Sureler
Mealler
Önceki
Yusuf Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 ELİF! LAM! MİM! RA! Bunlar, o Kitabın ayetleridir; Rabbinden[*] sana indirilen, gerçeğin tam kendisidir ama insanların çoğu ona inanmazlar.
2 Allah, gökleri görünür bir direk olmadan yükseltmiştir. Sonra arşa (yönetim merkezine) geçmiş, güneş ve ayı düzenlemiştir. Her biri, belli bir süreye kadar akar gider. İşi çekip çeviren ve bu âyetleri açıklayan O'dur[*]. Belki Rabbinizle yüzleşme konusunda kesin kanaate varırsınız.
3 Yeryüzünü uzatan, içindeki oturaklı dağları, ırmakları, her üründen iki eşi oluşturan O’dur. Gündüzü de gece ile örter. Bunda düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
4 Yeryüzünde birbirine komşu toprak parçaları[*], üzüm bağları, ekinler, çatallı, çatalsız hurmalar vardır. Hepsi de bir su ile sulanır ama yeme konusunda birini ötekinden üstün kılarız. Bunda, aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır.
5 Hayret ediyorsan asıl hayret onların şu sözlerinedir: “Toprak olduğumuz zaman mı? Biz gerçekten yeni yaratılmış bir bedende mi olacağız?” Rablerini görmezlikten gelenler işte onlardır. Halkalar onların boyunlarında olacaktır. Onlar o ateşin ahalisidir. Hep orada kalacaklardır.
6 Onlar iyilikten önce hemen kötülüğü getirmeni isterler. Oysa bunun örnekleri daha önce geçmiştir. Senin Rabbin insanları, yanlışlarına rağmen (durumların düzeltir) bağışlar ama Rabbin suçla ceza arasında doğru orantı kurar. .
7 Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler) derler ki “Ona Rabbinden bir mucize (ayet) indirilseydi ya!” Sen sadece uyarıcısın. Her topluluğun bir yol göstericisi vardır.
8 Allah her dişinin ne taşıdığını, rahimlerin neyi eksilttiğini ve neyi artırdığını bilir. O’nun yanında her şey bir ölçüye bağlanmıştır[*].
9 O, görünmeyeni de görüneni de bilir; büyüktür, yücedir.
10 İçinizden sözü gizleyen, açığa vuran, gece saklanan ve gündüz dışarı çıkan O’nun için aynıdır.
11 Kişiyi önünden ve arkasından takip eden (melekler) vardır; Allah’ın emriyle onu (ve yaptıklarını) koruma altına alırlar[*]. Bir toplum kendinde olanı bozmazsa, onu Allah da bozmaz. Allah bir topluma sıkıntı vermek isterse, kimse engel olamaz. Onların Allah ile kendi aralarına girecek bir dostları yoktur.
12 Bir korku ve bir umut olsun diye size şimşeği gösteren ve yağmur yüklü bulutları oluşturan, O’dur.
13 Gök gürültüsü, her şeyi güzel yapması sebebiyle, melekler de saygı ile O’na boyun eğerler. Yıldırımları o gönderir ve onlar, ölçüsüne denk düşenlere çarpar. Bunlar, Allah konusunda tartışıp duruyorlar. Halbuki Allah, çok güçlü ve engellenemezdir.
14 Doğru çağrı, Allah'a yapılan çağrıdır. Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları bunlara hiçbir şekilde karşılık veremezler. Onlar, ağzına su ulaşsın diye iki elini suyun üstüne yayan kimseye benzerler; su, bu şekilde ağza ulaşmaz. Ayetleri görmezlikten gelenlerin (kafirlerin) çağrısı boş bir çağrıdır.
15 Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez Allah'a boyun eğerler (secde)[*]. Gölgeleri de bunu öğle ve ikindide yapar.
16 De ki “Göklerin ve yerin Sahibi[1*] kimdir?” De ki "Allah’tır[2*]!" De ki “Allah ile aranıza, kendilerine bile faydası veya zararı olmayacak dostlar mı koydunuz?” De ki “Körle gören ya da karanlıklarla ışık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, Allah gibi yaratan ve (bu nedenle) yarattıkları, aynen Allah’ın yarattıkları gibi, aralarında benzerlik[3*] (uyum, ahenk) olan, ortaklar mı bulmuşlar?” De ki “Her varlığın yaratıcısı Allah’tır. O, bir tektir ve her şey O’nun hakimiyetindedir.”
