Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan, ondan da eşini yaratan, bu ikisinden de bir çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinizden korkun. O Allah’tan korkun ki Onun adına birbirinizden talepte bulunur ve akrabalık tesis edersiniz. Allah, sizi gözetlemektedir.
2 Yetimlere mallarını verin ve kötüyü iyi ile değiştirmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza karıştırarak yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.
3 Eğer, yetim kızlara adil davranamamaktan korkarsanız, (onları değil) sizin için uygun olan başka kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenin. Adil olamayacağınızdan korkarsanız bir tane ile veya sahip olduğunuz cariye ile evlenin. Bu, haksızlık etmemeniz için daha elverişlidir.
4 Kadınlara mehirlerini seve seve verin. Eğer, kendi istekleriyle mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.
5 Allah’ın sizin idarenize verdiği malları geri zekalı kimselere vermeyin fakat, o maldan onları yedirin, giydirin ve onlara güzel, iyi sözler söyleyin.
6 Yetimleri nikah çağına gelinceye kadar deneyin. Eğer onlarda olgunlaşma/yetişkinlik görürseniz mallarını kendilerine iade edin. Onların mallarını büyüyüp de (elimizden) alacaklar korkusu ile israf ederek (tez elden) yemeyin. Zengin olan kimse, tertemiz korusun; fakir de örfe uygun bir şekilde yesin. Mallarını iade ettiğiniz zaman, onlara şahitler huzurunda verin. Hesap sorucu olarak Allah yeter.
7 Ana babanın ve yakın akrabanın geriye bıraktıklarından erkekler için bir hisse vardır, kadınlar için de ana babanın ve akrabanın mirasından az veya çok farz kılınmış bir hisse vardır.
8 Akrabalar, yetimler ve yoksullar, taksim sırasında yanınızda olursa onlara da ondan bir şeyler verin ve onlara güzel söz söyleyin.
9 Arkalarında cılız çocuklar bırakacak olsalar korku ve endişe duyacak olanlar, (haksızlıktan) korksunlar ve Allah’tan sakınsınlar da (yetimlere) doğru söz söylesinler.
10 Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına sadece ateş doldururlar ve alevli bir ateşe atılırlar.
11 Allah, çocuklarınız hakkında, bir erkeğe iki kadının payı kadar tavsiye eder. Eğer kadınlar ikiden çok olursa, onlara mirasın üçte ikisi şayet bir tek kız ise, o zaman yarısı onundur. Ana babaya gelince; ölenin çocuğu varsa her birine altıda bir; çocuğu yok da mirasçısı ana ve babası ise üçte biri anasınındır. Kardeşleri de varsa, altıda biri anasınındır. (Bütün bu hükümler) ölünün vasiyetinin yerine getirilmesinden ve borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınızın ve oğullarınızın hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Bunlar, Allah tarafından (belirlenmiş) birer farzdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmetle yapandır.
12 Eğer çocukları yoksa, hanımlarınızın bıraktığı(mirası)nın yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa miraslarının dörtte biri size aittir. Bu da yaptıkları vasiyetlerinin yerine getirilmesinden ve borçları ödendikten sonradır. Sizin miras olarak bıraktıklarınız, çocuğunuz yoksa dörtte biri hanımlarınızındır. Çocuklarınız varsa sekizde biri onlarındır. Bunlar da yaptığınız vasiyetinizin yerine getirilmesi ve borcunuzun ödenmesinden sonradır. Eğer miras bırakan bir erkek veya bir kadının; ana babası da çoluk çocuğu da yok da, bir erkek veya bir kız kardeşi varsa her birine altıda bir (hisse düşer). Eğer kardeşleri daha fazla ise; ölenin vasiyetinden ve borçlarının ödenmesinden sonra üçte bir hisseye ortaktırlar. Miras alanlar zarara uğratılmamalıdır. Allah tarafından bir uyarı/emirdir. Allah, hakkıyla bilendir. Müsamaha gösterendir.
13 Bunlar Allah’ın kanunlarıdır. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, (Allah, o kimseyi) içinde ebedi kalacağı alt kısmından ırmakların aktığı cennetlere girdirir. Bu da en büyük kurtuluştur.
14 Kim de Allah’a ve Elçisi'ne isyan eder ve onun kanunlarını çiğnerse, onu içinde ebedi kalacağı ateşe atar. Orada alçaltıcı bir azap vardır.
15 Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı dört erkek şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, ölüm onları alıp götürünceye yahut Allah, onlar için bir yol gösterinceye kadar evlerde hapsedin.
16 İçinizden fuhuş yapan erkekleri cezalandırın tevbe edip kendilerini düzeltirlerse, onları bırakın. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir, merhamet edendir.
17 Allah’ın kabul ettiği tevbe yalnızca; cahillikle/bilmeyerek günah işleyenin hemen ardından yaptığı tevbedir. Allah, her şeyi bilen ve hikmetle yapandır.
18 Ölüm gelip çatana kadar günah işleyip de tam o zaman: -Ben şimdi tevbe ediyorum, diyenlerin tevbesi, tevbe değildir. Kafir olarak ölenlerin tevbesi de yoktur. Onlara acıklı bir azap hazırladık.
19 -Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık bir fuhuş işlemedikçe (mehir olarak) verdiklerinizin bir kısmını elde etmek için onları sıkıştırmayın. Onlarla güzel güzel geçinin; onlardan hoşlanmasanız bile, umulur ki sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah bir çok hayır takdir eder.
20 Bir eşinizi (boşayıp) yerine başka bir eş almak isterseniz ve öncekine mehir olarak bir yük altın vermiş olsanız bile hiç bir şeyi geri almayın; o iftira ve apaçık günah olduğu halde onu geri mi alacaksınız?
21 Nasıl alabilirsiniz ki, birbirinizle kaynaşmış ve eşleriniz sizden kesin bir teminat almışlardı.
22 Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar affedilmiştir. Bu, bir fuhuş ve iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.
23 Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde büyüttüğünüz üvey kızlarınız, -eğer analarıyla zifafa girmemiş iseniz bir sakınca yoktur- kendi öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birden almanız size haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar geçmiştir. (Bu sebeple üzerinize bir günah yoktur). Allah, şüphesiz çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
24 Cariyeler dışında evli kadınlarla da evlenmeniz haramdır. Bu, Allah’ın size yazısıdır / yasağıdır. Bunların dışında kalan kadınlardan iffetli olup gayri meşru olan sefihliğe sapmadan, mallarınız karşılığında istemeniz size helaldir. Kendilerinden faydalandığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz. Mehrin tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz şeylerde size bir günah yoktur. Şüphesiz Allah bilendir, hükmedendir.
25 İçinizden özgür mümin hanımlarla evlenmeye gücü yetmeyenler, sizin genç ve mümin olan cariyeleriniz ile evlensin. Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Siz, birbirinizdensiniz. Öyle ise, onları velilerinin izni ile nikahlayın ve fuhuş işlemeyen, gizli dost tutmamış olan iffetli hanımlara mehirlerini güzel bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısını uygulayın. Bu, sizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayan, merhamet edendir.
26 Allah, size açıklamak ve size sizden öncekilerin hükümlerini iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah bilendir, hükmedendir.
27 Allah, tevbe etmenizi ister; şehvetlerine tabi olanlar ise büyük bir sapıklığa meyletmenizi isterler.
28 Allah, sizden yükü hafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
29 -Ey iman edenler! Mallarınızı, aranızda karşılıklı anlaşma, bir ticaret olmadan ve batıl yollarla yemeyin, kendinizi mahvetmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.
30 Kim, zulme saparak bunu yaparsa biz onu ateşe atarız. Bu da Allah için çok kolaydır.
31 Size yasaklananların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi onurlu ve üstün bir makama girdiririz.
32 Allah’ın, sayesinde bir kısmınızı bir kısmınıza üstün kıldığı şeyi temenni etmeyin. Erkekler için kazandıklarından bir nasip olduğu gibi, kadınlar için de kazandıklarından bir nasip vardır. Allah’ın kendi fazlından (bağışından) isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir.
33 Ana babanın ve yakın akrabanın geride bıraktıklarından her biri için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizle söz verdiğiniz kimselere de kendi paylarını verin. Elbette Allah, her şeye şahittir.
34 Allah’ın bir kısmını bir kısmına üstün kılması ve erkeklerin mallarından geçimi sağlamaları dolayısıyla, erkekler kadınlar üzerine yöneticidirler. İyi kadınlar, gönülden (Allah’a) boyun eğen, Allah’ın koruduğu gizlilikleri koruyanlardır. Kötü davranışlarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin. Daha sonra yataklarında yalnız bırakın ve (sonunda) onları dövün. Eğer size itaat ederlerse onların aleyhine yol aramayın. Elbette Allah yücedir, büyüktür.
35 Karı koca arasında bir ayrılıktan korkarsanız, o zaman, kocanın ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderiniz. Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah da onların arasında başarı sağlar. Muhakkak Allah, bilendir, haberdar olandır.
36 Allah’a kulluk edin ve O’na hiç bir şeyi şirk koşmayın. Anaya babaya da iyilik edin, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, elinizin altındaki (köle, cariye, işçi, hizmetçi vb.)lere de iyilik edin. Şüphesiz Allah, büyüklük taslayıp, böbürlenen hiç bir kimseyi sevmez.
37 Cimrilik yapan, insanlara da cimriliği emreden, Allah’ın fazlından kendilerine verdiğini gizleyenler (Allah’ın sevmediği kimselerdir.) İşte o nankörler için aşağılatıcı bir azap hazırladık.
38 Mallarını insanlara gösteriş için harcayanlara, Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlara (gelince) şeytan, o kimseye arkadaş olur. Ne kötü arkadaştır o!
39 Allah’a ve ahiret gününe iman edip, Allah’ın kendilerine verdiği rızıktan bağışta bulunsalardı onlara ne olurdu? Allah onları bilendir.
40 Allah, zerre kadar haksızlık yapmaz. Bir iyilik olursa onu kat kat artırır. Ve kendi yanından büyük bir mükafat verir.
41 Her toplumdan bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit kıldığımız zaman nasıl olacak?
42 O gün, küfre sapıp da Peygambere isyan edenler, yerle bir olmayı severek isteyecekler ve Allah’tan hiç bir sözü gizleyemeyecekler.
43 -Ey iman edenler, sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya tuvaletten gelmişseniz yahut kadınlarınızla münasebette bulunmuş da su bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize hafifçe sürün. Şüphesiz Allah affeden ve bağışlayandır.
44 Kitaptan bir nasip verilen kimseleri görmüyor musun? Sapıklığı satın alıyorlar. Ve sizin yoldan sapmanızı arzu ediyorlar.
45 Allah, sizin düşmanlarınızı iyi bilir. Ve Allah, veli olarak yeter, Allah yardımcı olarak yeter.
46 Yahudilerden, kelimelerin anlamlarını saptıranlar ve dillerini eğip bükerek ve dine de bir nefret duyarak: “işittik isyan ettik.”, “İşit duymaz olası” ve “bizi güt” diyenler eğer, “işittik ve itaat ettik, sen de işit ve bize de bak” deselerdi elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat, Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Onların çok azından başkası iman etmezler.
47 Ey kitap verilenler! Bazı yüzleri silip, arkalarına çevirmeden ya da onları da cumartesi yasağını ihlal edenleri lanetlediğimiz gibi, sizi de lanetlemeden önce yanınızdaki (kitabı) tasdik ederek indirdiğimize iman edin. Allah’ın emri yapılagelmiştir.
48 Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındakilerden dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa büyük bir günahla iftira etmiş olur.
49 Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Oysa Allah, dilediğini arındırır ve onlar, en küçük haksızlığa uğratılmazlar.
50 Allah’a karşı nasıl yalan uydurduklarına bak, bu, apaçık bir günah olarak yeter.
51 Kitaptan bir nasip verilenleri görmüyor musun? Cibt ve tağuta inanıyorlar da kafirler için şöyle diyorlar: “Onlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır.”
52 İşte bunlar, Allah’ın lanetledikleridir. Allah, kime lanet ederse ona bir yardımcı bulamazsın.
53 Yoksa onların, hükümranlıkta bir payları mı var? Eğer, öyle olsaydı insanlara, çok az bir şey bile vermezlerdi.
54 Yoksa onlar, Allah’ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Biz, İbrahim’in ailesine kitabı ve hikmeti vermişizdir. Onlara büyük bir mülk (saltanat) verdik.
55 Onlardan buna inanan da vardır, sırt çeviren de. Çılgın ateş olarak cehennem yeter.
56 Ayetlerimizi tanımayanları ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah, güçlü ve hakimdir.
57 İman edip salih amel işleyenleri, altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere girdireceğiz. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları (sıcaktan da soğuktan da koruyan) tam bir gölgeliğe alacağız.
58 Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.
59 Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer, bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz. Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah’a ve Elçisi'ne döndürün. En hayırlısı ve tevilin en güzeli budur.
60 Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde mahkemeleşmek istiyorlar. Oysa, onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan, onları uzak bir sapıklığa düşürmek istiyor.
