Sureler
Mealler
Sonraki
Sâd Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Andolsun sıra sıra duranlara
2 Önlerindekini sürdükçe sürenlere
3 Zikir okuyanlara
4 Ki, ilahınız birdir.
5 Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb'idir. Doğuların da Rabb'idir.
6 Bize en yakın göğü, bir süsle ve yıldızlarla süsledik.
7 Ve onu itaat etmeyen her şeytandan koruduk.
8 O şeytanlar, yüce alemi (Mele-i A'la'yı) dinleyemezler; her yandan kendilerine mermi gibi yıldızlar atılır.
9 Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır.
10 Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan alevli yıldızlar takip eder.
11 Şimdi sor onlara; «Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız mı?» Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık.
12 Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seninle alay ediyorlar.
13 Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp öğüt almazlar.
14 Bir mucize görseler onunla alay ederler.
15 «Bu apaçık büyüdür» derler.
16 Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?
17 Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?
18 De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»
19 O dirilme sahnesi korkunç bir çığlıktan ibarettir. Hemen o anda gözlerini birdenbire açıp etrafa bakacaklar.
20 «Vah bize, bu ceza günüdür» derler.
21 Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.
22 Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını
23 Allah'dan başka (taptıklarına) onlara cehennemin yolunu gösterin.
24 Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
25 Şöyle sorulur: «Size ne oldu ki, birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?»
26 Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
27 Onlardan kimi kimine yönelip birbirini mesul tutmaya kalkışırlar.
28 «Doğrusu siz bize sağdan gelirdiniz» derler.
29 Onlar da şöyle derler: «Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.»
30 «Ve bizim size karşı bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgınlar güruhu idiniz.»
31 «Bu sebeple, Rabbimizin sözü hepimizin üzerine hak olmuştur. Şüphesiz azabı tadacağız.»
32 «Çünkü biz sizi baştan çıkardık. Zira biz de azgın kimselerdik.»
33 O gün hepsi azapta birleşirler.
34 İşte biz, suçlulara böyle yaparız.
35 Çünkü onlara 'Allah'dan başka ilah yoktur' denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
36 Deli bir şair için tanrılarımızı mı bırakalım? derlerdi.
37 Hayır! O gerçeği getirmiş ve peygamberleri de doğrulamıştı.
38 Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.
39 Sadece yaptığınız işlerle cezalandırılıyorsunuz.
40 Ancak Allah'a gönülden bağlı kulları bu cezanın dışındadır.
41 Onlar için bilinen rızık vardır.
42 Çeşit çeşit meyveler vardır.
43 Nimet cennetlerinde.
44 Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.
45 Önlerinden akan kaynaktan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.
46 Berraktır, içenlere lezzet veren bir içki.
47 O içkide ne sersemletme var, ne de onunla sarhoş olurlar.
48 Yanlarında da bakışlarını yalnız kendisine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.
49 Saklı yumurtalar gibi bembeyaz eşler.
50 Cennet ehli birbirine dönmüş sorarlar.
51 Onlardan biri: «Benim de bir arkadaşım vardı.»
52 Bana «Sende mi doğrulayanlardansın?»
53 Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilip yaptığımız işlere göre cezalanacağız?
54 Yanındakilere; «Siz onu bilir misiniz?» der.
55 Bir bakar, onu cehennemin ortasında görür.
56 Ona der ki; «Yemin ederim ki, sen az daha beni helâk edecektin.
57 Rabb'imin lütfu olmasaydı şimdi ben de cehenneme götürülürdüm» dedi.
58 «Biz bir daha ölmeyecek miyiz?» der.
59 İlk ölümümüzden başka ölüm yok ve biz azaba da uğramayacağız ha!
60 İşte büyük başarı ve mutluluk budur.
61 Çalışanlar bunun için çalışsınlar.
