Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Elif, Lâm, Mîm. Ey insan! Rabb'inden sana bir mesaj geldi:
2 İçerisinde hiçbir çelişki, yanlışlık ve şüphe bulunmayan bu kitap, tüm varlıkların biricik Sahibi, Efendisi, Eğiticisi, Yöneticisi ve Rabb'i olan Allah tarafından gönderilmiştir.

Buna rağmen, Kur'an'a inanmamak için bir şüphe, bir itiraz öne sürülebilir mi?
3 Yoksa inkâr edenler, "Onu Muhammed uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, asla! Tam tersine bu Kur'an, kendilerine senden önce bir uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu doğru yola gelsinler diye uyarman için sana Rabb'in tarafından gönderilen hakikatin ta kendisidir.

Onlar samimî olsalardı, Kur'an'ı okur okumaz onun insan ürünü bir kitap olamayacağını, doğrudan Allah'tan geldiğini kalplerinin ta derinliklerinde hissedeceklerdi. Fakat hâlâ körü körüne itiraz ediyorlarsa, onların samimiyetlerinden söz edilebilir mi?
4 Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunan bütün varlıkları altı evrede yaratan, sonra bir kenara çekilip mahlûkatı kendi kaderiyle baş başa bırakmayan, aksine, kâinatın mutlak hâkimi olarak Egemenlik Tahtına oturan O'dur. Ey insanlar! Sizin O'ndan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir kurtarıcınız. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?
5 Gökten yere kadar bütün işleri O düzenleyip yönetir. Yani kâinatın her zerresinde yalnızca O'nun hükmü geçer. Sonra bütün varlıklar, sizin hesabınızla bin yıl süren bir Gün'de O'na yükselir. Bin yıl sürecek olan o mahşer gününde, bütün insanlar ve cinler hesaba çekilmek üzere O'nun huzuruna çıkarlar.
6 İşte budur, yaratılmışların algılama sınırları ötesinde bir âlem olan gayb'ı da, duyularla kavranabilen şehadet âlemini de eksiksiz bilen sonsuz kudret ve merhamet sahibi Allah!
7 O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratandır. Örneğin, ilk insanın yaratılışına balçıktan başladı.
8 Sonra insana üreme kabiliyeti vererek, onun neslini meni denilen basit bir suyun özünden meydana getirdi.
9 Derken onu anne karnında, yaratılış amacına uygun biçimde düzenleyip şekillendirdi. Ona Kendi ruhundan hayat nefesi üfledi ve böylece, ey insanlar, sizin için işiten kulaklar, gören gözler ve düşünen, hisseden gönüller yarattı. Fakat siz, bunca nimetlere karşı ne kadar da az şükrediyorsunuz!
10 Yeniden dirilişi inkâr edenler, "Ne yani, bizim kemiklerimiz tamamen çürüyüp toza toprağa karıştıktan sonra mı yeniden diriltileceğiz?" diyorlar. Hayır, aslında onlar bunun pekâlâ mümkün olduğunu biliyorlar, fakat yargılanmak işlerine gelmediği için, Rab'leri olan Allah ile buluşmayı inkâr ediyorlar.
11 Onlara de ki: "Evet, sizin için görevlendirilmiş olan ölüm meleği Azrail sizi bir gün öldürecek, sonra da yaptıklarınızın hesabını vermek üzere Rabb'inizin huzuruna çıkarılacaksınız.
12 Keşke bu günahkârların, Hesap Günü Rab'lerinin huzurunda pişmanlık ve utanç içinde başlarını öne eğerek şöyle yalvardıkları zamanki acıklı hallerini bir görseydin: "Ey Rabb'imiz, şimdi gerçeği gözlerimizle gördük, kulaklarımızla işittik. Ne olur, bizi dünya hayatına geri gönder ki, tövbe edip güzel davranışlarda bulunalım. Çünkü artık öte dünyanın, cennetin, cehennemin varlığına, ilahi adaletin hak olduğuna tüm kalbimizle inanıyoruz!"

