Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar, daima Allah'ın sınırsız kudret ve azametini övgüyle anarak yüceltmektedir. Şu muhteşem kâinat nizamı içerisinde yer alan her şey, kendisini yaratan Sanatkârın her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olduğunu haykırmakta, O'nun sonsuz ilim, kudret, merhamet, hikmet, iyilik, güzellik, adalet gibi yüce vasıflarını gözler önüne sermektedir. Eğer çevrenizdeki varlıklara ibret nazarıyla bakacak olursanız, her zerresinin Allah'ı zikrettiğini göreceksiniz. Öyle ki, göklerde ve yerde hükümranlık tamamen ve yalnızca O'na aittir. Her türlü yücelik ve övgüye lâyık olan sadece O'dur ve O, her şeye gücü yeten sonsuz kudret sahibidir.

İşte sınırsız kudret ve hikmetinin bir tecellisi olarak:
2 Sizi yoktan var eden O'dur. Fakat kiminiz nankörce davranıp O'nu inkâr ediyor, kiminiz iman ediyorsunuz. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir ve karşılığını mutlaka verecektir.
3 Çünkü Allah, gökleri ve yeri hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, mutlak hakikat anlaşılsın ve yaşansın diye, yani hak olarak yaratmıştır. Size, yeryüzünde karşılaşacağınız ortam ve şartlara uygun bir şekil vermiş ve şeklinizi güzelleştirmiştir. İşte bu nimetler içerisinde bir süre dünyada yaşayacaksınız ve sonunda dönüşünüz O'na olacaktır.
4 Allah, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri de bilir. Çünkü Allah, kalplerde gizlenen niyet ve düşünceleri de hakkıyla bilendir.
5 Ey çağdaş zalimler! Sizden önceki inkârcıların başlarına gelen ibret verici felâketlerin haberi size ulaşmadı mı? İnsanlık tarihini ibret nazarıyla inceleyin de, zalimlerin sonlarının nasıl olduğunu görün. Onlar da sizin gibi azgınlık etmişler ve sonunda yaptıklarının cezasını çekmişlerdi. Fakat asıl cezayı âhirette çekecekler: Onlar için, can yakıcı bir azap vardır.
6 Evet, zalimlerin sonu böyle oldu. Çünkü kendi içlerinden seçilmiş olan Elçileri onlara apaçık bilgi ve delillerle tekrar ve tekrar geldikleri hâlde, onlar her defasında, "Bizim gibi fâni bir insan mı bize doğru yolu gösterecek?" diyerek hakikati inkâr edip yüz çevirmişlerdi. Bunun üzerine Allah, onları cezalandırıp hidayetten mahrum bırakarak, hiçbirinin kulluk ve ibadetine muhtaç olmadığını gösterdi. Çünkü Allah ganidir, hamiddir. Hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece Odur.
7 Buna rağmen inkârcılar, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ediyorlar. Bu sözleriyle Hesap Gününü, dolayısıyla ilâhî adaleti ve sonuçta Allah'ı inkâr eden o cahillere de ki: "Hayır; her şeye kadir olan Rabb'ime yemin olsun ki, siz kesinlikle diriltileceksiniz ve bütün yaptıklarınız size bir bir haber verilecektir. Bu, Allah için çok kolaydır.