61 Onlara: -Allah’ın indirdiğine ve Peygamber’e gelin! denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.
62 Öyleyse, nasıl olur da, kendi elleriyle işlediklerine karşılık bir musibete uğrayınca sana gelip Allah’a yemin ederek “Biz, iyilikten ve uyum sağlamaktan başka bir şey istemedik.” diyorlar?
63 İşte bunlar, Allah’ın kalplerinde ne olduğunu bildiği kimselerdir. Öyleyse, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara içlerinde olanla ilgili açık ve etkileyici söz söyle.
64 Biz, her peygamberi ancak, Allah’ın izni ile kendilerine itaat olunması için gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhametli olarak bulurlardı.
65 Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tanıyıp, senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.
66 Eğer gerçekten biz, onlara, “nefislerinizin hakkından gelin veya yurtlarınızdan çıkın.” diye yazmış olsaydık, onlardan çok azı hariç bunu yapmazlardı. Onlar kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu onlar için daha hayırlı ve daha sağlam olurdu.
67 Biz de o zaman yanımızdan büyük bir mükafat verirdik.
68 Ve onları elbette dosdoğru yola iletirdik.
69 Kimler Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, Onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sadıklar, şehitler ve doğruları yapan kimselerle beraberdirler. Ne güzel arkadaştır onlar!
70 Bu bağış Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter.
71 -Ey iman edenler! Tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük ya da topluca çıkın.
72 Elbette içinizde ağır davrananlar vardır. Şayet size bir musibet isabet edecek olursa: - Doğrusu Allah bana nimet vermiş de onların yanında olmadım, der.
73 Eğer size Allah’tan bir zafer gelirse, o zaman da, sanki onunla sizin aranızda hiç bir yakınlık yokmuş gibi şöyle der. - Keşke, onlarla birlikte olsaydım da bu büyük mutluluğa erişseydim.
74 Ahiret karşılığında dünya hayatını satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim, Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir mükafat vereceğiz.
75 Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz bizi, idarecileri zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz adamlar, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?!
76 İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Küfredenler de Tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın velileri ile savaşın. Şeytanın hilesi zayıftır.
77 Kendilerine “elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin." denilenleri görmedin mi? Oysa savaş onlara farz kılındığında, onlardan bir grup, Allah’tan korkar gibi insanlardan korkarak (hatta daha da fazla bir korku ile) “Rabbimiz niye savaşı bize farz kıldın. Bizi yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. De ki: -Dünyanın faydası çok azdır. Ahiret ise Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır, en ufak haksızlığa uğratılmayacaksınız.
78 Her nerede olsanız ölüm size yetişir, isterseniz sapasağlam şatolarda olun. Onlara bir iyilik dokunsa: - Bu, Allah’tandır, derler. Onlara bir kötülük dokunsa - Bu, sendendir, derler. De ki: - Hepsi Allah’tandır. Bu topluluğa ne oluyor ki neredeyse hiç söz anlamıyorlar?
79 Sana iyilik olarak ne gelirse Allah’tandır. Kötülük olarak gelenler de kendindendir. Biz, seni insanlara elçi olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.
80 Kim, Peygamber’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse biz seni onlara bekçi olarak göndermedik.
81 (Sana) “itaat ettik” derler. Yanından ayrılınca da onlardan bir bölümü söylediklerinin tersini yaparak gecelerler. Allah, onların nasıl gecelediğini kaydediyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah’a dayan. Vekil olarak Allah yeter.
82 Onlar Kur’an’ı hiç düşünmüyorlar mı? Eğer O, Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı, onun içinde pek çok çelişki bulurlardı.
83 Onlara güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu hemen yayarlar. Oysa, onu Peygamber’e ve müminlerden olan emir sahiplerine götürselerdi onlardan hüküm tespit edebilecek olanlar onu bilirdi. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, çok azınız hariç şeytana uymuştunuz.
84 Öyleyse, Allah yolunda savaş, sen yalnızca kendinden sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin şiddet ve kuvvetlerini yok eder. Allah, kuvvet yönünden de en güçlü; ceza yönünden en şiddetli olandır.
85 Kim, güzel bir işe aracılık ederse, onun bu işte bir nasibi olur, kim de kötü bir işe aracılık ederse, onun da bundan bir payı olur. Allah’ın her şey üzerinde hakimiyeti vardır.
86 Size bir iyilik temennisinde bulunulduğunda siz de ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin üzerinde hesabı görendir.
87 Allah’tan başka ilah yoktur. Kendisinde hiç bir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri elbette bir araya getirecektir. Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır?
88 Size ne oluyor ki münafıklar konusunda Allah onları işledikleri yüzünden ters yüz etmişken iki grup oluyorsunuz? Allah’ın dalalette bıraktığını siz mi doğru yola çıkarmak istiyorsunuz? Allah kimi dalalette bırakırsa, artık sen onun için asla bir yol bulamazsın.
89 Onlar, kafir oldukları gibi sizin de küfretmenizi ve kendileri ile eşit olmanızı istiyorlar. Bu sebeple, onlar, Allah yolunda hicret etmedikçe onları veli edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları tutun ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan bir veli yardımcı edinmeyin.
90 Ancak, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlara, sizinle veya kendi toplumları ile savaşmak istemeyip içleri daralıp sıkılıp size gelenlere dokunmayın. Eğer Allah, dileseydi onları sizin üzerinize musallat ederdi. Onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz ve barışı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhine bir yol bırakmamıştır.
91 Başkalarını da sizden ve kendi topluluklarından güvende olmayı arzu eder gibi bir halde bulabilirsin ama fitneye her çağrılışlarında ona balıklama dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barışı size bırakmazlar ve ellerini de çekmezlerse, onları bulduğunuz yerde tutup öldürün. İşte size onların aleyhine açık bir yetki veriyoruz.
92 Bir müminin bir mümini, hata dışında öldürmesi olmaz. Eğer bir kimse bir mümini yanlışlıkla öldürürse, onun cezası mümin bir köle azat etmek ve öldürülenin ailesine teslim edilen bir diyettir. (Öldürülenin ailesi bağışlarsa o hariç.) Eğer ölen, mümin olduğu halde size düşman bir toplumdan ise, bu takdirde ceza bir mümin köle azat etmektir. Eğer sizinle aranızda anlaşma bulunan bir toplumdan ise, öldürülenin ailesine teslim olunan bir diyet ve mümin bir köle azad etmektir. Fakat kim bunu bulamazsa, Allah tarafından tevbesinin kabul edilmesi için iki ay peş peşe oruç tutmaktır. Allah her şeyi bilendir, hükmedendir.
93 Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde daimi kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
94 - Ey iman edenler, Allah yolunda savaş için sefere çıktığınızda teenni ile (aceleye kapılmadan) hareket edin; size selam veren kimseye, dünya hayatını arzulayarak “sen mümin değilsin!” demeyin. Zira Allah katında pek çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyleydiniz de Allah, size iyilikte bulundu. Öyleyse iyice araştırıp anlayın. Allah şüphesiz yaptıklarınızdan haberdardır.
95 Müminlerden özür sahibi olmaksızın geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah, hepsine cenneti vaat etmiştir. Fakat, Allah savaşanlara, oturanların üstünde pek büyük bir mükafat vermiştir.
96 Mücahitler için Allah katından dereceler, mağfiret ve rahmet vardır. Allah, bağışlayandır, merhamet edendir.
97 Melekler nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: -Ne haldeydiniz? derler. Onlar da derler ki: -Biz yeryüzünde sömürülmüş kimseler idik. Melekler: -Allah’ın arzı geniş değil miydi? Siz de oraya hicret etseydiniz ya! derler. Onların yeri cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir.
98 Yalnızca, erkek, kadın ve çocuklardan hicret için yol bulamayan güçsüz bırakılanlar müstesnadır.
99 Allah’ın onları affetmesi beklenir. Allah, affedendir, bağışlayandır.
100 Kim, Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde bir çok geniş yer bulur. Kim, evinden Allah’a ve Resulüne hicret için ayrılır sonra da kendisine ölüm yetişirse, onun mükafatı Allah’a aittir, Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
101 Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kafirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız namazları kısaltmanızda size bir günah yoktur. Kafirler, sizin apaçık düşmanınızdır.
102 (Savaşta) sen onların arasında olup da onlara namaz kıldıracağın zaman, bir grup seninle namazda (diğer grup da düşman karşısında) dursun. Hepsi de silahlarını yanlarına alsınlar. Seninle namaz kılanlar secde ettikten sonra sizin arkanıza geçsinler ve namaz kılmamış diğer grup gelsin ve seninle namaz kılsınlar. Ve onlar da tedbirli olup silahlarını yanlarına alsınlar. Kafirler silah ve eşyalarınızı unutup bırakmanızı, gafil bulunmanızı ve size ansızın baskın yapmayı arzu ederler. Eğer yağmur dolayısıyla size bir eziyet/zorluk olursa veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir günah yoktur. Yine de tedbirli olun. Allah, kafirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
103 Namazı tamamladıktan sonra, ayakta, otururken ve yatarken de Allah’ı zikredin. Emniyete ve sükuna kavuştuğunuz zaman namazı dosdoğru kılın. Kuşkusuz namaz, belirli vakitlerde müminler üzerine bir farzdır.
104 (Düşmanınız olan) topluluğu aramada / takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Siz (yaralanıp) acı duyuyorsanız onlar da sizin hissettiğiniz gibi acı duyuyor. Siz, Allah’tan onların ummadıklarını umuyorsunuz. Allah, bilendir, hakimdir.
105 Şüphesiz biz, sana kitabı insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hüküm veresin diye hak olarak indirdik, hainlerin savunucusu olma.
106 Allah’tan mağfiret dile, şüphesiz Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.
107 Nefislerine hainlik edenlerden yana mücadele etme, çünkü Allah, hainliği adet edinen günahkarı sevmez.
108 İnsanlardan gizlerler de Allah’tan gizlemezler/utanmazlar oysa, Allah’ın razı olmadığı sözü gece planlarken Allah onlarla beraberdi. Allah, bütün yaptıklarını kuşatmıştır.
109 İşte siz, dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Kıyamet gününde kim onları müdafaa eder; kim onlara vekil olur?
110 Kim bir kötülük işler veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve merhametli olarak bulur.
111 Kim bir günah işlerse, onu ancak kendi aleyhine işler. Allah ise bilen ve hükmedendir.
112 Kim de bir hata veya günah işler sonra da onu bir suçsuza atarsa, o, iftira ve büyük bir günahı yüklenmiş olur.
113 Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışmıştı. Onlar, kendilerinden başkasını saptıramazlar ve sana hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah sana kitabı ve hikmeti indirmiş, önceden bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın senin üzerindeki lütuf ve ihsanı çok büyüktür.
114 Onların gizli gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Sadece sadakayı veya iyiliği ya da insanlar arasını düzeltmeyi emredenlerin ki hariçtir. Kim bunu Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaparsa ona büyük bir mükafat vereceğiz.
115 Kim, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygamberden ayrılır ve müminlerin yolundan başkasına uyarsa; onu döndüğü sapıklıkta bırakır ve cehenneme atarız. Ne kötü bir yerdir!
116 Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa o derin bir dalalete düşmüştür.
117 Allah’ı bırakıp yalnızca putlara dua ediyorlar. Oysa azgın şeytandan başkasına dua etmiyorlar.
118 O şeytan ki Allah onu lanetledi. O da şöyle dedi: -Elbette kullarından belirli bir nasip edineceğim.
119 Ve onları saptıracağım onları boş kuruntularla aldatacağım, onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı veli edinirse, apaçık bir hüsrana uğramıştır.
120 Şeytan onlara vaat eder, onları boş kuruntu ve uzun emellerle oyalar şeytanın onlara vaat ettiği sadece aldatmadır/seraptır.
121 İşte onların barınacakları yer cehennemdir ve ondan kurtulmak için hiç bir yol bulamayacaklardır.
122 İman edip doğru hareket edenlere gelince onları altından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere girdireceğiz. Bu, gerçekten Allah’ın vaadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?
123 (Ey müşrikler!) Sizin boş ümit ve kuruntularınız da, ehli kitabın kuruntu ve hayalleri de hiç bir şey değildir. Kim bir kötülük işlerse onun cezasını görür. O, kendisi için Allah’tan başka bir veli ve yardımcı bulamaz.
124 Mümin olarak kim bir doğru iş yaparsa erkek olsun, kadın olsun işte bunlar cennete girecekler ve zerre kadar haksızlık görmeyeceklerdir.
125 İyilik eden bir kimse olup, kendisini tam bir yönelişle Allah’a teslim eden ve İbrahim’in hanif olan yoluna uyan kimseden daha güzel din sahibi kimdir? ki Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.
126 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatmıştır.
127 Senden, kadınlar hakkında fetva istiyorlar de ki: “Size, onlar hakkında Allah fetva veriyor: -Kendilerine farz kılınan mirası vermediğiniz ve onları nikahlamaya rağbet ettiğiniz yetim kızlar hakkında, mağdur çocuklar hakkında ve yetimlere adaletli davranmanız hususunda, size okunan kitapta (fetvalar vardır.) İyilik olarak yapacağınız şeyi Allah hakkıyla bilir.