İşte o zaman, Allah şöyle buyuracak:
13 "Şimdi sizi yeniden dünyaya göndersek de iman etseniz, böyle bir imanın ne değeri olur? Kaldı ki, eğer isteseydik, siz daha dünyadayken iradenizi elinizden alır ve bütün insanları ve cinleri zorla emrimize boyun eğdirerek doğru yola iletirdik. Fakat imtihan hikmeti gereğince, dilediğiniz inanç ve hayat tarzını özgürce seçmenize izin verdik. Zira insan, ancak kendi özgür iradesiyle ve bilinçli olarak doğru yolu seçtiği takdirde gerçek anlamda ahlâk ve erdemliliğe ulaşabilir. Bu yüzden, insandaki potansiyel gücün açığa çıkması için onu imtihana tâbi tuttuk ve bu yolda ihtiyaç duyduğu her türlü imkân ve yeteneği ona bahşettik. Fakat onlar bilerek ve isteyerek kötülüğü tercih ettiler. Böylece, tarafımdan değişmez bir ilâhî yasa olarak ta ezelden belirlenen şu hüküm gerçekleşmiş oldu: "Gerçek şu ki, cehennemi bana isyan eden bütün cinlerle ve insanlarla dolduracağım!"
14 "Öyleyse, bu Günle karşılaşacağınızı unutup zulüm ve haksızlık peşinde koştuğunuz için, kötülüklerinizin acı meyvesini tadın bakalım! Sizin vaktiyle Beni unuttuğunuz gibi, şimdi Ben de sizi unutmuşçasına cehennem azabıyla baş başa bırakacağım. O hâlde, yaptıklarınıza karşılık sonsuz azabı tadın bakalım!"
15 Benim ayetlerime ancak, kendilerine bu ayetler tebliğ edildiği zaman derin bir hayranlık ve saygıyla secdeye kapanan ve asla kibre kapılmaksızın Rab'lerini övgülerle anıp yüceltenler iman ederler.
16 Gece vakti herkes derin uykusundayken, onlar sıcacık yataklarını terk ederek korku ve ümit içinde Rab'lerine el açıp yalvarır ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden bir kısmını Allah için yoksullara harcarlar.
17 Yaptıkları iyilikler karşılığında, kendileri için hazırlanıp cennette gizlenmiş olan mutluluk ve sevinç kaynağı nimetlerin neler olduğunu hiç kimse hayal bile edemez.
18 Öyle ya, ayetlerime inanan bir kimse, onları reddederek yoldan çıkmış olan biriyle bir olabilir mi? Elbette olamaz. Şöyle ki:
19 İman edip güzel ve yararlı işler yapanlara, yaptıklarının karşılığı olarak her türlü sıkıntı, korku ve kederden emin olarak içinde yaşayacakları huzur ve mutluluk kaynağı cennet bahçeleri vardır.
20 Yoldan çıkmış olanlara gelince, onların sığınağı da ateştir. Öyle ki, ne zaman ateşten bunalıp oradan çıkmaya çalışsalar, zebaniler tarafından tekrar ateşe atılırlar. Ve onlara, "Hayattayken yalanlayıp durduğunuz ateş azabını şimdi tadın bakalım!" denilir. Bununla birlikte, onların azabı yalnızca cehennemden ibaret olmayacak:
21 Bu büyük azaptan ayrı olarak, pişman olup doğru yola dönmeleri için onlara daha dünyadayken belâ ve musibetler vererek, küçük azaptan da bir nebze tattıracağız. Bütün bunlara rağmen;
22 Kendisine Rabb'inin ayetleri açıkça tebliğ edildiği hâlde, küstahça onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Hiç kuşkusuz Biz, o günahkârlara cezalarını mutlaka vereceğiz.
23 Gerçek şu ki, Biz vaktiyle Musa'ya Tevrat adındaki kutsal Kitabı vermiş ve onu İsrail Oğulları'na doğru yolu gösteren bir rehber kılmıştık. Şu hâlde, sakın ona kavuşacağından kuşkuya düşme. Musa'ya nasıl kitap verdiysek, sana da vereceğiz.
24 İsrail Oğulları omuzladıkları mücadelenin zorluklarına sabırla göğüs gerdikleri ve ayetlerimize gereğince inandıkları sürece, onların içinden, buyruklarımız doğrultusunda toplumlarını doğru yola ileten önderler çıkarmıştık. İşte siz de aynı tavrı gösterirseniz, sizi de tüm insanlığın öncüleri ve önderleri kılacağız.