62 Cennet gibi konak mı hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?
63 Biz, o ağacı zalimler için fitne yaptık.
64 O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
65 Tomurcukları, şeytanın başı gibidir.
66 İşte cehennemlikler bundan yer ve karınlarını bununla doldururlar.
67 Sonra, bu yemeğin üzerine kaynar su katılmış içki onlar içindir.
68 Sonra dönüşleri yine cehennemedir.
69 Çünkü onlar atalarını sapık yolda buldular.
70 Öyle iken yine de düşünmeden atalarının peşinden koşuyorlardı.
71 Andolsun onlardan öncekilerinin çoğu da sapmıştır.
72 Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik.
73 Bak, o uyarılanların sonu nice oldu.
74 Ancak, Allah'a gönülden bağlı kullar o azabın dışında kaldı.
75 Andolsun Nuh bize dua etmişti de ne güzel kabul etmiştik.
76 Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
77 Ancak O'nun soyunu sürekli kıldık.
78 Sonra gelenler arasında O'na iyi bir ün bıraktık.
79 Alemler içinde Nuh'a selâm olsun.
80 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
81 Çünkü O bizim, inanan kullarımızdandı.
82 Sonra ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.
83 İbrahim de Nuh'un milletindendi.
84 Çünkü tertemiz bir kalp ile Rabb'ine gelmişti.
85 Babasına ve kavmine: «Neye tapıyorsunuz?» demişti.
86 Allah'dan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?
87 Alemlerin Rabb'i hakkındaki düşünceniz, zannınız nedir?
88 İbrahim yıldızlara bir baktı.
89 Ben hastayım dedi.
90 Bunun üzerine onun yanından kaçtılar.
91 İbrahim de; gizlice onların tanrılarına sokuldu. «Size sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz?»
92 Neyiniz var konuşamıyor musunuz? dedi.
93 Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle putlara kuvvetli bir darbe indirdi.
94 Bunun üzerine puta tapanlar koşarak İbrahim'in yanına geldiler.
95 İbrahim onlara «Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?»
96 Oysa sizi de, yaptığınız bu şeyleri de Allah yaratmıştır dedi.
97 Puta tapanlar: «Onun için bir bina yapın da onu ateşe atın» dediler.
98 İbrahim'e bir tuzak kurmak istediler, biz de onların tuzaklarını boşa çıkardık, onları alçalttık.
99 İbrahim dedi ki: «Ben Rabb'ime gidiyorum, O beni doğru yola iletecek.»
100 Rabb'im bana iyilerden olacak bir çocuk ver.
101 Biz ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdeledik.
102 Çocuk onun yanında koşma yaşına gelince ona; «Yavrum! Ben uykuda iken seni kestiğimi görüyorum, bir düşün ne dersin? Çocuk; «Babacığım sana emredileni yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi.
103 İkisi de Allah'a teslimiyet gösterip babası, oğlunu alnı üzerine yere yatırınca.
104 Biz ona «Ey İbrahim» diye seslendik.
105 Sen rüyayı doğruladın; biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
106 Gerçekten bu apaçık bir imtihan idi.
107 Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.
108 Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.
109 İbrahim'e selâm olsun.
110 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
111 Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı.
112 Biz ona iyilerden bir peygamber olacak İshak'ı müjdeledik.
113 Kendisini ve İshak'ı kutlu ve bereketli kıldık. Her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, açıkça kendisine zulmeden de olacaktır.
114 Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lütuflarda bulunduk.
115 Onları ve kavimlerini büyük sıkıntılardan kurtardık.
116 Onlara yardım ettik de üstün geldiler.
117 Onlara, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.
118 Ve onları doğru yola ilettik.
119 Sonra gelenler arasında onlara iyi bir ün bıraktık.
120 Musa'ya ve Harun'a bizden selâm olsun.
121 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
122 Çünkü onların ikisi de bizim mü'min kullarımızdı.
123 İlyas da peygamberlerdendir.