128 Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden veya yüz çevirmesinden korkuyorsa, bir anlaşma ile aralarını düzeltmelerinde bir günah yoktur. Anlaşma daha iyidir. Nefisler kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyilik eder ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.
129 Kadınlarınız arasında sevgide eşitlik yapmaya hırs gösterseniz bile, asla buna gücünüz yetmez. O halde büsbütün birine meyledip diğerlerini askıda kalmış gibi bırakmayın eğer nefsinizi düzeltip ve haksızlıktan sakınırsanız gerçekten Allah, affedici ve merhametlidir.
130 Eğer karı koca boşanarak birbirinden ayrılırlarsa Allah, her birini kendi kudreti ile ihtiyaçtan kurtarır Allah’ın ihsanı geniştir, hakimdir.
131 Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de size de Allah’tan sakınmanızı tavsiye ettik. Eğer küfrederseniz bilin ki göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Allah hiç bir şeye muhtaç değildir. Hamde layık olandır.
132 Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Vekil olarak da Allah yeter.
133 -Ey insanlar, eğer dilerse sizi yok eder başkalarını getirir. Allah’ın buna elbette gücü yeter.
134 Kim dünya mükafatını isterse bilsin ki dünyanın da, ahiretin de mükafatı Allah katındadır. Allah, işiten ve görendir.
135 -Ey iman edenler! Adalet ile hükmeden hakimler ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. Şahitliğiniz kendi aleyhinize veya çocuklarınızın ve yakınlarınızın aleyhine olsa bile, zengin olsun fakir olsun doğru şahitlik edin. Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Adaletten sapmamak için heveslerinize uymayın. Eğer (adalet ile hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten çekinir) dilinizi eğip bükerseniz ve yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
136 -Ey iman edenler, Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü tanımaz/inkar ederse, muhakkak derin bir sapıklığa düşmüştür.
137 İman edip ardından kafir olanlar sonra tekrar iman edip, daha sonra da kafir olup, küfürlerini artıranları Allah bağışlamayacaktır ve onlara bir yol da göstermeyecektir.
138 Münafıklara, kendileri için acıklı bir azap olduğunu müjdele.
139 Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dost/veli edinirler. Onların yanında itibar mı arıyorlar? İtibar/güç bütünüyle Allah’a aittir.
140 Allah, kitapta şunu da indirmiştir: Allah’ın ayetlerinin inkar / küfredildiği ve ayetlerle eğlenildiğini işittiğiniz zaman bir başka konuya geçene kadar onlarla oturmayın. Eğer oturursanız siz de onlar gibi olursunuz. Allah, bütün münafıkları ve kafirleri cehennemde toplayacaktır.
141 Sizi gözetleyen (münafık / kafir) kimseler, eğer size Allah’tan bir zafer gelirse: -Sizinle beraber değil miydik? derler. Eğer kafirlere bir hisse düşerse: -Biz, size yardım ederek üstünlüğünüzü sağlamadık mı? Size gelecek felakete engel olmadık mı? derler. Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir. Allah, kafirlere müminlerin aleyhine bir yol vermeyecektir.
142 Münafıklar, Allah’ı aldatmaya kalkışırlar, Allah ise onları aldatır. Namaza kalktıkları zaman, istemeye istemeye/ tembelce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı çok az düşünürler.
143 (İman ile küfür) arasında tereddüttedirler ne müminlere ne de kafirlere (bağlıdırlar.) Allah, kimi sapıklıkta bırakırsa artık ona bir yol bulamazsın.
144 -Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kafirleri veli edinmeyin. Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil vermek ister misiniz?
145 Münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar. Asla onlara (azabını kaldırmak için) bir yardımcı bulamazsın.
146 Ancak, tevbe edenler, hallerini düzeltip, Allah’a bağlananlar ve dinlerini Allah için arındıranlar, işte onlar müminlerle beraberdir. Allah, müminlere büyük bir mükafat verecektir.
147 Eğer siz, şükreder ve iman ederseniz; Allah size niye ceza versin? Allah, şükredilmeye layık olan ve (her şeyi) bilendir.
148 Allah zulme uğrayan kimseden başkasının, kötü sözü açıklamasını sevmez. Allah işitendir, bilendir.
149 Bir iyiliği açıklasanız veya gizleseniz ya da bir kötülükten vazgeçseniz, şüphesiz Allah affedicidir, güçlüdür.
150 Allah’ı ve resullerini tanımayan, Allah ile Resullerinin arasını ayırmak isteyen ”Bir kısmına inanır; bir kısmını inkar ederiz” diyerek (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler...
151 İşte onlar, gerçekten kafirdirler. Bu kafirler için rezil edici bir azap hazırladık.
152 Allah’a ve Resullerine iman edip, Resullerinden hiç birinin arasında ayırım yapmayanlara ise, onlara mükafatları verilecektir. Allah, bağışlayan , merhamet edendir.
153 Kitap ehli senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar, Musa’dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi: -Bize Allah’ı apaçık göster, demişlerdi. Zulümleri yüzünden onları yıldırım çarpmıştı. kendilerine belgeler geldikten sonra da buzağıyı ilah edinmişlerdi. Ardından onları bağışladık ve Musa'ya apaçık iktidar verdik.
154 Söz vermeleri sebebiyle dağı onların tepesine kaldırdık. Onlara: - Kapıdan secde ederek girin dedik. Onlara, Cumartesi günü yasağını çiğnemeyin! diyerek onlardan kesin bir söz aldık.
155 Verdikleri sözü bozmaları, Allah’ın ayetlerini tanımamaları ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve -Kalplerimiz perdelidir, demeleri sebebiyle evet, Allah kafirlikleri sebebiyle kalplerini mühürlediği için çok azı dışında onlar iman etmezler.
156 Bu, küfürleri ve Meryem’e büyük bir iftirada bulunmaları sebebiyledir.
157 -Allah’ın Resulü Meryem oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük, demeleri sebebiyledir. Oysa Onu öldürmediler, asmadılar da. fakat onlara öyle gösterildi. ihtilaf ettikleri konuda şüphe içindedirler. Onların zanna uymaktan başka bir bilgileri de yoktur. Kesinlikle Onu öldürmediler.
158 Aksine Allah, Onu kendi katına yükseltti. Allah, azizdir, hakimdir.
159 Kitap ehlinden, ölmeden önce ona kesin olarak inanan olursa, O, kıyamet günü onlara şahitlik eder .
160 Yahudilerin zulümleri sebebiyle, kendilerine helal kılınmış olan temiz şeyleri onlara haram ettik ve çoklarını Allah’ın yolundan saptırmaları,
161 Kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faiz almaları ve insanların mallarını batıl yolla yemeleri dolayısıyla, kafir olanlar için acı veren bir azap hazırladık.
162 Fakat onlardan ilimde derinleşip sana indirilene, senden önce indirilenlere iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekat veren müminlere, Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olanlara işte onlara, çok büyük bir mükafat vereceğiz.
163 Nuh’a ve ondan sonra gelen Peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.
164 Daha önce sana anlattığımız Peygamberlere ve anlatmadığımız Peygamberlere de (vahyettik). Allah Musa ile de doğrudan doğruya konuşmuştu.
165 (Bunlar) Peygamberlerin ardından insanların Allah’a karşı bir delilleri olmasın diye müjdeci ve uyarıcı elçiler olarak (gelmiştir). Allah güçlüdür, hakimdir.
166 Fakat Allah sana indirdiği şeyle şahitlik eder ki onu kendi ilmi ile indirmiştir. Melekler de şahitlik ederler. Şahit olarak Allah yeter.
167 Küfredenler ve Allah’ın yolundan saptıranlar, derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.
168 Küfredenleri ve zulmedenleri Allah bağışlamamıştır. Onlara hiç bir yol göstermez.
169 İçinde ebedi kalacakları cehennem yolundan başka.. Bu da Allah’a çok kolaydır.
170 - Ey insanlar, elçi size Rabbinizden hak ile gelmiştir. Kendi iyiliğiniz için iman edin; eğer küfrederseniz, göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Allah alimdir, hakimdir.
171 - Ey kitap ehli, dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında doğru olandan başka bir şey söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih sadece Allah’ın Peygamberi ve Meryem'e ulaştırdığı bir kelimesi ve kendinden bir rahmettir. Allah’a ve Peygamberlerine iman edin, “üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için bundan vazgeçin. Allah sadece tek bir ilahtır bir çocuğu olmaktan uzaktır. Göklerdeki ve yerdekiler Onundur. Vekil olarak Allah yeter.
172 Mesih, Allah’a kul olmaktan asla çekinmemiştir. Yakın Melekler de (kulluktan çekinmezler). Kim Allah’a kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa; Allah, herkesi huzurunda toplayacak.
173 İman edip doğru hareket edenlere mükafatlarını verecek ve onlara nimetini daha da artıracak, kulluktan çekinenleri ve büyüklük taslayanları da acı bir azap ile cezalandıracaktır. Kendilerine Allah’tan başka bir veli ve yardımcı da bulamayacaklardır.
174 Ey İnsanlar, size Rabbinizden açık bir belge gelmiştir. Size apaçık bir aydınlatıcı (Kur’an) indirdik
175 Allah, kendisine iman edip, Kur’an’a sarılanları rahmetine ve bol nimetlerine girdirecek ve onları kendisine (götüren) dosdoğru bir yola iletecektir.
