Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar, daima Allah'ın sınırsız kudret ve azametini övgüyle anarak yüceltmektedir. Şu muhteşem kâinat nizamı içerisinde yer alan her şey, kendisini yaratan Sanatkârın her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olduğunu vicdanlara haykırmakta, O'nun sonsuz ilim, kudret, merhamet, hikmet, iyilik, adalet sıfatlarını gözler önüne sermektedir. Eğer çevrenizdeki varlıklara ibret nazarıyla bakacak olursanız, her zerresinin Allah'ı zikrettiğini göreceksiniz. Gerçekten O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Asla yersiz ve gereksiz hüküm vermeyen ve hükmüne karşı konulamayan Yüce Yaratıcıdır.
2 O hâlde, ey iman edenler, neden içinizden bazılarının sözleri ve davranışları birbirine uymuyor? Allah yolunda fedakârlık konusunda iddialı sözler sarf ettikten sonra, neden kararlılığınızı yitirip zaafa düşüyorsunuz? Niçin yerine getiremeyeceğiniz taahhütlerin altına giriyor, yapmadığınız ve yapamayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?
3 Oysa yapmadığınız şeyi söylemeniz, Allah nazarında gerçekten çok çirkin bir davranış, pek ağır bir suçtur.
4 Hiç kuşkusuz Allah, Kendi davası uğrunda tuğlaları birbirine kenetlenmiş sağlam bir bina gibi düzenli birlikler hâlinde savaşanları sever.

Ey müminler! Sizden öncekilerin yaşadıklarından ders alın da, sahip olduğunuz inanca uygun bir hayat yaşamadığınız takdirde, başınıza ne büyük belâların geleceğini bilin:
5 Hani Musa, sözleriyle davranışları birbirini tutmayan kavmine, "Ey halkım! Size Allah tarafından gönderilmiş bir Elçi olduğumu bildiğiniz hâlde, neden isyankârlık ederek bana eziyet ediyorsunuz? Niçin inancınıza uygun davranmıyorsunuz?" demişti.

Fakat o zalimlere öğüt ve uyarılar fayda vermedi. Onlar imanlarının gösterdiği istikametten sapıp eğrilince, Allah da onların lâyık olmadıkları o imanı ellerinden alarak kalplerini eğriltti. Çünkü inandığı gibi yaşamayan bir toplum, yaşadığı gibi inanmaya mahkûmdur. İşte ey müminler, siz de aynı günahı işlerseniz, sizin sonunuz da onlarınkinden farklı olmayacaktır. Çünkü Allah, bile bile günaha yönelen bir toplumu doğru yola iletmez. Bu yüzden onlar, Musa'dan sonra gelen Peygamberleri de inkâr etmişlerdi:
6 Hani Meryem oğlu İsa halkına seslenerek, "Ey İsrailoğulları!" demişti, "Hiç kuşkusuz ben, benden önceki Tevrat'ın tahrif edilmemiş olan bölümlerini onaylamak ve benden sonra gelecek ve kıyamete kadar övülüp yüceltilecek olan Ahmed adındaki bir Peygamberi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş bir Elçiyim." (7. Araf: 157)

Bu gerçek, bugün Hristiyanların elinde bulunan Kitabı Mukaddes'te —büyük oranda tahrif edilmiş de olsa— şöyle yer almaktadır:

(Musa dedi ki:) "Allah'ın Rab, senin için aranızdan, (Arap) kardeşlerin arasından benim gibi (yeni şeriat getiren, kılıç kuşanan, devlet kuran) bir peygamber çıkaracak; onu dinleyeceksin!" (Tesniye, 18: 15)

"Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir Peygamber çıkaracağım; ve sözlerimi onun ağzına koyacağım; ve kendisine emredeceğim her şeyi onlara söyleyecek." (Tesniye, 18: 18)

(İsa Mesih şöyle dedi:) "Size derim ki, Allah'ın hükümranlığı sizden alınacak ve onun meyvelerini yetiştirecek bir millete verilecektir." (Matta, 21: 43)

"Yahya:

— Ben Mesih değilim! diye ikrar etti. Onlar da:

— Öyleyse kimsin? İlyas mısın sen?

— Değilim.

— Peki sen ‘o Peygamber' misin?

— Hayır! (...) Ben, İşaya Peygamberin dediği gibi, "Rabb'in yolunu düzeltin!" diye çölde bağıranın sesiyim.