124 Kavmine demişti ki; «Allah'ın azabından korkmaz mısınız?
125 Yaratanların en güzeli olan Allah'ı bırakıp da Ba'l putuna mı tapıyorsunuz?
126 Sizin ve babalarınızın Rabb'i olan Allah'ı terk mi ediyorsunuz?»
127 Onu yalanladılar, bunun üzerine hepsi cehenneme götürülecekler.
128 Yalnız Allah'a gönülden bağlı kulları bunun dışındadır.
129 Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.
130 İlyas'a selâm olsun.
131 İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
132 Çünkü O bizim mü'min kullarımızdandı.
133 Lût da gönderilen peygamberlerdendi.
134 Onu ve ailesini kurtardık.
135 Yalnız azaba uğrayanlar arasında kalan ihtiyar bir kadın hariç.
136 Sonra diğerlerini yok etmiştik.
137 Ey insanlar! Sabahleyin onların yanından geçip gidiyorsunuz.
138 Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz?
139 Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.
140 Dolu bir gemiye kaçmıştı.
141 Gemide olanlar arasında kura çekilmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebepten denize atılmıştı.
142 Yunus kendini kınarken, balık onu yutmuştu.
143 Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı.
144 İnsanların yeniden dirileceği güne kadar balığın karnında kalırdı.
145 Biz de onu halsiz bir durumda ağaçsız çıplak bir yere attık.
146 Üzerine gölge yapması için geniş yapraklı bitki yetiştirdik.
147 Ve onu yüz bin insan ya da daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
148 İnandılar, biz de onları belli bir süreye kadar geçindirdik.
149 Ey Muhammed! Putperestlere sor bakalım kızlar Rabb'inin de erkekler onların mı?
150 Yoksa biz melekleri kız olarak yaratırken onlar yanında mıydı?
151 Dikkat edin, onlar iftiraları yüzünden diyorlar ki:
152 Allah doğurdu onlar elbette yalancıdırlar.
153 Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş?
154 Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
155 Hiç mi düşünmüyorsunuz?
156 Yoksa sizin açık deliliniz mi var?
157 Eğer doğru iseniz kitabınızı getirin.
158 Allah'la cinler arasında soy bağı uydurdular. Andolsun cinler de, kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
159 Haşa! Allah, onların taktıkları sıfatlardan münezzehtir.
160 Allah'a gönülden bağlı kullar, bunların dışındadır.
161 Ey inkârcılar! Ne siz ne de taptıklarınız.
162 Kimseyi Allah'a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız.
163 Ancak cehenneme girecek olanları kandırırsınız.
164 Melekler: «Bizim içimizden herkesin belli makamı vardır.»
165 Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız.
166 Allah'ı tesbih edenleriz.
167 Putperestler şöyle diyorlardı.
168 Eğer yanımızda evvelkilere gelen bir uyarı kitabı olsaydı.
169 Elbette biz Allah'ın temiz kulları olurduk.
170 Ancak o uyarıyı inkâr ettiler, yakında inkârlarının sonucunu bileceklerdir.
171 Andolsun ki, peygamber kullarımıza şu sözleri vermişizdir.
172 Mutlaka kendilerine yardım edilecektir.
173 Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur.
