Sureler
Mealler
Sonraki
Sâd Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 And olsun saf saf dizilenlere.
2 Sürüp sevk edenlere.
3 Zikri okuyanlara.
4 Tanrınız tek bir Tanrıdır.
5 O göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi ve doğuların Rabbidir.
6 Biz Dünya semâsını yıldızlardan süslerle donattık.
7 Ve onu her türlü isyankâr şeytandan koruduk.
8 Onlar yüce âlemleri dinleyemezler; çünkü taşlanırlar.
9 Semâdan kovulmuşlardır; onlar için bir de sürekli azap vardır.
10 Ancak kulak hırsızlığıyla birşey kapan olursa, onu da delip geçen bir alev izler.
11 Sor onlara: Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa bütün bu yarattıklarımızı mı? Nihayet Biz onları yapışkan bir çamurdan yaratmışız.
12 Sen hayrete düştün; onlar ise eğleniyorlar.
13 Öğüt verildiğinde düşünüp ibret almıyorlar.
14 Bir âyet gördüklerinde de alaya alıyorlar.
15 Diyorlar ki: 'Bu düpedüz büyüdür.
16 'Biz ölüp de topraktan ve kemikten ibaret hale geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?
17 'Üstelik gelip geçmiş atalarımız da, öyle mi?'
18 De ki: Evet. Hem de horlanmış şekilde diriltileceksiniz.
19 Buna bir ses yeter; ve onlar o anda kalkmış, bakınmaktadırlar.
20 'Eyvah bize,' derler. 'Hesap günü gelmiş!'
21 İşte yalanladığınız hüküm günü!
22 Sürün o zalimleri ve benzerlerini ve taptıklarını,
23 Allah'tan başka kulluk ettiklerini. Hepsine Cehennemin yolunu gösterin.
24 Tutuklayın onları; çünkü sorguya çekilecekler.
25 Yardımlaşsanıza, size ne oldu?
26 Heyhat! O gün hepsi teslimiyet içindedir.
27 Döner, birbirlerini suçlarlar.
28 'Siz iyiliğimizi ister görünüyordunuz' derler.
29 Diğerleri de 'Siz zaten inanmamıştınız ki,' diye cevap verirler.
30 'Sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Kendiniz bir azgınlar güruhu olup çıktınız.
31 'Artık Rabbimizin sözünü hak ettik; azabı hep beraber tadacağız.
32 'Doğru, sizi biz baştan çıkardık; çünkü biz de azmış gitmiştik.'
33 O gün hepsi azapta ortaktır.
34 Mücrimleri Biz işte böyle yaparız.
35 Onlara 'Allah'tan başka tanrı yok' denince büyüklük taslıyorlardı.
36 'Delirmiş bir şairin hatırı için tanrılarımızı mı terk edelim?' diyorlardı.
37 Halbuki o hakkı getirmiş ve diğer bütün peygamberleri de doğrulamıştı.
38 O acı azabı mutlaka tadacaksınız.
39 Yaptıklarınızın karşılığından başka birşey görmeyeceksiniz.
40 Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesna.
41 Orada onlar için âşinâ rızıklar vardır.
42 Ve meyveler vardır. Sürekli ikramlara erişirler.
43 Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler.
44 Karşılıklı koltuklara kurulmuşlardır.
45 Çevrelerinde pınarlardan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.
46 Bembeyazdır, içenlere pek hoş gelir.
47 Ne rahatsızlık verir, ne sarhoş eder.
48 Yanlarında da bakışlarını kendilerine çevirmiş güzel gözlü eşler vardır.
49 Saklı inciler gibi.
50 Birbirlerine dönmüş, hal hatır sormaktadırlar.
51 Sohbete katılanlardan biri der ki: 'Benim bir arkadaşım vardı.
52 'Derdi ki: Sen de inanıyor musun,
53 'Ölüp de topraktan ve kemikten ibaret hale geldikten sonra hesaba çekileceğimize?'
54 'Şimdi ne halde olduğunu biliyor musunuz?' der.
55 Bakar ve onu Cehennemin ortasında görür.
56 Der ki: 'Allah'a yemin olsun, neredeyse beni de helâk edecektin.
57 'Rabbim lütfetmeseydi, ben de orada olacaktım.
58 'Artık ölmeyeceğiz, değil mi?