—Öyle ise, sen ne Mesih, ne İlyas, ne de ‘o Peygamber' değilsin de, niçin vaftiz ediyorsun?" dediler. (Yuhanna, 1: 20. 25)

"Fakat benim ismimle Babanın göndereceği Tesellici (Parakletos) size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir. (...) Ve olduğu zaman, iman edesiniz diye, olmadan önce size şimdi söyledim! Artık sizinle çok şeyler konuşmayacağım; çünkü bu dünyanın reisi geliyor; ve bende onun hiçbir şeyi yoktur." (Yuhanna, 14: 26. 30)

"… Size göndereceğim Tesellici (Parakletos) geldiği zaman, benim için o şehâdet edecektir." (Yuhanna, 15: 26)

"Bununla beraber, ben size hakîkati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü gitmezsem, Tesellici (Parakletos) size gelmez; fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, dünyayı günaha, doğruluğa ve yargıya ilişkin eleştirecektir. (...) Çünkü bu dünyanın reisine hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var; fakat şimdi bunlara dayanamazsınız. Fakat o gelince, size tüm gerçeği gösterecektir; zira o kendiliğinden konuşmayacak; fakat her ne işitirse onu söyleyecek; (Kur'an-ı Kerim, Necm: 3. 4) ve ileride olacakları size bildirecektir. O beni yüceltecek; çünkü benimkinden (benim aldığım kaynaktan) alacak ve size bildirecektir." (Yuhanna, 16: 7. 15)

(Kitabı Mukaddes, Birleşmiş Kitabı Mukaddes Cemiyetleri, 1989) (İncil, Kitabı Mukaddes Şirketi, 1995)

Bugün elimizde bulunan muharref İncillerde geçen ve genellikle ‘tesellici, yardımcı' olarak tercüme edilen fakat İncil mütercimleri tarafından yanına "Kutsal Ruh, babadan çıkan Ruh" kelimeleri ilave edilerek kasten anlamı çarpıtılan "Parakletos" kelimesi, Hz. İsa'nın —ve dolayısıyla İncil'in— anadili olan Ârâmî dilindeki "Mawhamana" (Muhammed, Ahmed, övülen, yüceltilen) teriminin tam Yunanca karşılığı olan "Periklytos" (çok övülen) kelimesinin bozulmuş şeklidir. Büyük ihtimalle, İncil'de tahrifat yapmakta bir sakınca görmeyen (Bkz. Ana Britannica, İncil maddesi) Hristiyan din adamlarınca "düzeltilen" bu kelime, M.S. 496 yılına kadar kiliselerde okunan, ancak daha sonra Papa Gelasius tarafından yasaklanan Barnabas İncili'nde, Arapça orijinal şekliyle (Muhammed) yer almaktadır:

 "İsa dedi ki: "Fakat benim tesellim, hakkımdaki her bâtıl düşünceyi yok edecek ve dini tüm dünyaya yayılıp kontrolüne alacak olan Elçinin gelmesindedir. Çünkü böyle vaad etmiştir Allah, babamız İbrahim'e." (...) Kâhin dedi: "Mesih'e ne ad verilecek ve hangi işaretler onun gelişini ortaya koyacaktır?" İsa cevap verdi: "Mesih'in adı hayranlık uyandırır, çünkü Allah onun ruhunu yaratıp göksel bir nur içine koyduğu zaman ona (bu) adı kendisi vermiştir. Allah dedi: "Bekle Muhammed, (...) seni elçi yapacağım; öyle ki, kim seni kutsarsa kutsanacak, kim seni lânetlerse lânetlenecektir. Seni dünyaya göndereceğim zaman, kurtuluş elçim olarak göndereceğim; senin sözün gerçek olacak. O kadar ki, gök ve yer düşecek; fakat senin dinin düşmeyecek. Muhammed, onun kutlu adıdır."

O zaman kalabalık, seslerini yükseltip dediler:

"Ey Allah, bize Elçini gönder; ey Muhammed, dünyanın kurtuluşu için çabuk gel!" (Barnabas İncili: 97, Kültür Basın Yayın Birliği)