174 Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
175 Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
176 Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
177 Fakat o azap yurtlarına indiği vakit uyarılmış olanların hali ne kötü olur!
178 Bir süreye kadar onları kendi hallerine bırak.
179 Ve bekle de gör, onlar da göreceklerdir.
180 Kudret ve şeref sahibi Rabb'in, onların taktıkları sıfatlardan münezzehtir, yücedir.
181 Selâm gönderilen peygamberlere.
182 Hamd, alemlerin Rabb'i Allah'a!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالصَّٓافَّاتِ صَفاًّۙ 1
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراًۙ 2
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراًۙ 3
اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌۜ 4
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِۜ 5
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ 6
وَحِفْظاً مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ 7
لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَأِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ 8
دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌۙ 9
اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ 10
فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ 11
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَۖ 12
وَاِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَۖ 13
وَاِذَا رَاَوْا اٰيَةً يَسْتَسْخِرُونَۖ 14
وَقَالُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ 15
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 16
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَۜ 17
قُلْ نَعَمْ وَاَنْتُمْ دَاخِرُونَۚ 18
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَاِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ 19
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ 20
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ۟ 21
اُحْشُرُوا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا وَاَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَۙ 22
مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاهْدُوهُمْ اِلٰى صِرَاطِ الْجَح۪يمِۙ 23
وَقِفُوهُمْ اِنَّهُمْ مَسْؤُ۫لُونَۙ 24
مَا لَـكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ 25
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ 26
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 27
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ 28
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ 29
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْماً طَاغ۪ينَ 30
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ 31
فَاَغْوَيْنَا‌كُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ 32
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ 33
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ 34
اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ 35
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ 36
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ 37
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ 38
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ 39
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 40
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ 41
فَوَا‌كِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ 42
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ 43
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ 44
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 45
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ 46
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ 47
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ 48
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ 49
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 50
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ 51
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ 52
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ 53
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ 54
فَاطَّـلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ 55
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ 56
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ 57
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ 58
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ 59
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 60
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ 61
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلاً اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ 62
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ 63
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ 64
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ 65
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ 66
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْباً مِنْ حَم۪يمٍۚ 67
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ 68
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ 69
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ 70
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ 71
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ مُنْذِر۪ينَ 72
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَۙ 73
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ۟ 74
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُج۪يبُونَۚ 75
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۘ 76
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاق۪ينَۘ 77
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ 78
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَم۪ينَ 79
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 80
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 81
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَ 82
وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ 83
اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ 84
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ 85
اَئِفْكاً اٰلِهَةً دُونَ اللّٰهِ تُر۪يدُونَۜ 86
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ 87
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِۙ 88
فَقَالَ اِنّ۪ي سَق۪يمٌ 89
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِر۪ينَ 90
فَرَاغَ اِلٰٓى اٰلِهَتِهِمْ فَقَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۚ 91
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ 92
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْباً بِالْيَم۪ينِ 93
فَاَقْبَلُٓوا اِلَيْهِ يَزِفُّونَ 94
قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ 95
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ 96
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَاناً فَاَلْقُوهُ فِي الْجَح۪يمِ 97
فَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَسْفَل۪ينَ 98
وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ 99
رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ 100
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ 101
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ 102
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ 103
وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ 104
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 105
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُا الْمُب۪ينُ 106
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ 107
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ 108
سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ 109
كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 110
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 111
وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ 112
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟ 113
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ 114
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ 115
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ 116
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ 117
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ 118
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ 119
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ 120
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 121
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 122
وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 123
اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ 124
اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ 125
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 126
فَكَذَّبُوهُ فَاِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ 127
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 128
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ 129
سَلَامٌ عَلٰٓى اِلْ‌يَاس۪ينَ 130
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 131
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 132
وَاِنَّ لُوطاً لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 133
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ 134
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَ 135
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ 136
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ 137
وَبِالَّيْلِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ 138
وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 139
اِذْ اَبَقَ اِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ 140
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَض۪ينَۚ 141
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ 142
فَلَوْلَٓا اَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّح۪ينَۙ 143
لَلَبِثَ ف۪ي بَطْنِه۪ٓ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ 144
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ سَق۪يمٌۚ 145
وَاَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْط۪ينٍۚ 146
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَز۪يدُونَۚ 147
فَاٰمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍۜ 148
فَاسْتَفْتِهِمْ اَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَۙ 149
اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثاً وَهُمْ شَاهِدُونَ 150
اَلَٓا اِنَّهُمْ مِنْ اِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَۙ 151
وَلَدَ اللّٰهُۙ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ 152
اَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَن۪ينَۜ 153
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ 154
اَفَلَا تَذَكَّرُونَۚ 155
اَمْ لَـكُمْ سُلْطَانٌ مُب۪ينٌۙ 156
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 157
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَباًۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ 158
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ 159
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 160
فَاِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَۙ 161
مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ 162
اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ 163
وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ 164
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ 165
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ 166
وَاِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَۙ 167
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 168
لَـكُنَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 169
فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ 170
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ 171
اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ 172
وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ 173
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ 174
وَاَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ 175
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ 176
فَاِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَٓاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَر۪ينَ 177
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ 178
وَاَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ 179
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ 180
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ 181
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 182
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالصَّٓافَّاتِ صَفاًّۙ
Andolsun sıra sıra duranlara
1
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراًۙ
Önlerindekini sürdükçe sürenlere
2
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراًۙ
Zikir okuyanlara
3
اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌۜ
Ki, ilahınız birdir.