17 Allah gökten su indirir, dereler ölçülerine göre akarlar. O akışın üzerine bir köpük çıkar. Süs veya eşya yapmak için ateşte erittiklerinizin üzerinde de benzeri bir köpük oluşur. Allah, doğru ile yanlışı böyle örnekler. Köpük (yanlış) kaybolur gider, insanlara yararı olan (doğru) da yerde kalır. İşte Allah’ın örnek vermesi böyledir.[*]
18 Rablerinin çağrısına uyanlara en güzeli vardır. Çağrıya uymayanlar ise yeryüzündeki her şeye ve bir o kadarına sahip olsalar verip kurtulmak isterler. Onları kötü bir hesaplaşma bekler. Varacakları yer Cehennem’dir. Ne kötü yataktır o!
19 Rabbinden sana indirilenin doğruları içerdiğinin bilincinde olan, ona karşı körlük edenle bir olur mu? O doğru bilgiden yararlananlar[1*] sadece sağlam duruşlu[2*] olanlardır.
20 Bunlar, Allah’a verdikleri sözü[*] yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan kimselerdir.
21 Bunlar, Allah’ın kurulmasını istediği bağı kuran, Rablerinden korkan ve verecekleri hesabın kötü olmasından endişe edenlerdir.
22 Yine bunlar, Rableri yüzlerine baksın diye sabreden[*], namazı tam kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizli açık harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. O son yurt işte onlarındır.
23 Orada kalıcı bahçeler bulunur. Babalarından, eşlerinden ve evlatlarından uygun durumda olanlarla[*] beraber olurlar. Melekler her kapıdan yanlarına girerler.
24 “Esenlik ve güvenlik sizedir (Selamun aleykum)! Bu, sabrınızın karşılığıdır. O dünyanın sonu ne güzel oldu!” derler.
25 Allah'a kesin söz verdikten sonra cayan, Allah’ın kurulmasını istediği bağı koparan ve doğal düzeni bozanlar var ya; işte onların karşılığı dışlanmadır (lanettir), yurdun en kötüsü onlarındır.
26 Allah, yaptığı tercihe göre kiminin önüne rızkı yayar kimine de belli bir ölçüye göre verir. Onlar dünya hayatıyla mutlu olurlar. Oysa dünya hayatı ahirete göre sadece bir kez yararlanmadır.
27 Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler) derler ki “Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya.” De ki “Allah, sapıklığı tercih edeni saptırır, doğruya yöneleni de kendine yöneltir[*].”
28 O’na yönelenler, inanıp güvenen ve Allah'ın zikri (Kitabı) ile kalpleri[*] yatışanlardır. Kalpler ancak Allah'ın zikri ile yatışır.
29 İnanıp güvenen ve iyi iş yapanlara güzellikler ve mutlu son vardır.
30 Hep böyle olur. Seni bir topluma elçi gönderdik ki sana vahyettiğimiz şeyi onlara okuyasın. Onlardan önce de nice toplumlar gelip geçmişti. Onlar, Rahman'ı görmezlikten geliyorlar. De ki “O benim Rabbimdir (Sahibimdir). O’ndan başka ilah yoktur. O’na güvenip dayandım. Dönüş O’nadır.”
31 Kur’an, kendisiyle dağlar yürütülen, yeryüzü parça parça edilen veya ölülerle konuşulan bir kitap olsaydı[*1] (elinize ne geçerdi?) Hayır! Her iş Allah’ın elindedir. Eğer tercihi Allah yapsaydı[*2], (kimseye farklı davranmaz) bütün insanları yola getirirdi. İnanıp güvenenler bunun aksinin olamayacağını hâlâ anlamadılar mı? Ayetleri görmezlikte direnenlerin yaptıkları sebebiyle azap, başlarına veya yurtlarının yakınına kadar gümbür gümbür iner. Sonunda da Allah’ın söz verdiği (ahiret günü) gelip çatar. Allah sözünden dönmez.
32 Ant olsun ki senden önceki elçilerle de eğlenilmişti. Ancak ben, ayetleri görmezlikten gelenlere önce süre verdim sonra onları çarptım. Azabım nasılmış (gördüler)!
33 Ayetleri görmezlikten gelmeyi (kafirliği), herkesin kazancını takip eden Allah’a ortaklar oluşturarak mı yapıyorlar? De ki “Onları yüceltin bakalım. Yoksa siz Allah’a, bu yerde bilmediği bir şeyi haber veriyor ya da içi boş sözler mi söylüyorsunuz? ” Ayetleri görmezlikten gelenlerin oyunları kendilerine güzel görünür de Allah’ın yolundan çıkıverirler. Allah’ın sapık dediğini yola gelmiş sayacak yoktur.