59 'İlk ölümümüzden sonra bize ölüm yok. Azaba da uğratılmayacağız.'
60 Asıl büyük bahtiyarlık işte budur.
61 Çalışacak olan, böyle birşey için çalışsın.
62 Bu mu daha iyi bir ikramdır, yoksa zakkum ağacı mı?
63 Biz onu zalimler için bir belâ yaptık.
64 O, Cehennemin dibinde biten bir ağaçtır.
65 Meyvesi şeytanların başına benzer.
66 Ondan mutlaka yiyecekler, hem de karınlarını tıka basa dolduracaklar.
67 Üzerine de onlar için kaynar sudan bir içecek var.
68 Sonra dönecekleri yer yine Cehennemdir.
69 Onlar atalarını sapıklıkta buldular.
70 Yine de izlerinde koşup duruyorlar.
71 Onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapmıştı.
72 Biz ise onların içinden de uyarıcılar göndermiştik.
73 Şimdi bak, uyarılanların sonu ne oldu?
74 Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesna.
75 Nuh da Bize niyazda bulunmuştu; Biz ise ne güzel cevap verdik.
76 Onu ve ailesini o büyük felâketten kurtardık.
77 Yalnız onun neslini sağ bıraktık.
78 Ardında da onun için iyi bir nam bıraktık.
79 Âlemlerde Nuh'â selâm olsun.
80 İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
81 Doğrusu, o Bizim inanmış kullarımızdandı.
82 Diğerlerini de boğduk.
83 İbrahim de onun milletindendi.
84 Rabbine tertemiz bir kalple gelmişti.
85 Hani o babasına ve kavmine sormuştu: 'Nedir bu taptıklarınız?
86 'Niyetiniz Allah'tan başka tanrılar uydurmak mı?
87 'Ya Âlemlerin Rabbini siz ne sanıyorsunuz?'
88 Sonra yıldızlara bir göz attı.
89 'Ben hastayım' dedi.
90 Onlar da arkalarını dönüp gittiler.
91 İbrahim ise onların tanrılarına vardı ve 'Yesenize,' dedi.
92 'Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?'
93 Yaklaştı ve var gücüyle vurdu.
94 Derken kavmi İbrahim'in başına üşüştü.
95 İbrahim onlara dedi ki: 'Kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?
96 'Oysa sizi de, yaptıklarınızı da yaratan Allah'tır.'
97 'İbrahim için bir fırın yapın,' dediler. 'Ve onu ateşe atın.'
98 Böylece İbrahim'e bir tuzak kurmak istediler; Biz ise onları küçük düşürdük.
99 Sonra İbrahim 'Ben Rabbime gidiyorum; O bana yol gösterecek' dedi.
100 Ve 'Yâ Rabbi, bana salih bir evlât bağışla' diye dua etti.
101 Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdesi verdik.
102 Kendisiyle beraber iş yapacak çağa geldiğinde, İbrahim oğluna dedi ki: 'Oğulcuğum, rüyamda seni kurban ederken gördüm. Buna ne dersin?' Oğlu 'Sana emredileni yap, baba,' dedi. 'İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.'
103 İkisi de Allah'ın emrine teslim oldu ve İbrahim oğlunu yüzükoyun yere yatırdı.
104 O zaman Biz 'Ey İbrahim,' diye seslendik.
105 'Sen rüyana sadakat gösterdin. İşte Biz iyi kulluk edenleri böyle ödüllendiririz.'
106 Hiç kuşku yok ki bu apaçık bir sınavdı.
107 Oğlunun yerine, ona büyük bir kurbanlık verdik.
108 Ve ardında ona iyi bir nam bıraktık.
109 Selâm olsun İbrahim'e.
110 İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
111 Doğrusu, o Bizim inanmış kullarımızdandı.
112 Onu, salihlerden bir peygamber olarak İshak ile müjdeledik.
113 Onu da, İshak'ı da kutlu ve uğurlu kıldık. İkisinin neslinden de hem iyi kulluk edenler var, hem de kendisine açıkça zulmedenler.
114 Biz Musa ile Harun'a da lütufta bulunduk.
115 Her ikisini ve kavmini o büyük dertten kurtardık.
116 Onlara yardım ettik de üstün geldiler.
117 Kendilerine, dinlerini açıklayan kitabı verdik.
118 İkisini de dosdoğru yola ilettik.
