|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
اِذَا الشَّمْسُ كُـوِّرَتْۙۖ Güneş katlanıp karanlığa gömüldüğünde, [725] [726] |
1 |
|
وَاِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْۙۖ Yıldızlar dökülüp ışıklarını yitirdiğinde, |
2 |
|
وَاِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْۙۖ Dağlar yürütülüp kaybolduğunda, |
3 |
|
وَاِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْۙۖ Değerli mallar terkedildiğinde, |
4 |
|
وَاِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْۙۖ Yabani hayvanlar bir araya toplandığında, |
5 |
|
وَاِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْۙۖ Denizler kaynayıp kabardığında, |
6 |
|
وَاِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْۙۖ Canlar bedenlerle birleştirildiğinde, |
7 |
|
وَاِذَا الْمَوْءُ۫دَةُ سُئِلَتْۙ (8-9) Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda, |
8 |
|
بِاَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْۚ (8-9) Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda, |
9 |
|
وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْۙۖ Amel defterleri açıldığında, |
10 |
|
وَاِذَا السَّمَٓاءُ كُشِطَتْۙۖ Gökyüzü sıyrıldığında, |
11 |
|
وَاِذَا الْجَح۪يمُ سُعِّرَتْۙۖ Cehennem tutuşturulduğunda, |
12 |
|
وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْۙۖ Cennet yaklaştırıldığında, |
13 |
|
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَٓا اَحْضَرَتْۜ Her can, kendine ne hazırladığını bilecektir. |
14 |
|
فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ (15-16) Kara deliklere, ak deliklere yemin olsun, |
15 |
|
اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ (15-16) Kara deliklere, ak deliklere yemin olsun, |
16 |
|
وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ (17-18) Çöken geceye, söken şafaklara yemin olsun ki, |
17 |
|
وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ (17-18) Çöken geceye, söken şafaklara yemin olsun ki, |
18 |
|
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۙ (19-20) Kur'ân kesinlikle değerli bir elçinin/Cebrail'in peygambere ilettiği sözdür. Arşın sahibinin katında güçlü ve değerli elçinin/Cebrail'in -ki o yüksek makam sahibidir-. |
19 |
|
ذ۪ي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَك۪ينٍۙ (19-20) Kur'ân kesinlikle değerli bir elçinin/Cebrail'in peygambere ilettiği sözdür. Arşın sahibinin katında güçlü ve değerli elçinin/Cebrail'in -ki o yüksek makam sahibidir-. |
20 |
|
مُطَاعٍ ثَمَّ اَم۪ينٍۜ İtaatli ve de güvenilir elçidir. |
21 |
|
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍۚ (22-24) Sizin arkadaşınız Muhammed, kesinlikle deli değildir. O, meleği apaçık ufukta görmüştü. O, gaypten gelen bilgileri sizden esirgeyemez. |
22 |
|
وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُب۪ينِۚ (22-24) Sizin arkadaşınız Muhammed, kesinlikle deli değildir. O, meleği apaçık ufukta görmüştü. O, gaypten gelen bilgileri sizden esirgeyemez. |
23 |
|
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَن۪ينٍۚ (22-24) Sizin arkadaşınız Muhammed, kesinlikle deli değildir. O, meleği apaçık ufukta görmüştü. O, gaypten gelen bilgileri sizden esirgeyemez. |
24 |
|
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۚ Bu Kur'ân, kovulmuş şeytanın sözü değildir. |
25 |
|
فَاَيْنَ تَذْهَبُونَۜ O halde nereye gidiyorsunuz? |
26 |
|
اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَۙ (27-28) Bu Kur'ân, sizden doğru yola gitmek isteyenleriniz için, bütün insanlara bir öğütten ibarettir. |
27 |
|
لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَسْتَق۪يمَ (27-28) Bu Kur'ân, sizden doğru yola gitmek isteyenleriniz için, bütün insanlara bir öğütten ibarettir. |
28 |
|
وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ Siz zaten ancak, âlemlerin Rabbi olan Allah'ın dilediğini dilersiniz. [727] |
29 |