Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey İnsanlar! Sizi tek bir nefisten, aynı nefisten (cins-insan nevi) eşini yaratan, ikisinden de erkekler ve kadınları çoğaltıp (yeryüzüne) yayan Rabbinizden korunun. Birbirinizden onun adına istediğiniz Allah dan ve akrabalık bağlarına (uymamazlıktan) sakının. Allah sizi gözetendir.
2 Yetimlere mallarını verin, pis şeylerle temiz olanları değiştirmeyin ve yetimlerin mallarını mallarınıza katıp yemeyin. Böyle yapmak büyük bir suçtur.
3 Eğer yetimler hakkında dengeyi sağlayamayacaksanız, sizin kendinize uygun olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder... adet eşler alın. Eğer aralarında adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız bir tane eşle veya sahibi olduğunuz cariyelerle yetinin. Bu uygulama, adaleti sağlamaya daha uygundur.
4 "Kadınlara mehirlerini hakları olarak, kendiliğinizden (gönül hoşluğuyla) verin. Eğer kadınlar size kendiliklerinden mehirlerinden ne kadarını bağışlarlarsa, onları rahatlıkla şüphe etmeden yiyebilirsiniz.
5 Yaşamınızı ayakta tutması için Allah'ın var ettiği mallarınızı, aklını kullanamayanlara (beyin özürlü veya ergenliğe ulaşmamış kimselere) vermeyin. Onların geçimlerini temin edin, giydirin, güzel ve uygun sözler söyleyin.
6 Yetimlerin evlenme çağlarına geldiklerini tespit için onları deneyin. Eğer kendi kendilerine yeterli olabileceklerine kanaat getirirseniz, onlara mallarını geri verin. Sakın ola ki büyüyecek de mallarını alacaklar diye tez elden yetimlerin mallarını yiyip tüketmeyin. (Mallara vesayet eden) Zengin ise mümkün olduğu kadar emanet malları az kullansın, kimde fakir ise, örfe uygun bir şekilde ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yesin. Rüştlerine erip de yetimlerin mallarını onlara iade edeceğiniz zaman, malların teslimi anında şahitler bulundurun. Allah hesap görücü olarak yeter.
7 Ana babanın ve akrabaların bıraktıkları mirastan erkekler için bir pay olduğu gibi, yine kadınlar içinde, ana baba ve akrabaların bıraktıklarında az olsun veya çok olsun bir pay vardır. Farz olunmuş bir pay.
8 Miras taksiminde yakın akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulundukları zaman, dağıtılan mirastan onları rızıklandırın ve onlara gönül alıcı sözler söyleyin.
9 Arkalarında zayıf bir zürriyet (küçük çocuklar) bırakanlar nasıl ki (mirastaki paylarını alamayacaklar diye) onlar için korkuyorlarsa, o çocuklar üzerine (mirası dağıtanda adaletsiz dağıtımdan) korksun. Allah dan sakınsın ve dağıtımda sözün en doğrusunu söylesin.
10 Yetimlerin mallarını haksızlık yaparak yiyenler bilsinler ki, mutlaka ateşi karınlarına indirmişlerdir. Aynı zamanda yakıcı ateşe de atılacaklardır.
11 Allah miras taksiminde evlatlarınızdan bir erkeğe, iki kızın payının verilmesini tavsiye ediyor. Eğer mirasçı kadınlar ikinin üzerinde (üç,dört,beş...) iseler, bırakılan mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçı kadın tek ise, yarısı onundur. Miras bırakanın bir çocuğu varsa, ana babasının bırakılan mirasdan, her birine altıda bir pay vardır. Eğer miras bırakanın çocuğu yoksa ve ana babası mirasçısı ise, annenin payı üçte birdir. Eğer bir kız kardeşi varsa, borçlarından ve vasiyetinden sonra, kalandan annenin payı altıda birdir. Babalarınız ve oğullarınızın size fayda bakımından hangisinin daha yakın olduğunu bilemezsiniz. (Bunlar sizin için) Allah'ın farz kıldıklarıdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve hükmünü ona göre verendir.
12 Eşlerinizin çocukları yoksa, bıraktığı mirasın yarısı sizindir. Eğer eşinizin çocukları varsa o zaman, vasiyeti ve borçlarından sonra kalanın dörtte biri size düşer. Aynı şekilde, sizinde çocuğunuz yoksa bıraktığınız mirasın dörtte biri karılarınıza aittir. Eğer çocuklarınız varsa, borçlarınızdan ve tavsiye ettiğiniz vasiyetten sonra kalanın sekizde biri eşlerinize düşer. Eğer kelale yoluyla bir erkeğe ve bir kadına miras olunuyorsa ve bir erkek ve bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir miras verilir. Eğer miras düşen kardeş sayısı ikiden fazla ise, ölenin vasiyeti ve borçları ödendikten sonra kalanın üçte birine ortaktırlar, aralarından hiçbirisinin zarara uğratılmadan mirasın taksim edilmesi Allah dan bir tavsiyedir. Allah her şeyi bilen ve kullarına şefkatli olandır.
13 Miras hususunda bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu içerisinde sürekli kalacağı, altlarından ırmaklar akan bahçelere koyar. İşte bu büyük kurtuluştur.
14 Kimde Allah'a ve O nun elçisine karşı çıkar ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, onu, içinde sürekli kalacağı ateşe atar ve onun için acıklı bir azap vardır.
15 Kadınlarınızdan aralarında eşcinsel (lezbiyen) ilişkisi kuranlar için, aranızdan dört şahit getirin. Şahitler onların yaptıkları hayasızlığa şahitlik ederlerse, onları evlere hapsedin. Taki, ya ölüm onlara gelinceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar.
16 Aynı şekilde aranızdaki erkeklerden eşcinsel (homoseksüel) ilişki kuranların her ikisine de eziyet edin. Eğer vazgeçer ve durumlarını düzeltirlerse, o ikisine eziyet etmekten vazgeçin. Allah vazgeçenlerin tövbesini kabul eden ve merhametli olandır.
17 Bilmeden (cehaletle) bir kötülük yapan bir kimsenin, yalnızca Allah'a tövbe etmesi gerekir. Sonra, en yakın zamanda bu kötülükleri yapmaktan vazgeçerler. İşte böyle davrananlara da Allah ceza vermekten vazgeçer. Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü en güzel verendir.
18 Kötü, çirkin davranışları yapanlara ölüm geldiğinde "Ben şu an vazgeçtim" diyenlerin ve doğuları inkar etmiş olark ölenlerin tövbeleri, tövbe değildir. İşte bunlar için acıklı bir azap hazırladık.
19 Ey İman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Yine kadınlarınız açıkça hayasız davranışlarda bulunmadığı sürece, onları mirasınızdan mahrum etmeniz de helal değildir. Kadınlarınıza örflerinize uygun şekilde güzel davranın. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, belki de Allah sizin hoşlanmadığınız şeylerde pek çok hayırlar meydana getirebilir.
20 Evleneceğiniz bir kadının yerine başka bir kadınla evlenmek istediğinizde, kadınlardan birisine ne kadar çok verirseniz (mal veya para) verin, evlenmekten vaz geçtiğiniz eşten hiçbir şey almayın. Hele hele iftira atarak veya apaçık bir suç işleyerek alırmısınız?
21 Siz birbirinizle karı koca olmuş ve kadınlarınız sizden sağlam bir taahhüt almışken, verdiklerinizi nasıl alırsınız?
22 Babalarınızla evlenmiş kadınlarla evlenmeyin, geçmişte yaptıklarınız geride kalmış olup, bundan sonra yapmanız çok çirkin, utanç verici ve kötü bir yoldur.
23 Size annelerinizle, kızlarınızla, kız kardeşlerinizle, halalarınızla, teyzelerinizle, erkek kardeşlerinizin kızlarıyla, kız kardeşlerinizin kızlarıyla, sizi emziren süt annelerinizle, süt kız kardeşlerinizle, eşlerinizin anneleriyle, evlendiğiniz kadınlarınızdan olan üvey kızlarınızla, (eğer anneleriyle karı koca olmamışsanız onlarla evlenmenizde bir günah yoktur.) öz oğullarınızın kadınlarıyla ve iki kız kardeşle aynı zamanda evlenmeniz haram edilmiştir. Geçmişte yaptıklarınız geride kalmış olup, muhakkak ki Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
24 Savaş esiri kadınlar hariç, evli kadınlarla evlenmeniz de Allah'ın kitabın da haram edilmiştir. Bu sayılan kadınların dışındakilerle gayri meşru ilişkiye girmeden, evlenmek istediklerinize mallarınızdan mehirlerini vererek uygun bir şekilde evlenmeniz helal kılındı.
25 Sizden kim, inanan hür kadınlarla evlenmeye uzun bir bekleyişten sonra güç yetiremiyorsa, sahip olduğunuz inanmış genç cariyelerle evlenmeleri uygun olabilir. Allah sizin imanlarınızı daha iyi bilir. (Evleneceğiniz kadınlar cariye olsalar da) İnananlar olarak birbirinizdensiniz. O halde sahiplerinden izin alarak, cariyelerle, fuhuş yapmayacak, dost tutmayacak ve evlilik şartlarını yerine getireceklerse, örfe uygun olarak mehirlerini vermek şartıyla evlenin. Eğer cariyeler zina suçu işlerlerse, hür evli kadınlara uyguladığınız cezanın yarısını onlara uygulayın. Bu durum (cariyelerle evlenmek) sizden zina etmekten korkanlar için (daha uygun) dur. Sabretmeniz sizin için daha uygundur. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
26 Allah size (evlilikle ilgili) açıklamalarla, sizden öncekilerin (doğru) uygulamalarına iletmek ve yaptığınız yanlışlardan dolayı azap etmekten vazgeçmek istiyor. Allah her şeyi bilen ve hüküm verendir.
27 Allah, yaptığınız hatalardan dolayı sizi bağışlamayı dilerken, arzularının isteklerine uyanlar ise, sizin büyük bir ümitle (onların saflarına) kaymanızı istiyorlar.
28 İnsan zayıf olarak yaratıldığı için, Allah (sorumluluklarınızı) hafifletmek istiyor.
29 Ey iman edenler! Aranızdaki meşru olan alışverişlerin dışında, birlerinizin mallarını birtakım hileli yollarla, nefislerinizi duygusuzlaştırarak (içinizdeki merhamet ve adalet duygularını öldürerek) üzerlerinize geçirmeyin. Halbuki Allah size karşı çok merhametlidir.
30 Artık kim düşmanlık ve zulümle bunları yaparsa, onu ateşe atacağız. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır.
31 Eğer size yasaklanmış günahların büyüklerinden kaçınırsanız, bizde sizin hatalarınızı örter (göz önünde bulundurmadan), girmeniz gereken en değerli mekanlara girmenizi sağlarız.
32 Allah'ın kendi lütfüyle bir kısmınızı diğerlerinizden üstün tuttuğu şeyleri arzu etmeyin. Erkeklerin kazandıklarından kendileri için bir pay, kadınlarında kazandıklarından kendileri için bir payları vardır. Allah dan hayırlısını (lütfünden) isteyin, çünkü Allah her şeyin en iyisini bilendir.
33 Ana babalar ve akrabaların miras olarak bıraktıklarının her birisini sahiplenecek olanları (mevali) belirledik. Antlaşma yaptıklarınız kimselerle ne şekilde anlaştıysanız, anlaştıklarınızı onlara verin. Zira Allah yaptığınız her şeye şahit olandır.
34 Erkekler, Allah'ın lütfuyla rızık olarak kimini kiminden üstün tutması sebebiyle, kadınların rızıklarının ve ihtiyaçlarının karşılanma sorumluluğu onlarda olduğu için, kadınlardan üstündürler. Salih kadınlar ve itaat eden kadınlar, Allah'ın korunmasını istediği mahremiyetlerini, hiç kimsenin olmadığı (gaybde) yer ve zamanlarda da koruyanlardır. Evlilik ortamını zedeleyecek davranışlarda bulunmasından korktuğunuz kadınlara, öğüt verin, (fayda vermiyorsa) yataklarını ayırın, (buda fayda vermiyorsa) onları dövün. Eğer (Allah'ın emirlerine uygun olarak istediklerinize) itaat ediyorlarsa, onlara eziyet etmek için bahaneler aramayın. Muhakkak ki Allah her şeyden yüce ve büyüktür.
35 (Ey insanlar) Karı ile kocanın ayrılması ihtimalinden korkuyorsanız, her iki tarafın ehlinden aralarını düzeltebilecek birer hakem gönderin. Eğer her iki taraf evliliklerini kurtaracak gayrette bulunurlarsa, Allah da onların olumlu çabasına katkıda bulunur. Elbette Allah her şeyi bilen ve haberdar olandır.
36 Allah'a kulluk edin, O na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın akrabaya, yanıbaşınızdaki komşuya, yolda kalmışa ve bakmakla mükellef olduklarınıza iyilik edin. (Şunu bilin) Muhakkak ki Allah, böbürlenip övünenleri sevmez.
37 Cimrilik edenler, insanlara da cimrilik yapmalarını emredenler ve Allah'ın lütfundan verdiklerini (ben kendim kazandım diyerek) saklayanlar var. Bizde böyle inkarcılar için, aşağılayıcı bir azap hazırladık.
38 İnsanlardan Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde, göstermelik olarak mallarını harcayanlar var. Şeytanın arkadaşlık kurmak amacıyla yakınlaştığı kimse için, o (şeytan) ne kadar kötü arkadaştır.
39 Böyleleri, Allah'a ve ahiret gününe inansalar, Allah'ın kendilerine verdiği rızıklardan ihtiyaç sahiplerine harcasalardı ne olurdu. Allah onları en iyi bilendir.
40 Allah (hiçbir kimseye) zerre miktarı kadar bile zulmetmez. Eğer bir kimse en ufak bir iyilik yapsa, ona fazlasıyla karşılığı ödenir ve Allah'ın katında da büyük mükafatlar verilir.
41 Biz her ümmet için bir şahit getirdiğimiz zaman ve seni de onlar için şahit getirdiğimizde (onların hali) nasıl olacak.
42 Hesap gününde gerçekleri kabul etmeyen ve elçiye isyan edenler, isterler ki, yer onları içine alsa (da yok olup hesaptan kurtulsalar). Artık Allah dan içlerinde gizledikleri hiçbir sözü saklayamazlar.
43 Ey İman edenler! Namaza, sarhoş olup da ne söylediğinizi bilinceye kadar ve cünüpken de yıkanıncaya kadar yaklaşmayın. Yalnızca yolculuk hali müstesna. Eğer hasta iseniz veya yolculuk halinde iseniz veya sizden birisi tuvalet ihtiyacını yapmışsa veyahut kadınlarla cinsel temasta bulunmuşsanız ve birde su bulamadıysanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. (Ellerinizi toprağa vurup) Yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz ki Allah af edici ve bağışlayıcıdır.
44 Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Sapıklığı satın alıyorlar ve sizinde kendileri gibi doğru yoldan sapmanızı istiyorlar.
45 Şüphesiz ki Allah sizin düşmanlarınızı daha iyi bilir. Sahip (veli) olarak Allah kafidir, yardımcı olarak da Allah yeter.
46 Yahudilerden (Allah'ın) sözlerini yerinden değiştirenler ve "Dinledik ama itaat etmiyoruz" diyenler var. (Elçilere) Kulak verin ama dinlemeyin, dinde kusur arayarak ve dillerini eğip bükerek "Bizi yönet (ama biz bildiğimiz gibi yaşarız)" derler. Halbuki "İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözetle (hatalarımızı ikaz et)" deselerdi, kendileri için daha hayırlı ve daha sağlam olurdu. Ama Allah inkarlarından dolayı onlara lanet etmiştir. Artık onların çok azı iman eder.
47 Ey kendilerine kitap verilenler! (Hesap gününde) Yüzlerine bakmadığımız ve muhatap almayıp geri çevirdiğimiz gün gelmeden, sizin yanınızda olanı (Tevrat'ı) tasdik eden, veya cumartesi günü yasağına uymayanları lanetlediğimiz gibi, sizide lanetlememizden önce, indirdiğim kitaba (Kur'an'a) inanın. Allah'ın emri (her zaman) yerine gelmiştir.
48 (Şunu bilin ki!) Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, ama şirk koşulmasının dışındaki bütün hataları dilediği kimselere bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, en büyük günahı uydurmuş olur.
49 Sen kendi nefislerini temize çıkaranları görmedin mi? Halbuki Allah dilediği kimseleri temize çıkarır ve o nefislere en küçük bir çekirdek kadar dahi olsa, asla haksızlık yapılmaz.
50 Bak (kendilerini Allah'ın yanında temiz olduklarını iddia etmekle) Allah adına nasılda yalan uyduruyorlar, bu apaçık bir günah olarak, onlara yeter.
51 Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Uydurma tanrılara ve azgınlara inanıyorlar ve inkar edenleri Allah'a inananlara tercih ederek "İnkar edenler inananlardan daha doğru yoldadır" diyorlar.
52 İşte onlar Allah'ın kendilerine lanet ettiği kimselerdir. Sonra Allah'ın lanet ettiği kimseye asla yardım eden de bulamazsın.
53 Yoksa onlar, Allah'ın mülkünden pay sahibi olduklarını mı zannediyorlar? Öyle ise niçin insanlardan ihtiyaç sahiplerine, en ufak bir parçasını vermiyorlar?