119 Ve arkadan gelenlerde onlara iyi bir nam bıraktık.
120 Musa ve Harun'a selâm olsun.
121 İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
122 Doğrusu, ikisi de inanmış kullarımızdandı.
123 İlyas da peygamber olarak gönderilenlerdendi.
124 O da kavmine demişti ki: 'Hiç sakınmıyor musunuz?
125 'O en güzel Yaratıcıyı bırakıp da Ba'l putuna mı tapıyorsunuz?
126 'Oysa sizin de, evvelce gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi Allah'tır.'
127 Onlar İlyas'ı yalanladılar. Fakat hesap gününde huzurumuza getirileceklerdir.
128 Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesnadır.
129 İlyas'a da ardında iyi bir nam bıraktık.
130 Selâm olsun İlyas'a.
131 İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
132 Doğrusu, o Bizim inanmış kullarımızdandı.
133 Lût da peygamber olarak gönderilenlerdendi.
134 Biz onu da, bütün ailesini de kurtardık.
135 Ancak geride kalan kocakarı müstesna.
136 Sonra diğerlerini helâk ettik.
137 (137-138) Sabah akşam onların yurtlarından geçiyorsunuz. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz?
138 (137-138) Sabah akşam onların yurtlarından geçiyorsunuz. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz?
139 Yunus da peygamber olarak gönderilenlerdendi.
140 Hani o yolcu dolu bir gemiye kaçmıştı.
141 Sonra kur'a çektiler ve o kaybetti.
142 Sonra, kendisini kınayıp dururken, onu balık yuttu.
143 Rabbini tesbih edenlerden olmasaydı,
144 Diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalacaktı.
145 Sonra onu hasta halde boş bir araziye attık.
146 Üzerine de kabak türünden bir ağaç bitirdik.
147 Ve onu yüz bin, hattâ daha fazla kişiye peygamber gönderdik.
148 Onlar iman ettiler; Biz de onları belirli bir vakte kadar nimetlerimizden nasiplendirdik.
149 Sor onlara: Kızlar Rabbinin de oğlanlar onların mı?
150 Veya Biz melekleri dişi yarattık da onlar buna tanık mı oldular?
151 (151-152) Bilin ki 'Allah çocuk sahibi oldu' demeleri de onların kendi uydurmalarındandır. Hiç şüphe yok ki onlar yalancılardır.
152 (151-152) Bilin ki 'Allah çocuk sahibi oldu' demeleri de onların kendi uydurmalarındandır. Hiç şüphe yok ki onlar yalancılardır.
153 Allah kızları erkek çocuklara tercih mi etti?
154 Ne oluyor size? Nasıl böyle bir yargıya varıyorsunuz?
155 Hiç düşünmüyor musunuz?
156 Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var?
157 Eğer doğru söylüyorsanız, getirin kitabınızı.
158 Bir de Allah ile cinler arasında nesep bağı uydurdular. Oysa cinler de biliyor ki, onlar toplanıp Allah'ın huzuruna sevk edileceklerdir.
159 Onların yakıştırdıkları şeylerden Allah münezzehtir.
160 Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları onlardan ayrıdır.
161 Siz de, taptıklarınız da,
162 Ona karşı kimseyi fitneye düşürecek bir güce sahip değilsiniz.
163 Ancak Cehenneme atılacak kimse müstesna.
164 Melekler derler ki: 'Herbirimizin belirli bir makamı vardır.
165 'Biz saf saf dizilenleriz.
166 'Ve biz Allah'ı tesbih edenleriz.'
167 Onlar ise şöyle deyip duruyorlardı:
168 'Öncekilerin kitapları gibi bizim de bir kitabımız olsaydı,
169 'Biz de Allah'ın ihlâsa erdirdiği kullardan olurduk.'
170 Oysa onlar o kitabı inkâr ettiler! Yakında görecekler.
171 Doğrusu, peygamber olarak gönderdiğimiz kullarımız hakkında Bizim bir sözümüz vardır:
172 Onlara mutlaka yardım erişecektir.
173 Ve üstün gelen, Bizim ordumuz olacaktır.
174 Şimdi sen bir süre için onları kendi haline bırak.
175 Ve onları gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler.
176 Azabımızın çabuklaştırılmasını mı istiyorlar?
177 Fakat azap onların yurduna bir inecek olursa, o uyarılanların sabahı ne kötü olur!
178 Sen bir süre için onları kendi haline bırak.
179 Ve gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler.
180 İzzet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıklarından münezzehtir.
