Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Elif, lâm, Mim.
2 Rumlar/(bizanslılar) yenildiler;
3 Yakın bir yerde! Ama onlar, bu mağlubiyetlerinin ardından galip geleceklerdir.
4 On yıldan önce/bir kaç yıl içinde! Bundan önce de bundan sonra da, emir/buyruk/takdir Allah’ındır. İşte o gün inananlar sevinirler,
5 Allah’ın yardımına!.. O dilediğine/gereğini yapanlara yardım eder. O üstündür, esirgeyendir.
6 Allah’ın verdiği sözdür! Allah sözünden caymaz. Fakat insanların birçoğu bilmezler.
7 Onlar sadece dünya hayatının dış görünüşünü biliyorlar, ahiretten/gaybtan/gelecekten gafildirler/habersizdirler.
9 Onlar yeryüzünde gezip de bir bakmadılar mı? Kendilerinden önceki kimselerin sonu, nasıl olmuştur? Onlar kuvvet olarak kendilerinden daha şiddetli idiler. Toprağı kazıp işlemişler/alt üst etmişler, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri onlara, açık delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
10 Sonra o kötülük edenlerin sonu çok fena oldu. Çünkü Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve onlarla alay ediyorlardı.
11 (insani) yaratan Allah sonra ona yeniden can verecektir. Ve sonunda hepiniz O’nun huzuruna döndürülürsünüz.
12 Kıyamet saati gelip çattığı gün suçlular ümitsizliğe düşerler.
13 Allah’a koştukları ortaklardan, kendilerine şefaat (şahitlik) edenler de bulunmaz! Ve eski ortaklarını da inkâr eder/tanımazlar!
14 Kıyamet saati gelip çattığı gün, (herkesin) ne olduğu (gerçeği) ortaya çıkacaktır.
15 Inananlar ve salih (iyi) işler/yaptığı işin en iyisini yapanlar ise, onlar bir bahçe içinde neşelendirilirler.
16 Inkâr edip de ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayanlara gelince; işte onlar tutuklanıp azabın içine getirilenlerdir!
17 Öyleyse (namaz [dua] ile) Allah’ın yüceliğini zikredin/anın; akşamladığnız [akşam ve yatsı] da ve sabaha kavuştuğunuz zaman!
18 Övgü o’na mahsustur, göklerde de yeryüzünde de; gündüzün sonunda [ikindi vaktinde] , öğleye erdiğiniz zaman da!
19 O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü diriltip canlandırıyor! Siz de işte böyle çıkarılırsınız!
20 Sizi topraktan yaratması da O’nun ayetlerindendir. Sonra da siz yayılan birer insan oluverdiniz!
21 Nefislerinizden/karşı cinslerinizden size, kendileriyle huzur bulmanız için eşler yaratması, aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, iyi düşünen bir toplum için işâretler vardır.
22 Göklerin ve yeryüzünün yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da, O’nun bir alâmeti/işâretlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için dersler/ayetler vardır.
23 Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan nasip aramanız da, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, işiten bir toplum için ayetler/dersler vardır.
24 Şimşeği size korkutarak ve umut vererek göstermesi de O’nun bir işâreti/ayetlerindendir. Gökyüzünden bir su indirerek, onunla ölümünün ardından yeryüzünü diriltmesi de, O’nun alâmeti/ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
25 Göğün ve yerin kanunları da O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden bir tek çağırışla çağırdığı zaman, hemen çıkıverirsiniz!
26 Göklerde ve yeryüzünde kim varsa, O’nundur. Hepsi O’na boyun eğerler.
27 (bütün hayatı) ilk olarak yaratan, sonra onu yeniden vücuda getiren (sürekli hayat veren) O’dur. Bu, O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yeryüzünde en yüce şan O’nundur. O üstündür, hikmet sahibi [bilim ve bilim dallarına muktedîr] dir.
28 O size kendinizden bir misâl verdi: Hiç (sizin yönetiminize verilen) esirlerinizden, yarattığımız rızıklarda sizinle eşit haklara sahip olan ve kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? İşte Biz, aklını kullanan bir toplum için ayetleri açıklıyoruz.