54 Yoksa Allah'ın, lütfünden insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Daha öncede İbrahim ailesine kitabı, kitapla hükmetme gücünü ve büyük bir mülk vermiştik.
55 Sonra onlardan, Allah'ın verdiği kitaba inananlar olduğu gibi, kitaptan yüz çevirenlerde oldu. Kitapdan yüz çevirenlere cehennem yeter.
56 Ayetlerimizi inkar edenlere gelince, onları ateşe atacağız, derileri kavrulup döküldüğünde, azabı yeniden tatsınlar diye derilerini yenileyeceğiz. Çünkü Allah bunları yapacak güce ve hüküm verme yetkisine sahiptir.
57 Elbetteki iman edip salih amel işleyenleri de, ebedi kalacakları altlarından ırmakların aktığı cennetlere koyacağız. Cennette onlarla beraber tertemiz eşler olacak ve gölgeliklerde onları ağırlayacağız.
58 Allah, size sorumlulukları ehillerine vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zamanda, adaletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel tavsiyelerde bulunuyor. Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.
59 Ey İman edenler! Allah'a itaat edin, elçiye ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Herhangi bir şekilde aranızda tartışmaya girerseniz, (tartıştığınız konunun doğru olarak çözümlenmesi için) eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, tartıştığınız sorunu Allah'a ve elçiye götürün. Böyle yapmanız sonuç olarak daha güzeldir.
60 Sana indirilene ve senden önce indirilmiş kitaplara inandıklarını zannedenleri görmezmisin? Aralarındaki hukuki sorunlarda, Allah'a baş kaldırmış azgınların hakemlik etmesini istiyorlar. Halbuki Allah'a isyan edenlerin vereceği kararları kabul etmemeleri onlara emredilmişti. Ama şeytan onları iflah olmaz bir sapkınlığa düşürmek istiyor.
61 Bu durumda onlara "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, ikiyüzlülerin senden yüz çevirip, tamamen uzaklaştıklarını görürsün.
62 Kendi yaptıkları yanlışlardan dolayı, onlara bir kötülük isabet ettiğinde, durumları nasıl olacak? O zaman hemen sana gelip, yaptıklarını iyilik yapmak ve ortama uymak amacıyla yaptıklarına dair Allah adına yemin edeceklerdir.
63 İşte Allah, bu şekilde davrananların kalplerinde taşıdıkları niyetleri biliyor. Onlara vahyi anlatmaktan vaz geç, sadece onlara öğüt ver ve onların kendi içlerinde anlayacağı bir şekilde, meseleleri açık konuş.
64 Biz elçileri Allah'ın izniyle, itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar kendi içlerinde bir haksızlık yaptıklarında, sana gelip Allah dan bağışlanma dileselerdi ve elçide bağışlanmaları için dua etseydi, onlar Allah'ı hataları kabul eden ve bağışlayıcı olarak bulacaklardı.
65 Yok yok Rabbine andolsunki, aralarında ayrılığa düştükleri konularda seni hakem olarak kabul etmedikçe ve aralarında verdiğin hükme, içlerinde sıkıntı duymadan teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.
66 Eğer biz onlara "Kendinizi (Allah için) feda edin veya yurtlarınızdan çıkın" diye emretseydik, emri pek azı hariç yerine getirmeyeceklerdi. Halbuki onlar, kendilerine tavsiye edilenleri yerine getirselerdi onlar için daha hayırlı ve daha güçlü bir durumda olurlardı.
67 O zaman bizde katımızdan onlara daha büyük mükafatlar verirdik.
68 Aynı zamanda onları dosdoğru bir yola iletirdik.
69 Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, İşte onlar Allah'ın nimet verdikleri nebiler, Allah'ın vahyini doğru olarak kabul edenler, doğru olarak şahitlik yapanlar, Allah'ın emrettiği, yapılması gerekenleri yapanlarla birlikte olacaklardı. Onlar ne güzel arkadaştırlar.
70 Bu mükafaatlar Allah dan bir lütuftur. Allah her şeyi bilen olarak yeter.
71 Ey iman edenler (savaşmak için) ne gerekiyorsa önlemlerinizi alın. Bundan sonra küçük guruplar halinde veya toplu olarak yürüyün.
72 Sizin içinizden mutlaka geride kalmak isteyenler olacaktır. Savaşta size yenilgi nasip olursa, geride kalan kimseler "Mağlup olanlarla beraber olmamam bana Allah'ın nimetidir" der.
73 Eğer, size savaşta Allah'ın yardımı ile zafer nasip olursa, sizinle onun arasında sevgi bağı olmayan ve savaştan geri kalmış kimse "Keşke onlarla beraber olsaydım da, büyük bir başarı kazanaydım" der.
74 Sen, ahiret hayatına karşı dünya hayatını tercih edenlerle, Allah yolunda savaş. Kim Allah yolunda savaşır, öldürülür veya galip gelirse, ona büyük bir mükafat vereceğiz.
75 (Ey İman edenler!) Ehlinin "Rabbimiz! İnsanlara haksızlık yapan bu zulüm şehrinden bizi çıkart, katından bize yardımcı gönder" diyen erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan, zayıf bırakılmışlar için ve Allah yolunda niçin savaşmıyorsunuz?
76 İman edenler Allah yolunda, inkar edenlerde, Allah'a baş kaldırmışların yolunda savaşırlar. Siz Allah yolunda savaşın, zira şeytanın hileleri çok zayıftır.
77 "Ellerinizi cömertçe insanlara açın (yardım edin), namaz kılın ve zekatı verin" denilenleri görmüyor musun? Onlara savaş emri yazıldığında, onlardan bir gurup Allah dan korkar gibi, hatta Allah dan daha çok, insanlardan korkuyorlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaşmayı emrettin? Biraz daha erteleseydin ya" derler. Deki "Dünyanın geçimliği pek azdır, halbuki ahiret, Allah dan korunanlar için daha hayırlıdır ve orada hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaz.
78 (Şunu unutmayın) Her nerede olursanız olun, hatta sağlam kaleler içinde olsanız dahi (yazılmış ise) ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik isabet ederse "Bu Allah dan" derler, birde kötülük isabet ederse (ey elçi) "Bu senden" derler. Deki " Bunların hepsi Allah dan." Bu topluluğa ne oluyor ki? Kendilerine açıklanan sözü anlamaya çalışmıyorlar.
79 (Ey Elçi!) Sana bir iyilik isabet ederse, o Allah dan, sana bir kötülük isabet ederse, oda kendindendir. Biz seni sadece elçi olarak gönderdik. Allah buna şahit olarak yeter.
80 Kim Elçiye itaat ederse Allah'a itaat etmiştir. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara koruyucu olarak göndermedik.
81 "Elçiye itaat gereklidir" diyorlar. Senin yanından ayrıldıktan sonra, onlardan bir gurup, senin yanında söylediklerinden başka başka planlar yaparak geceyi geçiriyorlar. Onlar gece ne planlıyorlarsa, Allah hepsini kayıt ediyor. Onlardan yüz çevir (yaptıklarına aldırış etme), Allah'a güven, zira vekil olarak Allah yeter.
82 Onlar Kur'an-ı hiç düşünmüyorlar mı? Kur'an Allah dan başkaları tarafından indirilmiş olsaydı, içinde birbiriyle çelişen pek çok ifadeler bulacaklardı
83 Güvenlik açısından veya korkulması gereken bir haber onlara geldiğinde, hemen bu haberi yayarlar. Halbuki gelen haberi elçiye ve kendilerinden olan yetkili makamlara iletselerdi, bu haberden nasıl bir sonuç çıkaracaklarını onlar daha iyi bilirdi. Eğer Allah'ın sizin üzerinize lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyup gidecektiniz.
84 Allah yolunda savaş. Hiçbir nefse gücünün yettiğinden başka bir şey yüklenmemiştir. İnananları teşvik et, umulur ki Allah, inkar edenlerin size verecekleri zararları önler. Zira azap etmede ve cezalandırmakta yalnızca Allah, en güçlü olandır.
85 Kim güzel bir işte yardım yaparsa, yapılan güzel şeyden dolayı oda payını alır. Kimde kötü bir işte yardım yaparsa, o kötülüğün sonucundan kendiside bir pay alır. Allah, her şeyi gözetleyip kayıt altına alandır.
86 Eğer size bir selam verilirse, sizde o selamın en güzeliyle karşılık verin veya aynı selamla cevaplayın. Allah her şeyin hesabını en iyi yapandır.
87 Allah; kendisinden başka ilah olmayan tek ilahtır. Meydana geleceğinden kesinlikle şüphe olmayan kıyamet gününde, Allah sizi toplayacaktır. Allah dan daha doğru söz söyleyen kim vardır.
88 Size ne oluyor? Allah'ın yaptıklarından dolayı ters yüz ettiği münafıklar hakkında, iki guruba ayrıldınız. Allah'ın sapıklık içinde bıraktığı kimseleri, siz mi doğru yola ileteceksiniz. Allah kimi sapkınlık içinde bırakırsa, artık onun için bir yol bulamazsın.
89 Onlar isterler ki, kendileri gibi inkar edesiniz de, inkar etmede onlarla eşit olasınız. Onlar, size hicret edinceye kadar, onlardan yardımcılar (evliya) edinmeyin. (Size düşmanca davranmalarından dolayı) Eğer onlardan yüz çevirirseniz, onları yakalayın ve her nerede bulursanız öldürün. Asla onlara sığınmayın ve yardımcı da edinmeyin.
90 Ancak, sizinle aralarında anlaşma olan topluluklara sığınmışlarsa ve size gelip sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaktan üzüntü duyduklarını (pişman olduklarını) söylüyorlarsa, onları öldürmeyin. Allah dileseydi, onları sizin başınıza musallat eder ve sizinle savaşırlardı. Eğer sizi bırakır ve sizinle savaşmak istemeyip, sizinle barış yapmak isterlerse, Allah, sizin onlarla savaşma yollarınızı kapatıyor.
91 Sizden ve kendi kavimlerinden güven içinde olmak isteyen, başka kimselerle de karşılaşacaksınız. Eğer onlar tekrar sizinle savaşmak için fitne çıkartırlar, sizi rahat bırakmazlar, sizinle barış yapmak istemez ve size kötülük yapmaktan vazgeçmezlerse, onları yakalayın ve nerede bulursanız öldürün. Böylece biz size, düşmanlarınız hakkında yapmanız gereken apaçık yetkiler verdik.
92 Hata etmenin dışında, inanan bir kişinin, inanmış bir insanı öldürmesi kesinlikle olmaz. Kim bir mü'mini hata ile öldürürse, inanmış bir köleyi azat etmesi ve ölenin ailesine diyet ödemesi gerekir. Ancak, ölen tarafın ailesi diyeti bağışlarsa o zaman ödemez. Eğer ölen, size düşman olan bir kavimden ve inanan biri ise, yalnızca bir köle azat etmesi gerekir. Eğer öldürülen kişi, sizin aranızda barış antlaşması yaptığınız bir kavim ise, ölen tarafa diyetini ödemeniz ve inanmış bir köle azat etmeniz gerekir. Eğer öldüren tarafın diyet ödemeye yetecek imkanları yoksa, öldüren ara vermeksizin iki ay oruç tutmalıdır. Bu Allah'ın bağışlaması için yapılması gerekli olan şeydir. Allah her şeyi bilen ve hüküm verendir.
93 Kimde, inanmış birisini kasten öldürürse, artık onun cezası devamlı kalmak üzere cehennemdir. Ayrıca Allah'ın öfkesi ve laneti öldürenin üzerine olduğu için, Allah katile büyük bir azap hazırlamıştır.
94 Ey İman edenler! Allah yolunda mücadele için çıktığınızda, savaşmak için hedeflediğiniz toplumlar hakkında araştırma yapın ve sizinle barış antlaşması yapmak istiyorlarsa, dünya hayatının imkanlarını arzu ederek (ganimet elde etmek için) onlara "Siz inanmış kimseler değilsiniz" diye, barış tekliflerini geri çevirmeyin. Elde edilecek ganimetlerin çok fazlası Allah'ın yanındadır. Hatırlayın, siz, Allah'ın daha önce iyilik yaptığı kimselersiniz. Allah her zaman yaptıklarınızdan haberdardır.
95 İnananlardan hiçbir mazereti olmaksızın savaşa gitmeyip evinde oturanlarla, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanlar elbette eşit değildir. Mallarıyla, canlarıyla mücadele edenleri Allah, evde oturanlardan daha üstün tutmuş ve mücadele edenlere daha nice güzellikler vaat etmiştir. Allah, mücadele edenlere büyük mükafaatlar vererek, oturanlardan daha üstün tutmuştur.
96 Mücadele edenlere Allah dan bağışlama ve merhametlerin en üstün dereceleri var. Çünkü Allah bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.
97 Melekler, kendi nefislerine zulmedenlerin canlarını aldıklarına "Siz niçin Allah yolunda savaşmadınız" derler. Onlarda "Biz zayıf bırakılmış kimselerdik" derler. Meleklerde onlara "Allah'ın arzı geniş değilmiydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte, böylelerinin varacağı yer cehennemdir. Cehennem dönüş yeri olarak ne kadar kötüdür.
98 Ancak, erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan savaşmaya gücü yetmeyenlerin ve (savaş için) kendilerine yol gösterilmeyenlerin (savaşacak malzemeleri olmayanların) sorumlulukları yoktur.
99 Böylelerini Allah'ın affetmesi umulur. Allah affeden ve bağışlayandır.
100 Kimde Allah yolunda yurdunu terk ederse, yeryüzünde pek çek nimetler ve geniş yerler bulur. Evinden Allah ve resulüne hicret etmek amacıyla çıkıp ta, ölüm ona yetişen kimsenin karşılığını vermek, Allah'a aittir. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
101 Yer yüzünde sefere çıktığınızda, eğer düşmanın size zarar vermesinden korkuyorsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sorumluluk yoktur. Gerçekleri kabul etmeyen inkarcılar sizin apaçık düşmanlarınızdır.
102 Sen içlerinde iken, onlara namaz kıldıracağın zaman, onlardan bir gurup seninle beraber namaza kalksınlar ve silahlarını yanlarına alsınlar. Secdeye varacakları zaman bir gurup arkada kalsın, namaz kılmayan diğer gurup gelip seninle beraber namaz kılsınlar. Yine emniyetlerini ve silahlarını alsınlar. Doğruları inkar edenler, sizin silahlarınızdan uzak bir halde olmanızı isterler ki, sizi silahsız yakalasınlar ve size olan (intikam) arzularını bir defada dolu dolu alsınlar. Eğer yağmurdan dolayı silahlarınız size ağır geliyorsa veya hasta iseniz silahlarınızı bırakmanızda size sorumluluk yoktur. Ama yinede emniyet tedbirlerinizi alın. Allah gerçeği inkar edenlere aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
103 Namazı kıldığınızda, Allah'ı ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzere uzanmışken anın. Güvende olduğunuza kanaat getirdiğinizde namazı kılın. Çünkü namaz, belirli vakitlerde mü'minler üzerine farz kılınmıştır.
104 Bir topluluğu istemenizde gevşek davranmayın, siz acı çekiyorsanız, onlarda sizin çektiğiniz acıyı çekiyorlar. Ayrıca onların Allah dan beklemediklerini, siz bekliyorsunuz. Allah her şeyi bilen ve hüküm verendir.
105 Sana kitabı insanlar arasında, Allah'ın sana öğrettiği şekilde hüküm vermen için, hak olarak indirdik. O halde (hüküm vermede) Allah'a ihanet edenlerle, verdiğin hükümleri tartışma.
106 Allah dan bağışlanmanı iste. Zira Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.
107 Kendi nefislerine hainlik edenler için mücadele etme. Allah, ihanet eden günaha saplanmış olanları sevmez.
108 İhanetlerini insanlardan gizliyorlar, ama Allah dan gizleyemezler. Zira onlar gece gizli gizli, Allah'ın razı olmayacağı sözleri planladıklarında, Allah onların yanındaydı. Allah onların yaptıklarını çepe çevre kuşatandır.
109 Sizler öyle kimselersiniz ki, dünya hayatında onlar için mücadele ediyorsunuz. Peki söyleyin bakalım "Kıyamet günü onlar hakkında Allah'la kim mücadele edecek?" Yoksa onlara avukatlık yapacak birileri mi var ?
110 Kim bir kötülük yapar veya kendi nefsine zulmederse, sonra hataları için Allah dan bağışlanma dilerse, şüphesiz Allah'ı bağışlayıcı ve merhametli bulur.
111 Kim bir günah işlerse, o günah kendi nefsinin aleyhinedir. Allah her şeyi bilen ve ona göre hükmünü verendir.
112 Kimki bir hata yapar veya günah işler, sonra onu suçsuz birinin üzerine atarsa, iftira suçunu ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.
113 Senin üzerine Allah'ın lütfu ve merhameti olmasaydı, zulmedenler hemen seni yoldan çıkarmaya çalışacaklardı. Onlar ancak kendi kendilerini yoldan çıkartırlar ve sana asla hiçbir zarar da veremezler. Çünkü Allah sana kitabı ve onunla beraber hükümleri indirdi, sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allah senin üzerinde büyük bir lütuf sahibidir.