181 Selâm olsun peygamber olarak gönderilenlere.
182 Ve hamd olsun Âlemlerin Rabbi olan Allah'a.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالصَّٓافَّاتِ صَفاًّۙ 1
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراًۙ 2
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراًۙ 3
اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌۜ 4
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِۜ 5
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ 6
وَحِفْظاً مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ 7
لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَأِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ 8
دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌۙ 9
اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ 10
فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ 11
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَۖ 12
وَاِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَۖ 13
وَاِذَا رَاَوْا اٰيَةً يَسْتَسْخِرُونَۖ 14
وَقَالُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ 15
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 16
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَۜ 17
قُلْ نَعَمْ وَاَنْتُمْ دَاخِرُونَۚ 18
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَاِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ 19
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ 20
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ۟ 21
اُحْشُرُوا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا وَاَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَۙ 22
مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاهْدُوهُمْ اِلٰى صِرَاطِ الْجَح۪يمِۙ 23
وَقِفُوهُمْ اِنَّهُمْ مَسْؤُ۫لُونَۙ 24
مَا لَـكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ 25
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ 26
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 27
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ 28
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ 29
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْماً طَاغ۪ينَ 30
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ 31
فَاَغْوَيْنَا‌كُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ 32
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ 33
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ 34
اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ 35
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ 36
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ 37
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ 38
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ 39
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 40
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ 41
فَوَا‌كِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ 42
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ 43
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ 44
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 45
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ 46
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ 47
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ 48
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ 49
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 50
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ 51
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ 52
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ 53
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ 54
فَاطَّـلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ 55
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ 56
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ 57
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ 58
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ 59
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 60
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ 61
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلاً اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ 62
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ 63
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ 64
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ 65
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ 66
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْباً مِنْ حَم۪يمٍۚ 67
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ 68
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ 69
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ 70
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ 71
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ مُنْذِر۪ينَ 72
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَۙ 73
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ۟ 74
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُج۪يبُونَۚ 75
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۘ 76
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاق۪ينَۘ 77
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ 78
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَم۪ينَ 79
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 80
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 81
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَ 82
وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ 83
اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ 84
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ 85
اَئِفْكاً اٰلِهَةً دُونَ اللّٰهِ تُر۪يدُونَۜ 86
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ 87
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِۙ 88
فَقَالَ اِنّ۪ي سَق۪يمٌ 89
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِر۪ينَ 90
فَرَاغَ اِلٰٓى اٰلِهَتِهِمْ فَقَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۚ 91
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ 92
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْباً بِالْيَم۪ينِ 93
فَاَقْبَلُٓوا اِلَيْهِ يَزِفُّونَ 94
قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ 95
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ 96
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَاناً فَاَلْقُوهُ فِي الْجَح۪يمِ 97
فَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَسْفَل۪ينَ 98
وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ 99
رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ 100
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ 101
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ 102
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ 103
وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ 104
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 105
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُا الْمُب۪ينُ 106
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ 107
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ 108
سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ 109
كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 110
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 111
وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ 112
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟ 113
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ 114
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ 115
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ 116
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ 117
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ 118
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ 119
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ 120
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 121
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 122
وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 123
اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ 124
اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ 125
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 126
فَكَذَّبُوهُ فَاِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ 127
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 128
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ 129
سَلَامٌ عَلٰٓى اِلْ‌يَاس۪ينَ 130
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 131
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 132
وَاِنَّ لُوطاً لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 133
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ 134
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَ 135
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ 136
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ 137
وَبِالَّيْلِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ 138
وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 139
اِذْ اَبَقَ اِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ 140
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَض۪ينَۚ 141
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ 142
فَلَوْلَٓا اَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّح۪ينَۙ 143
لَلَبِثَ ف۪ي بَطْنِه۪ٓ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ 144
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ سَق۪يمٌۚ 145
وَاَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْط۪ينٍۚ 146
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَز۪يدُونَۚ 147
فَاٰمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍۜ 148
فَاسْتَفْتِهِمْ اَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَۙ 149
اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثاً وَهُمْ شَاهِدُونَ 150
اَلَٓا اِنَّهُمْ مِنْ اِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَۙ 151
وَلَدَ اللّٰهُۙ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ 152
اَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَن۪ينَۜ 153
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ 154
اَفَلَا تَذَكَّرُونَۚ 155
اَمْ لَـكُمْ سُلْطَانٌ مُب۪ينٌۙ 156
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 157
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَباًۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ 158
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ 159
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 160
فَاِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَۙ 161
مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ 162
اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ 163
وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ 164
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ 165
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ 166
وَاِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَۙ 167
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 168
لَـكُنَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 169
فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ 170
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ 171
اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ 172
وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ 173
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ 174
وَاَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ 175
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ 176
فَاِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَٓاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَر۪ينَ 177
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ 178
وَاَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ 179
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ 180
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ 181
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 182
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالصَّٓافَّاتِ صَفاًّۙ
And olsun saf saf dizilenlere.