29 Hayır, zulmedenler bilgisizce kendi tutkularına uydular! Allah’ın (düzelmek istemediği için) sapıklığında bıraktığını, kim doğru yola iletebilir? Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
30 O halde SEN, Allah’ı birleyen olarak yüzünü dosdoğru bu dine çevir, Allah’ın fıtratına (sünnetine/tabiat kanununa), insanları ona (bir ilme) göre yarattığı o fıtrata/kanuna... Allah’ın tabiat kanununda hiçbir değişiklik olmaz! İşte, dosdoğru din budur! Fakat insanların birçoğu bilmiyor.
31 Gönülden bağlılar olarak, O’na yönelenler olun. O’na sığınarak korunun. Namazı kılın ve müşriklerden/O’na ortak koşanlardan olmayın!
32 Onlar ki, dinlerini parça parça eden ve cemaat cemaat olanlardır! Her bir cemaat (bu Kur’an ile değil de), kendi yanlarındaki (eserleri) ile övünüp sevinmektedir!
33 Şimdi insanlara bir zarar dokunduğu zaman, kendisine yönelenler olarak Rablerine yalvarırlar! Sonra, onlara kendisinden bir rahmet tattırınca bakarsın ki, onlardan bir cemaat/topluluk derhal Rablerine ortak koşarlar!
34 Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük ederler. Haydi, nimetler içinde biraz eğlenin! Ama yakında bileceksiniz.
35 Yoksa biz onlara, kesin bir delil indirmişiz de, O’na ortak koşmalarını, o mu söylüyor?
36 Insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, hemen onunla sevinirler. Onlara kendi elleriyle yapıp öne sürdüklerinden dolayı, bir kötülük dokununca da derhal umutsuzluğa düşerler!
37 Görmediler mi? Allah rızkı dilediğine açıp yayıyor ve daraltıyor/kısıyor da. Şüphesiz bunda gerçeklere inanan bir toplum için, elbette ayetler vardır.
38 O halde sen, akrabaya/yakınlarına/yakınında olana hakkını ver, yoksula da yolcuya da!.. Bu Allah’ın rızasını isteyen kimseler için daha hayırlıdır. Başarılı olanlar/kurtulanlar, işte onlardır.
39 Insanların mallarından fazlaca alayım diye verdiğiniz riba, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz Zekât’a gelince, işte onu kat kat artıranlardır!
40 Allah o’dur ki, sizi yarattı. Sonra size rızık verdi. Sonra sizi öldürüyor, sonra sizi diriltiyor. Sizin ortak koştuklarınızdan, hiç böyle bir şey yapan kimse var mı? O yücedir ve onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
41 Karada ve denizde, insanların elleriyle yaptıkları yüzünden fesat/terör çıktı! Allah onlara yaptıklarının bir kısmını(n karşılığını) tattırır. Umulur ki onlar, (hür iradeleri ile) doğruya dönerler.
42 De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın, öncekilerin sonu nasıl olmuş? Onların birçoğu, Allah’a ortak koşan kişiler idi.”
43 Yüzünü dosdoğru dine yönelt; Allah’tan geri çevrilmesi mümkün olmayan, o gün gelmeden önce! O gün insanlar, bölük bölük ayrılırlar.
44 Kim inkâr ederse, inkârı kendi zararınadır. Kim de iyi bir iş yaparsa kendisi için yatırım yapmış olur.
45 Bu o’nun gerçeklere inanan ve uygun (Salih) işler yapanları lütfundan ödüllendirmesi içindir. Çünkü O, inkârcıları sevmez!
46 Rüzgarlari müjdeleyiciler olarak göndermesi de, O’nun ayetlerindendir. Size rahmetinden tattırsın, buyruğuyla (tabiat kanunları ile) gemiler yürüsün ve O’nun lütfundan arayıp kazanasınız diye! Belki şükredersiniz!
47 Ant olsun Biz, senden önceki toplumlara da nice elçiler gönderdik. Onlara apaçık deliller getirdiler. Biz de suç işleyen kimselerden intikam aldık. Ve gerçekleri kabul edenlere yardım ettik.
48 Allah o’dur ki; rüzgârları gönderir de bulutu kaldırır, sonra onu gökyüzünde dilediği şekilde yayar ve yoğunlaştırır/parça parça eder. Derken, arasından çıkan yağmuru görürsün. Nihayet onu kullarından dilediği kimseye uğratınca, hemen sevinçle yüzleri gülüverir!