25 Hiç kuşkusuz Rabb'in, insanların anlaşmazlığa düştükleri bütün tartışmalı konularda, Hesap Günü aralarında kesin hükmünü verecektir. Öyleyse o Gün gelip çatmadan önce, insanlık tarihinden ibret alıp düşünsünler:
26 Kendilerinden önce yaşamış olan ve hâlen yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri helâk etmiş olmamız, o inkârcıları yola getirmedi mi? Hiç kuşkusuz bunda, aklını kullanan insanlar için nice ibretler ve deliller vardır. Hâlâ gerçeğin sesine kulak vermeyecekler mi?
27 Susuzluktan çatlamış çorak topraklara nasıl yağmur gönderdiğimizi ve o su sayesinde, kendilerinin ve hayvanlarının yiyeceği bitkileri nasıl yeşerttiğimizi görmüyorlar mı? Ölü toprağa bir yağmurla yeniden hayat veren Allah'ın, kendilerini de bir gün dirilteceğini düşünmüyorlar mı?
28 Âhireti inkâr edenler, "Eğer iddianızda doğru iseniz söyleyin bakalım, bu sözünü ettiğiniz hüküm Günü ne zaman gelip çatacak?" diyorlar.
29 Onlara de ki: "Ne zaman olacağını bilemem, fakat şurası kesindir ki, Hüküm Günü gelip çattığı zaman, şimdi onu inkâr etmiş olanlara o günkü imanları hiçbir fayda sağlamayacak ve onlara, hatalarını telâfi etmeleri için bir fırsat da verilmeyecektir."
30 Ey Müslüman! Mademki onlar bunca öğüt ve uyarılara rağmen hâlâ inkârda diretiyorlar, o hâlde, onları inkârlarıyla baş başa bırak ve hakkınızda Rabb'inin vereceği hükmü bekle. Zaten onlar da başlarına gelecek korkunç akıbeti bekliyorlar.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓـمٓ۠ 1
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ 2
اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۚ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْماً مَٓا اَتٰيهُمْ مِنْ نَذ۪يرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ 3
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ مَا لَكُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا شَف۪يعٍۜ اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ 4
يُدَبِّرُ الْاَمْرَ مِنَ السَّمَٓاءِ اِلَى الْاَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُٓ اَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ 5
ذٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُۙ 6
اَلَّـذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ 7
ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۚ 8
ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ ف۪يهِ مِنْ رُوحِه۪ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ 9
وَقَالُٓوا ءَاِذَا ضَلَلْنَا فِي الْاَرْضِ ءَاِنَّا لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۜ بَلْ هُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ 10
قُلْ يَتَوَفّٰيكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذ۪ي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ۟ 11
وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُوا رُؤُ۫سِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ رَبَّـنَٓا اَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَـالِحاً اِنَّا مُوقِنُونَ 12
وَلَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ 13
فَذُوقُوا بِمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۚ اِنَّا نَس۪ينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 14
اِنَّمَا يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّداً وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ 15
تَتَجَافٰى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفاً وَطَمَعاًۘ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ 16
فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَٓا اُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ اَعْيُنٍۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 17
اَفَمَنْ كَانَ مُؤْمِناً كَمَنْ كَانَ فَاسِقاًۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ 18
اَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوٰىۘ نُزُلاً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 19
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ فَسَقُوا فَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَٓا اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَق۪يلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ 20
وَلَنُذ۪يقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْاَدْنٰى دُونَ الْعَذَابِ الْاَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ 21
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِاٰيَاتِ رَبِّه۪ ثُمَّ اَعْرَضَ عَنْهَاۜ اِنَّا مِنَ الْمُجْرِم۪ينَ مُنْتَقِمُونَ۟ 22
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُنْ ف۪ي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَٓائِه۪ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ 23
وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُواۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يُوقِنُونَ 24
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ 25
اَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍۜ اَفَلَا يَسْمَعُونَ 26
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا نَسُوقُ الْمَٓاءَ اِلَى الْاَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِه۪ زَرْعاً تَأْكُلُ مِنْهُ اَنْعَامُهُمْ وَاَنْفُسُهُمْۜ اَفَلَا يُبْصِرُونَ 27
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْفَتْحُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 28
قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا ا۪يمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ 29
فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانْتَظِرْ اِنَّهُمْ مُنْتَظِرُونَ 30
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓـمٓ۠
Elif, Lâm, Mîm. Ey insan! Rabb'inden sana bir mesaj geldi:
1
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
İçerisinde hiçbir çelişki, yanlışlık ve şüphe bulunmayan bu kitap, tüm varlıkların biricik Sahibi, Efendisi, Eğiticisi, Yöneticisi ve Rabb'i olan Allah tarafından gönderilmiştir.