1
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراًۙ
Sürüp sevk edenlere.
2
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراًۙ
Zikri okuyanlara.
3
اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌۜ
Tanrınız tek bir Tanrıdır.
4
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِۜ
O göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi ve doğuların Rabbidir.
5
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ
Biz Dünya semâsını yıldızlardan süslerle donattık.
6
وَحِفْظاً مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ
Ve onu her türlü isyankâr şeytandan koruduk.
7
لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَأِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ
Onlar yüce âlemleri dinleyemezler; çünkü taşlanırlar.
8
دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌۙ
Semâdan kovulmuşlardır; onlar için bir de sürekli azap vardır.
9
اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
Ancak kulak hırsızlığıyla birşey kapan olursa, onu da delip geçen bir alev izler.
10
فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ
Sor onlara: Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa bütün bu yarattıklarımızı mı? Nihayet Biz onları yapışkan bir çamurdan yaratmışız.
11
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَۖ
Sen hayrete düştün; onlar ise eğleniyorlar.
12
وَاِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَۖ
Öğüt verildiğinde düşünüp ibret almıyorlar.
13
وَاِذَا رَاَوْا اٰيَةً يَسْتَسْخِرُونَۖ
Bir âyet gördüklerinde de alaya alıyorlar.
14
وَقَالُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ
Diyorlar ki: 'Bu düpedüz büyüdür.
15
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
'Biz ölüp de topraktan ve kemikten ibaret hale geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?
16
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَۜ
'Üstelik gelip geçmiş atalarımız da, öyle mi?'
17
قُلْ نَعَمْ وَاَنْتُمْ دَاخِرُونَۚ
De ki: Evet. Hem de horlanmış şekilde diriltileceksiniz.
18
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَاِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ
Buna bir ses yeter; ve onlar o anda kalkmış, bakınmaktadırlar.
19
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ
'Eyvah bize,' derler. 'Hesap günü gelmiş!'
20
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ۟
İşte yalanladığınız hüküm günü!
21
اُحْشُرُوا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا وَاَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَۙ
Sürün o zalimleri ve benzerlerini ve taptıklarını,
22
مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاهْدُوهُمْ اِلٰى صِرَاطِ الْجَح۪يمِۙ
Allah'tan başka kulluk ettiklerini. Hepsine Cehennemin yolunu gösterin.
23
وَقِفُوهُمْ اِنَّهُمْ مَسْؤُ۫لُونَۙ
Tutuklayın onları; çünkü sorguya çekilecekler.
24
مَا لَـكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
Yardımlaşsanıza, size ne oldu?
25
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Heyhat! O gün hepsi teslimiyet içindedir.
26
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Döner, birbirlerini suçlarlar.
27
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ
'Siz iyiliğimizi ister görünüyordunuz' derler.
28
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ
Diğerleri de 'Siz zaten inanmamıştınız ki,' diye cevap verirler.
29
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْماً طَاغ۪ينَ
'Sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Kendiniz bir azgınlar güruhu olup çıktınız.
30
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ
'Artık Rabbimizin sözünü hak ettik; azabı hep beraber tadacağız.
31
فَاَغْوَيْنَا‌كُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ
'Doğru, sizi biz baştan çıkardık; çünkü biz de azmış gitmiştik.'
32
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
O gün hepsi azapta ortaktır.
33
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ
Mücrimleri Biz işte böyle yaparız.
34
اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ
Onlara 'Allah'tan başka tanrı yok' denince büyüklük taslıyorlardı.
35
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ
'Delirmiş bir şairin hatırı için tanrılarımızı mı terk edelim?' diyorlardı.
36
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ
Halbuki o hakkı getirmiş ve diğer bütün peygamberleri de doğrulamıştı.
