Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Göklerdeki varlıkların ve imkânların ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı Allah’ın koyduğu düzen içinde görevlerini yaparak Allah’ı tesbih ve zikrediyorlar. O kudretlidir, hikmet sahibi ve hükümrandır.
2 Ey iman nimetine kavuşanlar, yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
3 Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında, büyük bir gazabı muciptir.
4 Allah kendi yolunda, İslâm uğrunda duvarları kurşun dökülerek, kenetlenerek yapılmış sağlam bina gibi saf bağlayarak savaşanları sever.
5 Hani Musa kavmine: 'Ey kavmim, benim Allah’ın Rasulü olduğumu bildiğiniz halde, niçin beni incitiyorsunuz?' demişti. Onlar hak yoldan ayrılıp sapınca, Allah da onların düşüncelerini, kalplerini haktan, doğruluktan ayırdı. Allah doğru ve mantıklı düşünmeyi terkeden fâsık, âsi ve bozguncu bir toplumu doğru yola sevketme lütfunda bulunmaz, başarıya ulaştırmaz.
6 Hani Meryem’in oğlu Îsâ: 'Ey İsrâiloğulları, ben size gönderilen Allah’ın Rasulüyüm. Önümdeki kitapta yazılı ve şifahi bilgileri, sünneti içeren Tevrat’a ait olanları tasdik ediyor ve benden sonra gelecek Ahmed adındaki peygamberi (Muhammedi) müjdeliyorum.' demişti. Fakat o, Muhammed kendilerine açık seçik deliller, mûcizelerle gelince getirdiği Kur’ân’a: 'Bu, apaçık büyüleyerek aklı etki altına alan bir söz.' dediler.
7 İslâm’a davet olunduğu sırada, böyle sözler sarfederek Allah’a iftira edenden daha zâlim, haksız, âsi, daha çok şirke batmış kim olabilir? Allah zâlim bir kavmi doğru yola sevketmez, başarıya ulaştırmaz.
8 Onlar, laf ebeliği ile, birkaç üfürüklük nefesle Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayarak devam ettirecek, İslâm’ı hâkim kılacaktır.
9 O, Rasulünü bir hidayet rehberi olan Kur’ân ile ve toplumunuzda hakça düzeni gerçekleştirecek Hak Din ile, âdil bir şeriatla, gerçek medenî kuralları öğretmekle görevli özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderendir. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah’a ortak koşan, başka otoriteleri olan müşrikler istemeseler de dinini, düzenini bütün inançlara, medeniyetlere, rejimlere üstün ve hâkim kılmak için göndermiştir.
10 Ey iman edenler, can yakıp inleten müthiş azaptan sizi kurtaracak, devamlı bir alışveriş ve kazanç kapısını size göstereyim mi?
11 Allah’a ve Rasulüne iman edersiniz. Allah yolunda, İslâm uğrunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
12 Allah da sizin günahlarınızı bağışlar. Sizi, altından ırmaklar akan Cennet konaklarına, Adn Cennetlerindeki güzel köşklere koyar. İşte bu büyük mutluluktur.
13 Seveceğiniz başka şeyler de var: Allah’tan yardım, zafer ve yakın zamanda bir fetih gerçekleşecektir. Mü’minleri dünyada devletle, âhirette cennetle müjdele.
14 Ey iman edenler, Allah’ın dinine yardım edenler olun. Tıpkı Meryem oğlu Îsâ’nın, temiz giyimli, iyi niyetli, istikamet sahibi olanlara, Havarilere: 'Allah’a giden yolda, bana yardım edenler kimlerdir?' dediği zaman ve şartlardaki gibi. Temiz giyimli, iyi niyetli, istikamet sahibi olanlar, havariler de: 'Allah yolunun yardım edenleri biziz.' demişlerdi. İsrâiloğulları’ndan bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti. Biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ 2
كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ 3
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ 4
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَن۪ي وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْۜ فَلَمَّا زَاغُٓوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ 5
وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقاً لِمَا بَـيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْبَـيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌ 6
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْـكَذِبَ وَهُوَ يُدْعٰٓى اِلَى الْاِسْلَامِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ 7
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ 8
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟ 9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ 10
تُـؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَـكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَۙ 11
يَغْفِرْ لَـكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْـكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَمَسَا‌كِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۙ 12
وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ 13
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُٓوا اَنْصَارَ اللّٰهِ كَمَا قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيّ۪نَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ فَاٰمَنَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَكَـفَرَتْ طَٓائِفَةٌۚ فَاَيَّدْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلٰى عَدُوِّهِمْ فَاَصْبَحُوا ظَاهِر۪ينَ 14
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Göklerdeki varlıkların ve imkânların ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı Allah’ın koyduğu düzen içinde görevlerini yaparak Allah’ı tesbih ve zikrediyorlar. O kudretlidir, hikmet sahibi ve hükümrandır.