Fakat İsa'nın müjdelediği Son Peygamber onlara apaçık delillerle gelince, İsa'ya ve Mûsâ'ya inandıklarını iddia edenler, "Bu Kur'an, düpedüz bir aldatmaca, apaçık bir büyüdür!" dediler. Öyleyse:
7 Açık ve ikna edici delillerle İslâm'a davet edildiği hâlde, Kur'an'ın ilâhî kelâm olduğu gerçeğini inkâr ederek Allah'ın dini hakkında bile bile yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Hiç kuşkusuz Allah, böyle zalim bir topluluğu doğru yola iletmez. Dolayısıyla, onlar âhirette de cennete giremezler.
8 Onlar ilâhî ışığa kucak açacakları yerde, Allah'ın nurunu ağızlarından çıkan iftiralar ile söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, —inkârcılar istemeseler de— nurunu mutlaka tamamlayacak ve Âdem'den bu yana bütün Peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taşıyarak getirdikleri İslâm inancını tüm güzelliği ve ihtişamı ile cihana yayacaktır.
9 O Elçisini doğrunun eğrinin ölçüsünü ortaya koyan hidayet ve hayata hükmedecek dosdoğru bir inanç sistemi olan hak din ile gönderdi ki, onu bütün batıl dinlere ve aslen ilâhî vahye dayansa bile, zamanla bozulmuş ve özünden saptırılmış olan Yahudilik, Hristiyanlık gibi bütün inanç sistemlerine egemen kılsın; bu, Allah'tan başka varlıkların hükmüne boyun eğen müşriklerin hoşuna gitmese bile. Allah bu dini, kâfir yönetimlerin gölgesi altında ve onların izin verdiği ölçüde varlığını sürdürsün diye değil, hayatın her alanında hükmetsin diye göndermiştir.
10 O hâlde, ey iman edenler! Hepinizi dünya ve âhirette can yakıcı azaptan kurtaracak hayırlı bir ticaret yolunu göstereyim mi size?
11 Şöyle ki, Allah'a ve Elçisine gönülden inanacak ve zalimlere karşı Allah yolunda malınızla, canınızla cihâd edeceksiniz. Allah da size bunun karşılığında cenneti verecek. Eğer bilirseniz, Bu sizin için dünyanın vadettiği bütün zevk ve eğlencelerden daha kazançlı, daha hayırlıdır.
12 Eğer Allah yolunda cihâd ederseniz, O da sizin günahlarınızı bağışlayacak ve sizi, içinde ırmaklar çağıldayan cennet bahçelerine ve ebedî mutluluk ve esenlik diyarı olan Adn bahçelerindeki muhteşem köşklere, saraylara yerleştirecektir. İşte budur en büyük kurtuluş, en büyük başarı.
13 Fakat âhiret nimetlerinden önce ve onlardan ayrı peşin bir müjde olarak, hoşunuza gidecek başka bir şey daha var: Allah'ın yardımı ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Zalimlere karşı giriştiğiniz mücadelede Allah sizi mutlaka destekleyecek ve sizler O'nun kitabına uygun davrandığınız sürece, kâfirler karşısında asla yenilgiye uğramayacaksınız. Öyleyse ey Peygamber! Bunu bütün müminlere müjdele. Size vadedilen bu nimetlere ulaşmak için:
14 Ey iman edenler! Allah'ın dinini egemen kılmak için bu davayı omuzlayan Peygamber'in, İslâm âlimlerinin ve önderlerinin yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa, havarilere, "Allah'a giden bu yolda kim bana yardımcı olacak?" diye sorduğunda, havariler, İsa Peygamber'e yardımın Allah'a ve O'nun dinine yardım etmek demek olduğu bilinciyle kahramanca öne atılarak, "Bizler, Allah'ın dininin yardımcıları ve hizmetkârıyız!" demişlerdi.