37
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ
O acı azabı mutlaka tadacaksınız.
38
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ
Yaptıklarınızın karşılığından başka birşey görmeyeceksiniz.
39
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesna.
40
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ
Orada onlar için âşinâ rızıklar vardır.
41
فَوَا‌كِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ
Ve meyveler vardır. Sürekli ikramlara erişirler.
42
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ
Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler.
43
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
Karşılıklı koltuklara kurulmuşlardır.
44
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Çevrelerinde pınarlardan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.
45
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ
Bembeyazdır, içenlere pek hoş gelir.
46
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ
Ne rahatsızlık verir, ne sarhoş eder.
47
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ
Yanlarında da bakışlarını kendilerine çevirmiş güzel gözlü eşler vardır.
48
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ
Saklı inciler gibi.
49
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Birbirlerine dönmüş, hal hatır sormaktadırlar.
50
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ
Sohbete katılanlardan biri der ki: 'Benim bir arkadaşım vardı.
51
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ
'Derdi ki: Sen de inanıyor musun,
52
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ
'Ölüp de topraktan ve kemikten ibaret hale geldikten sonra hesaba çekileceğimize?'
53
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ
'Şimdi ne halde olduğunu biliyor musunuz?' der.
54
فَاطَّـلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ
Bakar ve onu Cehennemin ortasında görür.
55
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ
Der ki: 'Allah'a yemin olsun, neredeyse beni de helâk edecektin.
56
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ
'Rabbim lütfetmeseydi, ben de orada olacaktım.
57
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ
'Artık ölmeyeceğiz, değil mi?
58
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ
'İlk ölümümüzden sonra bize ölüm yok. Azaba da uğratılmayacağız.'
59
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Asıl büyük bahtiyarlık işte budur.
60
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ
Çalışacak olan, böyle birşey için çalışsın.
61
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلاً اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ
Bu mu daha iyi bir ikramdır, yoksa zakkum ağacı mı?
62
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ
Biz onu zalimler için bir belâ yaptık.
63
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ
O, Cehennemin dibinde biten bir ağaçtır.
64
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ
Meyvesi şeytanların başına benzer.
65
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ
Ondan mutlaka yiyecekler, hem de karınlarını tıka basa dolduracaklar.
66
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْباً مِنْ حَم۪يمٍۚ
Üzerine de onlar için kaynar sudan bir içecek var.
67
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ
Sonra dönecekleri yer yine Cehennemdir.
68
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ
Onlar atalarını sapıklıkta buldular.
69
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ
Yine de izlerinde koşup duruyorlar.
70
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapmıştı.
71
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ مُنْذِر۪ينَ
Biz ise onların içinden de uyarıcılar göndermiştik.
72
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَۙ
Şimdi bak, uyarılanların sonu ne oldu?
73
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ۟
Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesna.
74
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُج۪يبُونَۚ
Nuh da Bize niyazda bulunmuştu; Biz ise ne güzel cevap verdik.
75
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۘ
Onu ve ailesini o büyük felâketten kurtardık.
76
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاق۪ينَۘ
Yalnız onun neslini sağ bıraktık.
77
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ
Ardında da onun için iyi bir nam bıraktık.
78
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَم۪ينَ
Âlemlerde Nuh'â selâm olsun.
79
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
80
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Doğrusu, o Bizim inanmış kullarımızdandı.
81
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَ
Diğerlerini de boğduk.
82
وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ
İbrahim de onun milletindendi.
83
اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ
Rabbine tertemiz bir kalple gelmişti.
84
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ
Hani o babasına ve kavmine sormuştu: 'Nedir bu taptıklarınız?
85
اَئِفْكاً اٰلِهَةً دُونَ اللّٰهِ تُر۪يدُونَۜ
'Niyetiniz Allah'tan başka tanrılar uydurmak mı?
86
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ
'Ya Âlemlerin Rabbini siz ne sanıyorsunuz?'
87
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِۙ
Sonra yıldızlara bir göz attı.
88
فَقَالَ اِنّ۪ي سَق۪يمٌ
'Ben hastayım' dedi.
89
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِر۪ينَ
Onlar da arkalarını dönüp gittiler.
90
فَرَاغَ اِلٰٓى اٰلِهَتِهِمْ فَقَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۚ
İbrahim ise onların tanrılarına vardı ve 'Yesenize,' dedi.
91
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ
'Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?'