114 İnsanlara maddi yardım yapmak, uygun olan ihtiyaçlarını karşılamak ve insanların arasını düzeltmek için yapılan gizli görüşmelerin dışında, yapılan gizli toplantıların pek çoğunda hayır yoktur. Kim Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla, insanlara yararlı özel toplantılar yaparsa, Allah onlara büyük bir karşılık verecektir.
115 Allah'ın doğru olanları açıklayıcı ayetleri geldikten sonra, elçi ile kendini ayıran ve inananların yolundan başka yollara uyanları, istedikleri yöne uymalarını sağlarız ve onları (kıyamet günü) cehennem ateşine atarız. Dönüş yerleri ne kadar kötü!
116 Allah kendine ortak koşulmasını kesinlikle bağışlamaz. Ama şirk koşmanın dışında ki hataları dilediği kimseden bağışlar. Kim Allah'a ortaklar koşarsa, gerçekten çok uzak bir sapıklığa düşmüştür.
117 Allah'a ortak koşanlar, yalnızca dişi (olarak kabul ettikleri) putları yardıma çağırıyorlar. Böyle yapmakla, yalnızca arzularına uydukları şeytanı yardıma çağırmış oluyorlar.
118 Allah şeytana lanet etmişti. Oda "Farz olunmuş kulluk görevlerine engel olmak için, kullarından bir kısmını elde edeceğim."
119 "Onları saptıracağım, kuruntulara sürükleyeceğim, hayvanların (eziyet olması için) kulaklarını kesmelerini ve Allah'ın yarattıklarının şekillerini değiştirmelerini emredeceğim" dedi. Kim Allah dan başka şeytanı yardımcı edinirse, apaçık bir ziyana uğramış olur.
120 Şeytan onlara vaatlerde bulunur ve onları boş kuruntulara sürükler. Şeytan ancak faydasız şeyleri vaat eder.
121 Böylece, şeytana uyanların varacağı yer cehennem olup, oradan kaçacak başka bir yerde yoktur.
122 İman edip, Allah'ın yapılmasını istediği doğru ve yararlı işleri yapanları, altlarından ırmakların aktığı cennetlere, sürekli kalmak üzere koyacağız. Allah'ın vaat ettiği gerçektir. Allah dan daha doğru sözlü kim vardır.
123 Sizin aklınızdan geçirdiğiniz kuruntular ve kendilerine kitap verilenlerin akıllarından geçirdikleri (ahiretle ilgili) kuruntular hiçbir şey değildir. (Gerek sizden gerekse ehli kitaptan) Kim kötü bir iş yaparsa, yaptığı kötülüğün karşılığı ile cezalandırılır ve o kişi Allah dan başka ne bir koruyucu, nede bir yardımcı bulur.
124 İman etmiş olarak, gerek erkek olsun gerekse kadın olsun, kim doğru (salih amel) şeyler yaparsa, işte onlar cennete girerler. Onlar en küçük zerre miktarı kadar dahi, zulme uğramazlar.
125 Yaptığı her şeyi Allah rızası için (muhsin) yaparak, Allah'a (kitapta emrettiklerine) teslim olandan ve Allah'ın halil (yakın, dost) edindiği İbrahim'in öğretilerine uyandan daha güzel yaşam biçimi (dini) olan kimdir.
126 Göklerde ve yerde olan her şey Allah'a aittir. Allah her şeyi kuşatmıştır.
127 Sana kadınlar hakkında soru soruyorlar. Onlara bu hususta ki fetvayı ve kitapta size okunan, Allah'ın emrettiği mehirlerini henüz vermediğin, ancak evlenmek istediğin yetim (dul) kadınlar, sahipsiz (babaları şehit olduğu için) zayıf kalmış çocuklar ve yetimlere adalet içerisinde davranmanla ilgili fetvaları Allah veriyor. Doğru olan şeylerden ne yaparsanız, elbetteki Allah onların hepsini biliyor.
128 Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden veya kendisini terk etmesinden korkarsa, öncelikle aralarında anlaşarak evliliklerini düzeltmede, her ikisi için bir sorumluluk yoktur. Aralarını düzeltmek en iyi olanıdır. Nefisler her zaman taşkınlık yapabilir. Eğer güzel şeyler yapar ve yanlış şeyleri yapmaktan korunursanız, bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
129 Ne kadar çaba gösterseniz de, kadınlarınız arasında adaletle davranmaya güç yetiremeyeceksiniz. Bu yüzden, en azından bir tarafa tamamıyla kaymayın ki, diğer eşlerinizi ortada bırakmamış olursunuz. O halde diğer eşlerle de iyi geçinin ve aranızı düzeltin, Allah dan sakının. Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
130 Eğer eşler, olumlu çabalarına rağmen, ayrılıp boşanırlarsa, Allah her ikisini de bol lütfü ile ihtiyaçsız kılar. Allah her şeyi sınırsız bir şekilde kuşatan ve her şeyin hükmünü verendir.
131 Göklerde ve yerde olanlar Allah'a aittir. Biz sizden önce kendilerine kitap verilenlere, Allah dan korunun diye tavsiyelerde bulunduk. Eğer Allah'ın emirlerini inkar ederseniz, göklerde ve yerlerde olanlar Allah'a aittir. Allah'ın sizlerin itaatine ihtiyacı olmadığını ve övülmeye layık olanın yalnızca O olduğunu bilin.
132 Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır ve O her şeyin sorumluluğunu almaya yeterlidir.
133 Ey İnsanlar! Allah sizi tamamen yok etmeyi dilemiş olsaydı, sizi yok edip, sizden başka birilerini getirirdi ve Allah'ın bunu yapmaya da gücü yeter.
134 Kim yaptıklarının karşılığını dünyada isterse, şunu bilsin ki, dünya ve ahiretteki karşılıklar tamamıyla Allah'ın elindedir. Allah her şeyi işiten ve görendir.
135 Ey İman edenler! Allah için adaletin yerine getirilmesi için şahitlikleri yerine getirin. Şahitlik ettiğiniz konu kendi aleyhinize veya ana babanızın veya yakın akrabalarınızın aleyhine de olsa, onlar gerek zengin olsun gerekse fakir olsun, Allah şahitlik edilenle şahitlik edene yakın olduğu için, neye şahitlik ettiyseniz onu yerine getirin. Sakın ola ki adaleti yerine getirmede arzularınıza uymayın, eğer şahitlik etmekten kaçar veya yüz çevirirseniz, şunu bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Bu konudaki davranışlarınızı, hesap gününde soracaktır)
136 Ey İman edenler! Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirilmiş kitaplara iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve hesap gününü kabul etmeyip inkar ederse, gerçekten çok uzak bir sapıklığa düşmüştür.
137 İman edenler, sonra inkar edenler, tekrar iman edip sonra inkar edenler var ya, Allah da onların inkarlarını artırmış ve bundan sonra da Allah, onların bu davranışlarını bağışlamayacak ve onları doğru yola iletmeyecektir.
138 Böyle davranan münafıklar için, mutlaka acıklı bir azabın olduğunu onlara haber ver.
139 Mü'minleri bırakıp ta, doğruları inkar edinenlere sığınanlar (veli edinenler), böyle yapmakla, acaba onların yanında güç veya şeref kazanacaklarını mı zannediyorlar? Halbuki bütün güçte, şerefte, Allah'ın yanındadır.
140 Biz kitapta, "Allah'ın ayetlerinin bir mecliste inkar edildiğini veya alay edildiğini duyduğunuzda, o meclisten kalkın, onlarla birlikte oturmayın, taki konu değişinceye kadar. Eğer onlarla beraber oturmaya devam ederseniz, sizde onların alaylarına ve inkarlarına katılmış olursunuz." diye indirdik. Allah iki yüzlü davrananları ve ayetlerini kabul etmeyip inkar edenlerin hepsini, cehennemde toplayacaktır.
141 Sizi sürekli takip edenler gözetleyenler var. Eğer size Allah dan zafer nasip olursa, onlar "Bizde sizinle beraber değilmiydik?" derler. Eğer savaşın başarısı inkarcılar lehine sonuçlanırsa, inkarcılara "Size yardımcı olup, inananların size olan çabalarını engellemedik mi?" derler. Allah kıyamet günü aranızda, kendi hükmünü verecektir. Allah, inananlar aleyhine, inkar edenlerin bir yol bulmalarına müsaade etmez.
142 İki yüzlü davrananlar Allah'ı aldattıklarını zannediyorlar. Halbuki Allah onları aldatıyor. Onlar namaza kalkacakları zaman istemeye istemeye kalkarlar ve insanlara namaz kılıyor desinler diye gösteriş yaparlar ve Allah'ı çok az anarlar.
143 Böylece, acaba öylemi yapsak (inananlara mı yanaşsak), yoksa böylemi yapsak (inkar edenlere mi yanaşsak) diye bocalar dururlar. Allah kimi sapıklık içerisinde bırakırsa, onun için bir yol bulamazsın.
144 Ey İman edenler! İnanları bırakıp, inkar edenlere sığınmayın onlardan yardım istemeyin (veli edinmeyin). Allah'ın huzurunda kendi aleyhinize apaçık bir delil mi bulmak istiyorsunuz?
145 İki yüzlü davrananlar (cehennem) ateşinin en aşağı (en çok azap veren) yerine gireceklerdir. Orada onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın.
146 Ancak, hatalarından dönenler, (tövbe edenler) sonra hatalarını düzeltip doğru şeyler yapanlar, sonra Allah'ın gönderdiği kitaba sıkı sıkıya sarılanlar ve Allah'ın dinine kendiliklerinden hiçbir şey katmadan İslam'ı din olarak yaşayanlar, işte böyleleri, inananlarla beraber olacak ve Allah, elbette ki inanlara büyük mükafaatlar verecektir.
147 Eğer iman eder ve Allah'a şükrederseniz, Allah size niçin azap etsin ki. Allah şükrün karşılığını veren ve her şeyi bilendir.
148 Allah, sözlerden kötü olanları, zulüm ve baskı altında olan kimsenin dışındakilerin, uluorta açıkça söylemelerini sevmez. Allah her şeyi işiten ve bilendir.
149 Eğer bir iyiliği açıkça yaparsanız veya gizli yaparsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şunu iyi bilin ki Allah affedici ve her şeyi planlayıcı (takdir edici) dir.
150 Allah'ı ve O nun elçilerini reddedenler, Allah ve elçilerinin aralarını ayırmak isteyenler "Biz bir kısım elçilere inanırız, bir kısmını da kabul etmeyiz" derler ve bu ikisi arasında bir yol izlerler.
151 İşte onlar Allah'ın gönderdiği doğruları kabul etmeyenlerdir. Bizde inkarcılar için aşağılayıcı bir azap hazırladık.
152 Allah'a ve elçilerine iman edenler ve elçilerinin arasında hiçbir ayırım yapmayanlara gelince, Allah, onların karşılıklarını verecektir. Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
153 Kendilerine kitap verilenler, senin onlara gökden bir kitap indirmeni isterler. Öncekilerde Musa dan bundan daha büyüğünü istediler. Dediler ki "Bize Allah'ı açıkça göster. Bundan sonra onları bu zulümlerinden dolayı yıldırımlar yakalamıştı. Fakat tekrar onlar kendilerine açıklayıcı deliller geldikten sonra, Allah dan başka, buzağıyı ilah edindiler. Yinede bu davranışlarından sonra onları bağışladık ve Musa'yı çok güçlü delillerle destekledik.
154 Onları, Allah'la yaptıkları ahitleşmeden dolayı, toplum olarak ayağa kaldırdık (esaretten kurtardık) Onlara "Rabbinize secde ederek (şu yere) girin" dedik. Sonra cumartesi günü yasaklarına uyacaklarına dair kuvvetli bir söz aldık.
155 İsrail oğullarının, Allah'a verdikleri sözleri bozmalarından, Allah'ın ayetlerini reddetmelerinden, peygamberleri (habercileri) haksız yere öldürmelerinden ve "Kalplerimiz elçilerin getirdiği Allah'ın emirlerine kapalıdır" demelerinden dolayı (onlara azap ettik). Hayır...onların gerçekleri kabul etmemelerinden dolayı Allah kalplerini mühürledi. Onların pek azı hariç iman etmezler.
156 Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından dolayı (azap ettik).
157 Yine onlar Meryem'in oğlu İsa'yı öldürdük demelerinden dolayı (azap ettik). Halbuki onlar İsa'yı ne öldürdüler, nede astılar. Yalnızca onlara öyle gösterildi. Zaten kendi aralarında (onu öldürüp öldürmedikleri hususunda) şüpheye düşüp, ihtilaf ettiler. Bu konuda (sonrakilerin) hiçbir bilgileri yok, yalnızca zanna uyuyorlar. Kesinlikle İsa'yı öldürmediler.
158 Allah İsa'nın şanını (kıyamete kadar adının anılmasını sağlayarak) yüceltti. Allah güçlü ve her şeyin hükmünü verendir.
159 Halbuki! Ehli kitap, İsa ölmeden önce inanmış olsalardı, kıyamet günü onlar için şahitlik yapardı.
160 Yahudi olanların zulümde aşırı gitmelerinden ve Allah'ın dininden sık sık yüz çevirmelerinden dolayı, onlara daha önce helal olan temiz yiyecekleri haram kıldık.
161 Yasaklandıkları halde, faizle alışveriş yapmaları ve insanların mallarını hileli yollarla yemelerinden dolayı (azap ettik). Ayrıca onlardan Allah'ın ayetlerini reddedenlere acıklı bir azap hazırladık.
162 Lakin, onlardan doğru bilgi seviyesine erişmiş olanlar, sana ve senden önce indirilmiş kitaplara inananlar, namazı kılanlar, zekatı verenler ve Allah'a ve ahiret gününe inananlar var. İşte onlara büyük mükafaatlar vereceğiz.
163 Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'a vahyettik ve Davud'a da Zebur'u (sayfalar) verdik.
164 Sana hikayelerini anlattığımız elçiler olduğu gibi, sana anlatmadığımız elçilerde var. Bunların arasından Allah Musa ile bizatihi konuştu.
165 Elçileri müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderdik). Böylece insanların elçilerden sonra Allah'a karşı ellerinde bir mazeretleri olmasın. Allah her şeye gücü yeten ve her şeyin hükmünü verendir.
166 Allah sana kendi bilgisi dahilinde indirdiği Kur'an'a şahittir ve meleklerde buna şahitlik ederler. Allah şahit olarak yeter.
167 Allah'ın indirdiği gerçekleri inkar edenler ve Allah'ın yolundan yüz çevirenler, elbetteki çok uzak bir sapıklığa düşmüşlerdir.
168 Allah'ın dinini inkar edenler ve (insanlarında inkar etmesi için) zulüm ve baskı yapanlar var ya, Allah onları asla bağışlamayacak ve doğru yola da eriştirmeyecek.
169 Ancak sürekli kalacakları cehennemin yoluna ulaştıracak. Allah için bunu yapmak çok kolaydır.
170 Ey İnsanlar! Size Rabbinizden doğru ve hakikatları getiren bir elçi geldi. Elçiye iman edin. İman etmeniz sizin için daha hayırlı olur. Eğer getirdiği doğruları reddederseniz, şunu bilin ki, gökte ve yerde olanların tamamı Allah'a aittir (sizin inkarınız O na bir zarar vermez). Allah her şeyi bilen ve ona göre hüküm verendir.
171 Ey kitap ehli! Dininizde taşkınlık yapmayın ve Allah adına doğrulardan başka bir şey söylemeyin. Elbette ki Meryem'in oğlu İsa Mesih, Allah'ın elçisi ve O nun emriyle Meryem'in ana rahmine atılmış ve Allah tarafından yaratılmış bir insandır. Allah'a ve elçilerine inanın ve (ilahlar) üçtür demeyin. Eğer bu iddianızdan vaz geçerseniz sizin için daha hayırlı olur. Şunu bilin ki yalnızca Allah, tek ilah dır. Allah çocuğu olmaktan uzak ve göklerde ve yerde olanların hepsi O'na aittir. Güvenilmeye en çok layık olan da Allah dır.
172 İsa Mesih, Allah'a kulluk etmekten asla kaçınmaz ve Allah'a yakın olan meleklerde. Kim Allah'a kulluk etmekten kaçınır ve kibirlenirse, şu muhakkak ki, O'nun huzurunda hepsi toplanacak (büyüklenmenin hesabını verecekler) dır.
173 İman edipte Allah'ın emrettiği doğru şeyleri yapanlara Allah, yaptıklarının karşılıklarını verecek ve onların faziletlerini de artıracak. Allah'a kulluk etmekten kaçınıp büyüklenenlere gelince, Allah onları çok açıklı bir azapla azaplandıracak ve onlar orada Allah dan başka, ne sığınacak bir kimse ve nede yardımcı bulacaklardır.
174 Ey İnsanlar! Rabbinizden size apaçık deliller (burhan) gelmiş olup ve size yollarınızı aydınlatacak içeriği anlaşılır (bir kitap) indirmişizdir.
175 Allah'a iman eden ve O na sımsıkı bağlananlara gelince, Allah onları rahmetiyle koruması altına alır, onları lütuflarıyla zenginleştirir ve onları en doğru yola iletir.