1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
Ey iman nimetine kavuşanlar, yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
2
كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında, büyük bir gazabı muciptir.
3
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ
Allah kendi yolunda, İslâm uğrunda duvarları kurşun dökülerek, kenetlenerek yapılmış sağlam bina gibi saf bağlayarak savaşanları sever.
4
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَن۪ي وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْۜ فَلَمَّا زَاغُٓوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ
Hani Musa kavmine: 'Ey kavmim, benim Allah’ın Rasulü olduğumu bildiğiniz halde, niçin beni incitiyorsunuz?' demişti. Onlar hak yoldan ayrılıp sapınca, Allah da onların düşüncelerini, kalplerini haktan, doğruluktan ayırdı. Allah doğru ve mantıklı düşünmeyi terkeden fâsık, âsi ve bozguncu bir toplumu doğru yola sevketme lütfunda bulunmaz, başarıya ulaştırmaz.
5
وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقاً لِمَا بَـيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْبَـيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌ
Hani Meryem’in oğlu Îsâ: 'Ey İsrâiloğulları, ben size gönderilen Allah’ın Rasulüyüm. Önümdeki kitapta yazılı ve şifahi bilgileri, sünneti içeren Tevrat’a ait olanları tasdik ediyor ve benden sonra gelecek Ahmed adındaki peygamberi (Muhammedi) müjdeliyorum.' demişti. Fakat o, Muhammed kendilerine açık seçik deliller, mûcizelerle gelince getirdiği Kur’ân’a: 'Bu, apaçık büyüleyerek aklı etki altına alan bir söz.' dediler.
6
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْـكَذِبَ وَهُوَ يُدْعٰٓى اِلَى الْاِسْلَامِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
İslâm’a davet olunduğu sırada, böyle sözler sarfederek Allah’a iftira edenden daha zâlim, haksız, âsi, daha çok şirke batmış kim olabilir? Allah zâlim bir kavmi doğru yola sevketmez, başarıya ulaştırmaz.
7
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ
Onlar, laf ebeliği ile, birkaç üfürüklük nefesle Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayarak devam ettirecek, İslâm’ı hâkim kılacaktır.
8
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟
O, Rasulünü bir hidayet rehberi olan Kur’ân ile ve toplumunuzda hakça düzeni gerçekleştirecek Hak Din ile, âdil bir şeriatla, gerçek medenî kuralları öğretmekle görevli özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderendir. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah’a ortak koşan, başka otoriteleri olan müşrikler istemeseler de dinini, düzenini bütün inançlara, medeniyetlere, rejimlere üstün ve hâkim kılmak için göndermiştir.
9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ
Ey iman edenler, can yakıp inleten müthiş azaptan sizi kurtaracak, devamlı bir alışveriş ve kazanç kapısını size göstereyim mi?
10
تُـؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَـكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَۙ
Allah’a ve Rasulüne iman edersiniz. Allah yolunda, İslâm uğrunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
11
يَغْفِرْ لَـكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْـكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَمَسَا‌كِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۙ
Allah da sizin günahlarınızı bağışlar. Sizi, altından ırmaklar akan Cennet konaklarına, Adn Cennetlerindeki güzel köşklere koyar. İşte bu büyük mutluluktur.
12
وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ
Seveceğiniz başka şeyler de var: Allah’tan yardım, zafer ve yakın zamanda bir fetih gerçekleşecektir. Mü’minleri dünyada devletle, âhirette cennetle müjdele.
13
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُٓوا اَنْصَارَ اللّٰهِ كَمَا قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيّ۪نَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ فَاٰمَنَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَكَـفَرَتْ طَٓائِفَةٌۚ فَاَيَّدْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلٰى عَدُوِّهِمْ فَاَصْبَحُوا ظَاهِر۪ينَ
Ey iman edenler, Allah’ın dinine yardım edenler olun. Tıpkı Meryem oğlu Îsâ’nın, temiz giyimli, iyi niyetli, istikamet sahibi olanlara, Havarilere: 'Allah’a giden yolda, bana yardım edenler kimlerdir?' dediği zaman ve şartlardaki gibi. Temiz giyimli, iyi niyetli, istikamet sahibi olanlar, havariler de: 'Allah yolunun yardım edenleri biziz.' demişlerdi. İsrâiloğulları’ndan bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti. Biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.
14

Sureler

Mealler
Cum'a Suresi
Sonraki