92
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْباً بِالْيَم۪ينِ
Yaklaştı ve var gücüyle vurdu.
93
فَاَقْبَلُٓوا اِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Derken kavmi İbrahim'in başına üşüştü.
94
قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ
İbrahim onlara dedi ki: 'Kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?
95
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
'Oysa sizi de, yaptıklarınızı da yaratan Allah'tır.'
96
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَاناً فَاَلْقُوهُ فِي الْجَح۪يمِ
'İbrahim için bir fırın yapın,' dediler. 'Ve onu ateşe atın.'
97
فَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَسْفَل۪ينَ
Böylece İbrahim'e bir tuzak kurmak istediler; Biz ise onları küçük düşürdük.
98
وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ
Sonra İbrahim 'Ben Rabbime gidiyorum; O bana yol gösterecek' dedi.
99
رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Ve 'Yâ Rabbi, bana salih bir evlât bağışla' diye dua etti.
100
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ
Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdesi verdik.
101
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ
Kendisiyle beraber iş yapacak çağa geldiğinde, İbrahim oğluna dedi ki: 'Oğulcuğum, rüyamda seni kurban ederken gördüm. Buna ne dersin?' Oğlu 'Sana emredileni yap, baba,' dedi. 'İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.'
102
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ
İkisi de Allah'ın emrine teslim oldu ve İbrahim oğlunu yüzükoyun yere yatırdı.
103
وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ
O zaman Biz 'Ey İbrahim,' diye seslendik.
104
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
'Sen rüyana sadakat gösterdin. İşte Biz iyi kulluk edenleri böyle ödüllendiririz.'
105
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُا الْمُب۪ينُ
Hiç kuşku yok ki bu apaçık bir sınavdı.
106
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ
Oğlunun yerine, ona büyük bir kurbanlık verdik.
107
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
Ve ardında ona iyi bir nam bıraktık.
108
سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ
Selâm olsun İbrahim'e.
109
كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
110
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Doğrusu, o Bizim inanmış kullarımızdandı.
111
وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Onu, salihlerden bir peygamber olarak İshak ile müjdeledik.
112
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟
Onu da, İshak'ı da kutlu ve uğurlu kıldık. İkisinin neslinden de hem iyi kulluk edenler var, hem de kendisine açıkça zulmedenler.
113
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ
Biz Musa ile Harun'a da lütufta bulunduk.
114
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ
Her ikisini ve kavmini o büyük dertten kurtardık.
115
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ
Onlara yardım ettik de üstün geldiler.
116
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ
Kendilerine, dinlerini açıklayan kitabı verdik.
117
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ
İkisini de dosdoğru yola ilettik.
118
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ
Ve arkadan gelenlerde onlara iyi bir nam bıraktık.
119
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ
Musa ve Harun'a selâm olsun.
120
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
121
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Doğrusu, ikisi de inanmış kullarımızdandı.
122
وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
İlyas da peygamber olarak gönderilenlerdendi.
123
اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ
O da kavmine demişti ki: 'Hiç sakınmıyor musunuz?
124
اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ
'O en güzel Yaratıcıyı bırakıp da Ba'l putuna mı tapıyorsunuz?
125
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
'Oysa sizin de, evvelce gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi Allah'tır.'
126
فَكَذَّبُوهُ فَاِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ
Onlar İlyas'ı yalanladılar. Fakat hesap gününde huzurumuza getirileceklerdir.
127
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesnadır.
128
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
İlyas'a da ardında iyi bir nam bıraktık.
129
سَلَامٌ عَلٰٓى اِلْ‌يَاس۪ينَ
Selâm olsun İlyas'a.
130
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz.
131
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Doğrusu, o Bizim inanmış kullarımızdandı.
132
وَاِنَّ لُوطاً لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
Lût da peygamber olarak gönderilenlerdendi.
133
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
Biz onu da, bütün ailesini de kurtardık.
134
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَ
Ancak geride kalan kocakarı müstesna.
135
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ
Sonra diğerlerini helâk ettik.
136
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ
(137-138) Sabah akşam onların yurtlarından geçiyorsunuz. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz?
137
وَبِالَّيْلِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟
(137-138) Sabah akşam onların yurtlarından geçiyorsunuz. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz?
138
وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
Yunus da peygamber olarak gönderilenlerdendi.
139
اِذْ اَبَقَ اِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ
Hani o yolcu dolu bir gemiye kaçmıştı.