4
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِۜ
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb'idir. Doğuların da Rabb'idir.
5
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ
Bize en yakın göğü, bir süsle ve yıldızlarla süsledik.
6
وَحِفْظاً مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ
Ve onu itaat etmeyen her şeytandan koruduk.
7
لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَأِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ
O şeytanlar, yüce alemi (Mele-i A'la'yı) dinleyemezler; her yandan kendilerine mermi gibi yıldızlar atılır.
8
دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌۙ
Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır.
9
اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan alevli yıldızlar takip eder.
10
فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ
Şimdi sor onlara; «Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız mı?» Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık.
11
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَۖ
Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seninle alay ediyorlar.
12
وَاِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَۖ
Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp öğüt almazlar.
13
وَاِذَا رَاَوْا اٰيَةً يَسْتَسْخِرُونَۖ
Bir mucize görseler onunla alay ederler.
14
وَقَالُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ
«Bu apaçık büyüdür» derler.
15
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?
16
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَۜ
Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?
17
قُلْ نَعَمْ وَاَنْتُمْ دَاخِرُونَۚ
De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»
18
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَاِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ
O dirilme sahnesi korkunç bir çığlıktan ibarettir. Hemen o anda gözlerini birdenbire açıp etrafa bakacaklar.
19
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ
«Vah bize, bu ceza günüdür» derler.
20
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ۟
Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.
21
اُحْشُرُوا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا وَاَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَۙ
Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını
22
مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاهْدُوهُمْ اِلٰى صِرَاطِ الْجَح۪يمِۙ
Allah'dan başka (taptıklarına) onlara cehennemin yolunu gösterin.
23
وَقِفُوهُمْ اِنَّهُمْ مَسْؤُ۫لُونَۙ
Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
24
مَا لَـكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
Şöyle sorulur: «Size ne oldu ki, birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?»
25
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
26
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Onlardan kimi kimine yönelip birbirini mesul tutmaya kalkışırlar.
27
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ
«Doğrusu siz bize sağdan gelirdiniz» derler.
28
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ
Onlar da şöyle derler: «Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.»
29
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْماً طَاغ۪ينَ
«Ve bizim size karşı bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgınlar güruhu idiniz.»
30
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ
«Bu sebeple, Rabbimizin sözü hepimizin üzerine hak olmuştur. Şüphesiz azabı tadacağız.»
31
فَاَغْوَيْنَا‌كُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ
«Çünkü biz sizi baştan çıkardık. Zira biz de azgın kimselerdik.»
32
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
O gün hepsi azapta birleşirler.
33
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ
İşte biz, suçlulara böyle yaparız.
34
اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ
Çünkü onlara 'Allah'dan başka ilah yoktur' denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
35
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ
Deli bir şair için tanrılarımızı mı bırakalım? derlerdi.
36
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ
Hayır! O gerçeği getirmiş ve peygamberleri de doğrulamıştı.
37
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ
Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.
38
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ
Sadece yaptığınız işlerle cezalandırılıyorsunuz.
39
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Ancak Allah'a gönülden bağlı kulları bu cezanın dışındadır.