İsa Peygamber, kendisine destek olan müminlerle birlikte Hak Din'i tebliğ etmeye başladı. Böylece İsrailoğulları'ndan bir kısmı ona inandı, bir kısmı da inkâr etti. Bunun üzerine, katımızdan yardım göndererek iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik ve sonunda, hak uğrunda mücadele edenler inkârcılara üstün geldiler.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ 2
كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ 3
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ 4
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَن۪ي وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْۜ فَلَمَّا زَاغُٓوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ 5
وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقاً لِمَا بَـيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْبَـيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌ 6
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْـكَذِبَ وَهُوَ يُدْعٰٓى اِلَى الْاِسْلَامِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ 7
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ 8
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟ 9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ 10
تُـؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَـكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَۙ 11
يَغْفِرْ لَـكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْـكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَمَسَا‌كِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۙ 12
وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ 13
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُٓوا اَنْصَارَ اللّٰهِ كَمَا قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيّ۪نَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ فَاٰمَنَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَكَـفَرَتْ طَٓائِفَةٌۚ فَاَيَّدْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلٰى عَدُوِّهِمْ فَاَصْبَحُوا ظَاهِر۪ينَ 14
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar, daima Allah'ın sınırsız kudret ve azametini övgüyle anarak yüceltmektedir. Şu muhteşem kâinat nizamı içerisinde yer alan her şey, kendisini yaratan Sanatkârın her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olduğunu vicdanlara haykırmakta, O'nun sonsuz ilim, kudret, merhamet, hikmet, iyilik, adalet sıfatlarını gözler önüne sermektedir. Eğer çevrenizdeki varlıklara ibret nazarıyla bakacak olursanız, her zerresinin Allah'ı zikrettiğini göreceksiniz. Gerçekten O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Asla yersiz ve gereksiz hüküm vermeyen ve hükmüne karşı konulamayan Yüce Yaratıcıdır.
1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
O hâlde, ey iman edenler, neden içinizden bazılarının sözleri ve davranışları birbirine uymuyor? Allah yolunda fedakârlık konusunda iddialı sözler sarf ettikten sonra, neden kararlılığınızı yitirip zaafa düşüyorsunuz? Niçin yerine getiremeyeceğiniz taahhütlerin altına giriyor, yapmadığınız ve yapamayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?
2
كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ
Oysa yapmadığınız şeyi söylemeniz, Allah nazarında gerçekten çok çirkin bir davranış, pek ağır bir suçtur.
3
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ
Hiç kuşkusuz Allah, Kendi davası uğrunda tuğlaları birbirine kenetlenmiş sağlam bir bina gibi düzenli birlikler hâlinde savaşanları sever.

Ey müminler! Sizden öncekilerin yaşadıklarından ders alın da, sahip olduğunuz inanca uygun bir hayat yaşamadığınız takdirde, başınıza ne büyük belâların geleceğini bilin:
4
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَن۪ي وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْۜ فَلَمَّا زَاغُٓوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ
Hani Musa, sözleriyle davranışları birbirini tutmayan kavmine, "Ey halkım! Size Allah tarafından gönderilmiş bir Elçi olduğumu bildiğiniz hâlde, neden isyankârlık ederek bana eziyet ediyorsunuz? Niçin inancınıza uygun davranmıyorsunuz?" demişti.

Fakat o zalimlere öğüt ve uyarılar fayda vermedi. Onlar imanlarının gösterdiği istikametten sapıp eğrilince, Allah da onların lâyık olmadıkları o imanı ellerinden alarak kalplerini eğriltti. Çünkü inandığı gibi yaşamayan bir toplum, yaşadığı gibi inanmaya mahkûmdur. İşte ey müminler, siz de aynı günahı işlerseniz, sizin sonunuz da onlarınkinden farklı olmayacaktır. Çünkü Allah, bile bile günaha yönelen bir toplumu doğru yola iletmez. Bu yüzden onlar, Musa'dan sonra gelen Peygamberleri de inkâr etmişlerdi:
5
وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقاً لِمَا بَـيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْبَـيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌ
Hani Meryem oğlu İsa halkına seslenerek, "Ey İsrailoğulları!" demişti, "Hiç kuşkusuz ben, benden önceki Tevrat'ın tahrif edilmemiş olan bölümlerini onaylamak ve benden sonra gelecek ve kıyamete kadar övülüp yüceltilecek olan Ahmed adındaki bir Peygamberi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş bir Elçiyim." (7. Araf: 157)

Bu gerçek, bugün Hristiyanların elinde bulunan Kitabı Mukaddes'te —büyük oranda tahrif edilmiş de olsa— şöyle yer almaktadır:

(Musa dedi ki:) "Allah'ın Rab, senin için aranızdan, (Arap) kardeşlerin arasından benim gibi (yeni şeriat getiren, kılıç kuşanan, devlet kuran) bir peygamber çıkaracak; onu dinleyeceksin!" (Tesniye, 18: 15)

"Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir Peygamber çıkaracağım; ve sözlerimi onun ağzına koyacağım; ve kendisine emredeceğim her şeyi onlara söyleyecek." (Tesniye, 18: 18)

(İsa Mesih şöyle dedi:) "Size derim ki, Allah'ın hükümranlığı sizden alınacak ve onun meyvelerini yetiştirecek bir millete verilecektir." (Matta, 21: 43)

"Yahya:

— Ben Mesih değilim! diye ikrar etti. Onlar da:

— Öyleyse kimsin? İlyas mısın sen?

— Değilim.

— Peki sen ‘o Peygamber' misin?

— Hayır! (...) Ben, İşaya Peygamberin dediği gibi, "Rabb'in yolunu düzeltin!" diye çölde bağıranın sesiyim.