34 Onlar için dünya hayatında bir azap[*] vardır. Ahiretteki azab ise daha sıkıntılıdır. Onları Allah’a karşı koruyacak biri de yoktur.
35 Allah’tan çekinerek kendini korumuş olanlara söz verilen bahçe (cennet), içinden ırmaklar akan, yiyecekleri ve gölgeleri bitmez tükenmez bir bahçe gibidir. Allah’tan çekinenler, sonunda oraya varırlar. Ayetleri görmezlikten gelenlerin (kâfirlerin) yolu da ateşte biter.
36 Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle sevinirler. İçlerinde onun (Kitabın) bir kısmından hoşlanmayan topluluklar vardır. De ki “Bana emredilen, yalnız Allah’a kul olmam ve O’na ortak oluşturmamamdır. Ben insanları Allah’a çağırırım; varıp gideceğim yer O’nun huzurudur.”
37 Kural böyledir[*]; Kur’ân’ı Arapça hükümler olarak indirdik. Bu bilgi sana geldikten sonra onların arzularına uyarsan, Allah’a karşı senin ne bir dostun ne de koruyucun olur.
38 Senden önce de elçiler gönderdik. Onlara eşler, evlatlar vermiştik. Hiçbir elçi, Allah’ın izni olmadan bir ayet (belge, mucize) getiremez. Her çağın (dönemin) bir Kitap’ı vardır.
39 Allah, düzenine göre süreyi kısaltır veya sabitler[*]. Ana Kitap O’nun yanındadır.
40 Onları tehdit ettiğimiz şeyin[*] bir kısmını sana göstersek de seni vefat ettirsek de sana düşen yalnızca tebliğdir. Hesabını sormak bizim işimizdir.
41 Onlar görmüyorlar mı ki yurtlarını çevresinden sürekli daraltıyoruz[*]. Hükmü Allah verir. O’nun hükmünü bozacak yoktur. O, hesabı çok hızlı görür.
42 Bunlardan öncekiler oyunlar kurdular. Bütün oyunlar Allah’ın elindedir. Kimin ne kazandığını bilir. Ayetleri görmezlikten gelenler, son yurdun kimin olacağını öğreneceklerdir.
43 Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler): “Sen elçi olarak gönderilmiş değilsin” derler. De ki “Aramızda Allah’ın ve o Kitab’ın[1*] bilgisine sahip olanların[2*] şahit olması yeter.”
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓمٓرٰ ۠تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِۜ وَالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ 1
اَللّٰهُ الَّذ۪ي رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ يُدَبِّرُ الْاَمْرَ يُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ 2
وَهُوَ الَّذ۪ي مَدَّ الْاَرْضَ وَجَعَلَ ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْهَاراًۜ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ ف۪يهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي الَّيْلَ النَّهَارَۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 3
وَفِي الْاَرْضِ قِطَعٌ مُتَجَاوِرَاتٌ وَجَنَّاتٌ مِنْ اَعْنَابٍ وَزَرْعٌ وَنَخ۪يلٌ صِنْوَانٌ وَغَيْرُ صِنْوَانٍ يُسْقٰى بِمَٓاءٍ وَاحِدٍ۠ وَنُفَضِّلُ بَعْضَهَا عَلٰى بَعْضٍ فِي الْاُكُلِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ 4
وَاِنْ تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ ءَاِذَا كُنَّا تُرَاباً ءَاِنَّا لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ الْاَغْلَالُ ف۪ٓي اَعْنَاقِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ 5
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمُ الْمَثُلَاتُۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِلنَّاسِ عَلٰى ظُلْمِهِمْۚ وَاِنَّ رَبَّكَ لَشَد۪يدُ الْعِقَابِ 6
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ اِنَّـمَٓا اَنْتَ مُنْذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ۟ 7
اَللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ اُنْثٰى وَمَا تَغ۪يضُ الْاَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُۜ وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ 8
عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَب۪يرُ الْمُتَعَالِ 9
سَوَٓاءٌ مِنْكُمْ مَنْ اَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَنْ جَهَرَ بِه۪ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِالَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ 10
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۜ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءاً فَلَا مَرَدَّ لَهُۚ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَالٍ 11
هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَۚ 12
وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِه۪ وَالْمَلٰٓئِكَةُ مِنْ خ۪يفَتِه۪ۚ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُص۪يبُ بِهَا مَنْ يَشَٓاءُ وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللّٰهِۚ وَهُوَ شَد۪يدُ الْمِحَالِۜ 13
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّۜ وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ لَا يَسْتَج۪يبُونَ لَهُمْ بِشَيْءٍ اِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ اِلَى الْمَٓاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِه۪ۜ وَمَا دُعَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ 14
وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعاً وَكَرْهاً وَظِلَالُهُمْ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ 15
قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلِ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَ لَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ نَفْعاً وَلَا ضَراًّۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ اَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُۚ اَمْ جَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِه۪ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْۜ قُلِ اللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ 16
اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَسَالَتْ اَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا فَاحْتَمَلَ السَّيْلُ زَبَداً رَابِياًۜ وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَٓاءَ حِلْيَةٍ اَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِثْلُهُۜ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ الْحَقَّ وَالْبَاطِلَۜ فَاَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَٓاءًۚ وَاَمَّا مَا يَنْفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِي الْاَرْضِۜ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَۜ 17
لِلَّذ۪ينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمُ الْحُسْنٰىۜ وَالَّذ۪ينَ لَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُ لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ سُٓوءُ الْحِسَابِۙ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ۟ 18
اَفَمَنْ يَعْلَمُ اَنَّـمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ اَعْمٰىۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِۙ 19
اَلَّذ۪ينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَۙ 20
وَالَّذ۪ينَ يَصِلُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُٓوءَ الْحِسَابِۜ 21
وَالَّذ۪ينَ صَبَرُوا ابْتِغَٓاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِراًّ وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَؤُ۫نَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِۙ 22
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍۚ 23
سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِۜ 24
وَالَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَيَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِۙ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ 25
اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟ 26
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ اَنَابَۚ 27
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ 28
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ 29
كَذٰلِكَ اَرْسَلْنَاكَ ف۪ٓي اُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهَٓا اُمَمٌ لِتَتْلُوَ۬ا عَلَيْهِمُ الَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِالرَّحْمٰنِۜ قُلْ هُوَ رَبّ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ مَتَابِ 30
وَلَوْ اَنَّ قُرْاٰناً سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ اَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الْاَرْضُ اَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتٰىۜ بَلْ لِلّٰهِ الْاَمْرُ جَم۪يعاًۜ اَفَلَمْ يَايْـَٔسِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ لَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَهَدَى النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَا يَزَالُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا تُص۪يبُهُمْ بِمَا صَنَعُوا قَارِعَةٌ اَوْ تَحُلُّ قَر۪يباً مِنْ دَارِهِمْ حَتّٰى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟ 31
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَاَمْلَيْتُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثُمَّ اَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ 32
اَفَمَنْ هُوَ قَٓائِمٌ عَلٰى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْۚ وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَۜ قُلْ سَمُّوهُمْۜ اَمْ تُنَبِّؤُ۫نَهُ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي الْاَرْضِ اَمْ بِظَاهِرٍ مِنَ الْقَوْلِۜ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مَكْرُهُمْ وَصُدُّوا عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ 33
لَهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَشَقُّۚ وَمَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَاقٍ 34
مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ اُكُلُهَا دَٓائِمٌ وَظِلُّهَاۜ تِلْكَ عُقْبَى الَّذ۪ينَ اتَّقَوْاۗ وَعُقْبَى الْكَافِر۪ينَ النَّارُ 35
وَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمِنَ الْاَحْزَابِ مَنْ يُنْكِرُ بَعْضَهُۜ قُلْ اِنَّـمَٓا اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ وَلَٓا اُشْرِكَ بِه۪ۜ اِلَيْهِ اَدْعُوا وَاِلَيْهِ مَاٰبِ 36
وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْنَاهُ حُكْماً عَرَبِياًّۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا وَاقٍ۟ 37
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلاً مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ اَزْوَاجاً وَذُرِّيَّةًۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ لِكُلِّ اَجَلٍ كِتَابٌ 38
يَمْحُوا اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُ وَيُثْبِتُۚ وَعِنْدَهُٓ اُمُّ الْكِتَابِ 39
وَاِنْ مَا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذ۪ي نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّـيَنَّكَ فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَعَلَيْنَا الْحِسَابُ 40
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا نَأْتِي الْاَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ اَطْرَافِهَاۜ وَاللّٰهُ يَحْكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكْمِه۪ۜ وَهُوَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ 41
وَقَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلِلّٰهِ الْمَكْرُ جَم۪يعاًۜ يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍۜ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ 42
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَسْتَ مُرْسَلاًۜ قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۙ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ 43
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓمٓرٰ ۠تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِۜ وَالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
ELİF! LAM! MİM! RA! Bunlar, o Kitabın ayetleridir; Rabbinden[*] sana indirilen, gerçeğin tam kendisidir ama insanların çoğu ona inanmazlar.