176 Sana (kelale hakkında) soruyorlar. Deki "Kelale hakkındaki bilgiyi Allah veriyor." Ölen bir kimsenin evladı yoksa ve bir kız kardeşi varsa, bıraktığının yarısı kız kardeşinindir. Bir erkek, kız kardeşine mirasçı oluyorsa ve ölen kız kardeşinin çocuğu yoksa, mirasın tamamını alır. Eğer iki kız kardeşi varsa bıraktığının üçte ikisi iki kız kardeşe aittir. Eğer ölenin kız ve erkek kardeşleri varsa, erkek iki kızın aldığı payı alacak şekilde paylaşırlar. Allah doğru olandan sapmamanız için kelaleyi böyle açıklıyor. Allah her şeyi en iyi bilendir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً 1
وَاٰتُوا الْيَتَامٰٓى اَمْوَالَهُمْ وَلَا تَتَبَدَّلُوا الْخَب۪يثَ بِالطَّيِّبِۖ وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَهُمْ اِلٰٓى اَمْوَالِكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حُوباً كَب۪يراً 2
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ 3
وَاٰتُوا النِّسَٓاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةًۜ فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْساً فَكُلُوهُ هَن۪ٓيـٔاً مَر۪ٓيـٔاً 4
وَلَا تُؤْتُوا السُّفَـهَٓاءَ اَمْوَالَكُمُ الَّت۪ي جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ ف۪يهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً 5
وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْداً فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافاً وَبِدَاراً اَنْ يَكْـبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِياًّ فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يراً فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً 6
لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۖ وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ اَوْ كَثُرَۜ نَص۪يباً مَفْرُوضاً 7
وَاِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ اُو۬لُوا الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينُ فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً 8
وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافاً خَافُوا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداً 9
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْماً اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَاراًۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يراً۟ 10
يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاًۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً 11
وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ 12
تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 13
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟ 14
وَالّٰت۪ي يَأْت۪ينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَٓائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِنْكُمْۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَاَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰيهُنَّ الْمَوْتُ اَوْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَب۪يلاً 15
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَـوَّاباً رَح۪يماً 16
اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 17
وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً 18
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهاًۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْراً كَث۪يراً 19
وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍۙ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰيهُنَّ قِنْطَاراً فَلَا تَأْخُذُوا مِنْهُ شَيْـٔاًۜ اَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً 20
وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ اَفْضٰى بَعْضُكُمْ اِلٰى بَعْضٍ وَاَخَذْنَ مِنْكُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً 21
وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتاًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلاً۟ 22
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّٰت۪ٓي اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَٓائِكُمْ وَرَبَٓائِبُكُمُ الّٰت۪ي ف۪ي حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَٓائِكُمُ الّٰت۪ي دَخَلْتُمْ بِهِنَّۘ فَاِنْ لَمْ تَكُونُوا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْۘ وَحَلَٓائِلُ اَبْنَٓائِكُمُ الَّذ۪ينَ مِنْ اَصْلَابِكُمْۙ وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۙ 23
وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۚ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۘ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَٓاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَۜ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِه۪ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَر۪يضَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا تَرَاضَيْتُمْ بِه۪ مِنْ بَعْدِ الْفَر۪يضَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً 24
وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ مِنْكُمْ طَوْلاً اَنْ يَنْكِـحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 25
يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 26
وَاللّٰهُ يُر۪يدُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُر۪يدُ الَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ اَنْ تَم۪يلُوا مَيْلاً عَظ۪يماً 27
يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفاً 28
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً 29
وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ عُدْوَاناً وَظُلْماً فَسَوْفَ نُصْل۪يهِ نَاراًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 30
اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً 31
وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللّٰهُ بِه۪ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَۜ وَسْـَٔلُوا اللّٰهَ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً 32
وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ عَقَدَتْ اَيْمَانُكُمْ فَاٰتُوهُمْ نَص۪يبَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً۟ 33
اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِياًّ كَب۪يراً 34
وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَماً مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَماً مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحاً يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً خَب۪يراً 35
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاً وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراًۙ 36
اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناًۚ 37
وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪يناً فَسَٓاءَ قَر۪يناً 38
وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّٰهُۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِهِمْ عَل۪يماً 39
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْراً عَظ۪يماً 40
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يداًۜ 41
يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوّٰى بِهِمُ الْاَرْضُۜ وَلَا يَكْتُمُونَ اللّٰهَ حَد۪يثاً۟ 42
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْرَبُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْتُمْ سُكَارٰى حَتّٰى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلَا جُنُباً اِلَّا عَابِر۪ي سَب۪يلٍ حَتّٰى تَغْتَسِلُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ غَفُوراً 43
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُر۪يدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّب۪يلَۜ 44
وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِاَعْدَٓائِكُمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَلِياًّۗ وَكَفٰى بِاللّٰهِ نَص۪يراً 45
مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَياًّ بِاَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْناً فِي الدّ۪ينِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَقْوَمَۙ وَلٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاً 46
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اٰمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقاً لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَطْمِسَ وُجُوهاً فَنَرُدَّهَا عَلٰٓى اَدْبَارِهَٓا اَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّٓا اَصْحَابَ السَّبْتِۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً 47
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْماً عَظ۪يماً 48
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُزَكُّونَ اَنْفُسَهُمْۜ بَلِ اللّٰهُ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلاً 49
اُنْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَكَفٰى بِه۪ٓ اِثْماً مُب۪يناً۟ 50
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلاً 51
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يراًۜ 52
اَمْ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَاِذاً لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَق۪يراًۙ 53
اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكاً عَظ۪يماً 54
فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ بِه۪ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُۜ وَكَفٰى بِجَهَنَّمَ سَع۪يراً 55
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا سَوْفَ نُصْل۪يهِمْ نَاراًۜ كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُوداً غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَز۪يزاً حَك۪يماً 56
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌۘ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاًّ ظَل۪يلاً 57
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ اِلٰٓى اَهْلِهَاۙ وَاِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ اَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِۜ اِنَّ اللّٰهَ نِعِمَّا يَعِظُـكُمْ بِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ سَم۪يعاً بَص۪يراً 58
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً۟ 59
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَع۪يداً 60
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ 61
فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّٓا اِحْسَاناً وَتَوْف۪يقاً 62
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَعْلَمُ اللّٰهُ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَوْلاً بَل۪يغاً 63
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَـوَّاباً رَح۪يماً 64
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً 65
وَلَوْ اَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ اَنِ اقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْ اَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ اِلَّا قَل۪يلٌ مِنْهُمْۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِه۪ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَشَدَّ تَثْب۪يتاًۙ 66
وَاِذاً لَاٰتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّٓا اَجْراً عَظ۪يـماًۙ 67
وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماً 68
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقاًۜ 69
ذٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ عَل۪يماً۟ 70
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا خُذُوا حِذْرَكُمْ فَانْفِرُوا ثُبَاتٍ اَوِ انْفِرُوا جَم۪يعاً 71
وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يداً 72
وَلَئِنْ اَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللّٰهِ لَيَقُولَنَّ كَاَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ مَعَهُمْ فَاَفُوزَ فَوْزاً عَظ۪يماً 73
فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً 74
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَاۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِياًّۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَص۪يراًۜ 75
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفاً۟ 76
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلاً 77
اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِكَۜ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ فَمَالِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَد۪يثاً 78
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاًۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً 79
مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ 80
وَيَقُولُونَ طَاعَةٌۘ فَاِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذ۪ي تَقُولُۜ وَاللّٰهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَۚ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 81
اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَۜ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللّٰهِ لَوَجَدُوا ف۪يهِ اخْتِلَافاً كَث۪يراً 82
وَاِذَا جَٓاءَهُمْ اَمْرٌ مِنَ الْاَمْنِ اَوِ الْخَوْفِ اَذَاعُوا بِه۪ۜ وَلَوْ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَاِلٰٓى اُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذ۪ينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْۜ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ اِلَّا قَل۪يلاً 83
فَقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ لَا تُكَلَّفُ اِلَّا نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَاللّٰهُ اَشَدُّ بَأْساً وَاَشَدُّ تَنْك۪يلاً 84
مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَص۪يبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُق۪يتاً 85
وَاِذَا حُيّ۪يتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَٓا اَوْ رُدُّوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَس۪يباً 86
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثاً۟ 87
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً 88
وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۙ 89
اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلاً 90
سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً۟ 91
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِناً اِلَّا خَطَـٔاًۚ وَمَنْ قَتَلَ مُـؤْمِناً خَطَــٔاً فَـتَـحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَصَّدَّقُواۜ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۜ وَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ وَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۘ تَوْبَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 92
وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِداً ف۪يهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظ۪يماً 93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ضَرَبْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ اَلْقٰٓى اِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِناًۚ تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۘ فَعِنْدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَث۪يرَةٌۜ كَذٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً 94
لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ غَيْرُ اُو۬لِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ دَرَجَةًۜ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ اَجْراً عَظ۪يـماًۙ 95
دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةًۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟ 96
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراًۙ 97
اِلَّا الْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَط۪يعُونَ ح۪يلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَب۪يلاً 98
فَاُو۬لٰٓئِكَ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَفُواًّ غَفُوراً 99
وَمَنْ يُهَاجِرْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يَجِدْ فِي الْاَرْضِ مُرَاغَماً كَث۪يراً وَسَعَةًۜ وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِه۪ مُهَاجِراً اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ اَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟ 100
وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ اِنَّ الْكَافِر۪ينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُواًّ مُب۪يناً 101
وَاِذَا كُنْتَ ف۪يهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُٓوا اَسْلِحَتَهُمْ۠ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَٓائِكُمْۖ وَلْتَأْتِ طَٓائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْۚ وَدَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَم۪يلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَنْ تَضَعُٓوا اَسْلِحَتَكُمْۚ وَخُذُوا حِذْرَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً 102
فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِكُمْۚ فَاِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۚ اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَاباً مَوْقُوتاً 103
وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟ 104
اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يماًۙ 105
وَاسْتَغْفِرِ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ 106
وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذ۪ينَ يَخْتَانُونَ اَنْفُسَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّاناً اَث۪يماًۚ 107
يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يـطاً 108
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللّٰهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَك۪يلاً 109
وَمَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً اَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّٰهَ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُوراً رَح۪يماً 110
وَمَنْ يَكْسِبْ اِثْماً فَاِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلٰى نَفْسِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 111
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـٔاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَـاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟ 112
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ اَنْ يُضِلُّوكَۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِنْ شَيْءٍۜ وَاَنْزَلَ اللّٰهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُۜ وَكَانَ فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ عَظ۪يماً 113
لَا خَيْرَ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنْ نَجْوٰيهُمْ اِلَّا مَنْ اَمَرَ بِصَدَقَةٍ اَوْ مَعْرُوفٍ اَوْ اِصْلَاحٍ بَيْنَ النَّاسِۜ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً 114
وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟ 115
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً 116
اِنْ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِلَّٓا اِنَاثاًۚ وَاِنْ يَدْعُونَ اِلَّا شَيْطَاناً مَر۪يداًۙ 117
لَعَنَهُ اللّٰهُۢ وَقَالَ لَاَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَص۪يباً مَفْرُوضاًۙ 118
وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِۜ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِياًّ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَاناً مُب۪يناًۜ 119
يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً 120
اُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ وَلَا يَجِدُونَ عَنْهَا مَح۪يصاً 121
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ ق۪يلاً 122
لَيْسَ بِاَمَانِيِّكُمْ وَلَٓا اَمَانِيِّ اَهْلِ الْكِتَابِۜ مَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً يُجْزَ بِه۪ۙ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً 123
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَق۪يراً 124
وَمَنْ اَحْسَنُ د۪يناً مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلاً 125
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُح۪يطاً۟ 126
وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَٓاءِۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ ف۪يهِنَّۙ وَمَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ ف۪ي يَتَامَى النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الْوِلْدَانِۙ وَاَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامٰى بِالْقِسْطِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِه۪ عَل۪يماً 127
وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزاً اَوْ اِعْرَاضاً فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحاًۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً 128
وَلَنْ تَسْتَط۪يعُٓوا اَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَٓاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَم۪يلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِۜ وَاِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماً 129
وَاِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللّٰهُ كُلاًّ مِنْ سَعَتِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ وَاسِعاً حَك۪يماً 130
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَاِيَّاكُمْ اَنِ اتَّقُوا اللّٰهَۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَنِياًّ حَم۪يداً 131
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 132
اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ اَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِاٰخَر۪ينَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى ذٰلِكَ قَد۪يراً 133
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللّٰهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً بَص۪يراً۟ 134
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِياًّ اَوْ فَق۪يراً فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْـوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً 135
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً 136
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْراً لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَب۪يلاًۜ 137
بَشِّرِ الْمُنَافِق۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ 138
اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعاًۜ 139
وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۘ اِنَّكُمْ اِذاً مِثْلُهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ جَامِـعُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْكَافِر۪ينَ ف۪ي جَهَنَّمَ جَم۪يعاًۙ 140
اَلَّذ۪ينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللّٰهِ قَالُٓوا اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۘ وَاِنْ كَانَ لِلْكَافِر۪ينَ نَص۪يبٌۙ قَالُٓوا اَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُمْ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ فَاللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلَنْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لِلْكَافِر۪ينَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ سَب۪يلاً۟ 141
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْۚ وَاِذَا قَامُٓوا اِلَى الصَّلٰوةِ قَامُوا كُسَالٰىۙ يُرَٓاؤُ۫نَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ اِلَّا قَل۪يلاًۘ 142
مُذَبْذَب۪ينَ بَيْنَ ذٰلِكَۗ لَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَلَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً 143
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَجْعَلُوا لِلّٰهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً 144
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ فِي الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِۚ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَص۪يراًۙ 145
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّٰهِ وَاَخْلَصُوا د۪ينَهُمْ لِلّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ اَجْراً عَظ۪يماً 146
مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ شَاكِراً عَل۪يماً 147
لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً عَل۪يماً 148
اِنْ تُبْدُوا خَيْراً اَوْ تُخْفُوهُ اَوْ تَعْفُوا عَنْ سُٓوءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ قَد۪يراً 149
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍۙ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلاًۙ 150
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقاًّۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً 151
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ اُو۬لٰٓئِكَ سَوْفَ يُؤْت۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟ 152
يَسْـَٔلُكَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَنْ تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَقَدْ سَاَلُوا مُوسٰٓى اَكْبَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَقَالُٓوا اَرِنَا اللّٰهَ جَهْرَةً فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْۚ ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَنْ ذٰلِكَۚ وَاٰتَيْنَا مُوسٰى سُلْطَاناً مُب۪يناً 153
وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِم۪يثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّداً وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً 154
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاًۖ 155
وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَاناً عَظ۪يماًۙ 156
وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَس۪يحَ ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُۜ مَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍ اِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَق۪يناًۙ 157
بَلْ رَفَعَهُ اللّٰهُ اِلَيْهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً 158
وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداًۚ 159
فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ اُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ كَث۪يراًۙ 160
وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ مِنْهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً 161
لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْراً عَظ۪يماً۟ 162
اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُوراًۚ 163
وَرُسُلاً قَدْ قَصَصْنَاهُمْ عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ وَرُسُلاً لَمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَۜ وَكَلَّمَ اللّٰهُ مُوسٰى تَكْل۪يماًۚ 164
رُسُلاً مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً 165
لٰكِنِ اللّٰهُ يَشْهَدُ بِمَٓا اَنْزَلَ اِلَيْكَ اَنْزَلَهُ بِعِلْمِه۪ۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَشْهَدُونَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً 166
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالاً بَع۪يداً 167
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقاًۙ 168
اِلَّا طَر۪يقَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 169
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ فَاٰمِنُوا خَيْراً لَكُمْۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً 170
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ اِنَّمَا الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّٰهِ وَكَلِمَتُهُۚ اَلْقٰيهَٓا اِلٰى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُۘ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَلَا تَقُولُوا ثَلٰثَةٌۜ اِنْتَهُوا خَيْراً لَكُمْۜ اِنَّمَا اللّٰهُ اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ سُبْحَانَهُٓ اَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌۢ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً۟ 171
لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَس۪يحُ اَنْ يَكُونَ عَبْداً لِلّٰهِ وَلَا الْمَلٰٓئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَۜ وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ اِلَيْهِ جَم۪يعاً 172
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدُهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً 173
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ نُوراً مُب۪يناً 174
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَاعْتَصَمُوا بِه۪ فَسَيُدْخِلُهُمْ ف۪ي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍۙ وَيَهْد۪يهِمْ اِلَيْهِ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماًۜ 175
يَسْتَفْتُونَكَۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ فِي الْكَلَالَةِۜ اِنِ امْرُؤٌا هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُٓ اُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَۚ وَهُوَ يَرِثُـهَٓا اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهَا وَلَدٌۜ فَاِنْ كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَۜ وَاِنْ كَانُٓوا اِخْوَةً رِجَالاً وَنِسَٓاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۜ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اَنْ تَضِلُّواۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 176
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً
Ey İnsanlar! Sizi tek bir nefisten, aynı nefisten (cins-insan nevi) eşini yaratan, ikisinden de erkekler ve kadınları çoğaltıp (yeryüzüne) yayan Rabbinizden korunun. Birbirinizden onun adına istediğiniz Allah dan ve akrabalık bağlarına (uymamazlıktan) sakının. Allah sizi gözetendir.