40
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ
Onlar için bilinen rızık vardır.
41
فَوَا‌كِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ
Çeşit çeşit meyveler vardır.
42
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ
Nimet cennetlerinde.
43
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.
44
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Önlerinden akan kaynaktan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.
45
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ
Berraktır, içenlere lezzet veren bir içki.
46
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ
O içkide ne sersemletme var, ne de onunla sarhoş olurlar.
47
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ
Yanlarında da bakışlarını yalnız kendisine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.
48
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ
Saklı yumurtalar gibi bembeyaz eşler.
49
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Cennet ehli birbirine dönmüş sorarlar.
50
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ
Onlardan biri: «Benim de bir arkadaşım vardı.»
51
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ
Bana «Sende mi doğrulayanlardansın?»
52
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ
Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilip yaptığımız işlere göre cezalanacağız?
53
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ
Yanındakilere; «Siz onu bilir misiniz?» der.
54
فَاطَّـلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ
Bir bakar, onu cehennemin ortasında görür.
55
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ
Ona der ki; «Yemin ederim ki, sen az daha beni helâk edecektin.
56
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ
Rabb'imin lütfu olmasaydı şimdi ben de cehenneme götürülürdüm» dedi.
57
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ
«Biz bir daha ölmeyecek miyiz?» der.
58
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ
İlk ölümümüzden başka ölüm yok ve biz azaba da uğramayacağız ha!
59
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
İşte büyük başarı ve mutluluk budur.
60
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ
Çalışanlar bunun için çalışsınlar.
61
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلاً اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ
Cennet gibi konak mı hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?
62
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ
Biz, o ağacı zalimler için fitne yaptık.
63
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
64
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ
Tomurcukları, şeytanın başı gibidir.
65
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ
İşte cehennemlikler bundan yer ve karınlarını bununla doldururlar.
66
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْباً مِنْ حَم۪يمٍۚ
Sonra, bu yemeğin üzerine kaynar su katılmış içki onlar içindir.
67
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ
Sonra dönüşleri yine cehennemedir.
68
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ
Çünkü onlar atalarını sapık yolda buldular.
69
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ
Öyle iken yine de düşünmeden atalarının peşinden koşuyorlardı.
70
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Andolsun onlardan öncekilerinin çoğu da sapmıştır.
71
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ مُنْذِر۪ينَ
Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik.
72
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَۙ
Bak, o uyarılanların sonu nice oldu.
73
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ۟
Ancak, Allah'a gönülden bağlı kullar o azabın dışında kaldı.
74
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُج۪يبُونَۚ
Andolsun Nuh bize dua etmişti de ne güzel kabul etmiştik.
75
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۘ
Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
76
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاق۪ينَۘ
Ancak O'nun soyunu sürekli kıldık.
77
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ
Sonra gelenler arasında O'na iyi bir ün bıraktık.
78
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَم۪ينَ
Alemler içinde Nuh'a selâm olsun.
79
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
80
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Çünkü O bizim, inanan kullarımızdandı.
81
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَ
Sonra ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.
82
وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ
İbrahim de Nuh'un milletindendi.
83
اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ
Çünkü tertemiz bir kalp ile Rabb'ine gelmişti.
84
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ
Babasına ve kavmine: «Neye tapıyorsunuz?» demişti.
85
اَئِفْكاً اٰلِهَةً دُونَ اللّٰهِ تُر۪يدُونَۜ
Allah'dan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?
86
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Alemlerin Rabb'i hakkındaki düşünceniz, zannınız nedir?
87
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِۙ
İbrahim yıldızlara bir baktı.
88
فَقَالَ اِنّ۪ي سَق۪يمٌ
Ben hastayım dedi.
89
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِر۪ينَ
Bunun üzerine onun yanından kaçtılar.
90
فَرَاغَ اِلٰٓى اٰلِهَتِهِمْ فَقَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۚ
İbrahim de; gizlice onların tanrılarına sokuldu. «Size sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz?»