1
اَللّٰهُ الَّذ۪ي رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ يُدَبِّرُ الْاَمْرَ يُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ
Allah, gökleri görünür bir direk olmadan yükseltmiştir. Sonra arşa (yönetim merkezine) geçmiş, güneş ve ayı düzenlemiştir. Her biri, belli bir süreye kadar akar gider. İşi çekip çeviren ve bu âyetleri açıklayan O'dur[*]. Belki Rabbinizle yüzleşme konusunda kesin kanaate varırsınız.
2
وَهُوَ الَّذ۪ي مَدَّ الْاَرْضَ وَجَعَلَ ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْهَاراًۜ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ ف۪يهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي الَّيْلَ النَّهَارَۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Yeryüzünü uzatan, içindeki oturaklı dağları, ırmakları, her üründen iki eşi oluşturan O’dur. Gündüzü de gece ile örter. Bunda düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
3
وَفِي الْاَرْضِ قِطَعٌ مُتَجَاوِرَاتٌ وَجَنَّاتٌ مِنْ اَعْنَابٍ وَزَرْعٌ وَنَخ۪يلٌ صِنْوَانٌ وَغَيْرُ صِنْوَانٍ يُسْقٰى بِمَٓاءٍ وَاحِدٍ۠ وَنُفَضِّلُ بَعْضَهَا عَلٰى بَعْضٍ فِي الْاُكُلِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Yeryüzünde birbirine komşu toprak parçaları[*], üzüm bağları, ekinler, çatallı, çatalsız hurmalar vardır. Hepsi de bir su ile sulanır ama yeme konusunda birini ötekinden üstün kılarız. Bunda, aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır.
4
وَاِنْ تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ ءَاِذَا كُنَّا تُرَاباً ءَاِنَّا لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ الْاَغْلَالُ ف۪ٓي اَعْنَاقِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
Hayret ediyorsan asıl hayret onların şu sözlerinedir: “Toprak olduğumuz zaman mı? Biz gerçekten yeni yaratılmış bir bedende mi olacağız?” Rablerini görmezlikten gelenler işte onlardır. Halkalar onların boyunlarında olacaktır. Onlar o ateşin ahalisidir. Hep orada kalacaklardır.
5
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمُ الْمَثُلَاتُۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِلنَّاسِ عَلٰى ظُلْمِهِمْۚ وَاِنَّ رَبَّكَ لَشَد۪يدُ الْعِقَابِ
Onlar iyilikten önce hemen kötülüğü getirmeni isterler. Oysa bunun örnekleri daha önce geçmiştir. Senin Rabbin insanları, yanlışlarına rağmen (durumların düzeltir) bağışlar ama Rabbin suçla ceza arasında doğru orantı kurar. .
6
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ اِنَّـمَٓا اَنْتَ مُنْذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ۟
Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler) derler ki “Ona Rabbinden bir mucize (ayet) indirilseydi ya!” Sen sadece uyarıcısın. Her topluluğun bir yol göstericisi vardır.
7
اَللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ اُنْثٰى وَمَا تَغ۪يضُ الْاَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُۜ وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ
Allah her dişinin ne taşıdığını, rahimlerin neyi eksilttiğini ve neyi artırdığını bilir. O’nun yanında her şey bir ölçüye bağlanmıştır[*].
8
عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَب۪يرُ الْمُتَعَالِ
O, görünmeyeni de görüneni de bilir; büyüktür, yücedir.
9
سَوَٓاءٌ مِنْكُمْ مَنْ اَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَنْ جَهَرَ بِه۪ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِالَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ
İçinizden sözü gizleyen, açığa vuran, gece saklanan ve gündüz dışarı çıkan O’nun için aynıdır.
10
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۜ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءاً فَلَا مَرَدَّ لَهُۚ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَالٍ
Kişiyi önünden ve arkasından takip eden (melekler) vardır; Allah’ın emriyle onu (ve yaptıklarını) koruma altına alırlar[*]. Bir toplum kendinde olanı bozmazsa, onu Allah da bozmaz. Allah bir topluma sıkıntı vermek isterse, kimse engel olamaz. Onların Allah ile kendi aralarına girecek bir dostları yoktur.