1
وَاٰتُوا الْيَتَامٰٓى اَمْوَالَهُمْ وَلَا تَتَبَدَّلُوا الْخَب۪يثَ بِالطَّيِّبِۖ وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَهُمْ اِلٰٓى اَمْوَالِكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حُوباً كَب۪يراً
Yetimlere mallarını verin, pis şeylerle temiz olanları değiştirmeyin ve yetimlerin mallarını mallarınıza katıp yemeyin. Böyle yapmak büyük bir suçtur.
2
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ
Eğer yetimler hakkında dengeyi sağlayamayacaksanız, sizin kendinize uygun olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder... adet eşler alın. Eğer aralarında adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız bir tane eşle veya sahibi olduğunuz cariyelerle yetinin. Bu uygulama, adaleti sağlamaya daha uygundur.
3
وَاٰتُوا النِّسَٓاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةًۜ فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْساً فَكُلُوهُ هَن۪ٓيـٔاً مَر۪ٓيـٔاً
"Kadınlara mehirlerini hakları olarak, kendiliğinizden (gönül hoşluğuyla) verin. Eğer kadınlar size kendiliklerinden mehirlerinden ne kadarını bağışlarlarsa, onları rahatlıkla şüphe etmeden yiyebilirsiniz.
4
وَلَا تُؤْتُوا السُّفَـهَٓاءَ اَمْوَالَكُمُ الَّت۪ي جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ ف۪يهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً
Yaşamınızı ayakta tutması için Allah'ın var ettiği mallarınızı, aklını kullanamayanlara (beyin özürlü veya ergenliğe ulaşmamış kimselere) vermeyin. Onların geçimlerini temin edin, giydirin, güzel ve uygun sözler söyleyin.
5
وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْداً فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافاً وَبِدَاراً اَنْ يَكْـبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِياًّ فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يراً فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً
Yetimlerin evlenme çağlarına geldiklerini tespit için onları deneyin. Eğer kendi kendilerine yeterli olabileceklerine kanaat getirirseniz, onlara mallarını geri verin. Sakın ola ki büyüyecek de mallarını alacaklar diye tez elden yetimlerin mallarını yiyip tüketmeyin. (Mallara vesayet eden) Zengin ise mümkün olduğu kadar emanet malları az kullansın, kimde fakir ise, örfe uygun bir şekilde ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yesin. Rüştlerine erip de yetimlerin mallarını onlara iade edeceğiniz zaman, malların teslimi anında şahitler bulundurun. Allah hesap görücü olarak yeter.
6
لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۖ وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ اَوْ كَثُرَۜ نَص۪يباً مَفْرُوضاً
Ana babanın ve akrabaların bıraktıkları mirastan erkekler için bir pay olduğu gibi, yine kadınlar içinde, ana baba ve akrabaların bıraktıklarında az olsun veya çok olsun bir pay vardır. Farz olunmuş bir pay.
7
وَاِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ اُو۬لُوا الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينُ فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً
Miras taksiminde yakın akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulundukları zaman, dağıtılan mirastan onları rızıklandırın ve onlara gönül alıcı sözler söyleyin.
8
وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافاً خَافُوا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداً
Arkalarında zayıf bir zürriyet (küçük çocuklar) bırakanlar nasıl ki (mirastaki paylarını alamayacaklar diye) onlar için korkuyorlarsa, o çocuklar üzerine (mirası dağıtanda adaletsiz dağıtımdan) korksun. Allah dan sakınsın ve dağıtımda sözün en doğrusunu söylesin.
9
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْماً اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَاراًۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يراً۟
Yetimlerin mallarını haksızlık yaparak yiyenler bilsinler ki, mutlaka ateşi karınlarına indirmişlerdir. Aynı zamanda yakıcı ateşe de atılacaklardır.
10
يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاًۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً
Allah miras taksiminde evlatlarınızdan bir erkeğe, iki kızın payının verilmesini tavsiye ediyor. Eğer mirasçı kadınlar ikinin üzerinde (üç,dört,beş...) iseler, bırakılan mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçı kadın tek ise, yarısı onundur. Miras bırakanın bir çocuğu varsa, ana babasının bırakılan mirasdan, her birine altıda bir pay vardır. Eğer miras bırakanın çocuğu yoksa ve ana babası mirasçısı ise, annenin payı üçte birdir. Eğer bir kız kardeşi varsa, borçlarından ve vasiyetinden sonra, kalandan annenin payı altıda birdir. Babalarınız ve oğullarınızın size fayda bakımından hangisinin daha yakın olduğunu bilemezsiniz. (Bunlar sizin için) Allah'ın farz kıldıklarıdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve hükmünü ona göre verendir.
11
وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ
Eşlerinizin çocukları yoksa, bıraktığı mirasın yarısı sizindir. Eğer eşinizin çocukları varsa o zaman, vasiyeti ve borçlarından sonra kalanın dörtte biri size düşer. Aynı şekilde, sizinde çocuğunuz yoksa bıraktığınız mirasın dörtte biri karılarınıza aittir. Eğer çocuklarınız varsa, borçlarınızdan ve tavsiye ettiğiniz vasiyetten sonra kalanın sekizde biri eşlerinize düşer. Eğer kelale yoluyla bir erkeğe ve bir kadına miras olunuyorsa ve bir erkek ve bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir miras verilir. Eğer miras düşen kardeş sayısı ikiden fazla ise, ölenin vasiyeti ve borçları ödendikten sonra kalanın üçte birine ortaktırlar, aralarından hiçbirisinin zarara uğratılmadan mirasın taksim edilmesi Allah dan bir tavsiyedir. Allah her şeyi bilen ve kullarına şefkatli olandır.
12
تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Miras hususunda bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu içerisinde sürekli kalacağı, altlarından ırmaklar akan bahçelere koyar. İşte bu büyük kurtuluştur.
13
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
Kimde Allah'a ve O nun elçisine karşı çıkar ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, onu, içinde sürekli kalacağı ateşe atar ve onun için acıklı bir azap vardır.
14
وَالّٰت۪ي يَأْت۪ينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَٓائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِنْكُمْۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَاَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰيهُنَّ الْمَوْتُ اَوْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَب۪يلاً
Kadınlarınızdan aralarında eşcinsel (lezbiyen) ilişkisi kuranlar için, aranızdan dört şahit getirin. Şahitler onların yaptıkları hayasızlığa şahitlik ederlerse, onları evlere hapsedin. Taki, ya ölüm onlara gelinceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar.
15
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَـوَّاباً رَح۪يماً
Aynı şekilde aranızdaki erkeklerden eşcinsel (homoseksüel) ilişki kuranların her ikisine de eziyet edin. Eğer vazgeçer ve durumlarını düzeltirlerse, o ikisine eziyet etmekten vazgeçin. Allah vazgeçenlerin tövbesini kabul eden ve merhametli olandır.
16
اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Bilmeden (cehaletle) bir kötülük yapan bir kimsenin, yalnızca Allah'a tövbe etmesi gerekir. Sonra, en yakın zamanda bu kötülükleri yapmaktan vazgeçerler. İşte böyle davrananlara da Allah ceza vermekten vazgeçer. Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü en güzel verendir.
17
وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً
Kötü, çirkin davranışları yapanlara ölüm geldiğinde "Ben şu an vazgeçtim" diyenlerin ve doğuları inkar etmiş olark ölenlerin tövbeleri, tövbe değildir. İşte bunlar için acıklı bir azap hazırladık.
18
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهاًۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْراً كَث۪يراً
Ey İman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Yine kadınlarınız açıkça hayasız davranışlarda bulunmadığı sürece, onları mirasınızdan mahrum etmeniz de helal değildir. Kadınlarınıza örflerinize uygun şekilde güzel davranın. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, belki de Allah sizin hoşlanmadığınız şeylerde pek çok hayırlar meydana getirebilir.
19
وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍۙ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰيهُنَّ قِنْطَاراً فَلَا تَأْخُذُوا مِنْهُ شَيْـٔاًۜ اَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً
Evleneceğiniz bir kadının yerine başka bir kadınla evlenmek istediğinizde, kadınlardan birisine ne kadar çok verirseniz (mal veya para) verin, evlenmekten vaz geçtiğiniz eşten hiçbir şey almayın. Hele hele iftira atarak veya apaçık bir suç işleyerek alırmısınız?
20
وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ اَفْضٰى بَعْضُكُمْ اِلٰى بَعْضٍ وَاَخَذْنَ مِنْكُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً
Siz birbirinizle karı koca olmuş ve kadınlarınız sizden sağlam bir taahhüt almışken, verdiklerinizi nasıl alırsınız?
21
وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتاًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلاً۟
Babalarınızla evlenmiş kadınlarla evlenmeyin, geçmişte yaptıklarınız geride kalmış olup, bundan sonra yapmanız çok çirkin, utanç verici ve kötü bir yoldur.
22
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّٰت۪ٓي اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَٓائِكُمْ وَرَبَٓائِبُكُمُ الّٰت۪ي ف۪ي حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَٓائِكُمُ الّٰت۪ي دَخَلْتُمْ بِهِنَّۘ فَاِنْ لَمْ تَكُونُوا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْۘ وَحَلَٓائِلُ اَبْنَٓائِكُمُ الَّذ۪ينَ مِنْ اَصْلَابِكُمْۙ وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۙ
Size annelerinizle, kızlarınızla, kız kardeşlerinizle, halalarınızla, teyzelerinizle, erkek kardeşlerinizin kızlarıyla, kız kardeşlerinizin kızlarıyla, sizi emziren süt annelerinizle, süt kız kardeşlerinizle, eşlerinizin anneleriyle, evlendiğiniz kadınlarınızdan olan üvey kızlarınızla, (eğer anneleriyle karı koca olmamışsanız onlarla evlenmenizde bir günah yoktur.) öz oğullarınızın kadınlarıyla ve iki kız kardeşle aynı zamanda evlenmeniz haram edilmiştir. Geçmişte yaptıklarınız geride kalmış olup, muhakkak ki Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
23
وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۚ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۘ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَٓاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَۜ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِه۪ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَر۪يضَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا تَرَاضَيْتُمْ بِه۪ مِنْ بَعْدِ الْفَر۪يضَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماً
Savaş esiri kadınlar hariç, evli kadınlarla evlenmeniz de Allah'ın kitabın da haram edilmiştir. Bu sayılan kadınların dışındakilerle gayri meşru ilişkiye girmeden, evlenmek istediklerinize mallarınızdan mehirlerini vererek uygun bir şekilde evlenmeniz helal kılındı.
24
وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ مِنْكُمْ طَوْلاً اَنْ يَنْكِـحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Sizden kim, inanan hür kadınlarla evlenmeye uzun bir bekleyişten sonra güç yetiremiyorsa, sahip olduğunuz inanmış genç cariyelerle evlenmeleri uygun olabilir. Allah sizin imanlarınızı daha iyi bilir. (Evleneceğiniz kadınlar cariye olsalar da) İnananlar olarak birbirinizdensiniz. O halde sahiplerinden izin alarak, cariyelerle, fuhuş yapmayacak, dost tutmayacak ve evlilik şartlarını yerine getireceklerse, örfe uygun olarak mehirlerini vermek şartıyla evlenin. Eğer cariyeler zina suçu işlerlerse, hür evli kadınlara uyguladığınız cezanın yarısını onlara uygulayın. Bu durum (cariyelerle evlenmek) sizden zina etmekten korkanlar için (daha uygun) dur. Sabretmeniz sizin için daha uygundur. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
25
يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Allah size (evlilikle ilgili) açıklamalarla, sizden öncekilerin (doğru) uygulamalarına iletmek ve yaptığınız yanlışlardan dolayı azap etmekten vazgeçmek istiyor. Allah her şeyi bilen ve hüküm verendir.
26
وَاللّٰهُ يُر۪يدُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُر۪يدُ الَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ اَنْ تَم۪يلُوا مَيْلاً عَظ۪يماً
Allah, yaptığınız hatalardan dolayı sizi bağışlamayı dilerken, arzularının isteklerine uyanlar ise, sizin büyük bir ümitle (onların saflarına) kaymanızı istiyorlar.
27
يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَع۪يفاً
İnsan zayıf olarak yaratıldığı için, Allah (sorumluluklarınızı) hafifletmek istiyor.
28
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً
Ey iman edenler! Aranızdaki meşru olan alışverişlerin dışında, birlerinizin mallarını birtakım hileli yollarla, nefislerinizi duygusuzlaştırarak (içinizdeki merhamet ve adalet duygularını öldürerek) üzerlerinize geçirmeyin. Halbuki Allah size karşı çok merhametlidir.
29
وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ عُدْوَاناً وَظُلْماً فَسَوْفَ نُصْل۪يهِ نَاراًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
Artık kim düşmanlık ve zulümle bunları yaparsa, onu ateşe atacağız. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır.
30
اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً
Eğer size yasaklanmış günahların büyüklerinden kaçınırsanız, bizde sizin hatalarınızı örter (göz önünde bulundurmadan), girmeniz gereken en değerli mekanlara girmenizi sağlarız.
31
وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللّٰهُ بِه۪ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَۜ وَسْـَٔلُوا اللّٰهَ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً
Allah'ın kendi lütfüyle bir kısmınızı diğerlerinizden üstün tuttuğu şeyleri arzu etmeyin. Erkeklerin kazandıklarından kendileri için bir pay, kadınlarında kazandıklarından kendileri için bir payları vardır. Allah dan hayırlısını (lütfünden) isteyin, çünkü Allah her şeyin en iyisini bilendir.
32
وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ عَقَدَتْ اَيْمَانُكُمْ فَاٰتُوهُمْ نَص۪يبَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً۟
Ana babalar ve akrabaların miras olarak bıraktıklarının her birisini sahiplenecek olanları (mevali) belirledik. Antlaşma yaptıklarınız kimselerle ne şekilde anlaştıysanız, anlaştıklarınızı onlara verin. Zira Allah yaptığınız her şeye şahit olandır.
33
اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِياًّ كَب۪يراً
Erkekler, Allah'ın lütfuyla rızık olarak kimini kiminden üstün tutması sebebiyle, kadınların rızıklarının ve ihtiyaçlarının karşılanma sorumluluğu onlarda olduğu için, kadınlardan üstündürler. Salih kadınlar ve itaat eden kadınlar, Allah'ın korunmasını istediği mahremiyetlerini, hiç kimsenin olmadığı (gaybde) yer ve zamanlarda da koruyanlardır. Evlilik ortamını zedeleyecek davranışlarda bulunmasından korktuğunuz kadınlara, öğüt verin, (fayda vermiyorsa) yataklarını ayırın, (buda fayda vermiyorsa) onları dövün. Eğer (Allah'ın emirlerine uygun olarak istediklerinize) itaat ediyorlarsa, onlara eziyet etmek için bahaneler aramayın. Muhakkak ki Allah her şeyden yüce ve büyüktür.
34
وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَماً مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَماً مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحاً يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً خَب۪يراً
(Ey insanlar) Karı ile kocanın ayrılması ihtimalinden korkuyorsanız, her iki tarafın ehlinden aralarını düzeltebilecek birer hakem gönderin. Eğer her iki taraf evliliklerini kurtaracak gayrette bulunurlarsa, Allah da onların olumlu çabasına katkıda bulunur. Elbette Allah her şeyi bilen ve haberdar olandır.
35
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاً وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراًۙ
Allah'a kulluk edin, O na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın akrabaya, yanıbaşınızdaki komşuya, yolda kalmışa ve bakmakla mükellef olduklarınıza iyilik edin. (Şunu bilin) Muhakkak ki Allah, böbürlenip övünenleri sevmez.
36
اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناًۚ
Cimrilik edenler, insanlara da cimrilik yapmalarını emredenler ve Allah'ın lütfundan verdiklerini (ben kendim kazandım diyerek) saklayanlar var. Bizde böyle inkarcılar için, aşağılayıcı bir azap hazırladık.
37
وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪يناً فَسَٓاءَ قَر۪يناً
İnsanlardan Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde, göstermelik olarak mallarını harcayanlar var. Şeytanın arkadaşlık kurmak amacıyla yakınlaştığı kimse için, o (şeytan) ne kadar kötü arkadaştır.
38
وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّٰهُۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِهِمْ عَل۪يماً
Böyleleri, Allah'a ve ahiret gününe inansalar, Allah'ın kendilerine verdiği rızıklardan ihtiyaç sahiplerine harcasalardı ne olurdu. Allah onları en iyi bilendir.
39
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْراً عَظ۪يماً
Allah (hiçbir kimseye) zerre miktarı kadar bile zulmetmez. Eğer bir kimse en ufak bir iyilik yapsa, ona fazlasıyla karşılığı ödenir ve Allah'ın katında da büyük mükafatlar verilir.