Buna rağmen, Kur'an'a inanmamak için bir şüphe, bir itiraz öne sürülebilir mi?
2
اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۚ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْماً مَٓا اَتٰيهُمْ مِنْ نَذ۪يرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Yoksa inkâr edenler, "Onu Muhammed uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, asla! Tam tersine bu Kur'an, kendilerine senden önce bir uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu doğru yola gelsinler diye uyarman için sana Rabb'in tarafından gönderilen hakikatin ta kendisidir.

Onlar samimî olsalardı, Kur'an'ı okur okumaz onun insan ürünü bir kitap olamayacağını, doğrudan Allah'tan geldiğini kalplerinin ta derinliklerinde hissedeceklerdi. Fakat hâlâ körü körüne itiraz ediyorlarsa, onların samimiyetlerinden söz edilebilir mi?
3
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ مَا لَكُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا شَف۪يعٍۜ اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunan bütün varlıkları altı evrede yaratan, sonra bir kenara çekilip mahlûkatı kendi kaderiyle baş başa bırakmayan, aksine, kâinatın mutlak hâkimi olarak Egemenlik Tahtına oturan O'dur. Ey insanlar! Sizin O'ndan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir kurtarıcınız. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?
4
يُدَبِّرُ الْاَمْرَ مِنَ السَّمَٓاءِ اِلَى الْاَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُٓ اَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ
Gökten yere kadar bütün işleri O düzenleyip yönetir. Yani kâinatın her zerresinde yalnızca O'nun hükmü geçer. Sonra bütün varlıklar, sizin hesabınızla bin yıl süren bir Gün'de O'na yükselir. Bin yıl sürecek olan o mahşer gününde, bütün insanlar ve cinler hesaba çekilmek üzere O'nun huzuruna çıkarlar.
5
ذٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُۙ
İşte budur, yaratılmışların algılama sınırları ötesinde bir âlem olan gayb'ı da, duyularla kavranabilen şehadet âlemini de eksiksiz bilen sonsuz kudret ve merhamet sahibi Allah!
6
اَلَّـذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ
O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratandır. Örneğin, ilk insanın yaratılışına balçıktan başladı.
7
ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۚ
Sonra insana üreme kabiliyeti vererek, onun neslini meni denilen basit bir suyun özünden meydana getirdi.
8
ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ ف۪يهِ مِنْ رُوحِه۪ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ
Derken onu anne karnında, yaratılış amacına uygun biçimde düzenleyip şekillendirdi. Ona Kendi ruhundan hayat nefesi üfledi ve böylece, ey insanlar, sizin için işiten kulaklar, gören gözler ve düşünen, hisseden gönüller yarattı. Fakat siz, bunca nimetlere karşı ne kadar da az şükrediyorsunuz!
9
وَقَالُٓوا ءَاِذَا ضَلَلْنَا فِي الْاَرْضِ ءَاِنَّا لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۜ بَلْ هُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ
Yeniden dirilişi inkâr edenler, "Ne yani, bizim kemiklerimiz tamamen çürüyüp toza toprağa karıştıktan sonra mı yeniden diriltileceğiz?" diyorlar. Hayır, aslında onlar bunun pekâlâ mümkün olduğunu biliyorlar, fakat yargılanmak işlerine gelmediği için, Rab'leri olan Allah ile buluşmayı inkâr ediyorlar.
10
قُلْ يَتَوَفّٰيكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذ۪ي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ۟
Onlara de ki: "Evet, sizin için görevlendirilmiş olan ölüm meleği Azrail sizi bir gün öldürecek, sonra da yaptıklarınızın hesabını vermek üzere Rabb'inizin huzuruna çıkarılacaksınız.