11
هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَۚ
Bir korku ve bir umut olsun diye size şimşeği gösteren ve yağmur yüklü bulutları oluşturan, O’dur.
12
وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِه۪ وَالْمَلٰٓئِكَةُ مِنْ خ۪يفَتِه۪ۚ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُص۪يبُ بِهَا مَنْ يَشَٓاءُ وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللّٰهِۚ وَهُوَ شَد۪يدُ الْمِحَالِۜ
Gök gürültüsü, her şeyi güzel yapması sebebiyle, melekler de saygı ile O’na boyun eğerler. Yıldırımları o gönderir ve onlar, ölçüsüne denk düşenlere çarpar. Bunlar, Allah konusunda tartışıp duruyorlar. Halbuki Allah, çok güçlü ve engellenemezdir.
13
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّۜ وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ لَا يَسْتَج۪يبُونَ لَهُمْ بِشَيْءٍ اِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ اِلَى الْمَٓاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِه۪ۜ وَمَا دُعَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ
Doğru çağrı, Allah'a yapılan çağrıdır. Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları bunlara hiçbir şekilde karşılık veremezler. Onlar, ağzına su ulaşsın diye iki elini suyun üstüne yayan kimseye benzerler; su, bu şekilde ağza ulaşmaz. Ayetleri görmezlikten gelenlerin (kafirlerin) çağrısı boş bir çağrıdır.
14
وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعاً وَكَرْهاً وَظِلَالُهُمْ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ
Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez Allah'a boyun eğerler (secde)[*]. Gölgeleri de bunu öğle ve ikindide yapar.
15
قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلِ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَ لَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ نَفْعاً وَلَا ضَراًّۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ اَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُۚ اَمْ جَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِه۪ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْۜ قُلِ اللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
De ki “Göklerin ve yerin Sahibi[1*] kimdir?” De ki "Allah’tır[2*]!" De ki “Allah ile aranıza, kendilerine bile faydası veya zararı olmayacak dostlar mı koydunuz?” De ki “Körle gören ya da karanlıklarla ışık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, Allah gibi yaratan ve (bu nedenle) yarattıkları, aynen Allah’ın yarattıkları gibi, aralarında benzerlik[3*] (uyum, ahenk) olan, ortaklar mı bulmuşlar?” De ki “Her varlığın yaratıcısı Allah’tır. O, bir tektir ve her şey O’nun hakimiyetindedir.”
16
اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَسَالَتْ اَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا فَاحْتَمَلَ السَّيْلُ زَبَداً رَابِياًۜ وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَٓاءَ حِلْيَةٍ اَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِثْلُهُۜ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ الْحَقَّ وَالْبَاطِلَۜ فَاَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَٓاءًۚ وَاَمَّا مَا يَنْفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِي الْاَرْضِۜ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَۜ
Allah gökten su indirir, dereler ölçülerine göre akarlar. O akışın üzerine bir köpük çıkar. Süs veya eşya yapmak için ateşte erittiklerinizin üzerinde de benzeri bir köpük oluşur. Allah, doğru ile yanlışı böyle örnekler. Köpük (yanlış) kaybolur gider, insanlara yararı olan (doğru) da yerde kalır. İşte Allah’ın örnek vermesi böyledir.[*]
17
لِلَّذ۪ينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمُ الْحُسْنٰىۜ وَالَّذ۪ينَ لَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُ لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ سُٓوءُ الْحِسَابِۙ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ۟
Rablerinin çağrısına uyanlara en güzeli vardır. Çağrıya uymayanlar ise yeryüzündeki her şeye ve bir o kadarına sahip olsalar verip kurtulmak isterler. Onları kötü bir hesaplaşma bekler. Varacakları yer Cehennem’dir. Ne kötü yataktır o!
18
اَفَمَنْ يَعْلَمُ اَنَّـمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ اَعْمٰىۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِۙ
Rabbinden sana indirilenin doğruları içerdiğinin bilincinde olan, ona karşı körlük edenle bir olur mu? O doğru bilgiden yararlananlar[1*] sadece sağlam duruşlu[2*] olanlardır.
19
اَلَّذ۪ينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَۙ
Bunlar, Allah’a verdikleri sözü[*] yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan kimselerdir.
20
وَالَّذ۪ينَ يَصِلُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُٓوءَ الْحِسَابِۜ
Bunlar, Allah’ın kurulmasını istediği bağı kuran, Rablerinden korkan ve verecekleri hesabın kötü olmasından endişe edenlerdir.