—Öyle ise, sen ne Mesih, ne İlyas, ne de ‘o Peygamber' değilsin de, niçin vaftiz ediyorsun?" dediler. (Yuhanna, 1: 20. 25)

"Fakat benim ismimle Babanın göndereceği Tesellici (Parakletos) size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir. (...) Ve olduğu zaman, iman edesiniz diye, olmadan önce size şimdi söyledim! Artık sizinle çok şeyler konuşmayacağım; çünkü bu dünyanın reisi geliyor; ve bende onun hiçbir şeyi yoktur." (Yuhanna, 14: 26. 30)

"… Size göndereceğim Tesellici (Parakletos) geldiği zaman, benim için o şehâdet edecektir." (Yuhanna, 15: 26)

"Bununla beraber, ben size hakîkati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü gitmezsem, Tesellici (Parakletos) size gelmez; fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, dünyayı günaha, doğruluğa ve yargıya ilişkin eleştirecektir. (...) Çünkü bu dünyanın reisine hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var; fakat şimdi bunlara dayanamazsınız. Fakat o gelince, size tüm gerçeği gösterecektir; zira o kendiliğinden konuşmayacak; fakat her ne işitirse onu söyleyecek; (Kur'an-ı Kerim, Necm: 3. 4) ve ileride olacakları size bildirecektir. O beni yüceltecek; çünkü benimkinden (benim aldığım kaynaktan) alacak ve size bildirecektir." (Yuhanna, 16: 7. 15)

(Kitabı Mukaddes, Birleşmiş Kitabı Mukaddes Cemiyetleri, 1989) (İncil, Kitabı Mukaddes Şirketi, 1995)

Bugün elimizde bulunan muharref İncillerde geçen ve genellikle ‘tesellici, yardımcı' olarak tercüme edilen fakat İncil mütercimleri tarafından yanına "Kutsal Ruh, babadan çıkan Ruh" kelimeleri ilave edilerek kasten anlamı çarpıtılan "Parakletos" kelimesi, Hz. İsa'nın —ve dolayısıyla İncil'in— anadili olan Ârâmî dilindeki "Mawhamana" (Muhammed, Ahmed, övülen, yüceltilen) teriminin tam Yunanca karşılığı olan "Periklytos" (çok övülen) kelimesinin bozulmuş şeklidir. Büyük ihtimalle, İncil'de tahrifat yapmakta bir sakınca görmeyen (Bkz. Ana Britannica, İncil maddesi) Hristiyan din adamlarınca "düzeltilen" bu kelime, M.S. 496 yılına kadar kiliselerde okunan, ancak daha sonra Papa Gelasius tarafından yasaklanan Barnabas İncili'nde, Arapça orijinal şekliyle (Muhammed) yer almaktadır:

 "İsa dedi ki: "Fakat benim tesellim, hakkımdaki her bâtıl düşünceyi yok edecek ve dini tüm dünyaya yayılıp kontrolüne alacak olan Elçinin gelmesindedir. Çünkü böyle vaad etmiştir Allah, babamız İbrahim'e." (...) Kâhin dedi: "Mesih'e ne ad verilecek ve hangi işaretler onun gelişini ortaya koyacaktır?" İsa cevap verdi: "Mesih'in adı hayranlık uyandırır, çünkü Allah onun ruhunu yaratıp göksel bir nur içine koyduğu zaman ona (bu) adı kendisi vermiştir. Allah dedi: "Bekle Muhammed, (...) seni elçi yapacağım; öyle ki, kim seni kutsarsa kutsanacak, kim seni lânetlerse lânetlenecektir. Seni dünyaya göndereceğim zaman, kurtuluş elçim olarak göndereceğim; senin sözün gerçek olacak. O kadar ki, gök ve yer düşecek; fakat senin dinin düşmeyecek. Muhammed, onun kutlu adıdır."