91
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ
Neyiniz var konuşamıyor musunuz? dedi.
92
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْباً بِالْيَم۪ينِ
Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle putlara kuvvetli bir darbe indirdi.
93
فَاَقْبَلُٓوا اِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Bunun üzerine puta tapanlar koşarak İbrahim'in yanına geldiler.
94
قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ
İbrahim onlara «Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?»
95
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
Oysa sizi de, yaptığınız bu şeyleri de Allah yaratmıştır dedi.
96
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَاناً فَاَلْقُوهُ فِي الْجَح۪يمِ
Puta tapanlar: «Onun için bir bina yapın da onu ateşe atın» dediler.
97
فَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَسْفَل۪ينَ
İbrahim'e bir tuzak kurmak istediler, biz de onların tuzaklarını boşa çıkardık, onları alçalttık.
98
وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ
İbrahim dedi ki: «Ben Rabb'ime gidiyorum, O beni doğru yola iletecek.»
99
رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Rabb'im bana iyilerden olacak bir çocuk ver.
100
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ
Biz ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdeledik.
101
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ
Çocuk onun yanında koşma yaşına gelince ona; «Yavrum! Ben uykuda iken seni kestiğimi görüyorum, bir düşün ne dersin? Çocuk; «Babacığım sana emredileni yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi.
102
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ
İkisi de Allah'a teslimiyet gösterip babası, oğlunu alnı üzerine yere yatırınca.
103
وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ
Biz ona «Ey İbrahim» diye seslendik.
104
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
Sen rüyayı doğruladın; biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
105
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُا الْمُب۪ينُ
Gerçekten bu apaçık bir imtihan idi.
106
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ
Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.
107
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.
108
سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ
İbrahim'e selâm olsun.
109
كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
110
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı.
111
وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Biz ona iyilerden bir peygamber olacak İshak'ı müjdeledik.
112
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟
Kendisini ve İshak'ı kutlu ve bereketli kıldık. Her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, açıkça kendisine zulmeden de olacaktır.
113
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ
Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lütuflarda bulunduk.
114
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ
Onları ve kavimlerini büyük sıkıntılardan kurtardık.
115
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ
Onlara yardım ettik de üstün geldiler.
116
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ
Onlara, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.
117
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ
Ve onları doğru yola ilettik.
118
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ
Sonra gelenler arasında onlara iyi bir ün bıraktık.
119
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ
Musa'ya ve Harun'a bizden selâm olsun.
120
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
121
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Çünkü onların ikisi de bizim mü'min kullarımızdı.
122
وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
İlyas da peygamberlerdendir.
123
اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ
Kavmine demişti ki; «Allah'ın azabından korkmaz mısınız?
124
اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ
Yaratanların en güzeli olan Allah'ı bırakıp da Ba'l putuna mı tapıyorsunuz?
125
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
Sizin ve babalarınızın Rabb'i olan Allah'ı terk mi ediyorsunuz?»
126
فَكَذَّبُوهُ فَاِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ
Onu yalanladılar, bunun üzerine hepsi cehenneme götürülecekler.
127
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Yalnız Allah'a gönülden bağlı kulları bunun dışındadır.
128
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.
129
سَلَامٌ عَلٰٓى اِلْ‌يَاس۪ينَ
İlyas'a selâm olsun.
130
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
131
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
Çünkü O bizim mü'min kullarımızdandı.
132
وَاِنَّ لُوطاً لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
Lût da gönderilen peygamberlerdendi.
133
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
Onu ve ailesini kurtardık.
134
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَ
Yalnız azaba uğrayanlar arasında kalan ihtiyar bir kadın hariç.
135
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ
Sonra diğerlerini yok etmiştik.
136
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ
Ey insanlar! Sabahleyin onların yanından geçip gidiyorsunuz.
137
وَبِالَّيْلِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟
Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz?