40
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يداًۜ
Biz her ümmet için bir şahit getirdiğimiz zaman ve seni de onlar için şahit getirdiğimizde (onların hali) nasıl olacak.
41
يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوّٰى بِهِمُ الْاَرْضُۜ وَلَا يَكْتُمُونَ اللّٰهَ حَد۪يثاً۟
Hesap gününde gerçekleri kabul etmeyen ve elçiye isyan edenler, isterler ki, yer onları içine alsa (da yok olup hesaptan kurtulsalar). Artık Allah dan içlerinde gizledikleri hiçbir sözü saklayamazlar.
42
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْرَبُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْتُمْ سُكَارٰى حَتّٰى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ وَلَا جُنُباً اِلَّا عَابِر۪ي سَب۪يلٍ حَتّٰى تَغْتَسِلُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ غَفُوراً
Ey İman edenler! Namaza, sarhoş olup da ne söylediğinizi bilinceye kadar ve cünüpken de yıkanıncaya kadar yaklaşmayın. Yalnızca yolculuk hali müstesna. Eğer hasta iseniz veya yolculuk halinde iseniz veya sizden birisi tuvalet ihtiyacını yapmışsa veyahut kadınlarla cinsel temasta bulunmuşsanız ve birde su bulamadıysanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. (Ellerinizi toprağa vurup) Yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz ki Allah af edici ve bağışlayıcıdır.
43
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُر۪يدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّب۪يلَۜ
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Sapıklığı satın alıyorlar ve sizinde kendileri gibi doğru yoldan sapmanızı istiyorlar.
44
وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِاَعْدَٓائِكُمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَلِياًّۗ وَكَفٰى بِاللّٰهِ نَص۪يراً
Şüphesiz ki Allah sizin düşmanlarınızı daha iyi bilir. Sahip (veli) olarak Allah kafidir, yardımcı olarak da Allah yeter.
45
مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَياًّ بِاَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْناً فِي الدّ۪ينِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَقْوَمَۙ وَلٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاً
Yahudilerden (Allah'ın) sözlerini yerinden değiştirenler ve "Dinledik ama itaat etmiyoruz" diyenler var. (Elçilere) Kulak verin ama dinlemeyin, dinde kusur arayarak ve dillerini eğip bükerek "Bizi yönet (ama biz bildiğimiz gibi yaşarız)" derler. Halbuki "İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözetle (hatalarımızı ikaz et)" deselerdi, kendileri için daha hayırlı ve daha sağlam olurdu. Ama Allah inkarlarından dolayı onlara lanet etmiştir. Artık onların çok azı iman eder.
46
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اٰمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقاً لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَطْمِسَ وُجُوهاً فَنَرُدَّهَا عَلٰٓى اَدْبَارِهَٓا اَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّٓا اَصْحَابَ السَّبْتِۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً
Ey kendilerine kitap verilenler! (Hesap gününde) Yüzlerine bakmadığımız ve muhatap almayıp geri çevirdiğimiz gün gelmeden, sizin yanınızda olanı (Tevrat'ı) tasdik eden, veya cumartesi günü yasağına uymayanları lanetlediğimiz gibi, sizide lanetlememizden önce, indirdiğim kitaba (Kur'an'a) inanın. Allah'ın emri (her zaman) yerine gelmiştir.
47
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْماً عَظ۪يماً
(Şunu bilin ki!) Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, ama şirk koşulmasının dışındaki bütün hataları dilediği kimselere bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, en büyük günahı uydurmuş olur.
48
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُزَكُّونَ اَنْفُسَهُمْۜ بَلِ اللّٰهُ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلاً
Sen kendi nefislerini temize çıkaranları görmedin mi? Halbuki Allah dilediği kimseleri temize çıkarır ve o nefislere en küçük bir çekirdek kadar dahi olsa, asla haksızlık yapılmaz.
49
اُنْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَكَفٰى بِه۪ٓ اِثْماً مُب۪يناً۟
Bak (kendilerini Allah'ın yanında temiz olduklarını iddia etmekle) Allah adına nasılda yalan uyduruyorlar, bu apaçık bir günah olarak, onlara yeter.
50
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلاً
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Uydurma tanrılara ve azgınlara inanıyorlar ve inkar edenleri Allah'a inananlara tercih ederek "İnkar edenler inananlardan daha doğru yoldadır" diyorlar.
51
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يراًۜ
İşte onlar Allah'ın kendilerine lanet ettiği kimselerdir. Sonra Allah'ın lanet ettiği kimseye asla yardım eden de bulamazsın.
52
اَمْ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَاِذاً لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَق۪يراًۙ
Yoksa onlar, Allah'ın mülkünden pay sahibi olduklarını mı zannediyorlar? Öyle ise niçin insanlardan ihtiyaç sahiplerine, en ufak bir parçasını vermiyorlar?
53
اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكاً عَظ۪يماً
Yoksa Allah'ın, lütfünden insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Daha öncede İbrahim ailesine kitabı, kitapla hükmetme gücünü ve büyük bir mülk vermiştik.
54
فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ بِه۪ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُۜ وَكَفٰى بِجَهَنَّمَ سَع۪يراً
Sonra onlardan, Allah'ın verdiği kitaba inananlar olduğu gibi, kitaptan yüz çevirenlerde oldu. Kitapdan yüz çevirenlere cehennem yeter.
55
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا سَوْفَ نُصْل۪يهِمْ نَاراًۜ كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُوداً غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَز۪يزاً حَك۪يماً
Ayetlerimizi inkar edenlere gelince, onları ateşe atacağız, derileri kavrulup döküldüğünde, azabı yeniden tatsınlar diye derilerini yenileyeceğiz. Çünkü Allah bunları yapacak güce ve hüküm verme yetkisine sahiptir.
56
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌۘ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاًّ ظَل۪يلاً
Elbetteki iman edip salih amel işleyenleri de, ebedi kalacakları altlarından ırmakların aktığı cennetlere koyacağız. Cennette onlarla beraber tertemiz eşler olacak ve gölgeliklerde onları ağırlayacağız.
57
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ اِلٰٓى اَهْلِهَاۙ وَاِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ اَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِۜ اِنَّ اللّٰهَ نِعِمَّا يَعِظُـكُمْ بِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ سَم۪يعاً بَص۪يراً
Allah, size sorumlulukları ehillerine vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zamanda, adaletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel tavsiyelerde bulunuyor. Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.
58
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً۟
Ey İman edenler! Allah'a itaat edin, elçiye ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Herhangi bir şekilde aranızda tartışmaya girerseniz, (tartıştığınız konunun doğru olarak çözümlenmesi için) eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, tartıştığınız sorunu Allah'a ve elçiye götürün. Böyle yapmanız sonuç olarak daha güzeldir.
59
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَع۪يداً
Sana indirilene ve senden önce indirilmiş kitaplara inandıklarını zannedenleri görmezmisin? Aralarındaki hukuki sorunlarda, Allah'a baş kaldırmış azgınların hakemlik etmesini istiyorlar. Halbuki Allah'a isyan edenlerin vereceği kararları kabul etmemeleri onlara emredilmişti. Ama şeytan onları iflah olmaz bir sapkınlığa düşürmek istiyor.
60
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ
Bu durumda onlara "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, ikiyüzlülerin senden yüz çevirip, tamamen uzaklaştıklarını görürsün.
61
فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّٓا اِحْسَاناً وَتَوْف۪يقاً
Kendi yaptıkları yanlışlardan dolayı, onlara bir kötülük isabet ettiğinde, durumları nasıl olacak? O zaman hemen sana gelip, yaptıklarını iyilik yapmak ve ortama uymak amacıyla yaptıklarına dair Allah adına yemin edeceklerdir.
62
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَعْلَمُ اللّٰهُ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَوْلاً بَل۪يغاً
İşte Allah, bu şekilde davrananların kalplerinde taşıdıkları niyetleri biliyor. Onlara vahyi anlatmaktan vaz geç, sadece onlara öğüt ver ve onların kendi içlerinde anlayacağı bir şekilde, meseleleri açık konuş.
63
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَـوَّاباً رَح۪يماً
Biz elçileri Allah'ın izniyle, itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar kendi içlerinde bir haksızlık yaptıklarında, sana gelip Allah dan bağışlanma dileselerdi ve elçide bağışlanmaları için dua etseydi, onlar Allah'ı hataları kabul eden ve bağışlayıcı olarak bulacaklardı.
64
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
Yok yok Rabbine andolsunki, aralarında ayrılığa düştükleri konularda seni hakem olarak kabul etmedikçe ve aralarında verdiğin hükme, içlerinde sıkıntı duymadan teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.
65
وَلَوْ اَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ اَنِ اقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْ اَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ اِلَّا قَل۪يلٌ مِنْهُمْۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِه۪ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ وَاَشَدَّ تَثْب۪يتاًۙ
Eğer biz onlara "Kendinizi (Allah için) feda edin veya yurtlarınızdan çıkın" diye emretseydik, emri pek azı hariç yerine getirmeyeceklerdi. Halbuki onlar, kendilerine tavsiye edilenleri yerine getirselerdi onlar için daha hayırlı ve daha güçlü bir durumda olurlardı.
66
وَاِذاً لَاٰتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّٓا اَجْراً عَظ۪يـماًۙ
O zaman bizde katımızdan onlara daha büyük mükafatlar verirdik.
67
وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماً
Aynı zamanda onları dosdoğru bir yola iletirdik.
68
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقاًۜ
Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, İşte onlar Allah'ın nimet verdikleri nebiler, Allah'ın vahyini doğru olarak kabul edenler, doğru olarak şahitlik yapanlar, Allah'ın emrettiği, yapılması gerekenleri yapanlarla birlikte olacaklardı. Onlar ne güzel arkadaştırlar.
69
ذٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ عَل۪يماً۟
Bu mükafaatlar Allah dan bir lütuftur. Allah her şeyi bilen olarak yeter.
70
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا خُذُوا حِذْرَكُمْ فَانْفِرُوا ثُبَاتٍ اَوِ انْفِرُوا جَم۪يعاً
Ey iman edenler (savaşmak için) ne gerekiyorsa önlemlerinizi alın. Bundan sonra küçük guruplar halinde veya toplu olarak yürüyün.
71
وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يداً
Sizin içinizden mutlaka geride kalmak isteyenler olacaktır. Savaşta size yenilgi nasip olursa, geride kalan kimseler "Mağlup olanlarla beraber olmamam bana Allah'ın nimetidir" der.
72
وَلَئِنْ اَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللّٰهِ لَيَقُولَنَّ كَاَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ مَعَهُمْ فَاَفُوزَ فَوْزاً عَظ۪يماً
Eğer, size savaşta Allah'ın yardımı ile zafer nasip olursa, sizinle onun arasında sevgi bağı olmayan ve savaştan geri kalmış kimse "Keşke onlarla beraber olsaydım da, büyük bir başarı kazanaydım" der.
73
فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً
Sen, ahiret hayatına karşı dünya hayatını tercih edenlerle, Allah yolunda savaş. Kim Allah yolunda savaşır, öldürülür veya galip gelirse, ona büyük bir mükafat vereceğiz.
74
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَاۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِياًّۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَص۪يراًۜ
(Ey İman edenler!) Ehlinin "Rabbimiz! İnsanlara haksızlık yapan bu zulüm şehrinden bizi çıkart, katından bize yardımcı gönder" diyen erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan, zayıf bırakılmışlar için ve Allah yolunda niçin savaşmıyorsunuz?
75
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفاً۟
İman edenler Allah yolunda, inkar edenlerde, Allah'a baş kaldırmışların yolunda savaşırlar. Siz Allah yolunda savaşın, zira şeytanın hileleri çok zayıftır.
76
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلاً
"Ellerinizi cömertçe insanlara açın (yardım edin), namaz kılın ve zekatı verin" denilenleri görmüyor musun? Onlara savaş emri yazıldığında, onlardan bir gurup Allah dan korkar gibi, hatta Allah dan daha çok, insanlardan korkuyorlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaşmayı emrettin? Biraz daha erteleseydin ya" derler. Deki "Dünyanın geçimliği pek azdır, halbuki ahiret, Allah dan korunanlar için daha hayırlıdır ve orada hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaz.
77
اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِكَۜ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ فَمَالِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَد۪يثاً
(Şunu unutmayın) Her nerede olursanız olun, hatta sağlam kaleler içinde olsanız dahi (yazılmış ise) ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik isabet ederse "Bu Allah dan" derler, birde kötülük isabet ederse (ey elçi) "Bu senden" derler. Deki " Bunların hepsi Allah dan." Bu topluluğa ne oluyor ki? Kendilerine açıklanan sözü anlamaya çalışmıyorlar.
78
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاًۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً
(Ey Elçi!) Sana bir iyilik isabet ederse, o Allah dan, sana bir kötülük isabet ederse, oda kendindendir. Biz seni sadece elçi olarak gönderdik. Allah buna şahit olarak yeter.
79
مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ
Kim Elçiye itaat ederse Allah'a itaat etmiştir. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara koruyucu olarak göndermedik.
80
وَيَقُولُونَ طَاعَةٌۘ فَاِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذ۪ي تَقُولُۜ وَاللّٰهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَۚ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
"Elçiye itaat gereklidir" diyorlar. Senin yanından ayrıldıktan sonra, onlardan bir gurup, senin yanında söylediklerinden başka başka planlar yaparak geceyi geçiriyorlar. Onlar gece ne planlıyorlarsa, Allah hepsini kayıt ediyor. Onlardan yüz çevir (yaptıklarına aldırış etme), Allah'a güven, zira vekil olarak Allah yeter.
81
اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَۜ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللّٰهِ لَوَجَدُوا ف۪يهِ اخْتِلَافاً كَث۪يراً
Onlar Kur'an-ı hiç düşünmüyorlar mı? Kur'an Allah dan başkaları tarafından indirilmiş olsaydı, içinde birbiriyle çelişen pek çok ifadeler bulacaklardı
82
وَاِذَا جَٓاءَهُمْ اَمْرٌ مِنَ الْاَمْنِ اَوِ الْخَوْفِ اَذَاعُوا بِه۪ۜ وَلَوْ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَاِلٰٓى اُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذ۪ينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْۜ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ اِلَّا قَل۪يلاً
Güvenlik açısından veya korkulması gereken bir haber onlara geldiğinde, hemen bu haberi yayarlar. Halbuki gelen haberi elçiye ve kendilerinden olan yetkili makamlara iletselerdi, bu haberden nasıl bir sonuç çıkaracaklarını onlar daha iyi bilirdi. Eğer Allah'ın sizin üzerinize lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyup gidecektiniz.
83
فَقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ لَا تُكَلَّفُ اِلَّا نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَكُفَّ بَأْسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَاللّٰهُ اَشَدُّ بَأْساً وَاَشَدُّ تَنْك۪يلاً
Allah yolunda savaş. Hiçbir nefse gücünün yettiğinden başka bir şey yüklenmemiştir. İnananları teşvik et, umulur ki Allah, inkar edenlerin size verecekleri zararları önler. Zira azap etmede ve cezalandırmakta yalnızca Allah, en güçlü olandır.
84
مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَص۪يبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُق۪يتاً
Kim güzel bir işte yardım yaparsa, yapılan güzel şeyden dolayı oda payını alır. Kimde kötü bir işte yardım yaparsa, o kötülüğün sonucundan kendiside bir pay alır. Allah, her şeyi gözetleyip kayıt altına alandır.
85
وَاِذَا حُيّ۪يتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَٓا اَوْ رُدُّوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَس۪يباً
Eğer size bir selam verilirse, sizde o selamın en güzeliyle karşılık verin veya aynı selamla cevaplayın. Allah her şeyin hesabını en iyi yapandır.
86
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثاً۟
Allah; kendisinden başka ilah olmayan tek ilahtır. Meydana geleceğinden kesinlikle şüphe olmayan kıyamet gününde, Allah sizi toplayacaktır. Allah dan daha doğru söz söyleyen kim vardır.
87
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً
Size ne oluyor? Allah'ın yaptıklarından dolayı ters yüz ettiği münafıklar hakkında, iki guruba ayrıldınız. Allah'ın sapıklık içinde bıraktığı kimseleri, siz mi doğru yola ileteceksiniz. Allah kimi sapkınlık içinde bırakırsa, artık onun için bir yol bulamazsın.
88
وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۙ
Onlar isterler ki, kendileri gibi inkar edesiniz de, inkar etmede onlarla eşit olasınız. Onlar, size hicret edinceye kadar, onlardan yardımcılar (evliya) edinmeyin. (Size düşmanca davranmalarından dolayı) Eğer onlardan yüz çevirirseniz, onları yakalayın ve her nerede bulursanız öldürün. Asla onlara sığınmayın ve yardımcı da edinmeyin.
89
اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلاً
Ancak, sizinle aralarında anlaşma olan topluluklara sığınmışlarsa ve size gelip sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaktan üzüntü duyduklarını (pişman olduklarını) söylüyorlarsa, onları öldürmeyin. Allah dileseydi, onları sizin başınıza musallat eder ve sizinle savaşırlardı. Eğer sizi bırakır ve sizinle savaşmak istemeyip, sizinle barış yapmak isterlerse, Allah, sizin onlarla savaşma yollarınızı kapatıyor.