O hâlde, ey insanlar!
8 Allah'a, Elçisine ve göndermiş olduğumuz bu ilâhî Nur'a iman edin ve Kur'an'ın rehberliğiyle hayatınıza yön vererek, inkâr ve cehalet karanlıklarını aydınlığa dönüştürün. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır ve hepsinin hesabını soracaktır. Ne zaman mı?
9 Bu, Allah'ın, Toplanma Günü hepinizi hesaba çekmek üzere huzurunda bir araya getireceği, gerçek kâr ve zararın ortaya çıkacağı, nicelerinin pişmanlıktan feryat edeceği Aldanma Günüdür. İşte o Gün, her kim Allah'a gereğince iman etmiş ve O'nun mesajları doğrultusunda güzel ve yararlı davranışlar ortaya koymuşsa, Allah onun günahlarını bağışlayacak ve kendisini, ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşayacağı cennet bahçelerine koyacaktır. İşte budur en büyük kurtuluş, en büyük başarı.
10 Öte yandan, hakikati inkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklardır. Ne kötü bir son!
11 Allah'ın izni ve takdiri olmaksızın, insanın başına hiçbir musibet gelmez. Korkmayın, başınıza gelen her şey O'nun bilgisi dâhilindedir. Rabb'iniz sizi eğitip olgunlaştırmak için imtihan ediyor. O hâlde, her kim Allah'a yürekten inanırsa, Allah onun gönlünü hidayet nurlarıyla aydınlatacaktır. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi tam olarak bilmektedir. O hâlde:
12 Allah'a kayıtsız şartsız itaat edin, O'nun buyruklarını size ileten bir elçi olarak, Peygambere de kayıtsız şartsız itaat edin. Ayrıca, Allah ve Elçisinin buyruklarına aykırı emir vermedikleri sürece, Müslüman ve âdil yöneticilere de itaat edin! Eğer Allah'a ve Elçisine —diğer bir deyişle, Kur'an'a ve Peygamberin Sünnet'ine— itaatten yüz çevirirseniz, bunun sorumluluğu yalnızca size aittir. Çünkü Elçimizin görevi ancak, size hakikati açıkça duyurmaktan ibarettir.
13 Allah, kendisinden başka ilâh olmayan bir tek İlâhtır. Öyleyse inananlar, sadece Allah'a güvensin ve yalnızca O'ndan yardım beklesinler.
14 Ey inananlar! Eşleriniz ve çocuklarınız arasında, bilerek veya bilmeyerek size düşman olanlar bulunabilir, onlara karşı dikkatli davranın. Eşinize ve çocuklarınıza duyduğunuz sevgi, sizi inancınıza göre yaşamaktan alıkoymamalıdır. Sevdikleriniz arasından, "aile çıkarlarını" korumak adına inancınızdan taviz vermenizi, "Bu iş sana mı kaldı? Memleketi sen mi kurtaracaksın? Sen kendini ve aileni düşün, başkalarından sana ne!" gibi sözlerle Allah yolunda fedakârlık ve mücadeleden vazgeçmenizi isteyenler her zaman çıkabilir. Ama bu durumda kaba kuvvet kullanmak, baskı yaparak onları sindirmek ya da sevginizden mahrum ederek cezalandırmak asla çözüm olmayacaktır. Eğer onların ufak tefek kusurlarını görmezlikten gelir, ölçüsüzce davranışları karşısında onlara sabır ve merhametle yaklaşır ve hatalarını bağışlarsanız —ki ıslah olacaklarsa ancak bu şekilde olurlar—  Allah da sizi bağışlayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcı, çok merhametlidir.
15 Şunu iyi bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız, uğrunda bütün değerlerinizi feda etmeniz gereken en üst değerler değildir. Onlar ancak, imanınızdaki kararlılığı ölçmek üzere size emanet edilmiş birer imtihan aracından ibarettir ve bu imtihanda başarı kazananlar için Allah katında, dünyanın şu basit ve gelip geçici nimetlerinden çok daha büyük bir ödül vardır.
16 O hâlde, bu muhteşem ödülü kazanmak için gücünüz yettiğince Allah'a saygıyla bağlanarak kötülüklerden, günahlardan korunun. O'nun çağrısına kulak verin, emirlerine gönülden itaat edin ve size bahşettiği nimetlerden bir kısmını, kendi iyiliğiniz için O'nun yolunda harcayın. Unutmayın ki, her kim kıskançlık, cimrilik, kibir gibi bencilce tutkulardan kendisini korursa, işte dünyada ve âhirette kurtuluşa erenler onlardır.
17 Eğer mükâfatını âhirette almak üzere, fakir ve muhtaç kullarına yardım ederek Allah'a güzel bir borç verirseniz, O da onu âhirette size kat kat fazlasıyla geri ödeyecek ve sizin günahlarınızı bağışlayacaktır. Yani siz canınızı, malınızı ve sahip olduğu nimetleri Allah yolunda feda etmeye hazır olursanız, Allah bunu kendisine verilmiş bir borç kabul edecek ve sizi sonsuz cennet nimetleri ve hoşnutluğu ile ödüllendirecektir. Çünkü Allah iyiliklerin karşılığını cömertçe verendir, sonsuz hilim ve şefkat sahibidir.
18 O, yaratılmışların algılama sınırlarının ötesindeki gizlilikler âlemi olan gaybı da, duyularla kavranabilen şehâdet âlemini de en mükemmel şekilde bilmektedir. Görülen ve görülmeyen, bilinen ve bilinmeyen, açıkta ve gizli olan her şeyden haberdardır. Aynı zamanda O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Asla yersiz ve gereksiz hüküm vermeyen ve hükmüne karşı konulamayan Yüce Yaratıcıdır.