140
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَض۪ينَۚ
Sonra kur'a çektiler ve o kaybetti.
141
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ
Sonra, kendisini kınayıp dururken, onu balık yuttu.
142
فَلَوْلَٓا اَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّح۪ينَۙ
Rabbini tesbih edenlerden olmasaydı,
143
لَلَبِثَ ف۪ي بَطْنِه۪ٓ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalacaktı.
144
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ سَق۪يمٌۚ
Sonra onu hasta halde boş bir araziye attık.
145
وَاَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْط۪ينٍۚ
Üzerine de kabak türünden bir ağaç bitirdik.
146
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَز۪يدُونَۚ
Ve onu yüz bin, hattâ daha fazla kişiye peygamber gönderdik.
147
فَاٰمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍۜ
Onlar iman ettiler; Biz de onları belirli bir vakte kadar nimetlerimizden nasiplendirdik.
148
فَاسْتَفْتِهِمْ اَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَۙ
Sor onlara: Kızlar Rabbinin de oğlanlar onların mı?
149
اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثاً وَهُمْ شَاهِدُونَ
Veya Biz melekleri dişi yarattık da onlar buna tanık mı oldular?
150
اَلَٓا اِنَّهُمْ مِنْ اِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَۙ
(151-152) Bilin ki 'Allah çocuk sahibi oldu' demeleri de onların kendi uydurmalarındandır. Hiç şüphe yok ki onlar yalancılardır.
151
وَلَدَ اللّٰهُۙ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
(151-152) Bilin ki 'Allah çocuk sahibi oldu' demeleri de onların kendi uydurmalarındandır. Hiç şüphe yok ki onlar yalancılardır.
152
اَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَن۪ينَۜ
Allah kızları erkek çocuklara tercih mi etti?
153
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Ne oluyor size? Nasıl böyle bir yargıya varıyorsunuz?
154
اَفَلَا تَذَكَّرُونَۚ
Hiç düşünmüyor musunuz?
155
اَمْ لَـكُمْ سُلْطَانٌ مُب۪ينٌۙ
Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var?
156
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Eğer doğru söylüyorsanız, getirin kitabınızı.
157
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَباًۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ
Bir de Allah ile cinler arasında nesep bağı uydurdular. Oysa cinler de biliyor ki, onlar toplanıp Allah'ın huzuruna sevk edileceklerdir.
158
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
Onların yakıştırdıkları şeylerden Allah münezzehtir.
159
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları onlardan ayrıdır.
160
فَاِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَۙ
Siz de, taptıklarınız da,
161
مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ
Ona karşı kimseyi fitneye düşürecek bir güce sahip değilsiniz.
162
اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ
Ancak Cehenneme atılacak kimse müstesna.
163
وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ
Melekler derler ki: 'Herbirimizin belirli bir makamı vardır.
164
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ
'Biz saf saf dizilenleriz.
165
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ
'Ve biz Allah'ı tesbih edenleriz.'
166
وَاِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَۙ
Onlar ise şöyle deyip duruyorlardı:
167
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
'Öncekilerin kitapları gibi bizim de bir kitabımız olsaydı,
168
لَـكُنَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
'Biz de Allah'ın ihlâsa erdirdiği kullardan olurduk.'
169
فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Oysa onlar o kitabı inkâr ettiler! Yakında görecekler.
170
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ
Doğrusu, peygamber olarak gönderdiğimiz kullarımız hakkında Bizim bir sözümüz vardır:
171
اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ
Onlara mutlaka yardım erişecektir.
172
وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ
Ve üstün gelen, Bizim ordumuz olacaktır.
173
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ
Şimdi sen bir süre için onları kendi haline bırak.
174
وَاَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Ve onları gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler.
175
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Azabımızın çabuklaştırılmasını mı istiyorlar?
176
فَاِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَٓاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَر۪ينَ
Fakat azap onların yurduna bir inecek olursa, o uyarılanların sabahı ne kötü olur!
177
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ
Sen bir süre için onları kendi haline bırak.
178
وَاَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Ve gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler.
179
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ
İzzet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıklarından münezzehtir.
180
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ
Selâm olsun peygamber olarak gönderilenlere.
181
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Ve hamd olsun Âlemlerin Rabbi olan Allah'a.
182

Sureler

Mealler
Sâd Suresi
Sonraki