138
وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.
139
اِذْ اَبَقَ اِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ
Dolu bir gemiye kaçmıştı.
140
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَض۪ينَۚ
Gemide olanlar arasında kura çekilmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebepten denize atılmıştı.
141
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ
Yunus kendini kınarken, balık onu yutmuştu.
142
فَلَوْلَٓا اَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّح۪ينَۙ
Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı.
143
لَلَبِثَ ف۪ي بَطْنِه۪ٓ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
İnsanların yeniden dirileceği güne kadar balığın karnında kalırdı.
144
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ سَق۪يمٌۚ
Biz de onu halsiz bir durumda ağaçsız çıplak bir yere attık.
145
وَاَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْط۪ينٍۚ
Üzerine gölge yapması için geniş yapraklı bitki yetiştirdik.
146
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَز۪يدُونَۚ
Ve onu yüz bin insan ya da daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
147
فَاٰمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍۜ
İnandılar, biz de onları belli bir süreye kadar geçindirdik.
148
فَاسْتَفْتِهِمْ اَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَۙ
Ey Muhammed! Putperestlere sor bakalım kızlar Rabb'inin de erkekler onların mı?
149
اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثاً وَهُمْ شَاهِدُونَ
Yoksa biz melekleri kız olarak yaratırken onlar yanında mıydı?
150
اَلَٓا اِنَّهُمْ مِنْ اِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَۙ
Dikkat edin, onlar iftiraları yüzünden diyorlar ki:
151
وَلَدَ اللّٰهُۙ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Allah doğurdu onlar elbette yalancıdırlar.
152
اَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَن۪ينَۜ
Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş?
153
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
154
اَفَلَا تَذَكَّرُونَۚ
Hiç mi düşünmüyorsunuz?
155
اَمْ لَـكُمْ سُلْطَانٌ مُب۪ينٌۙ
Yoksa sizin açık deliliniz mi var?
156
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Eğer doğru iseniz kitabınızı getirin.
157
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَباًۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ
Allah'la cinler arasında soy bağı uydurdular. Andolsun cinler de, kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
158
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
Haşa! Allah, onların taktıkları sıfatlardan münezzehtir.
159
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Allah'a gönülden bağlı kullar, bunların dışındadır.
160
فَاِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَۙ
Ey inkârcılar! Ne siz ne de taptıklarınız.
161
مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ
Kimseyi Allah'a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız.
162
اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ
Ancak cehenneme girecek olanları kandırırsınız.
163
وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ
Melekler: «Bizim içimizden herkesin belli makamı vardır.»
164
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ
Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız.
165
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ
Allah'ı tesbih edenleriz.
166
وَاِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَۙ
Putperestler şöyle diyorlardı.
167
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Eğer yanımızda evvelkilere gelen bir uyarı kitabı olsaydı.
168
لَـكُنَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Elbette biz Allah'ın temiz kulları olurduk.
169
فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Ancak o uyarıyı inkâr ettiler, yakında inkârlarının sonucunu bileceklerdir.
170
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ
Andolsun ki, peygamber kullarımıza şu sözleri vermişizdir.
171
اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ
Mutlaka kendilerine yardım edilecektir.
172
وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ
Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur.
173
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ
Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
174
وَاَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
175
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
176
فَاِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَٓاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَر۪ينَ
Fakat o azap yurtlarına indiği vakit uyarılmış olanların hali ne kötü olur!
177
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ
Bir süreye kadar onları kendi hallerine bırak.
178
وَاَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Ve bekle de gör, onlar da göreceklerdir.
179
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ
Kudret ve şeref sahibi Rabb'in, onların taktıkları sıfatlardan münezzehtir, yücedir.
180
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ
Selâm gönderilen peygamberlere.
181
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Hamd, alemlerin Rabb'i Allah'a!
182

Sureler

Mealler
Sâd Suresi
Sonraki