O zaman kalabalık, seslerini yükseltip dediler:

"Ey Allah, bize Elçini gönder; ey Muhammed, dünyanın kurtuluşu için çabuk gel!" (Barnabas İncili: 97, Kültür Basın Yayın Birliği)

Fakat İsa'nın müjdelediği Son Peygamber onlara apaçık delillerle gelince, İsa'ya ve Mûsâ'ya inandıklarını iddia edenler, "Bu Kur'an, düpedüz bir aldatmaca, apaçık bir büyüdür!" dediler. Öyleyse:
6
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْـكَذِبَ وَهُوَ يُدْعٰٓى اِلَى الْاِسْلَامِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Açık ve ikna edici delillerle İslâm'a davet edildiği hâlde, Kur'an'ın ilâhî kelâm olduğu gerçeğini inkâr ederek Allah'ın dini hakkında bile bile yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Hiç kuşkusuz Allah, böyle zalim bir topluluğu doğru yola iletmez. Dolayısıyla, onlar âhirette de cennete giremezler.
7
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ
Onlar ilâhî ışığa kucak açacakları yerde, Allah'ın nurunu ağızlarından çıkan iftiralar ile söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, —inkârcılar istemeseler de— nurunu mutlaka tamamlayacak ve Âdem'den bu yana bütün Peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taşıyarak getirdikleri İslâm inancını tüm güzelliği ve ihtişamı ile cihana yayacaktır.
8
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟
O Elçisini doğrunun eğrinin ölçüsünü ortaya koyan hidayet ve hayata hükmedecek dosdoğru bir inanç sistemi olan hak din ile gönderdi ki, onu bütün batıl dinlere ve aslen ilâhî vahye dayansa bile, zamanla bozulmuş ve özünden saptırılmış olan Yahudilik, Hristiyanlık gibi bütün inanç sistemlerine egemen kılsın; bu, Allah'tan başka varlıkların hükmüne boyun eğen müşriklerin hoşuna gitmese bile. Allah bu dini, kâfir yönetimlerin gölgesi altında ve onların izin verdiği ölçüde varlığını sürdürsün diye değil, hayatın her alanında hükmetsin diye göndermiştir.
9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ
O hâlde, ey iman edenler! Hepinizi dünya ve âhirette can yakıcı azaptan kurtaracak hayırlı bir ticaret yolunu göstereyim mi size?
10
تُـؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَـكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَۙ
Şöyle ki, Allah'a ve Elçisine gönülden inanacak ve zalimlere karşı Allah yolunda malınızla, canınızla cihâd edeceksiniz. Allah da size bunun karşılığında cenneti verecek. Eğer bilirseniz, Bu sizin için dünyanın vadettiği bütün zevk ve eğlencelerden daha kazançlı, daha hayırlıdır.
11
يَغْفِرْ لَـكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْـكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَمَسَا‌كِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۙ
Eğer Allah yolunda cihâd ederseniz, O da sizin günahlarınızı bağışlayacak ve sizi, içinde ırmaklar çağıldayan cennet bahçelerine ve ebedî mutluluk ve esenlik diyarı olan Adn bahçelerindeki muhteşem köşklere, saraylara yerleştirecektir. İşte budur en büyük kurtuluş, en büyük başarı.
12
وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ
Fakat âhiret nimetlerinden önce ve onlardan ayrı peşin bir müjde olarak, hoşunuza gidecek başka bir şey daha var: Allah'ın yardımı ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Zalimlere karşı giriştiğiniz mücadelede Allah sizi mutlaka destekleyecek ve sizler O'nun kitabına uygun davrandığınız sürece, kâfirler karşısında asla yenilgiye uğramayacaksınız. Öyleyse ey Peygamber! Bunu bütün müminlere müjdele. Size vadedilen bu nimetlere ulaşmak için:
13
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُٓوا اَنْصَارَ اللّٰهِ كَمَا قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيّ۪نَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ فَاٰمَنَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَكَـفَرَتْ طَٓائِفَةٌۚ فَاَيَّدْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلٰى عَدُوِّهِمْ فَاَصْبَحُوا ظَاهِر۪ينَ
Ey iman edenler! Allah'ın dinini egemen kılmak için bu davayı omuzlayan Peygamber'in, İslâm âlimlerinin ve önderlerinin yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa, havarilere, "Allah'a giden bu yolda kim bana yardımcı olacak?" diye sorduğunda, havariler, İsa Peygamber'e yardımın Allah'a ve O'nun dinine yardım etmek demek olduğu bilinciyle kahramanca öne atılarak, "Bizler, Allah'ın dininin yardımcıları ve hizmetkârıyız!" demişlerdi.

İsa Peygamber, kendisine destek olan müminlerle birlikte Hak Din'i tebliğ etmeye başladı. Böylece İsrailoğulları'ndan bir kısmı ona inandı, bir kısmı da inkâr etti. Bunun üzerine, katımızdan yardım göndererek iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik ve sonunda, hak uğrunda mücadele edenler inkârcılara üstün geldiler.
14

Sureler

Mealler
Cum'a Suresi
Sonraki