176 Senden fetva istiyorlar. De ki: -Kelale hakkında size Allah fetva veriyor: Eğer çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşinindir. Fakat, kız kardeşinin çocuğu yoksa onun tamamına mirasçı olur. Eğer iki kız kardeşi varsa bu ikisine mirasın üçte ikisi düşer. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşler ise, erkeğe iki kadının hissesi kadar düşer. Doğru yoldan saparsanız diye size açıklıyor. Allah her şeyi bilendir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً 1
وَاٰتُوا الْيَتَامٰٓى اَمْوَالَهُمْ وَلَا تَتَبَدَّلُوا الْخَب۪يثَ بِالطَّيِّبِۖ وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَهُمْ اِلٰٓى اَمْوَالِكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حُوباً كَب۪يراً 2
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ 3
وَاٰتُوا النِّسَٓاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةًۜ فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْساً فَكُلُوهُ هَن۪ٓيـٔاً مَر۪ٓيـٔاً 4
وَلَا تُؤْتُوا السُّفَـهَٓاءَ اَمْوَالَكُمُ الَّت۪ي جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ ف۪يهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً 5
وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْداً فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافاً وَبِدَاراً اَنْ يَكْـبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِياًّ فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يراً فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً 6
لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۖ وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ اَوْ كَثُرَۜ نَص۪يباً مَفْرُوضاً 7
وَاِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ اُو۬لُوا الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينُ فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً 8
وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافاً خَافُوا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداً 9
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْماً اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَاراًۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يراً۟ 10
يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاًۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً 11
وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ 12
تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 13
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟ 14
وَالّٰت۪ي يَأْت۪ينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَٓائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِنْكُمْۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَاَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰيهُنَّ الْمَوْتُ اَوْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَب۪يلاً 15
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَـوَّاباً رَح۪يماً 16
اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 17
وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً 18
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهاًۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْراً كَث۪يراً 19
وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍۙ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰيهُنَّ قِنْطَاراً فَلَا تَأْخُذُوا مِنْهُ شَيْـٔاًۜ اَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً 20
وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ اَفْضٰى بَعْضُكُمْ اِلٰى بَعْضٍ وَاَخَذْنَ مِنْكُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً 21
وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتاًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلاً۟ 22
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّٰت۪ٓي اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَٓائِكُمْ وَرَبَٓائِبُكُمُ الّٰت۪ي ف۪ي حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَٓائِكُمُ الّٰت۪ي دَخَلْتُمْ بِهِنَّۘ فَاِنْ لَمْ تَكُونُوا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْۘ وَحَلَٓائِلُ اَبْنَٓائِكُمُ الَّذ۪ينَ مِنْ اَصْلَابِكُمْۙ وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۙ 23
وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۚ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۘ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَٓاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَۜ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِه۪ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَر۪يضَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا تَرَاضَيْتُمْ بِه۪ مِنْ بَعْدِ الْفَر۪يضَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً 24
وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ مِنْكُمْ طَوْلاً اَنْ يَنْكِـحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 25
يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 26
وَاللّٰهُ يُر۪يدُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُر۪يدُ الَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ اَنْ تَم۪يلُوا مَيْلاً عَظ۪يماً 27
يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفاً 28
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً 29
وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ عُدْوَاناً وَظُلْماً فَسَوْفَ نُصْل۪يهِ نَاراًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 30
اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً 31
وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللّٰهُ بِه۪ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَۜ وَسْـَٔلُوا اللّٰهَ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً 32
وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ عَقَدَتْ اَيْمَانُكُمْ فَاٰتُوهُمْ نَص۪يبَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً۟ 33
اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِياًّ كَب۪يراً 34
وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَماً مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَماً مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحاً يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً خَب۪يراً 35
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاً وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراًۙ 36
اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناًۚ 37
وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪يناً فَسَٓاءَ قَر۪يناً 38
وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّٰهُۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِهِمْ عَل۪يماً 39
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْراً عَظ۪يماً 40
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يداًۜ 41
يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوّٰى بِهِمُ الْاَرْضُۜ وَلَا يَكْتُمُونَ اللّٰهَ حَد۪يثاً۟ 42
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْرَبُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْتُمْ سُكَارٰى حَتّٰى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلَا جُنُباً اِلَّا عَابِر۪ي سَب۪يلٍ حَتّٰى تَغْتَسِلُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ غَفُوراً 43
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُر۪يدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّب۪يلَۜ 44
وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِاَعْدَٓائِكُمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَلِياًّۗ وَكَفٰى بِاللّٰهِ نَص۪يراً 45
مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَياًّ بِاَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْناً فِي الدّ۪ينِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَقْوَمَۙ وَلٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاً 46
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اٰمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقاً لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَطْمِسَ وُجُوهاً فَنَرُدَّهَا عَلٰٓى اَدْبَارِهَٓا اَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّٓا اَصْحَابَ السَّبْتِۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً 47
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْماً عَظ۪يماً 48
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُزَكُّونَ اَنْفُسَهُمْۜ بَلِ اللّٰهُ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلاً 49
اُنْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَكَفٰى بِه۪ٓ اِثْماً مُب۪يناً۟ 50
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلاً 51
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يراًۜ 52
اَمْ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَاِذاً لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَق۪يراًۙ 53
اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكاً عَظ۪يماً 54
فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ بِه۪ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُۜ وَكَفٰى بِجَهَنَّمَ سَع۪يراً 55
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا سَوْفَ نُصْل۪يهِمْ نَاراًۜ كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُوداً غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَز۪يزاً حَك۪يماً 56
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌۘ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاًّ ظَل۪يلاً 57
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ اِلٰٓى اَهْلِهَاۙ وَاِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ اَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِۜ اِنَّ اللّٰهَ نِعِمَّا يَعِظُـكُمْ بِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ سَم۪يعاً بَص۪يراً 58
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً۟ 59
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَع۪يداً 60
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ 61
فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّٓا اِحْسَاناً وَتَوْف۪يقاً 62
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَعْلَمُ اللّٰهُ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَوْلاً بَل۪يغاً 63
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَـوَّاباً رَح۪يماً 64
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً 65
وَلَوْ اَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ اَنِ اقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْ اَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ اِلَّا قَل۪يلٌ مِنْهُمْۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِه۪ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَشَدَّ تَثْب۪يتاًۙ 66
وَاِذاً لَاٰتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّٓا اَجْراً عَظ۪يـماًۙ 67
وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماً 68
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقاًۜ 69
ذٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ عَل۪يماً۟ 70
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا خُذُوا حِذْرَكُمْ فَانْفِرُوا ثُبَاتٍ اَوِ انْفِرُوا جَم۪يعاً 71
وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يداً 72
وَلَئِنْ اَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللّٰهِ لَيَقُولَنَّ كَاَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ مَعَهُمْ فَاَفُوزَ فَوْزاً عَظ۪يماً 73
فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً 74
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَاۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِياًّۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَص۪يراًۜ 75
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفاً۟ 76
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلاً 77
اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِكَۜ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ فَمَالِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَد۪يثاً 78
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاًۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً 79
مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ 80
وَيَقُولُونَ طَاعَةٌۘ فَاِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذ۪ي تَقُولُۜ وَاللّٰهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَۚ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 81
اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَۜ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللّٰهِ لَوَجَدُوا ف۪يهِ اخْتِلَافاً كَث۪يراً 82
وَاِذَا جَٓاءَهُمْ اَمْرٌ مِنَ الْاَمْنِ اَوِ الْخَوْفِ اَذَاعُوا بِه۪ۜ وَلَوْ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَاِلٰٓى اُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذ۪ينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْۜ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ اِلَّا قَل۪يلاً 83
فَقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ لَا تُكَلَّفُ اِلَّا نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَاللّٰهُ اَشَدُّ بَأْساً وَاَشَدُّ تَنْك۪يلاً 84
مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَص۪يبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُق۪يتاً 85
وَاِذَا حُيّ۪يتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَٓا اَوْ رُدُّوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَس۪يباً 86
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثاً۟ 87
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً 88
وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۙ 89
اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلاً 90
سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً۟ 91
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِناً اِلَّا خَطَـٔاًۚ وَمَنْ قَتَلَ مُـؤْمِناً خَطَــٔاً فَـتَـحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَصَّدَّقُواۜ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۜ وَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ وَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۘ تَوْبَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 92
وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِداً ف۪يهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظ۪يماً 93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ضَرَبْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ اَلْقٰٓى اِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِناًۚ تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۘ فَعِنْدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَث۪يرَةٌۜ كَذٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً 94
لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ غَيْرُ اُو۬لِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ دَرَجَةًۜ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ اَجْراً عَظ۪يـماًۙ 95
دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةًۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟ 96
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراًۙ 97
اِلَّا الْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَط۪يعُونَ ح۪يلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَب۪يلاً 98
فَاُو۬لٰٓئِكَ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَفُواًّ غَفُوراً 99
وَمَنْ يُهَاجِرْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يَجِدْ فِي الْاَرْضِ مُرَاغَماً كَث۪يراً وَسَعَةًۜ وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِه۪ مُهَاجِراً اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ اَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟ 100
وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ اِنَّ الْكَافِر۪ينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُواًّ مُب۪يناً 101
وَاِذَا كُنْتَ ف۪يهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُٓوا اَسْلِحَتَهُمْ۠ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَٓائِكُمْۖ وَلْتَأْتِ طَٓائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْۚ وَدَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَم۪يلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَنْ تَضَعُٓوا اَسْلِحَتَكُمْۚ وَخُذُوا حِذْرَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً 102
فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِكُمْۚ فَاِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۚ اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَاباً مَوْقُوتاً 103
وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟ 104
اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يماًۙ 105
وَاسْتَغْفِرِ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ 106
وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذ۪ينَ يَخْتَانُونَ اَنْفُسَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّاناً اَث۪يماًۚ 107
يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يـطاً 108
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللّٰهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَك۪يلاً 109
وَمَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً اَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّٰهَ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُوراً رَح۪يماً 110
وَمَنْ يَكْسِبْ اِثْماً فَاِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلٰى نَفْسِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 111
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـٔاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَـاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟ 112
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ اَنْ يُضِلُّوكَۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِنْ شَيْءٍۜ وَاَنْزَلَ اللّٰهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُۜ وَكَانَ فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ عَظ۪يماً 113
لَا خَيْرَ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنْ نَجْوٰيهُمْ اِلَّا مَنْ اَمَرَ بِصَدَقَةٍ اَوْ مَعْرُوفٍ اَوْ اِصْلَاحٍ بَيْنَ النَّاسِۜ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً 114
وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟ 115
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً 116
اِنْ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِلَّٓا اِنَاثاًۚ وَاِنْ يَدْعُونَ اِلَّا شَيْطَاناً مَر۪يداًۙ 117
لَعَنَهُ اللّٰهُۢ وَقَالَ لَاَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَص۪يباً مَفْرُوضاًۙ 118
وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِۜ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِياًّ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَاناً مُب۪يناًۜ 119
يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً 120
اُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ وَلَا يَجِدُونَ عَنْهَا مَح۪يصاً 121
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ ق۪يلاً 122
لَيْسَ بِاَمَانِيِّكُمْ وَلَٓا اَمَانِيِّ اَهْلِ الْكِتَابِۜ مَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً يُجْزَ بِه۪ۙ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً 123
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَق۪يراً 124
وَمَنْ اَحْسَنُ د۪يناً مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلاً 125
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُح۪يطاً۟ 126
وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَٓاءِۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ ف۪يهِنَّۙ وَمَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ ف۪ي يَتَامَى النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الْوِلْدَانِۙ وَاَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامٰى بِالْقِسْطِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِه۪ عَل۪يماً 127
وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزاً اَوْ اِعْرَاضاً فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحاًۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً 128
وَلَنْ تَسْتَط۪يعُٓوا اَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَٓاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَم۪يلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِۜ وَاِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماً 129
وَاِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللّٰهُ كُلاًّ مِنْ سَعَتِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ وَاسِعاً حَك۪يماً 130
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَاِيَّاكُمْ اَنِ اتَّقُوا اللّٰهَۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَنِياًّ حَم۪يداً 131
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 132
اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ اَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِاٰخَر۪ينَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى ذٰلِكَ قَد۪يراً 133
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللّٰهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً بَص۪يراً۟ 134
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِياًّ اَوْ فَق۪يراً فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْـوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً 135
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً 136
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْراً لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَب۪يلاًۜ 137
بَشِّرِ الْمُنَافِق۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ 138
اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعاًۜ 139
وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۘ اِنَّكُمْ اِذاً مِثْلُهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ جَامِـعُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْكَافِر۪ينَ ف۪ي جَهَنَّمَ جَم۪يعاًۙ 140
اَلَّذ۪ينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللّٰهِ قَالُٓوا اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۘ وَاِنْ كَانَ لِلْكَافِر۪ينَ نَص۪يبٌۙ قَالُٓوا اَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُمْ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ فَاللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلَنْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لِلْكَافِر۪ينَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ سَب۪يلاً۟ 141
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْۚ وَاِذَا قَامُٓوا اِلَى الصَّلٰوةِ قَامُوا كُسَالٰىۙ يُرَٓاؤُ۫نَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ اِلَّا قَل۪يلاًۘ 142
مُذَبْذَب۪ينَ بَيْنَ ذٰلِكَۗ لَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَلَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً 143
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَجْعَلُوا لِلّٰهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً 144
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ فِي الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِۚ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَص۪يراًۙ 145
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّٰهِ وَاَخْلَصُوا د۪ينَهُمْ لِلّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ اَجْراً عَظ۪يماً 146
مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ شَاكِراً عَل۪يماً 147
لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً عَل۪يماً 148
اِنْ تُبْدُوا خَيْراً اَوْ تُخْفُوهُ اَوْ تَعْفُوا عَنْ سُٓوءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ قَد۪يراً 149
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍۙ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلاًۙ 150
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقاًّۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً 151
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ اُو۬لٰٓئِكَ سَوْفَ يُؤْت۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟ 152
يَسْـَٔلُكَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَنْ تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَقَدْ سَاَلُوا مُوسٰٓى اَكْبَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَقَالُٓوا اَرِنَا اللّٰهَ جَهْرَةً فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْۚ ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَنْ ذٰلِكَۚ وَاٰتَيْنَا مُوسٰى سُلْطَاناً مُب۪يناً 153
وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِم۪يثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّداً وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً 154
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاًۖ 155
وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَاناً عَظ۪يماًۙ 156
وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَس۪يحَ ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُۜ مَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍ اِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَق۪يناًۙ 157
بَلْ رَفَعَهُ اللّٰهُ اِلَيْهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً 158
وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداًۚ 159
فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ اُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ كَث۪يراًۙ 160
وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ مِنْهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً 161
لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْراً عَظ۪يماً۟ 162
اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُوراًۚ 163
وَرُسُلاً قَدْ قَصَصْنَاهُمْ عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ وَرُسُلاً لَمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَۜ وَكَلَّمَ اللّٰهُ مُوسٰى تَكْل۪يماًۚ 164
رُسُلاً مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً 165
لٰكِنِ اللّٰهُ يَشْهَدُ بِمَٓا اَنْزَلَ اِلَيْكَ اَنْزَلَهُ بِعِلْمِه۪ۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَشْهَدُونَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً 166
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالاً بَع۪يداً 167
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقاًۙ 168
اِلَّا طَر۪يقَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 169
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ فَاٰمِنُوا خَيْراً لَكُمْۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 170
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ اِنَّمَا الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّٰهِ وَكَلِمَتُهُۚ اَلْقٰيهَٓا اِلٰى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُۘ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَلَا تَقُولُوا ثَلٰثَةٌۜ اِنْتَهُوا خَيْراً لَكُمْۜ اِنَّمَا اللّٰهُ اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ سُبْحَانَهُٓ اَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌۢ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً۟ 171
لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَس۪يحُ اَنْ يَكُونَ عَبْداً لِلّٰهِ وَلَا الْمَلٰٓئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَۜ وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ اِلَيْهِ جَم۪يعاً 172
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدُهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً 173
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ نُوراً مُب۪يناً 174
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَاعْتَصَمُوا بِه۪ فَسَيُدْخِلُهُمْ ف۪ي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍۙ وَيَهْد۪يهِمْ اِلَيْهِ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماًۜ 175
يَسْتَفْتُونَكَۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ فِي الْكَلَالَةِۜ اِنِ امْرُؤٌا هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُٓ اُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَۚ وَهُوَ يَرِثُـهَٓا اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهَا وَلَدٌۜ فَاِنْ كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَۜ وَاِنْ كَانُٓوا اِخْوَةً رِجَالاً وَنِسَٓاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۜ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اَنْ تَضِلُّواۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 176
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً
Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan, ondan da eşini yaratan, bu ikisinden de bir çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinizden korkun. O Allah’tan korkun ki Onun adına birbirinizden talepte bulunur ve akrabalık tesis edersiniz. Allah, sizi gözetlemektedir.