11
وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُوا رُؤُ۫سِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ رَبَّـنَٓا اَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَـالِحاً اِنَّا مُوقِنُونَ
Keşke bu günahkârların, Hesap Günü Rab'lerinin huzurunda pişmanlık ve utanç içinde başlarını öne eğerek şöyle yalvardıkları zamanki acıklı hallerini bir görseydin: "Ey Rabb'imiz, şimdi gerçeği gözlerimizle gördük, kulaklarımızla işittik. Ne olur, bizi dünya hayatına geri gönder ki, tövbe edip güzel davranışlarda bulunalım. Çünkü artık öte dünyanın, cennetin, cehennemin varlığına, ilahi adaletin hak olduğuna tüm kalbimizle inanıyoruz!"

İşte o zaman, Allah şöyle buyuracak:
12
وَلَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ
"Şimdi sizi yeniden dünyaya göndersek de iman etseniz, böyle bir imanın ne değeri olur? Kaldı ki, eğer isteseydik, siz daha dünyadayken iradenizi elinizden alır ve bütün insanları ve cinleri zorla emrimize boyun eğdirerek doğru yola iletirdik. Fakat imtihan hikmeti gereğince, dilediğiniz inanç ve hayat tarzını özgürce seçmenize izin verdik. Zira insan, ancak kendi özgür iradesiyle ve bilinçli olarak doğru yolu seçtiği takdirde gerçek anlamda ahlâk ve erdemliliğe ulaşabilir. Bu yüzden, insandaki potansiyel gücün açığa çıkması için onu imtihana tâbi tuttuk ve bu yolda ihtiyaç duyduğu her türlü imkân ve yeteneği ona bahşettik. Fakat onlar bilerek ve isteyerek kötülüğü tercih ettiler. Böylece, tarafımdan değişmez bir ilâhî yasa olarak ta ezelden belirlenen şu hüküm gerçekleşmiş oldu: "Gerçek şu ki, cehennemi bana isyan eden bütün cinlerle ve insanlarla dolduracağım!"
13
فَذُوقُوا بِمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۚ اِنَّا نَس۪ينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
"Öyleyse, bu Günle karşılaşacağınızı unutup zulüm ve haksızlık peşinde koştuğunuz için, kötülüklerinizin acı meyvesini tadın bakalım! Sizin vaktiyle Beni unuttuğunuz gibi, şimdi Ben de sizi unutmuşçasına cehennem azabıyla baş başa bırakacağım. O hâlde, yaptıklarınıza karşılık sonsuz azabı tadın bakalım!"
14
اِنَّمَا يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّداً وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
Benim ayetlerime ancak, kendilerine bu ayetler tebliğ edildiği zaman derin bir hayranlık ve saygıyla secdeye kapanan ve asla kibre kapılmaksızın Rab'lerini övgülerle anıp yüceltenler iman ederler.
15
تَتَجَافٰى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفاً وَطَمَعاًۘ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
Gece vakti herkes derin uykusundayken, onlar sıcacık yataklarını terk ederek korku ve ümit içinde Rab'lerine el açıp yalvarır ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden bir kısmını Allah için yoksullara harcarlar.
16
فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَٓا اُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ اَعْيُنٍۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Yaptıkları iyilikler karşılığında, kendileri için hazırlanıp cennette gizlenmiş olan mutluluk ve sevinç kaynağı nimetlerin neler olduğunu hiç kimse hayal bile edemez.
17
اَفَمَنْ كَانَ مُؤْمِناً كَمَنْ كَانَ فَاسِقاًۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ
Öyle ya, ayetlerime inanan bir kimse, onları reddederek yoldan çıkmış olan biriyle bir olabilir mi? Elbette olamaz. Şöyle ki:
18
اَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوٰىۘ نُزُلاً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
İman edip güzel ve yararlı işler yapanlara, yaptıklarının karşılığı olarak her türlü sıkıntı, korku ve kederden emin olarak içinde yaşayacakları huzur ve mutluluk kaynağı cennet bahçeleri vardır.