49 Oysa onlar, kendilerine indirilmesinden önce, yağmurdan umutsuz idiler.
50 Şimdi, Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, ölüleri de diriltendir. Herşeye gücü yetendir.
51 Eğer bir rüzgâr göndersek de, onu (ekini) sararmış olarak görseler; mutlaka onun ardından nankörlük etmeye başlarlar.
52 Şüphesiz ki sen ölülere işittiremezsin! Ve çağrıyı; arkalarını dönmüş giderlerken, sağırlara da duyuramazsın!
53 Görmek istemeyenleri de (düşünce körlüğü içinde olanları), sapıklıklarından (kurtarıp) doğru yola iletemezsin! Sen ancak ayetlerimizi düşünen, araştıran, inanan kişilere işittirirsin. Onlar teslim olan/müslim kimselerdir.
54 O Allah Kİ, sizi zayıf olarak yarattı. Sonra bu zayıflığın ardından bir güç verdi. Sonra o gücün ardından bir zayıflık ve ihtiyarlık kıldı. Allah dilediği şeyleri yaratır. O bilendir, gücü yetendir.
55 Kıyamet koptuğu gün, suçlular; bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler! İşte onlar, (dünyada da yalanlarla) çevriliyorlar.
56 Kendilerine ilim ve iman verilen kimseler (Rasûller); (kıyamet koptuğu gün, suçlulara) dediler ki: “Ant olsun, Allah’ın kitabında belirtildiği gibi, siz diriliş gününe kadar kaldınız; işte bu(gün) diriliş günüdür. Fakat siz inanmadınız/bugünü düşünmek bile istemediniz.”
57 O gün, zulmetmiş olan kimselere mazeretleri fayda vermez ve onlardan, özür dilemeleri de kabul edilmez.
58 Ant olsun Kİ; Biz Kur’an’da, insanlar için (akıllara, düşünce ve duygulara hitap edici) her tür misali (ortaya koyup) anlattık. Bundan böyle; şüphe yok ki, sen onlara, bir mucize de getirsen (inanmıyorlar ve) inkâr edenler (sana:) “Siz; (sen ve arkadaşların) yürürlükte olanı/geleneklerimizi, iptal edicilerden başkası değilsiniz!” diyorlar.
59 Işte böyle; Allah öğrenmeye çalışmayanların kalplerine mutsuzluk verir.
60 Şimdi sen sabret! Şüphesiz Allah’ın sözü gerçektir. Gerçekleri anladığı halde gizleyen(kâfir)ler, sakın seni gevşekliğe sürüklemesin!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓمٓ۠ 1
غُلِبَتِ الرُّومُۙ 2
ف۪ٓي اَدْنَى الْاَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَۙ 3
ف۪ي بِضْعِ سِن۪ينَۜ لِلّٰهِ الْاَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُۜ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَۙ 4
بِنَصْرِ اللّٰهِۜ يَنْصُرُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ 5
وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ وَعْدَهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ 6
يَعْلَمُونَ ظَاهِراً مِنَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَهُمْ عَنِ الْاٰخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ 7
اَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ۠ مَا خَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ بِلِقَٓائِ۬ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ 8
اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاَثَارُوا الْاَرْضَ وَعَمَرُوهَٓا اَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَۜ 9
ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُا السُّٓوآٰى اَنْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ 10
اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 11
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ 12
وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ مِنْ شُرَكَٓائِهِمْ شُفَعٰٓؤُ۬ا وَكَانُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ كَافِر۪ينَ 13
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ 14
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ ف۪ي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ 15
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَلِقَٓائِ الْاٰخِرَةِ فَاُو۬لٰٓئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ 16
فَسُبْحَانَ اللّٰهِ ح۪ينَ تُمْسُونَ وَح۪ينَ تُصْبِحُونَ 17
وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَعَشِياًّ وَح۪ينَ تُظْهِرُونَ 18
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟ 19
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ اِذَٓا اَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ 20
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 21
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْعَالِم۪ينَ 22
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ 23
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَيُحْـي۪ بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ 24
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ تَقُومَ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ بِاَمْرِه۪ۜ ثُمَّ اِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْاَرْضِ اِذَٓا اَنْتُمْ تَخْرُجُونَ 25
وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ 26
وَهُوَ الَّذ۪ي يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ وَهُوَ اَهْوَنُ عَلَيْهِۜ وَلَهُ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟ 27
ضَرَبَ لَكُمْ مَثَلاً مِنْ اَنْفُسِكُمْۜ هَلْ لَكُمْ مِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ شُرَكَٓاءَ ف۪ي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَاَنْتُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخ۪يفَتِكُمْ اَنْفُسَكُمْۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ 28
بَلِ اتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۚ فَمَنْ يَهْد۪ي مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ 29
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفاًۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ 30
مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ 31
مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ 32
وَاِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَٓا اَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ 33
لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ 34
اَمْ اَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِه۪ يُشْرِكُونَ 35
وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ اِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ 36
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ 37
فَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 38
وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ رِباً لِيَرْبُوَ۬ا ف۪ٓي اَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُوا عِنْدَ اللّٰهِۚ وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ زَكٰوةٍ تُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ 39
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟ 40
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ 41
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ 42
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ الْقَيِّمِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللّٰهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ 43
مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِاَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَۙ 44
لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ 45
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذ۪يقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 46
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلاً اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُواۜ وَكَانَ حَقاًّ عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِن۪ينَ 47
اَللّٰهُ الَّذ۪ي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَاباً فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَٓاءِ كَيْفَ يَشَٓاءُ وَيَجْعَلُهُ كِسَفاً فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ فَاِذَٓا اَصَابَ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ 48
وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمُبْلِس۪ينَ 49
فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْـيِ الْمَوْتٰىۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 50
وَلَئِنْ اَرْسَلْنَا ر۪يحاً فَرَاَوْهُ مُصْفَراًّ لَظَلُّوا مِنْ بَعْدِه۪ يَكْفُرُونَ 51
فَاِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَٓاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِر۪ينَ 52
وَمَٓا اَنْـتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ۟ 53
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفاً وَشَيْبَةًۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ 54
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَۙ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍۜ كَذٰلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ 55
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ 56
فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ 57
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِاٰيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُبْطِلُونَ 58
كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ 59
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذ۪ينَ لَا يُوقِنُونَ 60
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓمٓ۠
Elif, lâm, Mim.
1
غُلِبَتِ الرُّومُۙ
Rumlar/(bizanslılar) yenildiler;
2
ف۪ٓي اَدْنَى الْاَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَۙ
Yakın bir yerde! Ama onlar, bu mağlubiyetlerinin ardından galip geleceklerdir.
3
ف۪ي بِضْعِ سِن۪ينَۜ لِلّٰهِ الْاَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُۜ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَۙ
On yıldan önce/bir kaç yıl içinde! Bundan önce de bundan sonra da, emir/buyruk/takdir Allah’ındır. İşte o gün inananlar sevinirler,
4
بِنَصْرِ اللّٰهِۜ يَنْصُرُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ
Allah’ın yardımına!.. O dilediğine/gereğini yapanlara yardım eder. O üstündür, esirgeyendir.
5
وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ وَعْدَهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Allah’ın verdiği sözdür! Allah sözünden caymaz. Fakat insanların birçoğu bilmezler.
6
يَعْلَمُونَ ظَاهِراً مِنَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَهُمْ عَنِ الْاٰخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ
Onlar sadece dünya hayatının dış görünüşünü biliyorlar, ahiretten/gaybtan/gelecekten gafildirler/habersizdirler.
7
اَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ۠ مَا خَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ بِلِقَٓائِ۬ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ
Onlar yeryüzünde gezip de bir bakmadılar mı? Kendilerinden önceki kimselerin sonu, nasıl olmuştur? Onlar kuvvet olarak kendilerinden daha şiddetli idiler. Toprağı kazıp işlemişler/alt üst etmişler, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri onlara, açık delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
8
اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاَثَارُوا الْاَرْضَ وَعَمَرُوهَٓا اَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَۜ
Sonra o kötülük edenlerin sonu çok fena oldu. Çünkü Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve onlarla alay ediyorlardı.
9
ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُا السُّٓوآٰى اَنْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟
(insani) yaratan Allah sonra ona yeniden can verecektir. Ve sonunda hepiniz O’nun huzuruna döndürülürsünüz.
10
اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Kıyamet saati gelip çattığı gün suçlular ümitsizliğe düşerler.