90
سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً۟
Sizden ve kendi kavimlerinden güven içinde olmak isteyen, başka kimselerle de karşılaşacaksınız. Eğer onlar tekrar sizinle savaşmak için fitne çıkartırlar, sizi rahat bırakmazlar, sizinle barış yapmak istemez ve size kötülük yapmaktan vazgeçmezlerse, onları yakalayın ve nerede bulursanız öldürün. Böylece biz size, düşmanlarınız hakkında yapmanız gereken apaçık yetkiler verdik.
91
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِناً اِلَّا خَطَـٔاًۚ وَمَنْ قَتَلَ مُـؤْمِناً خَطَــٔاً فَـتَـحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَصَّدَّقُواۜ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۜ وَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ وَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۘ تَوْبَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Hata etmenin dışında, inanan bir kişinin, inanmış bir insanı öldürmesi kesinlikle olmaz. Kim bir mü'mini hata ile öldürürse, inanmış bir köleyi azat etmesi ve ölenin ailesine diyet ödemesi gerekir. Ancak, ölen tarafın ailesi diyeti bağışlarsa o zaman ödemez. Eğer ölen, size düşman olan bir kavimden ve inanan biri ise, yalnızca bir köle azat etmesi gerekir. Eğer öldürülen kişi, sizin aranızda barış antlaşması yaptığınız bir kavim ise, ölen tarafa diyetini ödemeniz ve inanmış bir köle azat etmeniz gerekir. Eğer öldüren tarafın diyet ödemeye yetecek imkanları yoksa, öldüren ara vermeksizin iki ay oruç tutmalıdır. Bu Allah'ın bağışlaması için yapılması gerekli olan şeydir. Allah her şeyi bilen ve hüküm verendir.
92
وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِداً ف۪يهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظ۪يماً
Kimde, inanmış birisini kasten öldürürse, artık onun cezası devamlı kalmak üzere cehennemdir. Ayrıca Allah'ın öfkesi ve laneti öldürenin üzerine olduğu için, Allah katile büyük bir azap hazırlamıştır.
93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ضَرَبْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ اَلْقٰٓى اِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِناًۚ تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۘ فَعِنْدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَث۪يرَةٌۜ كَذٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً
Ey İman edenler! Allah yolunda mücadele için çıktığınızda, savaşmak için hedeflediğiniz toplumlar hakkında araştırma yapın ve sizinle barış antlaşması yapmak istiyorlarsa, dünya hayatının imkanlarını arzu ederek (ganimet elde etmek için) onlara "Siz inanmış kimseler değilsiniz" diye, barış tekliflerini geri çevirmeyin. Elde edilecek ganimetlerin çok fazlası Allah'ın yanındadır. Hatırlayın, siz, Allah'ın daha önce iyilik yaptığı kimselersiniz. Allah her zaman yaptıklarınızdan haberdardır.
94
لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ غَيْرُ اُو۬لِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ دَرَجَةًۜ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِد۪ينَ عَلَى الْقَاعِد۪ينَ اَجْراً عَظ۪يـماًۙ
İnananlardan hiçbir mazereti olmaksızın savaşa gitmeyip evinde oturanlarla, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanlar elbette eşit değildir. Mallarıyla, canlarıyla mücadele edenleri Allah, evde oturanlardan daha üstün tutmuş ve mücadele edenlere daha nice güzellikler vaat etmiştir. Allah, mücadele edenlere büyük mükafaatlar vererek, oturanlardan daha üstün tutmuştur.
95
دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةًۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟
Mücadele edenlere Allah dan bağışlama ve merhametlerin en üstün dereceleri var. Çünkü Allah bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.
96
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراًۙ
Melekler, kendi nefislerine zulmedenlerin canlarını aldıklarına "Siz niçin Allah yolunda savaşmadınız" derler. Onlarda "Biz zayıf bırakılmış kimselerdik" derler. Meleklerde onlara "Allah'ın arzı geniş değilmiydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte, böylelerinin varacağı yer cehennemdir. Cehennem dönüş yeri olarak ne kadar kötüdür.
97
اِلَّا الْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَط۪يعُونَ ح۪يلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَب۪يلاً
Ancak, erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan savaşmaya gücü yetmeyenlerin ve (savaş için) kendilerine yol gösterilmeyenlerin (savaşacak malzemeleri olmayanların) sorumlulukları yoktur.
98
فَاُو۬لٰٓئِكَ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَفُواًّ غَفُوراً
Böylelerini Allah'ın affetmesi umulur. Allah affeden ve bağışlayandır.
99
وَمَنْ يُهَاجِرْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يَجِدْ فِي الْاَرْضِ مُرَاغَماً كَث۪يراً وَسَعَةًۜ وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِه۪ مُهَاجِراً اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ اَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟
Kimde Allah yolunda yurdunu terk ederse, yeryüzünde pek çek nimetler ve geniş yerler bulur. Evinden Allah ve resulüne hicret etmek amacıyla çıkıp ta, ölüm ona yetişen kimsenin karşılığını vermek, Allah'a aittir. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
100
وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلٰوةِۗ اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ اِنَّ الْكَافِر۪ينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُواًّ مُب۪يناً
Yer yüzünde sefere çıktığınızda, eğer düşmanın size zarar vermesinden korkuyorsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sorumluluk yoktur. Gerçekleri kabul etmeyen inkarcılar sizin apaçık düşmanlarınızdır.
101
وَاِذَا كُنْتَ ف۪يهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُٓوا اَسْلِحَتَهُمْ۠ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَٓائِكُمْۖ وَلْتَأْتِ طَٓائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْۚ وَدَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَم۪يلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَنْ تَضَعُٓوا اَسْلِحَتَكُمْۚ وَخُذُوا حِذْرَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً
Sen içlerinde iken, onlara namaz kıldıracağın zaman, onlardan bir gurup seninle beraber namaza kalksınlar ve silahlarını yanlarına alsınlar. Secdeye varacakları zaman bir gurup arkada kalsın, namaz kılmayan diğer gurup gelip seninle beraber namaz kılsınlar. Yine emniyetlerini ve silahlarını alsınlar. Doğruları inkar edenler, sizin silahlarınızdan uzak bir halde olmanızı isterler ki, sizi silahsız yakalasınlar ve size olan (intikam) arzularını bir defada dolu dolu alsınlar. Eğer yağmurdan dolayı silahlarınız size ağır geliyorsa veya hasta iseniz silahlarınızı bırakmanızda size sorumluluk yoktur. Ama yinede emniyet tedbirlerinizi alın. Allah gerçeği inkar edenlere aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
102
فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِكُمْۚ فَاِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۚ اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَاباً مَوْقُوتاً
Namazı kıldığınızda, Allah'ı ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzere uzanmışken anın. Güvende olduğunuza kanaat getirdiğinizde namazı kılın. Çünkü namaz, belirli vakitlerde mü'minler üzerine farz kılınmıştır.
103
وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟
Bir topluluğu istemenizde gevşek davranmayın, siz acı çekiyorsanız, onlarda sizin çektiğiniz acıyı çekiyorlar. Ayrıca onların Allah dan beklemediklerini, siz bekliyorsunuz. Allah her şeyi bilen ve hüküm verendir.
104
اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يماًۙ
Sana kitabı insanlar arasında, Allah'ın sana öğrettiği şekilde hüküm vermen için, hak olarak indirdik. O halde (hüküm vermede) Allah'a ihanet edenlerle, verdiğin hükümleri tartışma.
105
وَاسْتَغْفِرِ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ
Allah dan bağışlanmanı iste. Zira Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.
106
وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذ۪ينَ يَخْتَانُونَ اَنْفُسَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّاناً اَث۪يماًۚ
Kendi nefislerine hainlik edenler için mücadele etme. Allah, ihanet eden günaha saplanmış olanları sevmez.
107
يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يـطاً
İhanetlerini insanlardan gizliyorlar, ama Allah dan gizleyemezler. Zira onlar gece gizli gizli, Allah'ın razı olmayacağı sözleri planladıklarında, Allah onların yanındaydı. Allah onların yaptıklarını çepe çevre kuşatandır.
108
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللّٰهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَك۪يلاً
Sizler öyle kimselersiniz ki, dünya hayatında onlar için mücadele ediyorsunuz. Peki söyleyin bakalım "Kıyamet günü onlar hakkında Allah'la kim mücadele edecek?" Yoksa onlara avukatlık yapacak birileri mi var ?
109
وَمَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً اَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّٰهَ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُوراً رَح۪يماً
Kim bir kötülük yapar veya kendi nefsine zulmederse, sonra hataları için Allah dan bağışlanma dilerse, şüphesiz Allah'ı bağışlayıcı ve merhametli bulur.
110
وَمَنْ يَكْسِبْ اِثْماً فَاِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلٰى نَفْسِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Kim bir günah işlerse, o günah kendi nefsinin aleyhinedir. Allah her şeyi bilen ve ona göre hükmünü verendir.
111
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـٔاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَـاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟
Kimki bir hata yapar veya günah işler, sonra onu suçsuz birinin üzerine atarsa, iftira suçunu ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.
112
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ اَنْ يُضِلُّوكَۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِنْ شَيْءٍۜ وَاَنْزَلَ اللّٰهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُۜ وَكَانَ فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكَ عَظ۪يماً
Senin üzerine Allah'ın lütfu ve merhameti olmasaydı, zulmedenler hemen seni yoldan çıkarmaya çalışacaklardı. Onlar ancak kendi kendilerini yoldan çıkartırlar ve sana asla hiçbir zarar da veremezler. Çünkü Allah sana kitabı ve onunla beraber hükümleri indirdi, sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allah senin üzerinde büyük bir lütuf sahibidir.
113
لَا خَيْرَ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنْ نَجْوٰيهُمْ اِلَّا مَنْ اَمَرَ بِصَدَقَةٍ اَوْ مَعْرُوفٍ اَوْ اِصْلَاحٍ بَيْنَ النَّاسِۜ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً
İnsanlara maddi yardım yapmak, uygun olan ihtiyaçlarını karşılamak ve insanların arasını düzeltmek için yapılan gizli görüşmelerin dışında, yapılan gizli toplantıların pek çoğunda hayır yoktur. Kim Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla, insanlara yararlı özel toplantılar yaparsa, Allah onlara büyük bir karşılık verecektir.
114
وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟
Allah'ın doğru olanları açıklayıcı ayetleri geldikten sonra, elçi ile kendini ayıran ve inananların yolundan başka yollara uyanları, istedikleri yöne uymalarını sağlarız ve onları (kıyamet günü) cehennem ateşine atarız. Dönüş yerleri ne kadar kötü!
115
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً
Allah kendine ortak koşulmasını kesinlikle bağışlamaz. Ama şirk koşmanın dışında ki hataları dilediği kimseden bağışlar. Kim Allah'a ortaklar koşarsa, gerçekten çok uzak bir sapıklığa düşmüştür.
116
اِنْ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِلَّٓا اِنَاثاًۚ وَاِنْ يَدْعُونَ اِلَّا شَيْطَاناً مَر۪يداًۙ
Allah'a ortak koşanlar, yalnızca dişi (olarak kabul ettikleri) putları yardıma çağırıyorlar. Böyle yapmakla, yalnızca arzularına uydukları şeytanı yardıma çağırmış oluyorlar.
117
لَعَنَهُ اللّٰهُۢ وَقَالَ لَاَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَص۪يباً مَفْرُوضاًۙ
Allah şeytana lanet etmişti. Oda "Farz olunmuş kulluk görevlerine engel olmak için, kullarından bir kısmını elde edeceğim."
118
وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِۜ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِياًّ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَاناً مُب۪يناًۜ
"Onları saptıracağım, kuruntulara sürükleyeceğim, hayvanların (eziyet olması için) kulaklarını kesmelerini ve Allah'ın yarattıklarının şekillerini değiştirmelerini emredeceğim" dedi. Kim Allah dan başka şeytanı yardımcı edinirse, apaçık bir ziyana uğramış olur.
119
يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً
Şeytan onlara vaatlerde bulunur ve onları boş kuruntulara sürükler. Şeytan ancak faydasız şeyleri vaat eder.
120
اُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ وَلَا يَجِدُونَ عَنْهَا مَح۪يصاً
Böylece, şeytana uyanların varacağı yer cehennem olup, oradan kaçacak başka bir yerde yoktur.
121
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ ق۪يلاً
İman edip, Allah'ın yapılmasını istediği doğru ve yararlı işleri yapanları, altlarından ırmakların aktığı cennetlere, sürekli kalmak üzere koyacağız. Allah'ın vaat ettiği gerçektir. Allah dan daha doğru sözlü kim vardır.
122
لَيْسَ بِاَمَانِيِّكُمْ وَلَٓا اَمَانِيِّ اَهْلِ الْكِتَابِۜ مَنْ يَعْمَلْ سُٓوءاً يُجْزَ بِه۪ۙ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً
Sizin aklınızdan geçirdiğiniz kuruntular ve kendilerine kitap verilenlerin akıllarından geçirdikleri (ahiretle ilgili) kuruntular hiçbir şey değildir. (Gerek sizden gerekse ehli kitaptan) Kim kötü bir iş yaparsa, yaptığı kötülüğün karşılığı ile cezalandırılır ve o kişi Allah dan başka ne bir koruyucu, nede bir yardımcı bulur.
123
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَق۪يراً
İman etmiş olarak, gerek erkek olsun gerekse kadın olsun, kim doğru (salih amel) şeyler yaparsa, işte onlar cennete girerler. Onlar en küçük zerre miktarı kadar dahi, zulme uğramazlar.
124
وَمَنْ اَحْسَنُ د۪يناً مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلاً
Yaptığı her şeyi Allah rızası için (muhsin) yaparak, Allah'a (kitapta emrettiklerine) teslim olandan ve Allah'ın halil (yakın, dost) edindiği İbrahim'in öğretilerine uyandan daha güzel yaşam biçimi (dini) olan kimdir.
125
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُح۪يطاً۟
Göklerde ve yerde olan her şey Allah'a aittir. Allah her şeyi kuşatmıştır.
126
وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَٓاءِۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ ف۪يهِنَّۙ وَمَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ ف۪ي يَتَامَى النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الْوِلْدَانِۙ وَاَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامٰى بِالْقِسْطِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِه۪ عَل۪يماً
Sana kadınlar hakkında soru soruyorlar. Onlara bu hususta ki fetvayı ve kitapta size okunan, Allah'ın emrettiği mehirlerini henüz vermediğin, ancak evlenmek istediğin yetim (dul) kadınlar, sahipsiz (babaları şehit olduğu için) zayıf kalmış çocuklar ve yetimlere adalet içerisinde davranmanla ilgili fetvaları Allah veriyor. Doğru olan şeylerden ne yaparsanız, elbetteki Allah onların hepsini biliyor.
127
وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزاً اَوْ اِعْرَاضاً فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحاًۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً
Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden veya kendisini terk etmesinden korkarsa, öncelikle aralarında anlaşarak evliliklerini düzeltmede, her ikisi için bir sorumluluk yoktur. Aralarını düzeltmek en iyi olanıdır. Nefisler her zaman taşkınlık yapabilir. Eğer güzel şeyler yapar ve yanlış şeyleri yapmaktan korunursanız, bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
128
وَلَنْ تَسْتَط۪يعُٓوا اَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَٓاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَم۪يلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِۜ وَاِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماً
Ne kadar çaba gösterseniz de, kadınlarınız arasında adaletle davranmaya güç yetiremeyeceksiniz. Bu yüzden, en azından bir tarafa tamamıyla kaymayın ki, diğer eşlerinizi ortada bırakmamış olursunuz. O halde diğer eşlerle de iyi geçinin ve aranızı düzeltin, Allah dan sakının. Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
129
وَاِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللّٰهُ كُلاًّ مِنْ سَعَتِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ وَاسِعاً حَك۪يماً
Eğer eşler, olumlu çabalarına rağmen, ayrılıp boşanırlarsa, Allah her ikisini de bol lütfü ile ihtiyaçsız kılar. Allah her şeyi sınırsız bir şekilde kuşatan ve her şeyin hükmünü verendir.
130
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَاِيَّاكُمْ اَنِ اتَّقُوا اللّٰهَۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَنِياًّ حَم۪يداً
Göklerde ve yerde olanlar Allah'a aittir. Biz sizden önce kendilerine kitap verilenlere, Allah dan korunun diye tavsiyelerde bulunduk. Eğer Allah'ın emirlerini inkar ederseniz, göklerde ve yerlerde olanlar Allah'a aittir. Allah'ın sizlerin itaatine ihtiyacı olmadığını ve övülmeye layık olanın yalnızca O olduğunu bilin.
131
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır ve O her şeyin sorumluluğunu almaya yeterlidir.
132
اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ اَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِاٰخَر۪ينَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى ذٰلِكَ قَد۪يراً
Ey İnsanlar! Allah sizi tamamen yok etmeyi dilemiş olsaydı, sizi yok edip, sizden başka birilerini getirirdi ve Allah'ın bunu yapmaya da gücü yeter.