21
وَالَّذ۪ينَ صَبَرُوا ابْتِغَٓاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِراًّ وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَؤُ۫نَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِۙ
Yine bunlar, Rableri yüzlerine baksın diye sabreden[*], namazı tam kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizli açık harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. O son yurt işte onlarındır.
22
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍۚ
Orada kalıcı bahçeler bulunur. Babalarından, eşlerinden ve evlatlarından uygun durumda olanlarla[*] beraber olurlar. Melekler her kapıdan yanlarına girerler.
23
سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِۜ
“Esenlik ve güvenlik sizedir (Selamun aleykum)! Bu, sabrınızın karşılığıdır. O dünyanın sonu ne güzel oldu!” derler.
24
وَالَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَيَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِۙ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ
Allah'a kesin söz verdikten sonra cayan, Allah’ın kurulmasını istediği bağı koparan ve doğal düzeni bozanlar var ya; işte onların karşılığı dışlanmadır (lanettir), yurdun en kötüsü onlarındır.
25
اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟
Allah, yaptığı tercihe göre kiminin önüne rızkı yayar kimine de belli bir ölçüye göre verir. Onlar dünya hayatıyla mutlu olurlar. Oysa dünya hayatı ahirete göre sadece bir kez yararlanmadır.
26
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ اَنَابَۚ
Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler) derler ki “Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya.” De ki “Allah, sapıklığı tercih edeni saptırır, doğruya yöneleni de kendine yöneltir[*].”
27
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
O’na yönelenler, inanıp güvenen ve Allah'ın zikri (Kitabı) ile kalpleri[*] yatışanlardır. Kalpler ancak Allah'ın zikri ile yatışır.
28
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ
İnanıp güvenen ve iyi iş yapanlara güzellikler ve mutlu son vardır.
29
كَذٰلِكَ اَرْسَلْنَاكَ ف۪ٓي اُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهَٓا اُمَمٌ لِتَتْلُوَ۬ا عَلَيْهِمُ الَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِالرَّحْمٰنِۜ قُلْ هُوَ رَبّ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ مَتَابِ
Hep böyle olur. Seni bir topluma elçi gönderdik ki sana vahyettiğimiz şeyi onlara okuyasın. Onlardan önce de nice toplumlar gelip geçmişti. Onlar, Rahman'ı görmezlikten geliyorlar. De ki “O benim Rabbimdir (Sahibimdir). O’ndan başka ilah yoktur. O’na güvenip dayandım. Dönüş O’nadır.”
30
وَلَوْ اَنَّ قُرْاٰناً سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ اَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الْاَرْضُ اَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتٰىۜ بَلْ لِلّٰهِ الْاَمْرُ جَم۪يعاًۜ اَفَلَمْ يَايْـَٔسِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ لَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَهَدَى النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَا يَزَالُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا تُص۪يبُهُمْ بِمَا صَنَعُوا قَارِعَةٌ اَوْ تَحُلُّ قَر۪يباً مِنْ دَارِهِمْ حَتّٰى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟
Kur’an, kendisiyle dağlar yürütülen, yeryüzü parça parça edilen veya ölülerle konuşulan bir kitap olsaydı[*1] (elinize ne geçerdi?) Hayır! Her iş Allah’ın elindedir. Eğer tercihi Allah yapsaydı[*2], (kimseye farklı davranmaz) bütün insanları yola getirirdi. İnanıp güvenenler bunun aksinin olamayacağını hâlâ anlamadılar mı? Ayetleri görmezlikte direnenlerin yaptıkları sebebiyle azap, başlarına veya yurtlarının yakınına kadar gümbür gümbür iner. Sonunda da Allah’ın söz verdiği (ahiret günü) gelip çatar. Allah sözünden dönmez.
31
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَاَمْلَيْتُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثُمَّ اَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
Ant olsun ki senden önceki elçilerle de eğlenilmişti. Ancak ben, ayetleri görmezlikten gelenlere önce süre verdim sonra onları çarptım. Azabım nasılmış (gördüler)!