11
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ
Allah’a koştukları ortaklardan, kendilerine şefaat (şahitlik) edenler de bulunmaz! Ve eski ortaklarını da inkâr eder/tanımazlar!
12
وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ مِنْ شُرَكَٓائِهِمْ شُفَعٰٓؤُ۬ا وَكَانُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ كَافِر۪ينَ
Kıyamet saati gelip çattığı gün, (herkesin) ne olduğu (gerçeği) ortaya çıkacaktır.
13
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ
Inananlar ve salih (iyi) işler/yaptığı işin en iyisini yapanlar ise, onlar bir bahçe içinde neşelendirilirler.
14
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ ف۪ي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ
Inkâr edip de ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayanlara gelince; işte onlar tutuklanıp azabın içine getirilenlerdir!
15
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَلِقَٓائِ الْاٰخِرَةِ فَاُو۬لٰٓئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Öyleyse (namaz [dua] ile) Allah’ın yüceliğini zikredin/anın; akşamladığnız [akşam ve yatsı] da ve sabaha kavuştuğunuz zaman!
16
فَسُبْحَانَ اللّٰهِ ح۪ينَ تُمْسُونَ وَح۪ينَ تُصْبِحُونَ
Övgü o’na mahsustur, göklerde de yeryüzünde de; gündüzün sonunda [ikindi vaktinde] , öğleye erdiğiniz zaman da!
17
وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَعَشِياًّ وَح۪ينَ تُظْهِرُونَ
O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü diriltip canlandırıyor! Siz de işte böyle çıkarılırsınız!
18
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟
Sizi topraktan yaratması da O’nun ayetlerindendir. Sonra da siz yayılan birer insan oluverdiniz!
19
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ اِذَٓا اَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ
Nefislerinizden/karşı cinslerinizden size, kendileriyle huzur bulmanız için eşler yaratması, aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, iyi düşünen bir toplum için işâretler vardır.
20
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Göklerin ve yeryüzünün yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da, O’nun bir alâmeti/işâretlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için dersler/ayetler vardır.
21
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْعَالِم۪ينَ
Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan nasip aramanız da, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, işiten bir toplum için ayetler/dersler vardır.
22
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ
Şimşeği size korkutarak ve umut vererek göstermesi de O’nun bir işâreti/ayetlerindendir. Gökyüzünden bir su indirerek, onunla ölümünün ardından yeryüzünü diriltmesi de, O’nun alâmeti/ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
23
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَيُحْـي۪ بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Göğün ve yerin kanunları da O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden bir tek çağırışla çağırdığı zaman, hemen çıkıverirsiniz!
24
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ تَقُومَ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ بِاَمْرِه۪ۜ ثُمَّ اِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْاَرْضِ اِذَٓا اَنْتُمْ تَخْرُجُونَ
Göklerde ve yeryüzünde kim varsa, O’nundur. Hepsi O’na boyun eğerler.
25
وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ
(bütün hayatı) ilk olarak yaratan, sonra onu yeniden vücuda getiren (sürekli hayat veren) O’dur. Bu, O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yeryüzünde en yüce şan O’nundur. O üstündür, hikmet sahibi [bilim ve bilim dallarına muktedîr] dir.
26
وَهُوَ الَّذ۪ي يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ وَهُوَ اَهْوَنُ عَلَيْهِۜ وَلَهُ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟
O size kendinizden bir misâl verdi: Hiç (sizin yönetiminize verilen) esirlerinizden, yarattığımız rızıklarda sizinle eşit haklara sahip olan ve kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? İşte Biz, aklını kullanan bir toplum için ayetleri açıklıyoruz.
27
ضَرَبَ لَكُمْ مَثَلاً مِنْ اَنْفُسِكُمْۜ هَلْ لَكُمْ مِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ شُرَكَٓاءَ ف۪ي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَاَنْتُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخ۪يفَتِكُمْ اَنْفُسَكُمْۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Hayır, zulmedenler bilgisizce kendi tutkularına uydular! Allah’ın (düzelmek istemediği için) sapıklığında bıraktığını, kim doğru yola iletebilir? Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
28
بَلِ اتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۚ فَمَنْ يَهْد۪ي مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ
O halde SEN, Allah’ı birleyen olarak yüzünü dosdoğru bu dine çevir, Allah’ın fıtratına (sünnetine/tabiat kanununa), insanları ona (bir ilme) göre yarattığı o fıtrata/kanuna... Allah’ın tabiat kanununda hiçbir değişiklik olmaz! İşte, dosdoğru din budur! Fakat insanların birçoğu bilmiyor.
