Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Andolsun göğe, andolsun karanlıkta gümbür, gümbür yol teperek, kurtuluşları için insanların kapısını çalan, sesini, tebliğini duyuran, varlığını benimseten şerefli peygambere!
2 Karanlıkta yol tepenle ilgili bizden başka seni bilgilendiren mi var? Karanlıkta gümbür gümbür yol teperek, kapıları çalan, sesini, tebliğini duyuran, varlığını benimseten ne azimli, ne kararlı, ne cesur birisi.
3 İşte o karanlığı yırtan yıldızdır, yükselen yıldızdır, Muhammed’dir.
4 Kesinlikle herkesin başında bir koruma, bir denetleyici vardır.
5 O halde insan, neden yaratıldığına ibret nazarıyla bir baksın.
6 Bir defada boşalan bir sıvıdan yaratıldı.
7 O sıvı, erkeğin beli ile kadının göğüs kafesi arasından çıkar.
8 Böyle yarattığı insanı, yeniden diriltmeye de elbette gücü kudreti yeter.
9 Bütün sırların yoklanacağı, imtihan meydanına döküleceği gün insanın nesi var?
10 İnsanın o gün ne bir gücü kuvveti, ne yardım edeni var.
11 Andolsun halden hale dönüşen, dönüşü sağlayan, bir yağmurdan sonra yeni yağmurlarla yüklü, güneş sisteminin dönüş yeri olan göğe!
12 Andolsun yarıkları, çatlakları ve kırıkları olan, kaynak aktarma ve bitirme özelliğine sahip parçalı yere!
13 Kesinlikle Kur’ân hak ile bâtılı ayıran bir kelâmdır.
14 Bu kelâmın şaka ile ilgisi yoktur.
15 Haberin olsun, inanmayanlar İslâm’a Kur’ân’a ve sünnete karşı gizli mücadele planları hazırlıyorlar.
16 Ben de onların, planlarını başlarına geçirecek karşı planlar yapıyorum.
17 Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, nankörlere mühlet ver. Onları biraz daha kendi hallerine bırak.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ 1
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ 2
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ 3
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ 4
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ 5
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ 6
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ 7
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ 8
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ 9
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ 10
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ 11
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ 12
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ 13
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ 14
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْداًۙ 15
وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ 16
فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً 17
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ
Andolsun göğe, andolsun karanlıkta gümbür, gümbür yol teperek, kurtuluşları için insanların kapısını çalan, sesini, tebliğini duyuran, varlığını benimseten şerefli peygambere!
1
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ
Karanlıkta yol tepenle ilgili bizden başka seni bilgilendiren mi var? Karanlıkta gümbür gümbür yol teperek, kapıları çalan, sesini, tebliğini duyuran, varlığını benimseten ne azimli, ne kararlı, ne cesur birisi.
2
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ
İşte o karanlığı yırtan yıldızdır, yükselen yıldızdır, Muhammed’dir.
3
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ
Kesinlikle herkesin başında bir koruma, bir denetleyici vardır.
4
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ
O halde insan, neden yaratıldığına ibret nazarıyla bir baksın.
5
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ
Bir defada boşalan bir sıvıdan yaratıldı.
6
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ
O sıvı, erkeğin beli ile kadının göğüs kafesi arasından çıkar.
7
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ
Böyle yarattığı insanı, yeniden diriltmeye de elbette gücü kudreti yeter.
8
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ
Bütün sırların yoklanacağı, imtihan meydanına döküleceği gün insanın nesi var?
9
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
İnsanın o gün ne bir gücü kuvveti, ne yardım edeni var.
10
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ
Andolsun halden hale dönüşen, dönüşü sağlayan, bir yağmurdan sonra yeni yağmurlarla yüklü, güneş sisteminin dönüş yeri olan göğe!
11
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
Andolsun yarıkları, çatlakları ve kırıkları olan, kaynak aktarma ve bitirme özelliğine sahip parçalı yere!
12
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ
Kesinlikle Kur’ân hak ile bâtılı ayıran bir kelâmdır.
13
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ
Bu kelâmın şaka ile ilgisi yoktur.
14
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْداًۙ
Haberin olsun, inanmayanlar İslâm’a Kur’ân’a ve sünnete karşı gizli mücadele planları hazırlıyorlar.
15
وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ
Ben de onların, planlarını başlarına geçirecek karşı planlar yapıyorum.
16
فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, nankörlere mühlet ver. Onları biraz daha kendi hallerine bırak.
17

Sureler

Mealler
A'lâ Suresi
Sonraki