 
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 1
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ 2
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ 3
يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 4
اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُا الَّذ۪ينَ كَـفَرُوا مِنْ قَبْلُۘ فَذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 5
ذٰلِكَ بِاَنَّهُ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُٓوا اَبَشَرٌ يَهْدُونَنَاۘ فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ 6
زَعَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ لَنْ يُبْعَثُواۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْۜ وَذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ 7
فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالنُّورِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلْنَاۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ 8
يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحاً يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 9
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ 10
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 11
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ 12
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 13
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُواًّ لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 14
اِنَّـمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ 15
فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْراً لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 16
اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ 17
عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 18
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar, daima Allah'ın sınırsız kudret ve azametini övgüyle anarak yüceltmektedir. Şu muhteşem kâinat nizamı içerisinde yer alan her şey, kendisini yaratan Sanatkârın her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olduğunu haykırmakta, O'nun sonsuz ilim, kudret, merhamet, hikmet, iyilik, güzellik, adalet gibi yüce vasıflarını gözler önüne sermektedir. Eğer çevrenizdeki varlıklara ibret nazarıyla bakacak olursanız, her zerresinin Allah'ı zikrettiğini göreceksiniz. Öyle ki, göklerde ve yerde hükümranlık tamamen ve yalnızca O'na aittir. Her türlü yücelik ve övgüye lâyık olan sadece O'dur ve O, her şeye gücü yeten sonsuz kudret sahibidir.

İşte sınırsız kudret ve hikmetinin bir tecellisi olarak:
1
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Sizi yoktan var eden O'dur. Fakat kiminiz nankörce davranıp O'nu inkâr ediyor, kiminiz iman ediyorsunuz. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir ve karşılığını mutlaka verecektir.
2
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ
Çünkü Allah, gökleri ve yeri hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, mutlak hakikat anlaşılsın ve yaşansın diye, yani hak olarak yaratmıştır. Size, yeryüzünde karşılaşacağınız ortam ve şartlara uygun bir şekil vermiş ve şeklinizi güzelleştirmiştir. İşte bu nimetler içerisinde bir süre dünyada yaşayacaksınız ve sonunda dönüşünüz O'na olacaktır.
3
يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Allah, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri de bilir. Çünkü Allah, kalplerde gizlenen niyet ve düşünceleri de hakkıyla bilendir.
4
اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُا الَّذ۪ينَ كَـفَرُوا مِنْ قَبْلُۘ فَذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Ey çağdaş zalimler! Sizden önceki inkârcıların başlarına gelen ibret verici felâketlerin haberi size ulaşmadı mı? İnsanlık tarihini ibret nazarıyla inceleyin de, zalimlerin sonlarının nasıl olduğunu görün. Onlar da sizin gibi azgınlık etmişler ve sonunda yaptıklarının cezasını çekmişlerdi. Fakat asıl cezayı âhirette çekecekler: Onlar için, can yakıcı bir azap vardır.
5
ذٰلِكَ بِاَنَّهُ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُٓوا اَبَشَرٌ يَهْدُونَنَاۘ فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ
Evet, zalimlerin sonu böyle oldu. Çünkü kendi içlerinden seçilmiş olan Elçileri onlara apaçık bilgi ve delillerle tekrar ve tekrar geldikleri hâlde, onlar her defasında, "Bizim gibi fâni bir insan mı bize doğru yolu gösterecek?" diyerek hakikati inkâr edip yüz çevirmişlerdi. Bunun üzerine Allah, onları cezalandırıp hidayetten mahrum bırakarak, hiçbirinin kulluk ve ibadetine muhtaç olmadığını gösterdi. Çünkü Allah ganidir, hamiddir. Hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece Odur.
6
زَعَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ لَنْ يُبْعَثُواۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْۜ وَذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ
Buna rağmen inkârcılar, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ediyorlar. Bu sözleriyle Hesap Gününü, dolayısıyla ilâhî adaleti ve sonuçta Allah'ı inkâr eden o cahillere de ki: "Hayır; her şeye kadir olan Rabb'ime yemin olsun ki, siz kesinlikle diriltileceksiniz ve bütün yaptıklarınız size bir bir haber verilecektir. Bu, Allah için çok kolaydır.