29
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفاًۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ
Gönülden bağlılar olarak, O’na yönelenler olun. O’na sığınarak korunun. Namazı kılın ve müşriklerden/O’na ortak koşanlardan olmayın!
30
مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ
Onlar ki, dinlerini parça parça eden ve cemaat cemaat olanlardır! Her bir cemaat (bu Kur’an ile değil de), kendi yanlarındaki (eserleri) ile övünüp sevinmektedir!
31
مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Şimdi insanlara bir zarar dokunduğu zaman, kendisine yönelenler olarak Rablerine yalvarırlar! Sonra, onlara kendisinden bir rahmet tattırınca bakarsın ki, onlardan bir cemaat/topluluk derhal Rablerine ortak koşarlar!
32
وَاِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَٓا اَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ
Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük ederler. Haydi, nimetler içinde biraz eğlenin! Ama yakında bileceksiniz.
33
لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Yoksa biz onlara, kesin bir delil indirmişiz de, O’na ortak koşmalarını, o mu söylüyor?
34
اَمْ اَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِه۪ يُشْرِكُونَ
Insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, hemen onunla sevinirler. Onlara kendi elleriyle yapıp öne sürdüklerinden dolayı, bir kötülük dokununca da derhal umutsuzluğa düşerler!
35
وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ اِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ
Görmediler mi? Allah rızkı dilediğine açıp yayıyor ve daraltıyor/kısıyor da. Şüphesiz bunda gerçeklere inanan bir toplum için, elbette ayetler vardır.
36
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
O halde sen, akrabaya/yakınlarına/yakınında olana hakkını ver, yoksula da yolcuya da!.. Bu Allah’ın rızasını isteyen kimseler için daha hayırlıdır. Başarılı olanlar/kurtulanlar, işte onlardır.
37
فَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Insanların mallarından fazlaca alayım diye verdiğiniz riba, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz Zekât’a gelince, işte onu kat kat artıranlardır!
38
وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ رِباً لِيَرْبُوَ۬ا ف۪ٓي اَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُوا عِنْدَ اللّٰهِۚ وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ زَكٰوةٍ تُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ
Allah o’dur ki, sizi yarattı. Sonra size rızık verdi. Sonra sizi öldürüyor, sonra sizi diriltiyor. Sizin ortak koştuklarınızdan, hiç böyle bir şey yapan kimse var mı? O yücedir ve onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
39
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟
Karada ve denizde, insanların elleriyle yaptıkları yüzünden fesat/terör çıktı! Allah onlara yaptıklarının bir kısmını(n karşılığını) tattırır. Umulur ki onlar, (hür iradeleri ile) doğruya dönerler.
40
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın, öncekilerin sonu nasıl olmuş? Onların birçoğu, Allah’a ortak koşan kişiler idi.”
41
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ
Yüzünü dosdoğru dine yönelt; Allah’tan geri çevrilmesi mümkün olmayan, o gün gelmeden önce! O gün insanlar, bölük bölük ayrılırlar.
42
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ الْقَيِّمِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللّٰهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ
Kim inkâr ederse, inkârı kendi zararınadır. Kim de iyi bir iş yaparsa kendisi için yatırım yapmış olur.
43
مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِاَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَۙ
Bu o’nun gerçeklere inanan ve uygun (Salih) işler yapanları lütfundan ödüllendirmesi içindir. Çünkü O, inkârcıları sevmez!
44
لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ
Rüzgarlari müjdeleyiciler olarak göndermesi de, O’nun ayetlerindendir. Size rahmetinden tattırsın, buyruğuyla (tabiat kanunları ile) gemiler yürüsün ve O’nun lütfundan arayıp kazanasınız diye! Belki şükredersiniz!
45
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذ۪يقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Ant olsun Biz, senden önceki toplumlara da nice elçiler gönderdik. Onlara apaçık deliller getirdiler. Biz de suç işleyen kimselerden intikam aldık. Ve gerçekleri kabul edenlere yardım ettik.