32
اَفَمَنْ هُوَ قَٓائِمٌ عَلٰى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْۚ وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَۜ قُلْ سَمُّوهُمْۜ اَمْ تُنَبِّؤُ۫نَهُ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي الْاَرْضِ اَمْ بِظَاهِرٍ مِنَ الْقَوْلِۜ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مَكْرُهُمْ وَصُدُّوا عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Ayetleri görmezlikten gelmeyi (kafirliği), herkesin kazancını takip eden Allah’a ortaklar oluşturarak mı yapıyorlar? De ki “Onları yüceltin bakalım. Yoksa siz Allah’a, bu yerde bilmediği bir şeyi haber veriyor ya da içi boş sözler mi söylüyorsunuz? ” Ayetleri görmezlikten gelenlerin oyunları kendilerine güzel görünür de Allah’ın yolundan çıkıverirler. Allah’ın sapık dediğini yola gelmiş sayacak yoktur.
33
لَهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَشَقُّۚ وَمَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَاقٍ
Onlar için dünya hayatında bir azap[*] vardır. Ahiretteki azab ise daha sıkıntılıdır. Onları Allah’a karşı koruyacak biri de yoktur.
34
مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ اُكُلُهَا دَٓائِمٌ وَظِلُّهَاۜ تِلْكَ عُقْبَى الَّذ۪ينَ اتَّقَوْاۗ وَعُقْبَى الْكَافِر۪ينَ النَّارُ
Allah’tan çekinerek kendini korumuş olanlara söz verilen bahçe (cennet), içinden ırmaklar akan, yiyecekleri ve gölgeleri bitmez tükenmez bir bahçe gibidir. Allah’tan çekinenler, sonunda oraya varırlar. Ayetleri görmezlikten gelenlerin (kâfirlerin) yolu da ateşte biter.
35
وَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمِنَ الْاَحْزَابِ مَنْ يُنْكِرُ بَعْضَهُۜ قُلْ اِنَّـمَٓا اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ وَلَٓا اُشْرِكَ بِه۪ۜ اِلَيْهِ اَدْعُوا وَاِلَيْهِ مَاٰبِ
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle sevinirler. İçlerinde onun (Kitabın) bir kısmından hoşlanmayan topluluklar vardır. De ki “Bana emredilen, yalnız Allah’a kul olmam ve O’na ortak oluşturmamamdır. Ben insanları Allah’a çağırırım; varıp gideceğim yer O’nun huzurudur.”
36
وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْنَاهُ حُكْماً عَرَبِياًّۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا وَاقٍ۟
Kural böyledir[*]; Kur’ân’ı Arapça hükümler olarak indirdik. Bu bilgi sana geldikten sonra onların arzularına uyarsan, Allah’a karşı senin ne bir dostun ne de koruyucun olur.
37
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلاً مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ اَزْوَاجاً وَذُرِّيَّةًۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ لِكُلِّ اَجَلٍ كِتَابٌ
Senden önce de elçiler gönderdik. Onlara eşler, evlatlar vermiştik. Hiçbir elçi, Allah’ın izni olmadan bir ayet (belge, mucize) getiremez. Her çağın (dönemin) bir Kitap’ı vardır.
38
يَمْحُوا اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُ وَيُثْبِتُۚ وَعِنْدَهُٓ اُمُّ الْكِتَابِ
Allah, düzenine göre süreyi kısaltır veya sabitler[*]. Ana Kitap O’nun yanındadır.
39
وَاِنْ مَا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذ۪ي نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّـيَنَّكَ فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَعَلَيْنَا الْحِسَابُ
Onları tehdit ettiğimiz şeyin[*] bir kısmını sana göstersek de seni vefat ettirsek de sana düşen yalnızca tebliğdir. Hesabını sormak bizim işimizdir.
40
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا نَأْتِي الْاَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ اَطْرَافِهَاۜ وَاللّٰهُ يَحْكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكْمِه۪ۜ وَهُوَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Onlar görmüyorlar mı ki yurtlarını çevresinden sürekli daraltıyoruz[*]. Hükmü Allah verir. O’nun hükmünü bozacak yoktur. O, hesabı çok hızlı görür.
41
وَقَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلِلّٰهِ الْمَكْرُ جَم۪يعاًۜ يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍۜ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ
Bunlardan öncekiler oyunlar kurdular. Bütün oyunlar Allah’ın elindedir. Kimin ne kazandığını bilir. Ayetleri görmezlikten gelenler, son yurdun kimin olacağını öğreneceklerdir.
42
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَسْتَ مُرْسَلاًۜ قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۙ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ
Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler): “Sen elçi olarak gönderilmiş değilsin” derler. De ki “Aramızda Allah’ın ve o Kitab’ın[1*] bilgisine sahip olanların[2*] şahit olması yeter.”
43

Sureler

Mealler