|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ Göklerde ve yerde bulunanların tümü Allah'ı tesbih etmektedir/anmaktadır. O güçlüdür; hikmet sahibidir. [634] |
1 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ (2-3) Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. |
2 |
|
كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ (2-3) Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. |
3 |
|
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ Allah, kendi yolunda, malzemesi birbirine kaynamış binalar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” |
4 |
|
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَن۪ي وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْۜ فَلَمَّا زَاغُٓوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ Bir zamanlar Mûsâ, halkına şöyle demişti: “Ey kavmim! Niçin beni üzüyorsunuz? Oysa, siz benim Allah'ın size gönderdiği peygamber olduğumu biliyorsunuz.” Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah günaha gömülüp giden bir toplumu doğru yola iletmez. [635] |
5 |
|
وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقاً لِمَا بَـيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْبَـيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌ Meryem oğlu İsâ da, “Ey İsrâiloğulları! Ben, Allah'ın size gönderilmiş peygamberiyim. Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderildim.” Fakat İsa'nın müjdelediği peygamber onlara apaçık kanıtlar getirince, “Bu, apaçık bir büyüdür” dediler. [636] |
6 |
|
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْـكَذِبَ وَهُوَ يُدْعٰٓى اِلَى الْاِسْلَامِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ İslâm'a çağrıldığı halde Allah hakkında asılsız şeyler uydurandan daha zâlim kimdir? Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez. |
7 |
|
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar; oysa kâfirler hoşlanmasa da Allah nurunu tamamlayacaktır. |
8 |
|
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟ Müşrikler istemeseler de, dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen Allah'tır. |
9 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ Ey iman edenler! Sizi acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? |
10 |
|
تُـؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَـكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَۙ Allah'a ve Peygamberine inanır, Allah yolunda malınız ve canınızla cihad ederseniz, bu sizin iyiliğinizedir; keşke bilseydiniz! |
11 |
|
يَغْفِرْ لَـكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْـكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۙ Eğer böyle yaparsanız, Allah sizin günahlarınızı affeder, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte, en büyük kurtuluş budur. |
12 |
|
وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ Hoşlanacağınız diğer bir şey de Allah'ın yardımı ve yakın bir fetihdir. İnananları müjdele! |
13 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُٓوا اَنْصَارَ اللّٰهِ كَمَا قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيّ۪نَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ فَاٰمَنَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَكَـفَرَتْ طَٓائِفَةٌۚ فَاَيَّدْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلٰى عَدُوِّهِمْ فَاَصْبَحُوا ظَاهِر۪ينَ Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olunuz! Nitekim, Meryem oğlu İsa da havârilerine şöyle demişti: “Allah yolunda benim yardımcılarım kimlerdir?” Havâriler, “Allah'ın yardımcıları biziz” demişlerdi. Böylece, İsrâiloğulları'ndan bir grup inanmış, bir grup da inkâr etmişti. Biz, inananları düşmanlarına karşı destekledik de onlar galip geldiler. [637] |
14 |