19
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ فَسَقُوا فَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَٓا اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَق۪يلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ
Yoldan çıkmış olanlara gelince, onların sığınağı da ateştir. Öyle ki, ne zaman ateşten bunalıp oradan çıkmaya çalışsalar, zebaniler tarafından tekrar ateşe atılırlar. Ve onlara, "Hayattayken yalanlayıp durduğunuz ateş azabını şimdi tadın bakalım!" denilir. Bununla birlikte, onların azabı yalnızca cehennemden ibaret olmayacak:
20
وَلَنُذ۪يقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْاَدْنٰى دُونَ الْعَذَابِ الْاَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Bu büyük azaptan ayrı olarak, pişman olup doğru yola dönmeleri için onlara daha dünyadayken belâ ve musibetler vererek, küçük azaptan da bir nebze tattıracağız. Bütün bunlara rağmen;
21
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِاٰيَاتِ رَبِّه۪ ثُمَّ اَعْرَضَ عَنْهَاۜ اِنَّا مِنَ الْمُجْرِم۪ينَ مُنْتَقِمُونَ۟
Kendisine Rabb'inin ayetleri açıkça tebliğ edildiği hâlde, küstahça onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Hiç kuşkusuz Biz, o günahkârlara cezalarını mutlaka vereceğiz.
22
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُنْ ف۪ي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَٓائِه۪ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ
Gerçek şu ki, Biz vaktiyle Musa'ya Tevrat adındaki kutsal Kitabı vermiş ve onu İsrail Oğulları'na doğru yolu gösteren bir rehber kılmıştık. Şu hâlde, sakın ona kavuşacağından kuşkuya düşme. Musa'ya nasıl kitap verdiysek, sana da vereceğiz.
23
وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُواۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يُوقِنُونَ
İsrail Oğulları omuzladıkları mücadelenin zorluklarına sabırla göğüs gerdikleri ve ayetlerimize gereğince inandıkları sürece, onların içinden, buyruklarımız doğrultusunda toplumlarını doğru yola ileten önderler çıkarmıştık. İşte siz de aynı tavrı gösterirseniz, sizi de tüm insanlığın öncüleri ve önderleri kılacağız.
24
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
Hiç kuşkusuz Rabb'in, insanların anlaşmazlığa düştükleri bütün tartışmalı konularda, Hesap Günü aralarında kesin hükmünü verecektir. Öyleyse o Gün gelip çatmadan önce, insanlık tarihinden ibret alıp düşünsünler:
25
اَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍۜ اَفَلَا يَسْمَعُونَ
Kendilerinden önce yaşamış olan ve hâlen yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri helâk etmiş olmamız, o inkârcıları yola getirmedi mi? Hiç kuşkusuz bunda, aklını kullanan insanlar için nice ibretler ve deliller vardır. Hâlâ gerçeğin sesine kulak vermeyecekler mi?
26
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا نَسُوقُ الْمَٓاءَ اِلَى الْاَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِه۪ زَرْعاً تَأْكُلُ مِنْهُ اَنْعَامُهُمْ وَاَنْفُسُهُمْۜ اَفَلَا يُبْصِرُونَ
Susuzluktan çatlamış çorak topraklara nasıl yağmur gönderdiğimizi ve o su sayesinde, kendilerinin ve hayvanlarının yiyeceği bitkileri nasıl yeşerttiğimizi görmüyorlar mı? Ölü toprağa bir yağmurla yeniden hayat veren Allah'ın, kendilerini de bir gün dirilteceğini düşünmüyorlar mı?
27
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْفَتْحُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Âhireti inkâr edenler, "Eğer iddianızda doğru iseniz söyleyin bakalım, bu sözünü ettiğiniz hüküm Günü ne zaman gelip çatacak?" diyorlar.
28
قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا ا۪يمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ
Onlara de ki: "Ne zaman olacağını bilemem, fakat şurası kesindir ki, Hüküm Günü gelip çattığı zaman, şimdi onu inkâr etmiş olanlara o günkü imanları hiçbir fayda sağlamayacak ve onlara, hatalarını telâfi etmeleri için bir fırsat da verilmeyecektir."
29
فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانْتَظِرْ اِنَّهُمْ مُنْتَظِرُونَ
Ey Müslüman! Mademki onlar bunca öğüt ve uyarılara rağmen hâlâ inkârda diretiyorlar, o hâlde, onları inkârlarıyla baş başa bırak ve hakkınızda Rabb'inin vereceği hükmü bekle. Zaten onlar da başlarına gelecek korkunç akıbeti bekliyorlar.
30

Sureler

Mealler