1
وَاٰتُوا الْيَتَامٰٓى اَمْوَالَهُمْ وَلَا تَتَبَدَّلُوا الْخَب۪يثَ بِالطَّيِّبِۖ وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَهُمْ اِلٰٓى اَمْوَالِكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حُوباً كَب۪يراً
Yetimlere mallarını verin ve kötüyü iyi ile değiştirmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza karıştırarak yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.
2
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ
Eğer, yetim kızlara adil davranamamaktan korkarsanız, (onları değil) sizin için uygun olan başka kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenin. Adil olamayacağınızdan korkarsanız bir tane ile veya sahip olduğunuz cariye ile evlenin. Bu, haksızlık etmemeniz için daha elverişlidir.
3
وَاٰتُوا النِّسَٓاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةًۜ فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْساً فَكُلُوهُ هَن۪ٓيـٔاً مَر۪ٓيـٔاً
Kadınlara mehirlerini seve seve verin. Eğer, kendi istekleriyle mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.
4
وَلَا تُؤْتُوا السُّفَـهَٓاءَ اَمْوَالَكُمُ الَّت۪ي جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ ف۪يهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً
Allah’ın sizin idarenize verdiği malları geri zekalı kimselere vermeyin fakat, o maldan onları yedirin, giydirin ve onlara güzel, iyi sözler söyleyin.
5
وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْداً فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافاً وَبِدَاراً اَنْ يَكْـبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِياًّ فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يراً فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً
Yetimleri nikah çağına gelinceye kadar deneyin. Eğer onlarda olgunlaşma/yetişkinlik görürseniz mallarını kendilerine iade edin. Onların mallarını büyüyüp de (elimizden) alacaklar korkusu ile israf ederek (tez elden) yemeyin. Zengin olan kimse, tertemiz korusun; fakir de örfe uygun bir şekilde yesin. Mallarını iade ettiğiniz zaman, onlara şahitler huzurunda verin. Hesap sorucu olarak Allah yeter.
6
لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۖ وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ اَوْ كَثُرَۜ نَص۪يباً مَفْرُوضاً
Ana babanın ve yakın akrabanın geriye bıraktıklarından erkekler için bir hisse vardır, kadınlar için de ana babanın ve akrabanın mirasından az veya çok farz kılınmış bir hisse vardır.
7
وَاِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ اُو۬لُوا الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينُ فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً
Akrabalar, yetimler ve yoksullar, taksim sırasında yanınızda olursa onlara da ondan bir şeyler verin ve onlara güzel söz söyleyin.
8
وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافاً خَافُوا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداً
Arkalarında cılız çocuklar bırakacak olsalar korku ve endişe duyacak olanlar, (haksızlıktan) korksunlar ve Allah’tan sakınsınlar da (yetimlere) doğru söz söylesinler.
9
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْماً اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَاراًۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يراً۟
Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına sadece ateş doldururlar ve alevli bir ateşe atılırlar.
10
يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاًۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً
Allah, çocuklarınız hakkında, bir erkeğe iki kadının payı kadar tavsiye eder. Eğer kadınlar ikiden çok olursa, onlara mirasın üçte ikisi şayet bir tek kız ise, o zaman yarısı onundur. Ana babaya gelince; ölenin çocuğu varsa her birine altıda bir; çocuğu yok da mirasçısı ana ve babası ise üçte biri anasınındır. Kardeşleri de varsa, altıda biri anasınındır. (Bütün bu hükümler) ölünün vasiyetinin yerine getirilmesinden ve borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınızın ve oğullarınızın hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Bunlar, Allah tarafından (belirlenmiş) birer farzdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmetle yapandır.
11
وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ
Eğer çocukları yoksa, hanımlarınızın bıraktığı(mirası)nın yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa miraslarının dörtte biri size aittir. Bu da yaptıkları vasiyetlerinin yerine getirilmesinden ve borçları ödendikten sonradır. Sizin miras olarak bıraktıklarınız, çocuğunuz yoksa dörtte biri hanımlarınızındır. Çocuklarınız varsa sekizde biri onlarındır. Bunlar da yaptığınız vasiyetinizin yerine getirilmesi ve borcunuzun ödenmesinden sonradır. Eğer miras bırakan bir erkek veya bir kadının; ana babası da çoluk çocuğu da yok da, bir erkek veya bir kız kardeşi varsa her birine altıda bir (hisse düşer). Eğer kardeşleri daha fazla ise; ölenin vasiyetinden ve borçlarının ödenmesinden sonra üçte bir hisseye ortaktırlar. Miras alanlar zarara uğratılmamalıdır. Allah tarafından bir uyarı/emirdir. Allah, hakkıyla bilendir. Müsamaha gösterendir.
12
تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Bunlar Allah’ın kanunlarıdır. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, (Allah, o kimseyi) içinde ebedi kalacağı alt kısmından ırmakların aktığı cennetlere girdirir. Bu da en büyük kurtuluştur.
13
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
Kim de Allah’a ve Elçisi'ne isyan eder ve onun kanunlarını çiğnerse, onu içinde ebedi kalacağı ateşe atar. Orada alçaltıcı bir azap vardır.
14
وَالّٰت۪ي يَأْت۪ينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَٓائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِنْكُمْۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَاَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰيهُنَّ الْمَوْتُ اَوْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَب۪يلاً
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı dört erkek şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, ölüm onları alıp götürünceye yahut Allah, onlar için bir yol gösterinceye kadar evlerde hapsedin.
15
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَـوَّاباً رَح۪يماً
İçinizden fuhuş yapan erkekleri cezalandırın tevbe edip kendilerini düzeltirlerse, onları bırakın. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir, merhamet edendir.
16
اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Allah’ın kabul ettiği tevbe yalnızca; cahillikle/bilmeyerek günah işleyenin hemen ardından yaptığı tevbedir. Allah, her şeyi bilen ve hikmetle yapandır.
17
وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً
Ölüm gelip çatana kadar günah işleyip de tam o zaman: -Ben şimdi tevbe ediyorum, diyenlerin tevbesi, tevbe değildir. Kafir olarak ölenlerin tevbesi de yoktur. Onlara acıklı bir azap hazırladık.
18
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهاًۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْراً كَث۪يراً
-Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık bir fuhuş işlemedikçe (mehir olarak) verdiklerinizin bir kısmını elde etmek için onları sıkıştırmayın. Onlarla güzel güzel geçinin; onlardan hoşlanmasanız bile, umulur ki sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah bir çok hayır takdir eder.
19
وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍۙ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰيهُنَّ قِنْطَاراً فَلَا تَأْخُذُوا مِنْهُ شَيْـٔاًۜ اَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً
Bir eşinizi (boşayıp) yerine başka bir eş almak isterseniz ve öncekine mehir olarak bir yük altın vermiş olsanız bile hiç bir şeyi geri almayın; o iftira ve apaçık günah olduğu halde onu geri mi alacaksınız?
20
وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ اَفْضٰى بَعْضُكُمْ اِلٰى بَعْضٍ وَاَخَذْنَ مِنْكُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً
Nasıl alabilirsiniz ki, birbirinizle kaynaşmış ve eşleriniz sizden kesin bir teminat almışlardı.
21
وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتاًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلاً۟
Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar affedilmiştir. Bu, bir fuhuş ve iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.
22
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّٰت۪ٓي اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَٓائِكُمْ وَرَبَٓائِبُكُمُ الّٰت۪ي ف۪ي حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَٓائِكُمُ الّٰت۪ي دَخَلْتُمْ بِهِنَّۘ فَاِنْ لَمْ تَكُونُوا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْۘ وَحَلَٓائِلُ اَبْنَٓائِكُمُ الَّذ۪ينَ مِنْ اَصْلَابِكُمْۙ وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۙ
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde büyüttüğünüz üvey kızlarınız, -eğer analarıyla zifafa girmemiş iseniz bir sakınca yoktur- kendi öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birden almanız size haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar geçmiştir. (Bu sebeple üzerinize bir günah yoktur). Allah, şüphesiz çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
23
وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۚ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۘ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَٓاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَۜ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِه۪ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَر۪يضَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا تَرَاضَيْتُمْ بِه۪ مِنْ بَعْدِ الْفَر۪يضَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً
Cariyeler dışında evli kadınlarla da evlenmeniz haramdır. Bu, Allah’ın size yazısıdır / yasağıdır. Bunların dışında kalan kadınlardan iffetli olup gayri meşru olan sefihliğe sapmadan, mallarınız karşılığında istemeniz size helaldir. Kendilerinden faydalandığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz. Mehrin tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz şeylerde size bir günah yoktur. Şüphesiz Allah bilendir, hükmedendir.
24
وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ مِنْكُمْ طَوْلاً اَنْ يَنْكِـحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
İçinizden özgür mümin hanımlarla evlenmeye gücü yetmeyenler, sizin genç ve mümin olan cariyeleriniz ile evlensin. Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Siz, birbirinizdensiniz. Öyle ise, onları velilerinin izni ile nikahlayın ve fuhuş işlemeyen, gizli dost tutmamış olan iffetli hanımlara mehirlerini güzel bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısını uygulayın. Bu, sizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayan, merhamet edendir.
25
يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Allah, size açıklamak ve size sizden öncekilerin hükümlerini iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah bilendir, hükmedendir.
26
وَاللّٰهُ يُر۪يدُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُر۪يدُ الَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ اَنْ تَم۪يلُوا مَيْلاً عَظ۪يماً
Allah, tevbe etmenizi ister; şehvetlerine tabi olanlar ise büyük bir sapıklığa meyletmenizi isterler.
27
يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفاً
Allah, sizden yükü hafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
28
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً
-Ey iman edenler! Mallarınızı, aranızda karşılıklı anlaşma, bir ticaret olmadan ve batıl yollarla yemeyin, kendinizi mahvetmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.
29
وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ عُدْوَاناً وَظُلْماً فَسَوْفَ نُصْل۪يهِ نَاراًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
Kim, zulme saparak bunu yaparsa biz onu ateşe atarız. Bu da Allah için çok kolaydır.
30
اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً
Size yasaklananların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi onurlu ve üstün bir makama girdiririz.
31
وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللّٰهُ بِه۪ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَۜ وَسْـَٔلُوا اللّٰهَ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً
Allah’ın, sayesinde bir kısmınızı bir kısmınıza üstün kıldığı şeyi temenni etmeyin. Erkekler için kazandıklarından bir nasip olduğu gibi, kadınlar için de kazandıklarından bir nasip vardır. Allah’ın kendi fazlından (bağışından) isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir.
32
وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ عَقَدَتْ اَيْمَانُكُمْ فَاٰتُوهُمْ نَص۪يبَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً۟
Ana babanın ve yakın akrabanın geride bıraktıklarından her biri için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizle söz verdiğiniz kimselere de kendi paylarını verin. Elbette Allah, her şeye şahittir.
33
اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِياًّ كَب۪يراً
Allah’ın bir kısmını bir kısmına üstün kılması ve erkeklerin mallarından geçimi sağlamaları dolayısıyla, erkekler kadınlar üzerine yöneticidirler. İyi kadınlar, gönülden (Allah’a) boyun eğen, Allah’ın koruduğu gizlilikleri koruyanlardır. Kötü davranışlarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin. Daha sonra yataklarında yalnız bırakın ve (sonunda) onları dövün. Eğer size itaat ederlerse onların aleyhine yol aramayın. Elbette Allah yücedir, büyüktür.
34
وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَماً مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَماً مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحاً يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً خَب۪يراً
Karı koca arasında bir ayrılıktan korkarsanız, o zaman, kocanın ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderiniz. Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah da onların arasında başarı sağlar. Muhakkak Allah, bilendir, haberdar olandır.
35
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاً وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراًۙ
Allah’a kulluk edin ve O’na hiç bir şeyi şirk koşmayın. Anaya babaya da iyilik edin, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, elinizin altındaki (köle, cariye, işçi, hizmetçi vb.)lere de iyilik edin. Şüphesiz Allah, büyüklük taslayıp, böbürlenen hiç bir kimseyi sevmez.
36
اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناًۚ
Cimrilik yapan, insanlara da cimriliği emreden, Allah’ın fazlından kendilerine verdiğini gizleyenler (Allah’ın sevmediği kimselerdir.) İşte o nankörler için aşağılatıcı bir azap hazırladık.
