İbrahim çok ince ve yumuşak huylu birisi idi.
114
وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضِلَّ قَوْماً بَعْدَ اِذْ هَدٰيهُمْ حَتّٰى يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Allah bir topluma doğru yolu gösterdikten sonra, onların açıkça sakınıp korunmaları gereken şeyleri bildirmedikçe, asla o toplumu saptırmaz. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
115
اِنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ
Allah, göklerde ve yerde olanların kendisine ait olduğu tek İlah dır. Hayat verip yaşatanda O dur, öldürende O dur. Sizin için ondan başka ne bir koruyanınız, nede bir yardımcınız vardır.
116
لَقَدْ تَابَ اللّٰهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ ف۪ي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَز۪يغُ قُلُوبُ فَر۪يقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّهُ بِهِمْ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ
Allah, peygamberin, Allah için hicret edenlerin ve zor anlarında onlardan bir gurubunun neredeyse kalplerinin kayacağ, Allah'ın elçisine tabi olmuş ensar'ın da tövbelerini de kabul etti. Sonra da onlara (ensara) azap etmekten vaz geçti. Çünkü O, onlara çok şefkatli ve merhametli olandır.
117
وَعَلَى الثَّلٰثَةِ الَّذ۪ينَ خُلِّفُواۜ حَتّٰٓى اِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ اَنْفُسُهُمْ وَظَنُّٓوا اَنْ لَا مَلْجَأَ مِنَ اللّٰهِ اِلَّٓا اِلَيْهِۜ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ۟
İhtilaf eden üç gurubun (Allah tövbelerini de kabul etti). Savaş esnasında yer yüzü bütün genişliğine rağmen onların üzerine dar gelmişti ve canlar iyice daralmış, yalnızca Allah dan başka sığınacak yer kalmadığını öğrenmişlerdi. Sonra Allah, onların içlerine düşen sıkıntıdan dolayı yaptıkları tövbelerini kabul etti. Muhakkak ki Allah tövbeleri kabul eden ve merhametli olandır.
118
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ
Ey İman edenler Allah dan korunun ve doğru iş yapanlarla beraber olun.
119
مَا كَانَ لِاَهْلِ الْمَد۪ينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ اَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِاَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِه۪ۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ لَا يُص۪يبُهُمْ ظَمَاٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَطَؤُ۫نَ مَوْطِئاً يَغ۪يظُ الْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلاً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِه۪ عَمَلٌ صَالِحٌۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَۙ
Medine halkı ve onların yakın çevresinde yaşayan bedevi Araplar için, Allah'ın elçisinin gerisinde kalmaları ve kendi nefislerini Allah elçisinin önünde tutup gözetmeleri doğru değildir. Onlar için Allah yolunda savaşırken başlarına gelen susuzluk, yorgunluk ve açlık da olsa durum aynı. Düşmanı öfkelendirecek bir adım atsalar ve düşmana karşı bir başarı da elde etseler dahi, Allah'ın elçisinin önüne geçip nefislerini gözetmezler. Ancak işlemiş oldukları veya yaptıkları bu doğru işler, kendilerinin hanesine elbetteki yazılmıştır. Allah iyi ve güzel davranışlarda bulunanların yaptıklarını zayi etmez.
120
وَلَا يُنْفِقُونَ نَفَقَةً صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً وَلَا يَقْطَعُونَ وَادِياً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Allah için, az veya çok, ne kadar harcarlarsa harcasınlar ve ne kadar yol kat ederlerse etsinler, Allah, yaptıklarının daha güzeli ile karşılayıp, mükafat vermesi için, hepsi onların lehine yazılmaktadır.
121
وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَٓافَّةًۜ فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَٓائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدّ۪ينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُٓوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ۟
İnananların hepsinin birden savaş için çıkmalarına gerek yoktur. Onlardan herkesin savaşa gitmeyip, içlerinden bir gurubun Allah'ın dinini iyi ve doğru anlayıp (eğitimini yaparak), savaştan dönenleri uyarmaları gerekir ki, uyarıyı belki dikkate alırlar.
122
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا ف۪يكُمْ غِلْظَةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ
Ey iman edenler! Sizi kendi kontrolları altına almak isteyen inkarcılarla savaşın ki, sizi sert ve haşin bulsunlar. Bilin ki Allah korunanları en iyi bilendir.
123
وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّـكُمْ زَادَتْهُ هٰذِه۪ٓ ا۪يمَاناًۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ ا۪يمَاناً وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Ne zaman bir sure indirilse, hemen onlardan birileri "Bu sure ile hanginizin imanı arttı" diye konuşurlar. Elbetteki bu inen sure Allah'a iman edenlerin imanlarını artırmış ve inişinden de sevinç duymuşlardır.
124
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْساً اِلٰى رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا وَهُمْ كَافِرُونَ
İnen sureler, ancak kalplerinde hastalık bulunanların hastalıklarına hastalık katar ve bu inkar etmiş halleriyle ölüp giderler.
125
اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ
Onlar başlarına gelenleri görmüyorlar mı? Her yıl, bir veya iki defe akıllarını başlarına getirecek belalarla deneniyorlar. Fakat bunlardan sonra Allah'a yönelip, ne tövbe ediyorlar, nede düşünüp ders alıyorlar.
126
وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍۜ هَلْ يَرٰيكُمْ مِنْ اَحَدٍ ثُمَّ انْصَرَفُواۜ صَرَفَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ
Ne vakit bir sure indirilse birbirlerine bakıyorlar. "Sizi herhangi birisi görüyor mu?" diyerek çekip giderler. Allah onların kalplerini, bu inen sureleri anlamaktan uzaklaştırıyor, çünkü onlar anlamak istemeyen bir topluluk.
127
لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ
Kendi içinizden değerli bir Elçi size geldi. Çektiğiniz sıkıntılar ona ağır gelir ve inananlara karşı çok düşkün, şefkatli ve merhametlidir.
128
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ
Eğer (İnananlara bu derece düşkün olan bu elçiden) yüz çevirirlerse, onlara deki "Kendisinden başka ilah olmayan Allah bana yeter. Ben güvenip, O na teslim oldum. Büyük arşın sahibi de O dur."
129

Sureler

Mealler
Yunus Suresi
Sonraki