46
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلاً اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُواۜ وَكَانَ حَقاًّ عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِن۪ينَ
Allah o’dur ki; rüzgârları gönderir de bulutu kaldırır, sonra onu gökyüzünde dilediği şekilde yayar ve yoğunlaştırır/parça parça eder. Derken, arasından çıkan yağmuru görürsün. Nihayet onu kullarından dilediği kimseye uğratınca, hemen sevinçle yüzleri gülüverir!
47
اَللّٰهُ الَّذ۪ي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَاباً فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَٓاءِ كَيْفَ يَشَٓاءُ وَيَجْعَلُهُ كِسَفاً فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ فَاِذَٓا اَصَابَ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Oysa onlar, kendilerine indirilmesinden önce, yağmurdan umutsuz idiler.
48
وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمُبْلِس۪ينَ
Şimdi, Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, ölüleri de diriltendir. Herşeye gücü yetendir.
49
فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْـيِ الْمَوْتٰىۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Eğer bir rüzgâr göndersek de, onu (ekini) sararmış olarak görseler; mutlaka onun ardından nankörlük etmeye başlarlar.
50
وَلَئِنْ اَرْسَلْنَا ر۪يحاً فَرَاَوْهُ مُصْفَراًّ لَظَلُّوا مِنْ بَعْدِه۪ يَكْفُرُونَ
Şüphesiz ki sen ölülere işittiremezsin! Ve çağrıyı; arkalarını dönmüş giderlerken, sağırlara da duyuramazsın!
51
فَاِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَٓاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِر۪ينَ
Görmek istemeyenleri de (düşünce körlüğü içinde olanları), sapıklıklarından (kurtarıp) doğru yola iletemezsin! Sen ancak ayetlerimizi düşünen, araştıran, inanan kişilere işittirirsin. Onlar teslim olan/müslim kimselerdir.
52
وَمَٓا اَنْـتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ۟
O Allah Kİ, sizi zayıf olarak yarattı. Sonra bu zayıflığın ardından bir güç verdi. Sonra o gücün ardından bir zayıflık ve ihtiyarlık kıldı. Allah dilediği şeyleri yaratır. O bilendir, gücü yetendir.
53
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفاً وَشَيْبَةًۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ
Kıyamet koptuğu gün, suçlular; bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler! İşte onlar, (dünyada da yalanlarla) çevriliyorlar.
54
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَۙ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍۜ كَذٰلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ
Kendilerine ilim ve iman verilen kimseler (Rasûller); (kıyamet koptuğu gün, suçlulara) dediler ki: “Ant olsun, Allah’ın kitabında belirtildiği gibi, siz diriliş gününe kadar kaldınız; işte bu(gün) diriliş günüdür. Fakat siz inanmadınız/bugünü düşünmek bile istemediniz.”
55
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
O gün, zulmetmiş olan kimselere mazeretleri fayda vermez ve onlardan, özür dilemeleri de kabul edilmez.
56
فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Ant olsun Kİ; Biz Kur’an’da, insanlar için (akıllara, düşünce ve duygulara hitap edici) her tür misali (ortaya koyup) anlattık. Bundan böyle; şüphe yok ki, sen onlara, bir mucize de getirsen (inanmıyorlar ve) inkâr edenler (sana:) “Siz; (sen ve arkadaşların) yürürlükte olanı/geleneklerimizi, iptal edicilerden başkası değilsiniz!” diyorlar.
57
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِاٰيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُبْطِلُونَ
Işte böyle; Allah öğrenmeye çalışmayanların kalplerine mutsuzluk verir.
58
كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Şimdi sen sabret! Şüphesiz Allah’ın sözü gerçektir. Gerçekleri anladığı halde gizleyen(kâfir)ler, sakın seni gevşekliğe sürüklemesin!
59
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذ۪ينَ لَا يُوقِنُونَ

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined offset: 59

Filename: views/sure_view.php

Line Number: 347

Backtrace:

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/views/sure_view.php
Line: 347
Function: _error_handler

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/libraries/Template.php
Line: 222
Function: view

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/controllers/Sureler.php
Line: 83
Function: render

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/index.php
Line: 315
Function: require_once

60

Sureler

Mealler