37
وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪يناً فَسَٓاءَ قَر۪يناً
Mallarını insanlara gösteriş için harcayanlara, Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlara (gelince) şeytan, o kimseye arkadaş olur. Ne kötü arkadaştır o!
38
وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّٰهُۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِهِمْ عَل۪يماً
Allah’a ve ahiret gününe iman edip, Allah’ın kendilerine verdiği rızıktan bağışta bulunsalardı onlara ne olurdu? Allah onları bilendir.
39
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْراً عَظ۪يماً
Allah, zerre kadar haksızlık yapmaz. Bir iyilik olursa onu kat kat artırır. Ve kendi yanından büyük bir mükafat verir.
40
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يداًۜ
Her toplumdan bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit kıldığımız zaman nasıl olacak?
41
يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوّٰى بِهِمُ الْاَرْضُۜ وَلَا يَكْتُمُونَ اللّٰهَ حَد۪يثاً۟
O gün, küfre sapıp da Peygambere isyan edenler, yerle bir olmayı severek isteyecekler ve Allah’tan hiç bir sözü gizleyemeyecekler.
42
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْرَبُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْتُمْ سُكَارٰى حَتّٰى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلَا جُنُباً اِلَّا عَابِر۪ي سَب۪يلٍ حَتّٰى تَغْتَسِلُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ غَفُوراً
-Ey iman edenler, sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya tuvaletten gelmişseniz yahut kadınlarınızla münasebette bulunmuş da su bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize hafifçe sürün. Şüphesiz Allah affeden ve bağışlayandır.
43
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُر۪يدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّب۪يلَۜ
Kitaptan bir nasip verilen kimseleri görmüyor musun? Sapıklığı satın alıyorlar. Ve sizin yoldan sapmanızı arzu ediyorlar.
44
وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِاَعْدَٓائِكُمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَلِياًّۗ وَكَفٰى بِاللّٰهِ نَص۪يراً
Allah, sizin düşmanlarınızı iyi bilir. Ve Allah, veli olarak yeter, Allah yardımcı olarak yeter.
45
مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَياًّ بِاَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْناً فِي الدّ۪ينِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَقْوَمَۙ وَلٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاً
Yahudilerden, kelimelerin anlamlarını saptıranlar ve dillerini eğip bükerek ve dine de bir nefret duyarak: “işittik isyan ettik.”, “İşit duymaz olası” ve “bizi güt” diyenler eğer, “işittik ve itaat ettik, sen de işit ve bize de bak” deselerdi elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat, Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Onların çok azından başkası iman etmezler.
46
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اٰمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقاً لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَطْمِسَ وُجُوهاً فَنَرُدَّهَا عَلٰٓى اَدْبَارِهَٓا اَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّٓا اَصْحَابَ السَّبْتِۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً
Ey kitap verilenler! Bazı yüzleri silip, arkalarına çevirmeden ya da onları da cumartesi yasağını ihlal edenleri lanetlediğimiz gibi, sizi de lanetlemeden önce yanınızdaki (kitabı) tasdik ederek indirdiğimize iman edin. Allah’ın emri yapılagelmiştir.
47
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْماً عَظ۪يماً
Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındakilerden dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa büyük bir günahla iftira etmiş olur.
48
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُزَكُّونَ اَنْفُسَهُمْۜ بَلِ اللّٰهُ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلاً
Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Oysa Allah, dilediğini arındırır ve onlar, en küçük haksızlığa uğratılmazlar.
49
اُنْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَكَفٰى بِه۪ٓ اِثْماً مُب۪يناً۟
Allah’a karşı nasıl yalan uydurduklarına bak, bu, apaçık bir günah olarak yeter.
50
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلاً
Kitaptan bir nasip verilenleri görmüyor musun? Cibt ve tağuta inanıyorlar da kafirler için şöyle diyorlar: “Onlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır.”
51
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يراًۜ
İşte bunlar, Allah’ın lanetledikleridir. Allah, kime lanet ederse ona bir yardımcı bulamazsın.
52
اَمْ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَاِذاً لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَق۪يراًۙ
Yoksa onların, hükümranlıkta bir payları mı var? Eğer, öyle olsaydı insanlara, çok az bir şey bile vermezlerdi.
53
اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكاً عَظ۪يماً
Yoksa onlar, Allah’ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Biz, İbrahim’in ailesine kitabı ve hikmeti vermişizdir. Onlara büyük bir mülk (saltanat) verdik.
54
فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ بِه۪ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُۜ وَكَفٰى بِجَهَنَّمَ سَع۪يراً
Onlardan buna inanan da vardır, sırt çeviren de. Çılgın ateş olarak cehennem yeter.
55
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا سَوْفَ نُصْل۪يهِمْ نَاراًۜ كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُوداً غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَز۪يزاً حَك۪يماً
Ayetlerimizi tanımayanları ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah, güçlü ve hakimdir.
56
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌۘ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاًّ ظَل۪يلاً
İman edip salih amel işleyenleri, altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere girdireceğiz. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları (sıcaktan da soğuktan da koruyan) tam bir gölgeliğe alacağız.
57
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ اِلٰٓى اَهْلِهَاۙ وَاِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ اَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِۜ اِنَّ اللّٰهَ نِعِمَّا يَعِظُـكُمْ بِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ سَم۪يعاً بَص۪يراً
Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.
58
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً۟
Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer, bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz. Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah’a ve Elçisi'ne döndürün. En hayırlısı ve tevilin en güzeli budur.
59
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَع۪يداً
Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde mahkemeleşmek istiyorlar. Oysa, onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan, onları uzak bir sapıklığa düşürmek istiyor.
60
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ
Onlara: -Allah’ın indirdiğine ve Peygamber’e gelin! denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.
61
فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّٓا اِحْسَاناً وَتَوْف۪يقاً
Öyleyse, nasıl olur da, kendi elleriyle işlediklerine karşılık bir musibete uğrayınca sana gelip Allah’a yemin ederek “Biz, iyilikten ve uyum sağlamaktan başka bir şey istemedik.” diyorlar?
62
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَعْلَمُ اللّٰهُ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَوْلاً بَل۪يغاً
İşte bunlar, Allah’ın kalplerinde ne olduğunu bildiği kimselerdir. Öyleyse, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara içlerinde olanla ilgili açık ve etkileyici söz söyle.
63
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَـوَّاباً رَح۪يماً
Biz, her peygamberi ancak, Allah’ın izni ile kendilerine itaat olunması için gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhametli olarak bulurlardı.
64
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tanıyıp, senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.
65
وَلَوْ اَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ اَنِ اقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْ اَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ اِلَّا قَل۪يلٌ مِنْهُمْۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِه۪ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَشَدَّ تَثْب۪يتاًۙ
Eğer gerçekten biz, onlara, “nefislerinizin hakkından gelin veya yurtlarınızdan çıkın.” diye yazmış olsaydık, onlardan çok azı hariç bunu yapmazlardı. Onlar kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu onlar için daha hayırlı ve daha sağlam olurdu.
66
وَاِذاً لَاٰتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّٓا اَجْراً عَظ۪يـماًۙ
Biz de o zaman yanımızdan büyük bir mükafat verirdik.
67
وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماً
Ve onları elbette dosdoğru yola iletirdik.
68
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقاًۜ
Kimler Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, Onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sadıklar, şehitler ve doğruları yapan kimselerle beraberdirler. Ne güzel arkadaştır onlar!
69
ذٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ عَل۪يماً۟
Bu bağış Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter.
70
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا خُذُوا حِذْرَكُمْ فَانْفِرُوا ثُبَاتٍ اَوِ انْفِرُوا جَم۪يعاً
-Ey iman edenler! Tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük ya da topluca çıkın.
71
وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يداً
Elbette içinizde ağır davrananlar vardır. Şayet size bir musibet isabet edecek olursa: - Doğrusu Allah bana nimet vermiş de onların yanında olmadım, der.
72
وَلَئِنْ اَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللّٰهِ لَيَقُولَنَّ كَاَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ مَعَهُمْ فَاَفُوزَ فَوْزاً عَظ۪يماً
Eğer size Allah’tan bir zafer gelirse, o zaman da, sanki onunla sizin aranızda hiç bir yakınlık yokmuş gibi şöyle der. - Keşke, onlarla birlikte olsaydım da bu büyük mutluluğa erişseydim.
73
فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً
Ahiret karşılığında dünya hayatını satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim, Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir mükafat vereceğiz.
74
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَاۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِياًّۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَص۪يراًۜ
Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz bizi, idarecileri zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz adamlar, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?!
75
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفاً۟
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Küfredenler de Tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın velileri ile savaşın. Şeytanın hilesi zayıftır.
76
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلاً
Kendilerine “elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin." denilenleri görmedin mi? Oysa savaş onlara farz kılındığında, onlardan bir grup, Allah’tan korkar gibi insanlardan korkarak (hatta daha da fazla bir korku ile) “Rabbimiz niye savaşı bize farz kıldın. Bizi yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. De ki: -Dünyanın faydası çok azdır. Ahiret ise Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır, en ufak haksızlığa uğratılmayacaksınız.
77
اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِكَۜ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ فَمَالِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَد۪يثاً
Her nerede olsanız ölüm size yetişir, isterseniz sapasağlam şatolarda olun. Onlara bir iyilik dokunsa: - Bu, Allah’tandır, derler. Onlara bir kötülük dokunsa - Bu, sendendir, derler. De ki: - Hepsi Allah’tandır. Bu topluluğa ne oluyor ki neredeyse hiç söz anlamıyorlar?
78
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاًۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً
Sana iyilik olarak ne gelirse Allah’tandır. Kötülük olarak gelenler de kendindendir. Biz, seni insanlara elçi olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.
79
مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ
Kim, Peygamber’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse biz seni onlara bekçi olarak göndermedik.
80
وَيَقُولُونَ طَاعَةٌۘ فَاِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذ۪ي تَقُولُۜ وَاللّٰهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَۚ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
(Sana) “itaat ettik” derler. Yanından ayrılınca da onlardan bir bölümü söylediklerinin tersini yaparak gecelerler. Allah, onların nasıl gecelediğini kaydediyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah’a dayan. Vekil olarak Allah yeter.
81
اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَۜ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللّٰهِ لَوَجَدُوا ف۪يهِ اخْتِلَافاً كَث۪يراً
Onlar Kur’an’ı hiç düşünmüyorlar mı? Eğer O, Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı, onun içinde pek çok çelişki bulurlardı.
82
وَاِذَا جَٓاءَهُمْ اَمْرٌ مِنَ الْاَمْنِ اَوِ الْخَوْفِ اَذَاعُوا بِه۪ۜ وَلَوْ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَاِلٰٓى اُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذ۪ينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْۜ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ اِلَّا قَل۪يلاً
Onlara güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu hemen yayarlar. Oysa, onu Peygamber’e ve müminlerden olan emir sahiplerine götürselerdi onlardan hüküm tespit edebilecek olanlar onu bilirdi. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, çok azınız hariç şeytana uymuştunuz.
83
فَقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ لَا تُكَلَّفُ اِلَّا نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَاللّٰهُ اَشَدُّ بَأْساً وَاَشَدُّ تَنْك۪يلاً
Öyleyse, Allah yolunda savaş, sen yalnızca kendinden sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin şiddet ve kuvvetlerini yok eder. Allah, kuvvet yönünden de en güçlü; ceza yönünden en şiddetli olandır.
84
مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَص۪يبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُق۪يتاً
Kim, güzel bir işe aracılık ederse, onun bu işte bir nasibi olur, kim de kötü bir işe aracılık ederse, onun da bundan bir payı olur. Allah’ın her şey üzerinde hakimiyeti vardır.
85
وَاِذَا حُيّ۪يتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَٓا اَوْ رُدُّوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَس۪يباً
Size bir iyilik temennisinde bulunulduğunda siz de ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin üzerinde hesabı görendir.
86
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثاً۟
Allah’tan başka ilah yoktur. Kendisinde hiç bir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri elbette bir araya getirecektir. Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır?
87
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً
Size ne oluyor ki münafıklar konusunda Allah onları işledikleri yüzünden ters yüz etmişken iki grup oluyorsunuz? Allah’ın dalalette bıraktığını siz mi doğru yola çıkarmak istiyorsunuz? Allah kimi dalalette bırakırsa, artık sen onun için asla bir yol bulamazsın.
88
وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۙ
Onlar, kafir oldukları gibi sizin de küfretmenizi ve kendileri ile eşit olmanızı istiyorlar. Bu sebeple, onlar, Allah yolunda hicret etmedikçe onları veli edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları tutun ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan bir veli yardımcı edinmeyin.
89
اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلاً
Ancak, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlara, sizinle veya kendi toplumları ile savaşmak istemeyip içleri daralıp sıkılıp size gelenlere dokunmayın. Eğer Allah, dileseydi onları sizin üzerinize musallat ederdi. Onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz ve barışı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhine bir yol bırakmamıştır.