O hâlde, ey insanlar!
7
فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالنُّورِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلْنَاۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Allah'a, Elçisine ve göndermiş olduğumuz bu ilâhî Nur'a iman edin ve Kur'an'ın rehberliğiyle hayatınıza yön vererek, inkâr ve cehalet karanlıklarını aydınlığa dönüştürün. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır ve hepsinin hesabını soracaktır. Ne zaman mı?
8
يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحاً يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Bu, Allah'ın, Toplanma Günü hepinizi hesaba çekmek üzere huzurunda bir araya getireceği, gerçek kâr ve zararın ortaya çıkacağı, nicelerinin pişmanlıktan feryat edeceği Aldanma Günüdür. İşte o Gün, her kim Allah'a gereğince iman etmiş ve O'nun mesajları doğrultusunda güzel ve yararlı davranışlar ortaya koymuşsa, Allah onun günahlarını bağışlayacak ve kendisini, ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşayacağı cennet bahçelerine koyacaktır. İşte budur en büyük kurtuluş, en büyük başarı.
9
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟
Öte yandan, hakikati inkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklardır. Ne kötü bir son!
10
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Allah'ın izni ve takdiri olmaksızın, insanın başına hiçbir musibet gelmez. Korkmayın, başınıza gelen her şey O'nun bilgisi dâhilindedir. Rabb'iniz sizi eğitip olgunlaştırmak için imtihan ediyor. O hâlde, her kim Allah'a yürekten inanırsa, Allah onun gönlünü hidayet nurlarıyla aydınlatacaktır. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi tam olarak bilmektedir. O hâlde:
11
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ
Allah'a kayıtsız şartsız itaat edin, O'nun buyruklarını size ileten bir elçi olarak, Peygambere de kayıtsız şartsız itaat edin. Ayrıca, Allah ve Elçisinin buyruklarına aykırı emir vermedikleri sürece, Müslüman ve âdil yöneticilere de itaat edin! Eğer Allah'a ve Elçisine —diğer bir deyişle, Kur'an'a ve Peygamberin Sünnet'ine— itaatten yüz çevirirseniz, bunun sorumluluğu yalnızca size aittir. Çünkü Elçimizin görevi ancak, size hakikati açıkça duyurmaktan ibarettir.
12
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Allah, kendisinden başka ilâh olmayan bir tek İlâhtır. Öyleyse inananlar, sadece Allah'a güvensin ve yalnızca O'ndan yardım beklesinler.
13
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُواًّ لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ey inananlar! Eşleriniz ve çocuklarınız arasında, bilerek veya bilmeyerek size düşman olanlar bulunabilir, onlara karşı dikkatli davranın. Eşinize ve çocuklarınıza duyduğunuz sevgi, sizi inancınıza göre yaşamaktan alıkoymamalıdır. Sevdikleriniz arasından, "aile çıkarlarını" korumak adına inancınızdan taviz vermenizi, "Bu iş sana mı kaldı? Memleketi sen mi kurtaracaksın? Sen kendini ve aileni düşün, başkalarından sana ne!" gibi sözlerle Allah yolunda fedakârlık ve mücadeleden vazgeçmenizi isteyenler her zaman çıkabilir. Ama bu durumda kaba kuvvet kullanmak, baskı yaparak onları sindirmek ya da sevginizden mahrum ederek cezalandırmak asla çözüm olmayacaktır. Eğer onların ufak tefek kusurlarını görmezlikten gelir, ölçüsüzce davranışları karşısında onlara sabır ve merhametle yaklaşır ve hatalarını bağışlarsanız —ki ıslah olacaklarsa ancak bu şekilde olurlar—  Allah da sizi bağışlayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcı, çok merhametlidir.
14
اِنَّـمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ
Şunu iyi bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız, uğrunda bütün değerlerinizi feda etmeniz gereken en üst değerler değildir. Onlar ancak, imanınızdaki kararlılığı ölçmek üzere size emanet edilmiş birer imtihan aracından ibarettir ve bu imtihanda başarı kazananlar için Allah katında, dünyanın şu basit ve gelip geçici nimetlerinden çok daha büyük bir ödül vardır.
15
فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْراً لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
O hâlde, bu muhteşem ödülü kazanmak için gücünüz yettiğince Allah'a saygıyla bağlanarak kötülüklerden, günahlardan korunun. O'nun çağrısına kulak verin, emirlerine gönülden itaat edin ve size bahşettiği nimetlerden bir kısmını, kendi iyiliğiniz için O'nun yolunda harcayın. Unutmayın ki, her kim kıskançlık, cimrilik, kibir gibi bencilce tutkulardan kendisini korursa, işte dünyada ve âhirette kurtuluşa erenler onlardır.
16
اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ
Eğer mükâfatını âhirette almak üzere, fakir ve muhtaç kullarına yardım ederek Allah'a güzel bir borç verirseniz, O da onu âhirette size kat kat fazlasıyla geri ödeyecek ve sizin günahlarınızı bağışlayacaktır. Yani siz canınızı, malınızı ve sahip olduğu nimetleri Allah yolunda feda etmeye hazır olursanız, Allah bunu kendisine verilmiş bir borç kabul edecek ve sizi sonsuz cennet nimetleri ve hoşnutluğu ile ödüllendirecektir. Çünkü Allah iyiliklerin karşılığını cömertçe verendir, sonsuz hilim ve şefkat sahibidir.
17
عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
O, yaratılmışların algılama sınırlarının ötesindeki gizlilikler âlemi olan gaybı da, duyularla kavranabilen şehâdet âlemini de en mükemmel şekilde bilmektedir. Görülen ve görülmeyen, bilinen ve bilinmeyen, açıkta ve gizli olan her şeyden haberdardır. Aynı zamanda O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Asla yersiz ve gereksiz hüküm vermeyen ve hükmüne karşı konulamayan Yüce Yaratıcıdır.

 
18

Sureler

Mealler