133
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللّٰهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً بَص۪يراً۟
Kim yaptıklarının karşılığını dünyada isterse, şunu bilsin ki, dünya ve ahiretteki karşılıklar tamamıyla Allah'ın elindedir. Allah her şeyi işiten ve görendir.
134
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِياًّ اَوْ فَق۪يراً فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْـوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً
Ey İman edenler! Allah için adaletin yerine getirilmesi için şahitlikleri yerine getirin. Şahitlik ettiğiniz konu kendi aleyhinize veya ana babanızın veya yakın akrabalarınızın aleyhine de olsa, onlar gerek zengin olsun gerekse fakir olsun, Allah şahitlik edilenle şahitlik edene yakın olduğu için, neye şahitlik ettiyseniz onu yerine getirin. Sakın ola ki adaleti yerine getirmede arzularınıza uymayın, eğer şahitlik etmekten kaçar veya yüz çevirirseniz, şunu bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Bu konudaki davranışlarınızı, hesap gününde soracaktır)
135
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً
Ey İman edenler! Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirilmiş kitaplara iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve hesap gününü kabul etmeyip inkar ederse, gerçekten çok uzak bir sapıklığa düşmüştür.
136
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْراً لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَب۪يلاًۜ
İman edenler, sonra inkar edenler, tekrar iman edip sonra inkar edenler var ya, Allah da onların inkarlarını artırmış ve bundan sonra da Allah, onların bu davranışlarını bağışlamayacak ve onları doğru yola iletmeyecektir.
137
بَشِّرِ الْمُنَافِق۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ
Böyle davranan münafıklar için, mutlaka acıklı bir azabın olduğunu onlara haber ver.
138
اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعاًۜ
Mü'minleri bırakıp ta, doğruları inkar edinenlere sığınanlar (veli edinenler), böyle yapmakla, acaba onların yanında güç veya şeref kazanacaklarını mı zannediyorlar? Halbuki bütün güçte, şerefte, Allah'ın yanındadır.
139
وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۘ اِنَّكُمْ اِذاً مِثْلُهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ جَامِـعُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْكَافِر۪ينَ ف۪ي جَهَنَّمَ جَم۪يعاًۙ
Biz kitapta, "Allah'ın ayetlerinin bir mecliste inkar edildiğini veya alay edildiğini duyduğunuzda, o meclisten kalkın, onlarla birlikte oturmayın, taki konu değişinceye kadar. Eğer onlarla beraber oturmaya devam ederseniz, sizde onların alaylarına ve inkarlarına katılmış olursunuz." diye indirdik. Allah iki yüzlü davrananları ve ayetlerini kabul etmeyip inkar edenlerin hepsini, cehennemde toplayacaktır.
140
اَلَّذ۪ينَ يَتَرَبَّصُونَ بِكُمْۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللّٰهِ قَالُٓوا اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۘ وَاِنْ كَانَ لِلْكَافِر۪ينَ نَص۪يبٌۙ قَالُٓوا اَلَمْ نَسْتَحْوِذْ عَلَيْكُمْ وَنَمْنَعْكُمْ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ فَاللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلَنْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لِلْكَافِر۪ينَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ سَب۪يلاً۟
Sizi sürekli takip edenler gözetleyenler var. Eğer size Allah dan zafer nasip olursa, onlar "Bizde sizinle beraber değilmiydik?" derler. Eğer savaşın başarısı inkarcılar lehine sonuçlanırsa, inkarcılara "Size yardımcı olup, inananların size olan çabalarını engellemedik mi?" derler. Allah kıyamet günü aranızda, kendi hükmünü verecektir. Allah, inananlar aleyhine, inkar edenlerin bir yol bulmalarına müsaade etmez.
141
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْۚ وَاِذَا قَامُٓوا اِلَى الصَّلٰوةِ قَامُوا كُسَالٰىۙ يُرَٓاؤُ۫نَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ اِلَّا قَل۪يلاًۘ
İki yüzlü davrananlar Allah'ı aldattıklarını zannediyorlar. Halbuki Allah onları aldatıyor. Onlar namaza kalkacakları zaman istemeye istemeye kalkarlar ve insanlara namaz kılıyor desinler diye gösteriş yaparlar ve Allah'ı çok az anarlar.
142
مُذَبْذَب۪ينَ بَيْنَ ذٰلِكَۗ لَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَلَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلاً
Böylece, acaba öylemi yapsak (inananlara mı yanaşsak), yoksa böylemi yapsak (inkar edenlere mi yanaşsak) diye bocalar dururlar. Allah kimi sapıklık içerisinde bırakırsa, onun için bir yol bulamazsın.
143
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَجْعَلُوا لِلّٰهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً
Ey İman edenler! İnanları bırakıp, inkar edenlere sığınmayın onlardan yardım istemeyin (veli edinmeyin). Allah'ın huzurunda kendi aleyhinize apaçık bir delil mi bulmak istiyorsunuz?
144
اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ فِي الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِۚ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَص۪يراًۙ
İki yüzlü davrananlar (cehennem) ateşinin en aşağı (en çok azap veren) yerine gireceklerdir. Orada onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın.
145
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّٰهِ وَاَخْلَصُوا د۪ينَهُمْ لِلّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ اَجْراً عَظ۪يماً
Ancak, hatalarından dönenler, (tövbe edenler) sonra hatalarını düzeltip doğru şeyler yapanlar, sonra Allah'ın gönderdiği kitaba sıkı sıkıya sarılanlar ve Allah'ın dinine kendiliklerinden hiçbir şey katmadan İslam'ı din olarak yaşayanlar, işte böyleleri, inananlarla beraber olacak ve Allah, elbette ki inanlara büyük mükafaatlar verecektir.
146
مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ شَاكِراً عَل۪يماً
Eğer iman eder ve Allah'a şükrederseniz, Allah size niçin azap etsin ki. Allah şükrün karşılığını veren ve her şeyi bilendir.
147
لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَۜ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعاً عَل۪يماً
Allah, sözlerden kötü olanları, zulüm ve baskı altında olan kimsenin dışındakilerin, uluorta açıkça söylemelerini sevmez. Allah her şeyi işiten ve bilendir.
148
اِنْ تُبْدُوا خَيْراً اَوْ تُخْفُوهُ اَوْ تَعْفُوا عَنْ سُٓوءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَفُواًّ قَد۪يراً
Eğer bir iyiliği açıkça yaparsanız veya gizli yaparsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şunu iyi bilin ki Allah affedici ve her şeyi planlayıcı (takdir edici) dir.
149
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍۙ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلاًۙ
Allah'ı ve O nun elçilerini reddedenler, Allah ve elçilerinin aralarını ayırmak isteyenler "Biz bir kısım elçilere inanırız, bir kısmını da kabul etmeyiz" derler ve bu ikisi arasında bir yol izlerler.
150
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقاًّۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً مُه۪يناً
İşte onlar Allah'ın gönderdiği doğruları kabul etmeyenlerdir. Bizde inkarcılar için aşağılayıcı bir azap hazırladık.
151
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ اُو۬لٰٓئِكَ سَوْفَ يُؤْت۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟
Allah'a ve elçilerine iman edenler ve elçilerinin arasında hiçbir ayırım yapmayanlara gelince, Allah, onların karşılıklarını verecektir. Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
152
يَسْـَٔلُكَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَنْ تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَقَدْ سَاَلُوا مُوسٰٓى اَكْبَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَقَالُٓوا اَرِنَا اللّٰهَ جَهْرَةً فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْۚ ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَنْ ذٰلِكَۚ وَاٰتَيْنَا مُوسٰى سُلْطَاناً مُب۪يناً
Kendilerine kitap verilenler, senin onlara gökden bir kitap indirmeni isterler. Öncekilerde Musa dan bundan daha büyüğünü istediler. Dediler ki "Bize Allah'ı açıkça göster. Bundan sonra onları bu zulümlerinden dolayı yıldırımlar yakalamıştı. Fakat tekrar onlar kendilerine açıklayıcı deliller geldikten sonra, Allah dan başka, buzağıyı ilah edindiler. Yinede bu davranışlarından sonra onları bağışladık ve Musa'yı çok güçlü delillerle destekledik.
153
وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِم۪يثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّداً وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاً
Onları, Allah'la yaptıkları ahitleşmeden dolayı, toplum olarak ayağa kaldırdık (esaretten kurtardık) Onlara "Rabbinize secde ederek (şu yere) girin" dedik. Sonra cumartesi günü yasaklarına uyacaklarına dair kuvvetli bir söz aldık.
154
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلاًۖ
İsrail oğullarının, Allah'a verdikleri sözleri bozmalarından, Allah'ın ayetlerini reddetmelerinden, peygamberleri (habercileri) haksız yere öldürmelerinden ve "Kalplerimiz elçilerin getirdiği Allah'ın emirlerine kapalıdır" demelerinden dolayı (onlara azap ettik). Hayır...onların gerçekleri kabul etmemelerinden dolayı Allah kalplerini mühürledi. Onların pek azı hariç iman etmezler.
155
وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَاناً عَظ۪يماًۙ
Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından dolayı (azap ettik).
156
وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَس۪يحَ ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُۜ مَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍ اِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَق۪يناًۙ
Yine onlar Meryem'in oğlu İsa'yı öldürdük demelerinden dolayı (azap ettik). Halbuki onlar İsa'yı ne öldürdüler, nede astılar. Yalnızca onlara öyle gösterildi. Zaten kendi aralarında (onu öldürüp öldürmedikleri hususunda) şüpheye düşüp, ihtilaf ettiler. Bu konuda (sonrakilerin) hiçbir bilgileri yok, yalnızca zanna uyuyorlar. Kesinlikle İsa'yı öldürmediler.
157
بَلْ رَفَعَهُ اللّٰهُ اِلَيْهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً
Allah İsa'nın şanını (kıyamete kadar adının anılmasını sağlayarak) yüceltti. Allah güçlü ve her şeyin hükmünü verendir.
158
وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداًۚ
Halbuki! Ehli kitap, İsa ölmeden önce inanmış olsalardı, kıyamet günü onlar için şahitlik yapardı.
159
فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ اُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ كَث۪يراًۙ
Yahudi olanların zulümde aşırı gitmelerinden ve Allah'ın dininden sık sık yüz çevirmelerinden dolayı, onlara daha önce helal olan temiz yiyecekleri haram kıldık.
160
وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ مِنْهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً
Yasaklandıkları halde, faizle alışveriş yapmaları ve insanların mallarını hileli yollarla yemelerinden dolayı (azap ettik). Ayrıca onlardan Allah'ın ayetlerini reddedenlere acıklı bir azap hazırladık.
161
لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْراً عَظ۪يماً۟
Lakin, onlardan doğru bilgi seviyesine erişmiş olanlar, sana ve senden önce indirilmiş kitaplara inananlar, namazı kılanlar, zekatı verenler ve Allah'a ve ahiret gününe inananlar var. İşte onlara büyük mükafaatlar vereceğiz.
162
اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُوراًۚ
Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'a vahyettik ve Davud'a da Zebur'u (sayfalar) verdik.
163
وَرُسُلاً قَدْ قَصَصْنَاهُمْ عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ وَرُسُلاً لَمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَۜ وَكَلَّمَ اللّٰهُ مُوسٰى تَكْل۪يماًۚ
Sana hikayelerini anlattığımız elçiler olduğu gibi, sana anlatmadığımız elçilerde var. Bunların arasından Allah Musa ile bizatihi konuştu.
164
رُسُلاً مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً
Elçileri müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderdik). Böylece insanların elçilerden sonra Allah'a karşı ellerinde bir mazeretleri olmasın. Allah her şeye gücü yeten ve her şeyin hükmünü verendir.
165
لٰكِنِ اللّٰهُ يَشْهَدُ بِمَٓا اَنْزَلَ اِلَيْكَ اَنْزَلَهُ بِعِلْمِه۪ۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَشْهَدُونَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً
Allah sana kendi bilgisi dahilinde indirdiği Kur'an'a şahittir ve meleklerde buna şahitlik ederler. Allah şahit olarak yeter.
166
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالاً بَع۪يداً
Allah'ın indirdiği gerçekleri inkar edenler ve Allah'ın yolundan yüz çevirenler, elbetteki çok uzak bir sapıklığa düşmüşlerdir.
167
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَر۪يقاًۙ
Allah'ın dinini inkar edenler ve (insanlarında inkar etmesi için) zulüm ve baskı yapanlar var ya, Allah onları asla bağışlamayacak ve doğru yola da eriştirmeyecek.
168
اِلَّا طَر۪يقَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
Ancak sürekli kalacakları cehennemin yoluna ulaştıracak. Allah için bunu yapmak çok kolaydır.
169
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ فَاٰمِنُوا خَيْراً لَكُمْۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Ey İnsanlar! Size Rabbinizden doğru ve hakikatları getiren bir elçi geldi. Elçiye iman edin. İman etmeniz sizin için daha hayırlı olur. Eğer getirdiği doğruları reddederseniz, şunu bilin ki, gökte ve yerde olanların tamamı Allah'a aittir (sizin inkarınız O na bir zarar vermez). Allah her şeyi bilen ve ona göre hüküm verendir.
170
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ اِنَّمَا الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّٰهِ وَكَلِمَتُهُۚ اَلْقٰيهَٓا اِلٰى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُۘ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَلَا تَقُولُوا ثَلٰثَةٌۜ اِنْتَهُوا خَيْراً لَكُمْۜ اِنَّمَا اللّٰهُ اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ سُبْحَانَهُٓ اَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌۢ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً۟
Ey kitap ehli! Dininizde taşkınlık yapmayın ve Allah adına doğrulardan başka bir şey söylemeyin. Elbette ki Meryem'in oğlu İsa Mesih, Allah'ın elçisi ve O nun emriyle Meryem'in ana rahmine atılmış ve Allah tarafından yaratılmış bir insandır. Allah'a ve elçilerine inanın ve (ilahlar) üçtür demeyin. Eğer bu iddianızdan vaz geçerseniz sizin için daha hayırlı olur. Şunu bilin ki yalnızca Allah, tek ilah dır. Allah çocuğu olmaktan uzak ve göklerde ve yerde olanların hepsi O'na aittir. Güvenilmeye en çok layık olan da Allah dır.
171
لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَس۪يحُ اَنْ يَكُونَ عَبْداً لِلّٰهِ وَلَا الْمَلٰٓئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَۜ وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ اِلَيْهِ جَم۪يعاً
İsa Mesih, Allah'a kulluk etmekten asla kaçınmaz ve Allah'a yakın olan meleklerde. Kim Allah'a kulluk etmekten kaçınır ve kibirlenirse, şu muhakkak ki, O'nun huzurunda hepsi toplanacak (büyüklenmenin hesabını verecekler) dır.
172
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدُهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً اَل۪يماًۙ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً
İman edipte Allah'ın emrettiği doğru şeyleri yapanlara Allah, yaptıklarının karşılıklarını verecek ve onların faziletlerini de artıracak. Allah'a kulluk etmekten kaçınıp büyüklenenlere gelince, Allah onları çok açıklı bir azapla azaplandıracak ve onlar orada Allah dan başka, ne sığınacak bir kimse ve nede yardımcı bulacaklardır.
173
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ نُوراً مُب۪يناً
Ey İnsanlar! Rabbinizden size apaçık deliller (burhan) gelmiş olup ve size yollarınızı aydınlatacak içeriği anlaşılır (bir kitap) indirmişizdir.
174
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَاعْتَصَمُوا بِه۪ فَسَيُدْخِلُهُمْ ف۪ي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍۙ وَيَهْد۪يهِمْ اِلَيْهِ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماًۜ
Allah'a iman eden ve O na sımsıkı bağlananlara gelince, Allah onları rahmetiyle koruması altına alır, onları lütuflarıyla zenginleştirir ve onları en doğru yola iletir.
175
يَسْتَفْتُونَكَۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ فِي الْكَلَالَةِۜ اِنِ امْرُؤٌا هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُٓ اُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَۚ وَهُوَ يَرِثُـهَٓا اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهَا وَلَدٌۜ فَاِنْ كَانَتَا اثْنَتَيْنِ فَلَهُمَا الثُّلُثَانِ مِمَّا تَرَكَۜ وَاِنْ كَانُٓوا اِخْوَةً رِجَالاً وَنِسَٓاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۜ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اَنْ تَضِلُّواۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Sana (kelale hakkında) soruyorlar. Deki "Kelale hakkındaki bilgiyi Allah veriyor." Ölen bir kimsenin evladı yoksa ve bir kız kardeşi varsa, bıraktığının yarısı kız kardeşinindir. Bir erkek, kız kardeşine mirasçı oluyorsa ve ölen kız kardeşinin çocuğu yoksa, mirasın tamamını alır. Eğer iki kız kardeşi varsa bıraktığının üçte ikisi iki kız kardeşe aittir. Eğer ölenin kız ve erkek kardeşleri varsa, erkek iki kızın aldığı payı alacak şekilde paylaşırlar. Allah doğru olandan sapmamanız için kelaleyi böyle açıklıyor. Allah her şeyi en iyi bilendir.
176

Sureler

Mealler