90
سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً۟
Başkalarını da sizden ve kendi topluluklarından güvende olmayı arzu eder gibi bir halde bulabilirsin ama fitneye her çağrılışlarında ona balıklama dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barışı size bırakmazlar ve ellerini de çekmezlerse, onları bulduğunuz yerde tutup öldürün. İşte size onların aleyhine açık bir yetki veriyoruz.
91
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِناً اِلَّا خَطَـٔاًۚ وَمَنْ قَتَلَ مُـؤْمِناً خَطَــٔاً فَـتَـحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَصَّدَّقُواۜ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۜ وَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ وَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۘ تَوْبَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Bir müminin bir mümini, hata dışında öldürmesi olmaz. Eğer bir kimse bir mümini yanlışlıkla öldürürse, onun cezası mümin bir köle azat etmek ve öldürülenin ailesine teslim edilen bir diyettir. (Öldürülenin ailesi bağışlarsa o hariç.) Eğer ölen, mümin olduğu halde size düşman bir toplumdan ise, bu takdirde ceza bir mümin köle azat etmektir. Eğer sizinle aranızda anlaşma bulunan bir toplumdan ise, öldürülenin ailesine teslim olunan bir diyet ve mümin bir köle azad etmektir. Fakat kim bunu bulamazsa, Allah tarafından tevbesinin kabul edilmesi için iki ay peş peşe oruç tutmaktır. Allah her şeyi bilendir, hükmedendir.
92
وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِداً ف۪يهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظ۪يماً
Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde daimi kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ضَرَبْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ اَلْقٰٓى اِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِناًۚ تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۘ فَعِنْدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَث۪يرَةٌۜ كَذٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً
- Ey iman edenler, Allah yolunda savaş için sefere çıktığınızda teenni ile (aceleye kapılmadan) hareket edin; size selam veren kimseye, dünya hayatını arzulayarak “sen mümin değilsin!” demeyin. Zira Allah katında pek çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyleydiniz de Allah, size iyilikte bulundu. Öyleyse iyice araştırıp anlayın. Allah şüphesiz yaptıklarınızdan haberdardır.
94
لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ غَيْرُ اُو۬لِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ دَرَجَةًۜ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ اَجْراً عَظ۪يـماًۙ
Müminlerden özür sahibi olmaksızın geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah, hepsine cenneti vaat etmiştir. Fakat, Allah savaşanlara, oturanların üstünde pek büyük bir mükafat vermiştir.
95
دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةًۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟
Mücahitler için Allah katından dereceler, mağfiret ve rahmet vardır. Allah, bağışlayandır, merhamet edendir.
96
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراًۙ
Melekler nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: -Ne haldeydiniz? derler. Onlar da derler ki: -Biz yeryüzünde sömürülmüş kimseler idik. Melekler: -Allah’ın arzı geniş değil miydi? Siz de oraya hicret etseydiniz ya! derler. Onların yeri cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir.
97
اِلَّا الْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَط۪يعُونَ ح۪يلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَب۪يلاً
Yalnızca, erkek, kadın ve çocuklardan hicret için yol bulamayan güçsüz bırakılanlar müstesnadır.
98
فَاُو۬لٰٓئِكَ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَفُواًّ غَفُوراً
Allah’ın onları affetmesi beklenir. Allah, affedendir, bağışlayandır.
99
وَمَنْ يُهَاجِرْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يَجِدْ فِي الْاَرْضِ مُرَاغَماً كَث۪يراً وَسَعَةًۜ وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِه۪ مُهَاجِراً اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ اَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟
Kim, Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde bir çok geniş yer bulur. Kim, evinden Allah’a ve Resulüne hicret için ayrılır sonra da kendisine ölüm yetişirse, onun mükafatı Allah’a aittir, Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
100
وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ اِنَّ الْكَافِر۪ينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُواًّ مُب۪يناً
Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kafirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız namazları kısaltmanızda size bir günah yoktur. Kafirler, sizin apaçık düşmanınızdır.
101
وَاِذَا كُنْتَ ف۪يهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُٓوا اَسْلِحَتَهُمْ۠ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَٓائِكُمْۖ وَلْتَأْتِ طَٓائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْۚ وَدَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَم۪يلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَنْ تَضَعُٓوا اَسْلِحَتَكُمْۚ وَخُذُوا حِذْرَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً
(Savaşta) sen onların arasında olup da onlara namaz kıldıracağın zaman, bir grup seninle namazda (diğer grup da düşman karşısında) dursun. Hepsi de silahlarını yanlarına alsınlar. Seninle namaz kılanlar secde ettikten sonra sizin arkanıza geçsinler ve namaz kılmamış diğer grup gelsin ve seninle namaz kılsınlar. Ve onlar da tedbirli olup silahlarını yanlarına alsınlar. Kafirler silah ve eşyalarınızı unutup bırakmanızı, gafil bulunmanızı ve size ansızın baskın yapmayı arzu ederler. Eğer yağmur dolayısıyla size bir eziyet/zorluk olursa veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir günah yoktur. Yine de tedbirli olun. Allah, kafirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
102
فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِكُمْۚ فَاِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۚ اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَاباً مَوْقُوتاً
Namazı tamamladıktan sonra, ayakta, otururken ve yatarken de Allah’ı zikredin. Emniyete ve sükuna kavuştuğunuz zaman namazı dosdoğru kılın. Kuşkusuz namaz, belirli vakitlerde müminler üzerine bir farzdır.
103
وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟
(Düşmanınız olan) topluluğu aramada / takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Siz (yaralanıp) acı duyuyorsanız onlar da sizin hissettiğiniz gibi acı duyuyor. Siz, Allah’tan onların ummadıklarını umuyorsunuz. Allah, bilendir, hakimdir.
104
اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يماًۙ
Şüphesiz biz, sana kitabı insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hüküm veresin diye hak olarak indirdik, hainlerin savunucusu olma.
105
وَاسْتَغْفِرِ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ
Allah’tan mağfiret dile, şüphesiz Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.
106
وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذ۪ينَ يَخْتَانُونَ اَنْفُسَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّاناً اَث۪يماًۚ
Nefislerine hainlik edenlerden yana mücadele etme, çünkü Allah, hainliği adet edinen günahkarı sevmez.
107
يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يـطاً
İnsanlardan gizlerler de Allah’tan gizlemezler/utanmazlar oysa, Allah’ın razı olmadığı sözü gece planlarken Allah onlarla beraberdi. Allah, bütün yaptıklarını kuşatmıştır.
108
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللّٰهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَك۪يلاً
İşte siz, dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Kıyamet gününde kim onları müdafaa eder; kim onlara vekil olur?
109
وَمَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً اَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّٰهَ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُوراً رَح۪يماً
Kim bir kötülük işler veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve merhametli olarak bulur.
110
وَمَنْ يَكْسِبْ اِثْماً فَاِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلٰى نَفْسِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Kim bir günah işlerse, onu ancak kendi aleyhine işler. Allah ise bilen ve hükmedendir.
111
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـٔاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَـاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟
Kim de bir hata veya günah işler sonra da onu bir suçsuza atarsa, o, iftira ve büyük bir günahı yüklenmiş olur.
112
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ اَنْ يُضِلُّوكَۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِنْ شَيْءٍۜ وَاَنْزَلَ اللّٰهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُۜ وَكَانَ فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ عَظ۪يماً
Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışmıştı. Onlar, kendilerinden başkasını saptıramazlar ve sana hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah sana kitabı ve hikmeti indirmiş, önceden bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın senin üzerindeki lütuf ve ihsanı çok büyüktür.
113
لَا خَيْرَ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنْ نَجْوٰيهُمْ اِلَّا مَنْ اَمَرَ بِصَدَقَةٍ اَوْ مَعْرُوفٍ اَوْ اِصْلَاحٍ بَيْنَ النَّاسِۜ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً
Onların gizli gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Sadece sadakayı veya iyiliği ya da insanlar arasını düzeltmeyi emredenlerin ki hariçtir. Kim bunu Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaparsa ona büyük bir mükafat vereceğiz.
114
وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟
Kim, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygamberden ayrılır ve müminlerin yolundan başkasına uyarsa; onu döndüğü sapıklıkta bırakır ve cehenneme atarız. Ne kötü bir yerdir!
115
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً
Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa o derin bir dalalete düşmüştür.
116
اِنْ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِلَّٓا اِنَاثاًۚ وَاِنْ يَدْعُونَ اِلَّا شَيْطَاناً مَر۪يداًۙ
Allah’ı bırakıp yalnızca putlara dua ediyorlar. Oysa azgın şeytandan başkasına dua etmiyorlar.
117
لَعَنَهُ اللّٰهُۢ وَقَالَ لَاَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَص۪يباً مَفْرُوضاًۙ
O şeytan ki Allah onu lanetledi. O da şöyle dedi: -Elbette kullarından belirli bir nasip edineceğim.
118
وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِۜ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِياًّ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَاناً مُب۪يناًۜ
Ve onları saptıracağım onları boş kuruntularla aldatacağım, onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı veli edinirse, apaçık bir hüsrana uğramıştır.
119
يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً
Şeytan onlara vaat eder, onları boş kuruntu ve uzun emellerle oyalar şeytanın onlara vaat ettiği sadece aldatmadır/seraptır.
120
اُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ وَلَا يَجِدُونَ عَنْهَا مَح۪يصاً
İşte onların barınacakları yer cehennemdir ve ondan kurtulmak için hiç bir yol bulamayacaklardır.
121
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ ق۪يلاً
İman edip doğru hareket edenlere gelince onları altından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere girdireceğiz. Bu, gerçekten Allah’ın vaadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?
122
لَيْسَ بِاَمَانِيِّكُمْ وَلَٓا اَمَانِيِّ اَهْلِ الْكِتَابِۜ مَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً يُجْزَ بِه۪ۙ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً
(Ey müşrikler!) Sizin boş ümit ve kuruntularınız da, ehli kitabın kuruntu ve hayalleri de hiç bir şey değildir. Kim bir kötülük işlerse onun cezasını görür. O, kendisi için Allah’tan başka bir veli ve yardımcı bulamaz.
123
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَق۪يراً
Mümin olarak kim bir doğru iş yaparsa erkek olsun, kadın olsun işte bunlar cennete girecekler ve zerre kadar haksızlık görmeyeceklerdir.
124
وَمَنْ اَحْسَنُ د۪يناً مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلاً
İyilik eden bir kimse olup, kendisini tam bir yönelişle Allah’a teslim eden ve İbrahim’in hanif olan yoluna uyan kimseden daha güzel din sahibi kimdir? ki Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.
125
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُح۪يطاً۟
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatmıştır.
126
وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَٓاءِۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ ف۪يهِنَّۙ وَمَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ ف۪ي يَتَامَى النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الْوِلْدَانِۙ وَاَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامٰى بِالْقِسْطِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِه۪ عَل۪يماً
Senden, kadınlar hakkında fetva istiyorlar de ki: “Size, onlar hakkında Allah fetva veriyor: -Kendilerine farz kılınan mirası vermediğiniz ve onları nikahlamaya rağbet ettiğiniz yetim kızlar hakkında, mağdur çocuklar hakkında ve yetimlere adaletli davranmanız hususunda, size okunan kitapta (fetvalar vardır.) İyilik olarak yapacağınız şeyi Allah hakkıyla bilir.
127
وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزاً اَوْ اِعْرَاضاً فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحاًۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً
Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden veya yüz çevirmesinden korkuyorsa, bir anlaşma ile aralarını düzeltmelerinde bir günah yoktur. Anlaşma daha iyidir. Nefisler kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyilik eder ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.
128
وَلَنْ تَسْتَط۪يعُٓوا اَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَٓاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَم۪يلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِۜ وَاِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماً
Kadınlarınız arasında sevgide eşitlik yapmaya hırs gösterseniz bile, asla buna gücünüz yetmez. O halde büsbütün birine meyledip diğerlerini askıda kalmış gibi bırakmayın eğer nefsinizi düzeltip ve haksızlıktan sakınırsanız gerçekten Allah, affedici ve merhametlidir.
129
وَاِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللّٰهُ كُلاًّ مِنْ سَعَتِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ وَاسِعاً حَك۪يماً
Eğer karı koca boşanarak birbirinden ayrılırlarsa Allah, her birini kendi kudreti ile ihtiyaçtan kurtarır Allah’ın ihsanı geniştir, hakimdir.
130
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَاِيَّاكُمْ اَنِ اتَّقُوا اللّٰهَۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَنِياًّ حَم۪يداً
Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de size de Allah’tan sakınmanızı tavsiye ettik. Eğer küfrederseniz bilin ki göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Allah hiç bir şeye muhtaç değildir. Hamde layık olandır.
131
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Vekil olarak da Allah yeter.
132
اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ اَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِاٰخَر۪ينَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى ذٰلِكَ قَد۪يراً
-Ey insanlar, eğer dilerse sizi yok eder başkalarını getirir. Allah’ın buna elbette gücü yeter.
133
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللّٰهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً بَص۪يراً۟
Kim dünya mükafatını isterse bilsin ki dünyanın da, ahiretin de mükafatı Allah katındadır. Allah, işiten ve görendir.
134
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِياًّ اَوْ فَق۪يراً فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْـوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً
-Ey iman edenler! Adalet ile hükmeden hakimler ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. Şahitliğiniz kendi aleyhinize veya çocuklarınızın ve yakınlarınızın aleyhine olsa bile, zengin olsun fakir olsun doğru şahitlik edin. Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Adaletten sapmamak için heveslerinize uymayın. Eğer (adalet ile hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten çekinir) dilinizi eğip bükerseniz ve yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
135
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً
-Ey iman edenler, Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü tanımaz/inkar ederse, muhakkak derin bir sapıklığa düşmüştür.
136
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْراً لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَب۪يلاًۜ
İman edip ardından kafir olanlar sonra tekrar iman edip, daha sonra da kafir olup, küfürlerini artıranları Allah bağışlamayacaktır ve onlara bir yol da göstermeyecektir.
137
بَشِّرِ الْمُنَافِق۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ
Münafıklara, kendileri için acıklı bir azap olduğunu müjdele.
138
اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعاًۜ
Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dost/veli edinirler. Onların yanında itibar mı arıyorlar? İtibar/güç bütünüyle Allah’a aittir.
139
وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۘ اِنَّكُمْ اِذاً مِثْلُهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ جَامِـعُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْكَافِر۪ينَ ف۪ي جَهَنَّمَ جَم۪يعاًۙ
Allah, kitapta şunu da indirmiştir: Allah’ın ayetlerinin inkar / küfredildiği ve ayetlerle eğlenildiğini işittiğiniz zaman bir başka konuya geçene kadar onlarla oturmayın. Eğer oturursanız siz de onlar gibi olursunuz. Allah, bütün münafıkları ve kafirleri cehennemde toplayacaktır.
140
اَلَّذ۪ينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللّٰهِ قَالُٓوا اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۘ وَاِنْ كَانَ لِلْكَافِر۪ينَ نَص۪يبٌۙ قَالُٓوا اَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُمْ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ فَاللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلَنْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لِلْكَافِر۪ينَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ سَب۪يلاً۟
Sizi gözetleyen (münafık / kafir) kimseler, eğer size Allah’tan bir zafer gelirse: -Sizinle beraber değil miydik? derler. Eğer kafirlere bir hisse düşerse: -Biz, size yardım ederek üstünlüğünüzü sağlamadık mı? Size gelecek felakete engel olmadık mı? derler. Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir. Allah, kafirlere müminlerin aleyhine bir yol vermeyecektir.
141
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْۚ وَاِذَا قَامُٓوا اِلَى الصَّلٰوةِ قَامُوا كُسَالٰىۙ يُرَٓاؤُ۫نَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ اِلَّا قَل۪يلاًۘ
Münafıklar, Allah’ı aldatmaya kalkışırlar, Allah ise onları aldatır. Namaza kalktıkları zaman, istemeye istemeye/ tembelce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı çok az düşünürler.
142
مُذَبْذَب۪ينَ بَيْنَ ذٰلِكَۗ لَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَلَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً
(İman ile küfür) arasında tereddüttedirler ne müminlere ne de kafirlere (bağlıdırlar.) Allah, kimi sapıklıkta bırakırsa artık ona bir yol bulamazsın.
143
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَجْعَلُوا لِلّٰهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً
-Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kafirleri veli edinmeyin. Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil vermek ister misiniz?
144
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ فِي الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِۚ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَص۪يراًۙ
Münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar. Asla onlara (azabını kaldırmak için) bir yardımcı bulamazsın.
145
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّٰهِ وَاَخْلَصُوا د۪ينَهُمْ لِلّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ اَجْراً عَظ۪يماً
Ancak, tevbe edenler, hallerini düzeltip, Allah’a bağlananlar ve dinlerini Allah için arındıranlar, işte onlar müminlerle beraberdir. Allah, müminlere büyük bir mükafat verecektir.
146
مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ شَاكِراً عَل۪يماً
Eğer siz, şükreder ve iman ederseniz; Allah size niye ceza versin? Allah, şükredilmeye layık olan ve (her şeyi) bilendir.
147
لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً عَل۪يماً
Allah zulme uğrayan kimseden başkasının, kötü sözü açıklamasını sevmez. Allah işitendir, bilendir.
148
اِنْ تُبْدُوا خَيْراً اَوْ تُخْفُوهُ اَوْ تَعْفُوا عَنْ سُٓوءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ قَد۪يراً
Bir iyiliği açıklasanız veya gizleseniz ya da bir kötülükten vazgeçseniz, şüphesiz Allah affedicidir, güçlüdür.
149
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍۙ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلاًۙ
Allah’ı ve resullerini tanımayan, Allah ile Resullerinin arasını ayırmak isteyen ”Bir kısmına inanır; bir kısmını inkar ederiz” diyerek (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler...
150
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقاًّۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً
İşte onlar, gerçekten kafirdirler. Bu kafirler için rezil edici bir azap hazırladık.
151
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ اُو۬لٰٓئِكَ سَوْفَ يُؤْت۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟
Allah’a ve Resullerine iman edip, Resullerinden hiç birinin arasında ayırım yapmayanlara ise, onlara mükafatları verilecektir. Allah, bağışlayan , merhamet edendir.
152
يَسْـَٔلُكَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَنْ تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَقَدْ سَاَلُوا مُوسٰٓى اَكْبَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَقَالُٓوا اَرِنَا اللّٰهَ جَهْرَةً فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْۚ ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَنْ ذٰلِكَۚ وَاٰتَيْنَا مُوسٰى سُلْطَاناً مُب۪يناً
Kitap ehli senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar, Musa’dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi: -Bize Allah’ı apaçık göster, demişlerdi. Zulümleri yüzünden onları yıldırım çarpmıştı. kendilerine belgeler geldikten sonra da buzağıyı ilah edinmişlerdi. Ardından onları bağışladık ve Musa'ya apaçık iktidar verdik.
153
وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِم۪يثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّداً وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً
Söz vermeleri sebebiyle dağı onların tepesine kaldırdık. Onlara: - Kapıdan secde ederek girin dedik. Onlara, Cumartesi günü yasağını çiğnemeyin! diyerek onlardan kesin bir söz aldık.
154
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاًۖ
Verdikleri sözü bozmaları, Allah’ın ayetlerini tanımamaları ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve -Kalplerimiz perdelidir, demeleri sebebiyle evet, Allah kafirlikleri sebebiyle kalplerini mühürlediği için çok azı dışında onlar iman etmezler.
155
وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَاناً عَظ۪يماًۙ
Bu, küfürleri ve Meryem’e büyük bir iftirada bulunmaları sebebiyledir.
156
وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَس۪يحَ ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُۜ مَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍ اِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَق۪يناًۙ
-Allah’ın Resulü Meryem oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük, demeleri sebebiyledir. Oysa Onu öldürmediler, asmadılar da. fakat onlara öyle gösterildi. ihtilaf ettikleri konuda şüphe içindedirler. Onların zanna uymaktan başka bir bilgileri de yoktur. Kesinlikle Onu öldürmediler.
157
بَلْ رَفَعَهُ اللّٰهُ اِلَيْهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً
Aksine Allah, Onu kendi katına yükseltti. Allah, azizdir, hakimdir.
158
وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداًۚ
Kitap ehlinden, ölmeden önce ona kesin olarak inanan olursa, O, kıyamet günü onlara şahitlik eder .
159
فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ اُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ كَث۪يراًۙ
Yahudilerin zulümleri sebebiyle, kendilerine helal kılınmış olan temiz şeyleri onlara haram ettik ve çoklarını Allah’ın yolundan saptırmaları,
160
وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ مِنْهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً
Kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faiz almaları ve insanların mallarını batıl yolla yemeleri dolayısıyla, kafir olanlar için acı veren bir azap hazırladık.
161
لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْراً عَظ۪يماً۟
Fakat onlardan ilimde derinleşip sana indirilene, senden önce indirilenlere iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekat veren müminlere, Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olanlara işte onlara, çok büyük bir mükafat vereceğiz.
162
اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُوراًۚ
Nuh’a ve ondan sonra gelen Peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.
163
وَرُسُلاً قَدْ قَصَصْنَاهُمْ عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ وَرُسُلاً لَمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَۜ وَكَلَّمَ اللّٰهُ مُوسٰى تَكْل۪يماًۚ
Daha önce sana anlattığımız Peygamberlere ve anlatmadığımız Peygamberlere de (vahyettik). Allah Musa ile de doğrudan doğruya konuşmuştu.
164
رُسُلاً مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً
(Bunlar) Peygamberlerin ardından insanların Allah’a karşı bir delilleri olmasın diye müjdeci ve uyarıcı elçiler olarak (gelmiştir). Allah güçlüdür, hakimdir.
165
لٰكِنِ اللّٰهُ يَشْهَدُ بِمَٓا اَنْزَلَ اِلَيْكَ اَنْزَلَهُ بِعِلْمِه۪ۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَشْهَدُونَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً
Fakat Allah sana indirdiği şeyle şahitlik eder ki onu kendi ilmi ile indirmiştir. Melekler de şahitlik ederler. Şahit olarak Allah yeter.
166
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالاً بَع۪يداً
Küfredenler ve Allah’ın yolundan saptıranlar, derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.
167
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقاًۙ
Küfredenleri ve zulmedenleri Allah bağışlamamıştır. Onlara hiç bir yol göstermez.
168
اِلَّا طَر۪يقَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
İçinde ebedi kalacakları cehennem yolundan başka.. Bu da Allah’a çok kolaydır.
169
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ فَاٰمِنُوا خَيْراً لَكُمْۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
- Ey insanlar, elçi size Rabbinizden hak ile gelmiştir. Kendi iyiliğiniz için iman edin; eğer küfrederseniz, göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Allah alimdir, hakimdir.
170
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ اِنَّمَا الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّٰهِ وَكَلِمَتُهُۚ اَلْقٰيهَٓا اِلٰى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُۘ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَلَا تَقُولُوا ثَلٰثَةٌۜ اِنْتَهُوا خَيْراً لَكُمْۜ اِنَّمَا اللّٰهُ اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ سُبْحَانَهُٓ اَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌۢ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً۟
- Ey kitap ehli, dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında doğru olandan başka bir şey söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih sadece Allah’ın Peygamberi ve Meryem'e ulaştırdığı bir kelimesi ve kendinden bir rahmettir. Allah’a ve Peygamberlerine iman edin, “üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için bundan vazgeçin. Allah sadece tek bir ilahtır bir çocuğu olmaktan uzaktır. Göklerdeki ve yerdekiler Onundur. Vekil olarak Allah yeter.
171
لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَس۪يحُ اَنْ يَكُونَ عَبْداً لِلّٰهِ وَلَا الْمَلٰٓئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَۜ وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ اِلَيْهِ جَم۪يعاً
Mesih, Allah’a kul olmaktan asla çekinmemiştir. Yakın Melekler de (kulluktan çekinmezler). Kim Allah’a kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa; Allah, herkesi huzurunda toplayacak.
172
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدُهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً
İman edip doğru hareket edenlere mükafatlarını verecek ve onlara nimetini daha da artıracak, kulluktan çekinenleri ve büyüklük taslayanları da acı bir azap ile cezalandıracaktır. Kendilerine Allah’tan başka bir veli ve yardımcı da bulamayacaklardır.
173
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ نُوراً مُب۪يناً
Ey İnsanlar, size Rabbinizden açık bir belge gelmiştir. Size apaçık bir aydınlatıcı (Kur’an) indirdik
174
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَاعْتَصَمُوا بِه۪ فَسَيُدْخِلُهُمْ ف۪ي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍۙ وَيَهْد۪يهِمْ اِلَيْهِ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماًۜ
Allah, kendisine iman edip, Kur’an’a sarılanları rahmetine ve bol nimetlerine girdirecek ve onları kendisine (götüren) dosdoğru bir yola iletecektir.
175
يَسْتَفْتُونَكَۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ فِي الْكَلَالَةِۜ اِنِ امْرُؤٌا هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُٓ اُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَۚ وَهُوَ يَرِثُـهَٓا اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهَا وَلَدٌۜ فَاِنْ كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَۜ وَاِنْ كَانُٓوا اِخْوَةً رِجَالاً وَنِسَٓاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۜ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اَنْ تَضِلُّواۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Senden fetva istiyorlar. De ki: -Kelale hakkında size Allah fetva veriyor: Eğer çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşinindir. Fakat, kız kardeşinin çocuğu yoksa onun tamamına mirasçı olur. Eğer iki kız kardeşi varsa bu ikisine mirasın üçte ikisi düşer. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşler ise, erkeğe iki kadının hissesi kadar düşer. Doğru yoldan saparsanız diye size açıklıyor. Allah her şeyi bilendir.
176

Sureler

Mealler